Türkiye bütün dünyaya ‘Demokratik Kamu Düzeni’nin nasıl olabileceğini gösterdi
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bütün dünyanın Türkiye’ye demokrasi vaazları verdiğini belirterek, “Hem de çok yüksek perdeden bize konuştu. Defalarca bizi bir kompleksle karşı karşıya bırakmaya çalıştılar.
Oysa biz demokrasiye çok bedel ödemiş bir milletiz. ‘Türk milleti demokrasiyi hak etmiş bir millet değildir.’ dediler. Oysa sonuna kadar hak etmiş bir millettir ve bunu 15 Temmuz’da kendi çıplak elleriyle, kendi iradeleriyle, demokrasiye, istiklaline, hürriyetine, özgürlüğüne sahip çıkarak ve bir başkasının müdahalesine müsaade etmeyerek göstermiştir.” dedi.
Soylu, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi 2016-2017 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin avantajlarını, “modern İpek Yolu’nun bir büyük politika olarak ortaya konulması”, “rekabet gücünün insan kaynağı üzerinden olması” ve “coğrafi konum” şeklinde sıraladı.
Türkiye’nin demokratik, güvenilir ve enerjinin dünyaya ulaşabilir bir noktasında olduğunu belirten Soylu, “Türkiye’nin bugün başına gelen meselelerin önemli bir bölümü de Türkiye’nin bu gücünün zayıflatılmasına yöneliktir. Dünyanın en pahalı ve en kıymetli arazisinde oturuyoruz. Birileri, bu araziyi bizi birbirimize düşürmek suretiyle ucuzlatmaya, istedikleri gibi yönetmeye ve enerjimizi almaya çalışıyor.” diye konuştu.
Bakan Soylu, 15 Temmuz darbe girişimine değinerek, o gece insanların, önlerinde ölenleri gördükleri halde ölmeyi tercih etmesinin normal bir cesaret olmadığını dile getirdi. Soylu, lideriyle milleti arasında 14 yıldır yukarıdan aşağıya inmeyen bir ilişkiyi Türkiye’nin iyi değerlendirmesi gerektiğini vurguladı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, demokrasinin bütün ülkeler için bir milli güç olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
“Hangi ülke demokrasiye daha fazla sarılıyorsa, ortak değerleri ve ortak aklını daha iyi muhafaza edebiliyorsa, hukukun üstünlüğünü yönetebiliyorsa, bu milli güçtür. En önemli milli güçlerden biri de 21. asırda, Türkiye için bu böyledir, diğer ülkeler için de lider eksikliğidir, liderlerin milli güçleridir. Yeni dünyanın tanımını böyle ortaya koymak gerekebilir. Bugün kıymetli Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin bir milli gücüdür. Bu istikameti nasıl yönetebileceğimizi ve Türkiye’nin bundan nasıl istifade edebileceğini hep beraber ortaya koymalı, öngörmeliyiz. Bize çelme atmaya çalışanları, önümüzü kesmeye çalışanları anormal karşılamamak gerekir çünkü dünya bir rekabet halindedir. Kim güçlü olacaktır, kim teknolojilerini kullanacaktır? Yeni dünyanın tanımını buradan hareketlendirmek lazım. Onun için bu bilim yuvaları gerek hukukun üstünlüğünde, demokratikleşmede, teknolojinin ve insan konforunun, hayat standartlarının artmasında, medeniyetlerin, ülkelerin birbirlerini anlamalarında çok önemlidir.”
Türkiye’nin, bütün dünyaya demokratik kamu düzeninin nasıl olabileceğini ifade ettiğini belirten Soylu, “Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, ortak metinlerimize, ortak değerlerimize, medeniyetimizin anlayışına, değerlerimize uyan ve annemizin, babamızın, atamızın, bu toprakların bize öğrettiklerine uyan başımızın üzerindedir. Ama demokrasiyi, dinimizi, etnik kökenimizi ve birtakım farklılıklarımızı istismar etmeye çalışanlara müsaade edilmemesi demokrasinin güvenliğinin ana sebeplerinden biridir. 21. yüzyılın en önemli kavramlarından biri de demokrasinin güvenliği kavramıdır. Biz, demokrasinin güvenliğini muhafaza etmekle yükümlüyüz devlet olarak.” ifadelerini kullandı.
“Yolculuğumuzun henüz başındayız”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 15 Temmuz’un sağladığı en önemli unsurlardan birinin de demokrasinin güvenliği olduğuna işaret ederek, salonda bulunanlara şöyle seslendi:
“Bütün dünya bize hep demokrasi vaazları verdi, hem de çok yüksek perdeden bize konuştu. Defalarca bizi bir kompleksle karşı karşıya bırakmaya çalıştılar. Oysa biz demokrasiye çok bedel ödemiş bir milletiz. Bizi hep küçümsediler. Bizi kendi içimizde de manivelayla geri durdurmaya çalıştılar. ‘Türk milleti demokrasiyi hak etmiş bir millet değildir.’ dediler. Oysa sonuna kadar hak etmiş bir millettir ve bunu 15 Temmuz’da kendi çıplak elleriyle, kendi iradeleriyle, demokrasiye, istiklaline, hürriyetine, özgürlüğüne sahip çıkarak ve bir başkasının müdahalesine müsaade etmeyerek göstermiştir. Demokrasi 21. yüzyılda milletleşmenin ana unsurlarından bir tanesidir. Her bir öğretim üyemizin, her bir iş adamımızın, her bir esnafımızın, her bir öğrencimizin sorumluluğu, 14 Temmuz’dan bugün çok daha farklıdır. Bize hep şunu söylediler; ‘Siz yapamazsınız, beceremezsiniz, gerçekleştiremezsiniz.’ Ama 21. asır bize şunu verdi; büyük bir özgüvenle ‘Biz yapabiliriz.’ 25 bin dolara da ulaşacağız, dünyanın ilk 10 büyük devletinden birisi de olacağız. Dünyanın ilk 10 büyük üniversitelerinden birisinde bizim ay yıldızlı bayrağımızın olduğu bir üniversiteyi bir bayrak olarak dünyaya asacağız ve gelişmişliğimizin, yarına ait ideallerimizin gerçekleşmesini hep beraber ayakta alkışlayarak, yarına büyük bir mirası bırakacağız. Yolculuğumuzun henüz başındayız. Elbette oyuna girmek isteyen herkes bize kafa tutacak, birçok meydan okumalar yapacak ama bunlara hazır olmak lazım geldiğini ve bu konuda liderliğimizin iyi olduğunu ve yarına ait güçlü irade ortaya koymak zorunda olduğumuzu paylaşmak istiyorum. Sadece bir akademik yıl başlamıyor, aslında yeniden bu medeniyetin topraklarının verdiği güçle bilginin tomurcuğunun açması gibi yeni bir dönem açılıyor. 2016-2017 akademik yılı, 2015-2016’dan çok farklı bir şekilde gerçekleşecek. İdeallerimiz ve hedeflerimiz var, bunları hep beraber gerçekleştireceğiz. Yarına ait güçlü irademizle birlikte bunu hep beraber, 79 milyon vatandaşımızla birlikte gerçekleştirme iradesini ortaya koyacağız.”
Öğretim üyelerinin, öğrencilerin, mühendislerin, iş adamlarının rekabet edeceği yerin Türkiye değil, Almanya, İngiltere, ABD olduğunu vurgulayan Soylu, şunları kaydetti:
“Türkiye, gözünü ve ufkunu ileriye doğru dikmiş ve buna hazırlıklı hale gelecek noktadadır. 241 insan bizim daha hür ve özgür bir şekilde yaşayabilmemiz için şehit olmuştur, aynen İstiklal Harbi’nde, Çanakkale’de şehit olanlar gibi. Sorumluluğumuz, büyük milletimize ve gelecek neslimize ait olduğu gibi bir taraftan da onlara aittir. Dünya bize bu fırsatı sunmaktadır. Bu fırsat penceresini yönetip yönetmemek Türkiye’nin elindedir ve inancım odur ki Türkiye bunu değişim, demokrasi ve özgüven içerisinde yönetecektir. 15 Temmuz, milli iradeyle ortaya konulabilecek en önemli tanımdır. Kaçan, göçen, ‘Kendim, ailem ne olacak?’ denilen bir siyasi yapı ve lider yapısı değil, milleti, ülkesi için ölümle yaşam arasında tereddütsüz karar verebilecek bir Türkiye tablosuna ulaştık.”