Fiili olarak 40 (kırk) yıldır içinde bulunduğum siyasetin birçok kademesinde Gençlik Teşkilatlarından İlçe Başkanlığına, İl Başkanlığından Genel Başkanlığa, Genel Başkan Yardımcılığından Milletvekilliği ve Bakanlığa kadar pek çok görev üstlendim. Bu görevlerin her birinde milletimize hizmet etme, hesap verme ve açık olma sorumluluğumuz hep var olmuştur. Çünkü siyaset kurumunun sahibi de değerlendiricisi de millettir… Elbette ki, siyaset kurumu ve siyaset yapanlar, dönem dönem çeşitli iddialar ve ithamlara muhatap olmaktadırlar. Siyasi tarih, bunun birçok ve bazen de hazin örnekleriyle doludur.
Halihazırda üyesi olmaktan onur duyduğum Gazi Meclisimizin çatısı altında da milletimizi temsil ve hizmet ifasıyla, Milletvekilliği görevimi yaparken, Hükümetlerimizi, İçişleri Bakanı olarak görev yaptığımız dönemi, şahsımı ve birlikte görev yaptığımız arkadaşlarımızı hedef alan ve devletimizin itibarını ayaklar altına almak isteyen dahili ve harici menşeili çok sayıda mesnetsiz, tamamen iftiraya dayalı, manipülatif ve çoğu benzer mahfillerden üretilen organize ve sistematik karalamalarla karşı karşıya kalmış bulunmaktayız.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında görev yaptığımız olağanüstü dönemde, demokrasimizi, devletimizin bekasını, milli iradeyi ve hukuku akamete uğratmak isteyen tüm terör örgütlerine ve suç yapılarına karşı – her türlü riski alarak- yürütülen cansiperane mücadelemizin hak ve hukukunu gözetmek boynumuzun borcudur. Aynı zamanda, bu karalama ve iftira kampanyalarında bu suç yapıları ile fikir ortaklığı ve işbirliği içerisinde olanların yıkıcılığına bigâne kalmamak, her anı sadakat, kararlılık ve fedakârlıkla dokunmuş bu mücadelenin rövanşını almak isteyenlere karşı vazgeçilmez sorumluluğumuzdur. Bu nedenle; asıl amaçları, karalamaları ve iftiralarıyla milletimizin gözünde şüphe istifham ve soru işareti oluşturmak olan şer odaklarıyla hukuk zemininde mücadele etmek zaruri bir hal almıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından İçişleri Bakanlığı görevine getirildiğimiz günden görev süremizin sonuna kadar tüm birimlerimizle milletimizin huzuru, refahı, en üst düzeyde kamu düzeninin, güvenliğinin ve esenliğinin sağlanması ve başta terörle, kaçak göçle, afetlerle, uyuşturucuyla ve organize suç örgütleriyle, hiçbir şekilde ayrım yapmaksızın, tüm suç şebekeleri ile kesintisiz ve tavizsiz mücadele edilmesine yönelik kararlılığımıza milletimiz de şahit olmuştur.
Ancak, sonrasında bu mücadeleyi baltalamak, itibarsızlaştırmak ve bundan sonra da bu mücadeleye kendini adayacak herkesi yıldırmak maksadıyla, daha önce benzerine az rastlanan, organize ve sistematik bir şekilde kamuoyunun dezenforme edilmesine yönelik her türlü yazılı, görsel, sosyal medya ve tüm mecralarda tamamen yalan, iftira ve nitelikli karalama içerikli yayınlar ile bir itibarsızlaştırma kampanyasıyla karşı karşıya kaldık. Bunun en bariz somut kanıtı ve göstergesi, 7 (yedi) yıl boyunca milletimizin bir hizmetkarı olarak yürütmüş olduğumuz İçişleri Bakanlığı görevinden ayrıldığım 03.06.2023 tarihinden sonraki geçen 1 (bir) yıllık zaman diliminde aleyhimde çıkan/yayınlanan yalan, hakaret, karalama ve iftira içerikli 11 bin 500 TV haberi, 1454 gazete haberi ve 628 köşe yazısı/makale, 218 bin internet ve sosyal medya haberidir.
Bununla birlikte, hakkımda görev dönemimize ait Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) herhangi bir konuda fezleke işlemi bulunmamasına rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanları ve sözcüleri, muhtelif tarihlerde sarf ettikleri mesnetsiz karalamalar ve iftiralarla dokunulmazlık zırhına sığınarak korunduğumu defalarca ifade edip, bu şekilde kamuoyunu bilerek yanlış yönlendirmişlerdir. Yine, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanları ve sözcüleri, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü yıllardır tehdit eden Pkk terör örgütü ve onun siyasi birliktelik ve uzlaşı yürüttükleri Meclisteki temsilcilerine, Fetö ve Dhkp-c’ye karşı yapmadıkları-yapamadıklarını, söylemedikleri-söyleyemediklerini, üstelik de onlarla birlikte, görev yaptığımız döneme ve şahsıma karşı, milletimizin gözü önünde eş zamanlı bir kampanyayla ile yürütmektedirler. Altını çizmem gerekir ki insani ve vicdani tüm değerlerden yoksun bu kampanya ve saldırıların hukuken de izah edilecek bir yönü bulunmamaktadır.
Elbette ki demokrasiye ve hukuka olan bağlılığım, devletime olan sadakatim, milletimize karşı sorumluluğum ve Gazi Meclisimizin iradesine olan saygım; yaptığımız görevlerin ve verdiğimiz mücadelelerin her bir anının doğruluğuna olan inancım gereği tüm bu karalama, iftira ve itibarsızlaştırma kampanyası karşısında, işbu yasal dokunulmazlığımın kaldırılması başvurusunda bulunulması zorunluluğu hâsıl olmuştur.
Yukarıda izah edilen nedenlerden dolayı, görevde bulunduğum dönemlerle ilgili hakkımda yürütülen karalama, iftira ve itibarsızlaştırma kampanyaları karşısında, hakkaniyetin ve gerçeklerin tecellisi için Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve TBMM İç Tüzüğü’nün ilgili maddeleri çerçevesinde, yasama dokunulmazlığımın kaldırılmasının gereğini arz ederim. …/07/2024
Süleyman SOYLU
İstanbul Milletvekili
İçişleri Komisyonu Başkanı