Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirterek, “KADEM’in yeni anayasa konusunda öncü olmasını isteyenlerdenim. Türkiye’nin yeni anayasasında hem kadına hem de KADEM’e ihtiyacı var.” dedi.
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) 2. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Soylu, 1947’de Torosların eteklerinde önemli bir direniş yaşandığını ve köy muhtarlığı seçimlerinde kadınların sandığa sahip çıkarak, “Rey demek ırz demektir, reyime sahip çıkıyorum. Çünkü namusuma sahip çıkıyorum” şeklinde haykırdıklarını hatırlattı.
Türkiye’nin çok partili hayata geçişinin hemen ardından bu olayın yaşandığını aktaran Soylu,, kadınların kendilerine eziyet eden köy muhtarını oylarıyla alaşağı ettiğini ancak seçim sonuçlarının hiçe sayılarak, 20 kadının tutuklandığını ve 8 ay boyunca çocuklarından ayrı bırakıldığını, buna rağmen kadınların oylarına sahip çıktığını söyledi.
Türkiye’nin modernleşme tarihinin özellikle kadın üzerinden büyüyerek bugüne geldiğine vurgu yapan Soylu, sadece Türkiye’de değil, tüm ülkelerde kadın-medeniyet ilişkisi arasında esaslı bir bağ olduğunu dile getirdi.
“Medeniyetin yeniden inşasında kadının varlığı çok önemli bir unsurdur”
Soylu, bugün Afganistan’la ilgili yaşanan zorluğun temelinde kadının ötekileştirilmesinin yattığına işaret ederek, şöyle konuştu:
“Afganistan’daki sorun, kadının sosyal, siyasal, kültürel ve çalışma hayatından bertaraf edilmesinden kaynaklanmaktadır. Kadın bir ülkede, bir medeniyette varsa; kadın sosyal, siyasal, kültürel ve çalışma hayatında yer alıyorsa nereden bir baskı gelirse gelsin o ülke ve medeniyet kendisini rahat bir şekilde ayakta tutar. Aslında bizim yakın dönem modernleşme tarihimiz de aynıdır. Türkiye’de demokrasinin yükselmesi ve medeniyetin yeniden inşasında kadının varlığı çok önemli bir unsurdur. Eğer, Menderes kendi döneminde bir büyüme ve ilerleme sağlamışsa bilin ki bu kadının desteğiyledir. Aynı şekilde eğer kadınlar Özal’ı desteklemeselerdi iktidar değişimini sağlayamazdı. Yine Erbakan da kadın meselesinde çok önemli adımlar atmıştır. Türkiye 21. yüz yıla başlarken kadın ve sınıfsallık kavramlarıyla ilgili ciddi problemlerle karşı karşıyaydı. Bazen kadınları, bazen de sınıfsallığı birbirine karıştırarak aslında Türkiye’nin üzerinde bir vesayet kurmak isteyenler, istedikleri gibi ülkeyi yönetmeye çalışıyordu. Kadını bazen bir meta, bazen ‘mış’ gibi yaparak kendi duygusal dünyaları içinde istedikleri yere konumlandırmaya çalışıyorlardı. Artık sorunların halının altına sürülmemesi ve kadınlarıyla güçlü Anadolu’da yepyeni bir sürecin başlaması gerekiyordu. AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu süreçte, son 15 yıldır bir kadın devrimi yaşıyoruz. Bu kadın devriminin çok kolay olmadığını da söylemek isterim. Çünkü dünyadaki birinci, ikinci ve üçüncü dalga kadın hareketlerinin etkisinden kurtulamayan Türkiye, kendi medeniyetiyle özdeşleşmiş bir yol açmıştır. Kadının miras hukukundaki değişiminin Türkiye’de ortaya konulması ve bunun son 14 yılda erkek egemen bir toplumda yapılması kolay değildir.”
“Kadın çalışma hayatıyla ilgili çok önemli adımlar atıldı”
Süleyman Soylu, kadına şiddet uygulayan eşi evden uzaklaştıracak bir yasa çıkarmanın çok da kolay olmadığını belirterek, Türk toplumunun 2010’da bir referandumla kadına pozitif ayrımcılık sağladığını dile getirdi.
Türkiye’de son dönemde kadın çalışma hayatıyla ilgili çok önemli adımlar atıldığına işaret eden Soylu, “Kadının çalışma hayatındaki istihdamı yüzde 21,5’ten, yüzde 27,5’a, iş gücü kapasitesi yüzde 23,3’ten yüzde 31,6’lara gelmiştir. Bizim zihniyetimiz kadını matematik sayıları arasına sıkıştırmaz. Bizim medeniyetimizde kadınlar sadece ekonomik aktör değillerdir. Kadın annedir, kadın aile bütünlüğü içerisindedir. Kadın değerlerin taşıyıcısı ve toplumun bütünleyicisidir. Bütün bunları Türkiye büyük bir gelişimle son 10 yılda yaşamakta ve geliştirmektedir. Modernleşme tarihimizin eksik kalan önemli noktalarını, AK Parti ciddi bir şekilde tamamlamaktadır” diye konuştu.
Soylu, 28 Şubat sürecini bugün gibi hatırladığını dile getirerek, 1995-1996’da Küçükköy İmam Hatip Lisesindeki kız çocuklarının hangi halde olduğunu birebir gözlemlediğini ve o kız çocuklarının hala devletlerinin neden kendilerine böyle davrandığını anlamakta zorluk çektiğini söyledi.
“Üç yılda KADEM bir mucizeyi oluşturmuş”
Kız çocuklarına yapılan tutumun insanlık dışı olduğunu vurgulayan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küçükköy’de veya Marmara İlahiyat Fakültesindeki kızlarımızın yaptığı sadece bir özgürlük mücadelesi değil, bir kadın ve sınıf karşıtlığı mücadelesiydi. Bizim gibi ülkeleri büyütmek istemezler. Bir mazeret bulmaya çalışırlar. Bu kimi zaman bir köylülüktür, kimi zaman dindarlıktır, kimi zaman kadınlıktır. Bunlar üzerinden toplumu parçalamaya, milletimizi zayıflatmaya çalışırlar. Üç yılda KADEM bir mucizeyi oluşturmuş, Türkiye’nin her yerindeki kadınlarla ‘Kadın varsa demokrasi var’ başlığıyla ortaya koyduğu mücadelenin önünde saygıyla eğiliyorum. Bizim de üzerimize düşen görevleri hakkıyla yerine getireceğimizi bilmenizi isterim. 2014 mahalli seçimlerinde Sümeyye Erdoğan ile aynı kampanya içinde çalıştık. Orada kadın konusundaki hassasiyetine şahit oldum. Ama bir şeye daha şahit oldum. Aynı seçimlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın kadınlar konusundaki mücadelesini de gördüm. Ne olursa olsun erkek egemenliğini aşmak bir erkek için de kolay değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın orada ortaya koyduğu mücadele benim siyasi hayatta bugüne kadar tanık olmadığım bir mücadeledir. Bu sadece kadınlardan oy almak ya da kadınlara biraz daha şirin görünmek adına yapılan bir mücadele değildir. Çok sığ bakılır böyle bakılırsa. Aslında toplumun bütününe hem mesaj vermek, hem de siyaseti adam gibi bir yere getirebilmek konusunda bir iradeyi ortaya koymaktır.”
“Darbe anayasasından kurtulmaya ihtiyaç var”
Süleyman Soylu,1 Kasım seçimlerinde tekrar huzur ve güven ortamının sağlanması, Türkiye’nin gelişip büyümesi için ülke genelinde kadınların nasıl çalıştıklarını bizzat yerinde görme imkanı bulduğunu aktararak, “Şimdi bütün bunları taçlandırma zamanıdır. Türkiye şimdi birinci sıçramasını gerçekleştirmiştir. Şimdi ikinci hamle zamanıdır. Bunun için kuralların değişmesi gerekir. Nasıl kadın şiddetine ve kadın hukukuna ilişkin yasalar çıkmışsa… Belki bizi zihniyetiyle kuşatan darbe anayasasından kurtulmaya ihtiyaç var. Yeni bir anayasaya ihtiyaç var. KADEM’in yeni anayasa konusunda öncü olmasını isteyenlerdenim. Türkiye’nin yeni anayasasında hem kadına hem de KADEM’e ihtiyacı var. 14 yılda büyük değişimleri sadece bizim çabamızla yapmadık. Yüce irade istediği ve yardım ettiği için yaptık. Bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıyım, elbette Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı daha uzman daha çok insanlara el ele bir anlayışı devam ettirmektedir. Ama bilmenizi istiyorum ki Ankara’da güçlü bir karargah arıyorsanız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da sizin ve Türkiye’deki kadınların karargahıdır” değerlendirmesinde bulundu.