TÜRKİYE, GÖÇÜ YÖNETMEYİ, BATI İSE GÖÇÜ ÖNLEMEYİ TERCİH ETMİŞTİR

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2017’de 4 bin 641, 2018’de ise nisan ayı başına kadar 1328 göçmen kaçakçısı yakalandığını bildirdi.

Soylu, kentteki bir otelde düzenlenen İl Göç İdaresi Müdürleri Toplantısında yaptığı konuşmada, Adana’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Dün bir gazetede “Diri Diri Yakın” şeklinde bir haber yer aldığını, haberde ise Yunanistan’da aşırı sağ parti üyesi bir grubun, Afgan mülteci grubuna saldırmasının aktarıldığını ifade eden Soylu, saldırıda bulunanların “Diri diri yakın” diye sloganlar attığını anlattı.

Soylu, gazetenin aynı sayfasının bir başka köşesinde, “Yalnız Göçmen Çocuklar, Avrupa’da Kayboluyor” başlığıyla bir haber bulunduğunu belirterek, “Bu haberde de Belçika’da geçen yıl refakatçisi olmayan 618 mülteci çocuğun kaybolduğu, özellikle onlara musallat olan organ mafyasının veya çocuk tacizcilerinin kurbanı olduğundan endişe edildiği yazıyor.” dedi.

Avrupa’daki kayıp çocuklar hakkında bilgi vererek, Ortadoğu’daki terör ve şiddet kaynaklı göç meselesinin, 21. yüzyıla yakışmayan bir hal aldığını aktaran Soylu, şöyle devam etti:

“Fotoğrafı bizim açımızdan biraz özetlersek, göç güzergahında ı̇ki ayrı bölge ve tavır var. Birincisi Türkiye, ı̇kincisi de Türkiye’nin batısı. Türkiye, göçün kaynaklandığı yere doğrudan sınır komşusu. Hem göçe sebebiyet veren terör ve şiddet ortamıyla komşuyuz, hem de bu bölgeyle tarihsel ve ı̇nsani bağlarımız var. Orayla akrabalık ı̇lişkileri kuruyoruz, soydaşlık ı̇lişkilerimiz var, dindaşlık ı̇lişkilerimiz var. Yani bu meselede, esas itibariyle sapla samanı birbirinden ayırmak zorundayız. Göçün hem hedef ülkesiyiz, aynı zamanda da geçiş ülkesiyiz. Sınır geçişlerimizi, kara ulaşımımızı ve deniz ulaşımımızı kontrol altında tutmakla mükellefiz. Bunu yaparken de ı̇nsanların zarar görmemesini sağlayacağız, aynı zamanda da terörü de dışarıda tutacağız. İkinci bölge ı̇se bizim batımız. Avrupa Birliği ülkelerinin sınırındayız. Bizi geçerlerse AB ülkelerine ulaşmış olacaklar. O ülkeler ı̇se az önce saydığım sorumluluk alanlarından hiçbirisine sahip değil. Sınır komşusu değiller, olayın olduğu yerlerden binlerce kilometre uzaktalar, akrabalık bağları yok, tarihsel bağları yok, dini bağları yok, hiçbir bağları yok. Yani en kibar ı̇fadesiyle tuzları kuru.”

“Geçmişten gelen uzun bir göç yönetimi tecrübemiz var”

Geçen haftalarda Ukrayna’da uluslararası bir toplantıda, “Türkiye, göçü yönetmeyi, Batı ı̇se göçü önlemeyi tercih etmiştir.” ifadesini kullandığını aktaran Soylu, “İkisi arasındaki fark, ı̇şte az önce okuduğum ı̇ki gazete haberinde açıkça görülmektedir.” dedi.

Bakan Soylu, göçmenler konusunda Avrupa’nın izlediği politikaları eleştirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Akdeniz’de kurşunlanarak batırılan mülteci botları, bunları biliyoruz. Sınırlara çekilen elektrikli teller ve daha birçok mülteci dramı hikayesi, ciğerimize oturan Aylan bebek hadisesi ı̇şte biraz önce bahsettiğim göçü önleme politikasının ürünüdür. Ülke olarak göçü yönetme tercihini kullandıktan sonra, buna yönelik olarak, birçoğunuzun da şahitlik ettiği, görev aldığı çok önemli adımlar attık. Tabi bu adımların temel çizgisi çağdaş ama bütüncül bir göç politikası ve etkin bir göç sistemi oluşturabilmekti. Bu sistemi kurarken de dikkat ettiğimiz asıl husus, ı̇nsan haklarının gözetilmesinin yanında güvenliğinin de doğru şekilde tesis edilebilmesini sağlamaktı. Elbette ki ülke olarak geçmişten gelen, uzun bir göç yönetimi tecrübemiz mevcuttur.”

“Türkiye’de 4,5 milyon göçmen var”

Bakan Soylu, yeni dönemde daha uzun vadeli bir projeksiyon ortaya koyabilmek ı̇çin 2013’te Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu çıkarttıklarını, aynı yıl Göç İdaresi Genel Müdürlüğünü kurduklarını, göç alanında faaliyet gösteren kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere Göç Politikaları Genel Kurulu oluşturduklarını bildirdi.

Değişik noktalardan göç konusuna temas eden Uluslararası İşgücü Kanunu gibi yasal düzenlemeler de yaptıklarını vurgulayan Soylu, şu ifadeleri kullandı:

“Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz, halihazırda 81 ı̇l teşkilatının yanı sıra göç konusunda önem arz eden 36 ı̇lçemizde de teşkilatlanmasını tamamlamıştır. Son olarak 16 Mart 2018’de geçici koruma yönetmeliğinde yapılan değişiklikle geçici barınma merkezlerimiz de AFAD’dan, Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüze devredilmiştir. Bu toplantının daha önceki ı̇ki toplantımızdan farkı da bu geçici barınma merkezlerinin yöneticisi arkadaşlarımızın da aramızda bulunmasıdır. Bu vesileyle kendilerine bu büyük aileye ‘hoş geldiniz’ diyoruz. Bu bir ı̇nsanlık hizmetidir, bir devlet hizmetidir. Dolayısıyla kurumlar değişir ama maksat baki kalır. İnanıyorum ki bu çatı altında da arkadaşlarımız güzel hizmetlerine devam edeceklerdir. Bütün bu adımların neticesinde, bugün elimizde olan tablo şudur, ülkemizde yaklaşık 3,5 milyon Suriyeli, 1 milyon civarında da değişik ülke ve yasal statülerden göçmen bulunmaktadır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 81 ı̇l teşkilatı, 36 ı̇lçe teşkilatı halihazırda faaliyettedir ve AFAD’dan devraldığımız arkadaşlarımızla birlikte yaklaşık 10 bin kişilik bir personel kapasitemiz mevcuttur. 228 bin Suriyelinin kaldığı 19 geçici barınma merkezi, 2 kabul barınma merkezi, 18 geri gönderme merkezi, 1 geçici geri gönderme merkezi halen aktif olarak faaliyettedir.”

Göçmen kaçakçılarıyla mücadele

Bakan Soylu, en büyük avantajlarından birisinin, düzensiz göçle mücadele eden kolluk birimlerinin de Göç İdaresi Genel Müdürlüğüyle aynı bakanlık çatısı altında bulunması olduğunu aktardı.

Göç idaresi, emniyet, jandarma ve sahil güvenlik ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün, etkin bir faaliyet ı̇çinde bulunduğunu, dünya üzerinde bu konudaki en ı̇nsani ve en büyük mücadeleyi verdiğinin altını çizen Soylu, şunları kaydetti:

“2017’de yakalanan düzensiz göçmen sayısı 172 bin 745 olarak gerçekleşmiştir. 2018 için bu sayı halen 75 bin 284’tür. 2017’de yakalanan göçmen kaçakçısı ise 4 bin 641’dir, 2018 yılı için nisan ayı başına kadar bu sayı 1328 olmuştur. Son aylarda özellikle Afganistan kökenli yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıyayız. 2018 yılındaki kaçak göçmenlerin içinde 29 bin 899 kişi Afganistan kökenlidir, bu sadece yakaladıklarımız. Bu noktada gerek Afgan yetkililerle gerekse Pakistanlı yetkililerle üst düzeyde görüşmelerimiz devam etmektedir ve göçmenlerin ı̇adesi noktasında karşılıklı mutabakatımız söz konusudur. Ayrıca, Ağrı-Iğdır sınırına, sınır duvarı ve duvarın hemen yanında güvenlik yolu ı̇nşa ediyoruz. Bunun sebebi kaçakçılık, terör ve düzensiz göç. Toplam 144 kilometrelik projenin 76,5 kilometresinin montajı tamamlandı. Iğdır kısmında fiziki gerçekleşmemiz yüzde 95’leri aştı, Ağrı tarafında ı̇se yüzde 50 civarında. Ayrıca yine sınır güvenliği noktasında Suriye sınırımızda halihazırda valiliklerimiz tarafından 90 kilometre, TOKİ ve Milli Savunma Bakanlığımız tarafından 778 kilometre modüler beton duvar tamamlanmıştır.”

Düzensiz göçle beraber, sorumluluk sahalarının genişliğinden de bahsetmek durumunda olduklarını ifade eden Soylu, Türkiye’nin karayolu güzergahlarının yanı sıra Karadeniz, Akdeniz ve Ege üzerinde de ciddi denetim ve kontrolleri gerçekleştirildiğini belirtti. Soylu, “Özellikle Sahil Güvenlik Komutanlığımızın burada ciddi bir performansı mevcuttur. Çünkü bu göçmen kaçakçıları çok değişik rotaları deniyorlar.” diye konuştu.

Soylu, düzensiz göçle mücadele eden kolluk birimlerinin aynı çatı altında olmasının ciddi avantaj sağladığını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Düzensiz göçle ı̇lgili temas etmem gereken bir başlık da Geri Kabul Anlaşması’yla ı̇lgilidir. 18 Mart 2016’da ı̇mzalanan anlaşmayla düzensiz göçle ı̇lgili önemli bir kazanım elde edilmiştir. 2016 Şubat ayında Ege adalarına günlük ortalama geçiş 2 bin 55 kişiyken anlaşma sonrası nisan ayında bu sayı önce 131’e, ı̇lerleyen aylarda da 55-122 arası bir banda oturmuştur. Şu anda yıl ortalamamız 66’dır. 2017 ve 2018 ı̇çin de bu seviyelerde devam etmektedir. 2023 hedefleri doğrultusunda göç alanında yapmamız gereken en önemli ı̇şlerden birisi, düzenli göçmen sayısını artırarak özellikle nitelikli yabancıların ülkemize gelişleri konusunda her türlü kolaylaştırıcı adımın atılmasını sağlamaktır. Halihazırda bu konuda yürüttüğümüz ‘turkuaz kart’ gibi projelerimiz var. İnşallah bunlara yenilerini de eklemeye gayret ediyoruz. Düzensiz göçle mücadele adına önümüzdeki dönemde atacağımız en önemli adımlar sınır güvenliğinin artırılması ve geri gönderme kapasitemizin yükseltilmesi olacaktır.”

“Türkiye göç meselesine 31 milyar dolar harcadı”

Soylu, 8 bin 276 olan geri gönderme merkezi kapasitesini, gelecek yıllarda 15 binin üzerine çıkarmayı hedeflediklerini dile getirdi.

Osmaniye’deki, Düziçi Geçici Barınma Merkezini, geçici geri gönderme merkezine dönüştürerek ı̇lave 4 bin kapasite oluşturdukları bilgisini verenSoylu, şöyle devam etti:

“Bu noktada Batı ı̇le ı̇lgili kısa bir eleştiri yapmak ı̇sterim. Türkiye bütün bu çabası sırasında maalesef Batı’yı, Avrupa’yı, o yere göğe sığdıramadıkları ı̇nsani değerleriyle yanında görememiştir. Hatta diyebilirim ki Avrupa kamuoyu denilen kavramın varlığından şüphe eder hale geldik. Türkiye şu ana kadar Suriye ve Irak kaynaklı göç meselesinde yaklaşık 31 milyar dolar harcadı. AB’den bize söz verilen rakam 3 artı 3 milyar avro, hesaplara geçen miktar 1,85 milyar avro. Kızılay ve AFAD’a doğrudan geçen rakam bu. Göndermeseler de hiçbir şey fark etmezdi. 31 milyar dolar, 1,85 milyar avro… Arada dünya kadar fark var. Öte yandan Geri Kabul Anlaşması’na bakıyorsunuz, Türkiye bütün taahhütlerini yerine getiriyor, karada ve denizde büyük bir çaba ortaya koyuyor ama AB, vize serbestliği taahhüdünü yerine getirmemek ı̇çin binbir bahane ortaya koyuyor. Bizim buradan anladığımız şudur, Batı medeniyeti, menfaatleri söz konusu olduğunda değerlerini maalesef yok sayıyor. Ciddi bir samimiyet sorunu var.”

“Göçmenleri kurtarmak ve yaşatmak zorundayız”

Uluslararası kuruluşların temsilcilerinin, “Türkiye mülteciler konusunda çok özverili davranıyor.” gibi sözlerine nezaket gereği mutlu olmuş gibi yaptıklarını, sonra ı̇şlerine devam ettiklerini anlatan Soylu, uluslararası toplantılara gittiklerinde, yanlışlarını yüzlerine karşı söylediklerini dile getirdi.

İçişleri Bakanı Soylu, Türkiye’nin göç meselesindeki tavrını, Batı ı̇le olan ı̇lişkilerinde bir avantaj elde etme saikiyle yapmadığının altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:

“Biz dünyada tek başına yaşıyor olsaydık bile bu meselede başka türlü inanın davranamazdık. Mazlum, ölümden kaçmış, sınır kapınıza gelmiş, biz bu kapıyı kapatamayız. Bizim kitabımızda yazmıyor böyle bir şey. Geçen hafta Tekirdağ’da da ı̇fade ettim, Ege’de, Karadeniz’de, Akdeniz’de botla açılmış, ölüme gidiyor. O ı̇nsanlar ölüme gittiğini bilmiyor ama biz biliyoruz. Bu sorumluluğumuzdan kaçamayız. Bizim toprağımıza gelmiyor olabilir ama biz o annelerin kucağında bebekleriyle ölüme gittiğini biliyoruz ve biz onları bırakamayız, müsaade edemeyiz. Onları kurtarmak ve yaşatmak zorundayız.”

“Göçü önlemiyoruz, yönetiyoruz”

Kamu hizmetinde yükseldikçe rahatlık değil sorumluluğun arttığına dikkati çeken Soylu, “Asla unutmayın, biz göçü önlemiyoruz, göçü yönetiyoruz.” dedi.

Göçü, vicdanlarıyla yönettiklerinin vurgulayan Süleyman Soylu, şunları kaydetti:

“Onun ı̇çin başarılıyız. Onun ı̇çin ı̇nsanlığın bu konudaki yüz akıyız. Genel Müdürlüğümüzün bu konuda gelecekte de çok büyük ı̇şler yapacağına ı̇nanıyorum. O ı̇dare ettiğiniz barınma merkezlerinden doktorlar, mühendisler çıkacak. Kimisi bu ülkede yaşıyor olacak, kimisi başka ülkelerde ama Türkiye dostu olarak yaşayacaklar ve bütün bu gelecek, bu salondaki arkadaşlarımın, sizlerin, sizlerin vicdanının eseri olacak. İşte bunun bir parçası olmak benim ı̇çin büyük bir gurur ve mutluluk sebebidir.”