Siyasal kampanyalarda sosyal medya çalıştayı açılış konuşması

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı sayın Süleyman Soylu’nun Açış Konuşmasıdır.

Çok kıymetli konuklar, hepinize hayırlı sabahlar diliyorum.

AK Parti Ar-Ge Başkanlığı olarak yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir gerek ülkemizin ve siyasetin, ekonominin, toplumsal hayatın ilgilendiği tüm meselelerle ilgili öncelik sırasına göre çalıştaylar  gerçekleştiriyoruz.

Hem siyasi hayatın katkı alacağı hem de ülkemizin düşün hayatının katkı alacağı, bundan sonra karşılaşacağımız yenilikler, değişimler, sorun alanları, problem alanları ve karşı karşıya kalacağımız meseleler için  tecrübeyi biriktirecek ve bu konuda hem siyaset hayatımıza hem de toplumsal hayatımıza  önemli ölçüde katkıda bulunacak bu çalıştayların her birinin kendi adına ciddi bir verimliliği sözkonusudur.  Ve bu çalıştayların büyük bir bölümünden elde edilen sonuçlarını partimiz hem kendi politikalarında tartışmakta ve değerlendirmekte, hem de bu çalıştayların sonucunu partimizin Genel Başkanı, sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a sunulan bir raporla ulaştırmaktayız.

Bugün de yine bu çalıştaylarımızın bir başka başlığı ile birlikteyiz. Bir taraftan sosyal medyayı, diğer taraftan da sosyal medya-siyaset ilişkisinin, yine sosyal medya-siyasi kampanya ilişkisini buradaki her biri kendi alanında uzman, tecrübelerini ve birikimlerini, bilimsel bulgularını, saha tecrübelerini burada paylaşacak çok değerli paydaşlarımızla, konuklarımızla birlikte tartışacağız.

Takdir edersiniz ki bir sosyal medya çalıştayı daha yapmıştık ama siyaset orijinli ve siyaset odaklı değildi. Bu sosyal medya çalıştayı daha ziyade sosyal medyanın hem konvansiyonel medyayla ilişkisini biraz daha irdelemek, hayatımızda ve dünya toplumlarının hayatlarında ne derece etkili olduğunu biraz daha anlayabilmek, yine bilimsel yaklaşımların sergilendiği, yine sahada sosyal medyayı en iyi gözlemleyen arkadaşlarımızın burada  kendi değerlendirmelerini ortaya koydukları ve yine buna siyaset gözlüğü ile bakan bir anlayışı ortaya koydukları bir çalışmayı nisan ayında gerçekleştirmiştik.

Hemen arkasından da ülkemizde  sosyal medyanın çok etkili olduğu, etkili olarak kullanıldığı, olumlu olumsuz birçok örneğini gördüğümüz  Gezi olaylarını hep birlikte yaşadık. Hem siyasi etkisini hem sosyal medyanın aslında bütün dünyada olumlu ve olumsuz, başarı alanı ve sorun alanı olarak değerlendirilen bütün örneklerini orada gördük. Ülkemiz için de bir deneyimdi, sosyal medya için de bir deneyimdi, siyaset için de bir deneyimdi, ekonomik hayatımız için de bir deneyimdi ve ilişkilerimiz açısından da  ve yeni düşünce biçimleri açısından da bir deneyimdi.

Bunu sadece burada biz geçirmedik. Sosyal medyanın toplumsal hayata etkisi, dünyada da, Amerika’da da, Avrupa’da da, Ortadoğu’da da, dünyanın her noktasında kendisini hissettirmektedir. 21.yüzyılın başından itibaren tanımladığımız çağ eğer bilgi çağı ise şunu çok net bir şekilde görebiliyoruz: İletişimin bu kadar hızlı olduğu, iletişimden 21.yüzyılın başında  etkileşime geçtiğimiz, yani karşılıklı iletişime geçtiğimiz bu dönemde sosyal medyanın varlığını hayatımızın her alanında her an net bir şekilde hissedebiliyoruz. Hayatımızda hissediyoruz, tercihlerimizde hissediyoruz, kararlarımızda hissediyoruz, ilişkilerimizde hissediyoruz, anlık reaksiyonlarımızda hissediyoruz.

Ve sosyal medya görünmez bir biçimde değil, o da kendi aparatlarıyla ve kendi araçlarıyla hayatımızda var. Tweeter’ından Facebook’una, Foursquare’sinden Youtube’una her birinin kendi içinde bambaşka etkileşimlerinin olduğu bir süreci hep birlikte yaşıyoruz.

Siyaset-sosyal medya ilişkisinde şöyle kısa bir değerlendirme yapabilirim: Özellikle sosyal medya ve aslında bu dijital teknoloji bir; insanoğlunu bilgiye daha fazla, daha az maliyetle ve daha hızlı bir şekilde ulaştırabiliyor. Bu, siyaset açısından çok önemli bir değerlendirmedir. İkincisi; -ki siyaset ve sosyal medya ilişkisi açısından en önemli meselelerden birisidir- şunu çok açık ve net görebiliyoruz, özellikle karar verici mekanizmalar dahil, siyaseti takip eden mekanizmalar dahil olmak üzere sosyal medya, siyasetin ve toplumun özellikle siyasete katılması konusunda hızlandırıcı bir etki ortaya koyuyor.

ABD’de 2011 de yapılan bir araştırmada Facebook kullanıcılarının Facebook kullanmayanlara nazaran bir siyasal aktiviteye, mitinglere  katılım oranının 2.5 kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Yine özellikle sosyal medya mecrasında bulunan gençlerin  % 45’inin diğer gençlere nazaran bir  siyasal aktivite içerisinde olduğunu aynı araştırma verileri bizlere haber veriyor. Yapılan bu değerlendirmelerden anlıyoruz ki sosyal medya insanoğlunu  özellikle siyasal süreçlerde, karar süreçlerinde daha etkin bir hale getiriyor.

Üçüncüsü; sosyal medya daha özgürlükçü, daha rahat, daha dinamik, daha çoğulcu  bir alan oluşturuyor.

Burada sadece tartışılacak bir şey var, bunu hepimiz günlük hayatımızda yaşıyoruz. ABD’de de,  diğer ülkelerde de siyasetin sağ ve sol olarak kutuplaştığını, daha fazla ayrıştığını görüyoruz.  Belki sosyal medyanın bu kutuplaşmayı ve ayrışmayı hızlandırıcı bir etkisi olduğunu bir tesbit olarak ortaya koyabiliriz. Bilimsel değerlendirmelerin de bu şekilde olduğunu gözden kaçırmamamız lazım geldiğini belirtmek isterim. Çünkü aynı ideolojiyi paylaşan insanlar aynı ortamda birbirlerinin sesini çok daha rahat duyabilecekleri, birbirlerini daha rahat takip edebilecekleri, birbirleriyle ilişkiyi bir şekilde daha rahat kurabilecekleri bir sosyal medya ortamı içindeler.

Bu noktada iki türlü değerlendirme var bütün dünyada, sosyal medya ve siyaset alanıyla ilgili. Birincisi; özellikle dijital teknoloji mahallesinin insanları çok net bir şekilde siyasal hayatın bütün unsurlarıyla değişeceğini iddia ediyorlar. Biraz da kendi iddialarını yükselterek ve yücelterek yeni dönemin, yeni çağın, bilgi toplumunun aslında yeni bir siyasal biçimlendirme ortaya getirebileceğini iddia ediyorlar. İkinci görüş de sadece iletişimi ve bilgiyi hızlandıracağını, ama şeffaflık gibi, katılımcılık gibi, içinde bulunduğumuz çağın belki de en önemli süreçleri olarak değerlendirilen süreçlere  katılım gibi bir  katkısı olabileceğini ifade ediyorlar  ama  net bir şekilde siyasetin geleneksel tavrını  değiştirmeyeceğini söylüyorlar. Bu ikisi de bizim için şu an bilinmezdir. Önümüzdeki yıllarda bu yeni medyanın, yani sosyal medyanın hayatımıza nasıl bir yön vereceğini, siyaset hayatımıza nasıl bir yön vereceğini çok net bir şekilde gireceğiz ama gerek Avrupa gerek dünyada izlediklerimiz var ki önemli ölçüde sosyal medya  konusunda şunu çok rahat  bir şekilde görüyoruz: Artık reklamlar bile konvansiyonel pazarlarda daha etkili değil, sürekli büyümesi ve yükselmesi net bir şekilde dijital pazarlarda çok önemli bir oran olarak görünmektedir. Ve yine  özellikle bunu ekonomik hayatın bir çekiciliği olarak da ortaya koymak gerekir ki bu, toplumsal hayatın ve sosyal hayatın bütün şartlarını da kendisine doğru çekecektir ve siyaset de bir şekilde bundan etkilenecektir.

Önümüzde bir yerel seçim var. Yerel seçimlerde  siyasi partiler,  özellikle biz AK Parti’li yöneticiler olarak siyasi partiler ve siyasi hayat, bir;  sosyal medyayı nasıl kullanacaktır; bunun dünyadaki örnekleri nasıldır; nasıl kullanmalıdır; bugüne kadar sosyal medya kullanımındaki özellikle Türkiye’deki eksiklik ve aksaklıklar nelerdir; yapılmaması gerekenler, girilmemesi gereken alanlar nelerdir; etik kullanıyor muyuz, kullanmıyor muyuz? Bütün bu tartışmaların tamamen bu masanın etrafında şekilleneceğini ve bizim buradan  hem bir bilgiyle hem bir tecrübeyle  ayrılacağımızı, bu masanın katılımcılarını gördüğüm zaman da büyük bir inançla umuyorum.

Özellikle yerel seçimler, 2009-2014 yerel seçimleri, 2011 genel seçimleri, halkımızın da büyük ilgisini çeken 2010 Referandumu’ ndan kendisini önemli ölçüde ayırmaktadır. Çünkü  yaklaşık 11 milyon civarındaki Tweeter kullanıcısı,  20,5 milyon insanın kullandığı geniş bant, yine 30 milyonun üzerindeki bir  facebook kullanıcısı ve yine  özellikle internet penetrosyonu açısından 2007’de %30’dan yaklaşık %50’ye varan bir gelişimi eğer hep birlikte düşünürsek 2014 30 Mart Yerel Seçimleri’nde sosyal medyanın siyasi hayatta da, karar süreçlerinde de,  kampanyada da, propagandada da çok önemli bir süreci yöneteceğini, etkili olacağını hep birlikte görüyoruz. Özellikle Türkiye’deki kullanım istatistiklerine baktığımızda genç nüfusun,  18-25, 25-34 yaşındaki genç nüfusun, internet kullanma oranının neredeyse toplumun önemli bir kesimini kapsadığını görünce, siyaset alanının gençlerle kuracağı ilişki açısından da, ev kadınlarıyla kuracağı ilişki açısından da çok önemli bir iletişim organı olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

Bizim AK Parti olarak uzun zamandır sosyal medya konusunda  hem çalışmalarımız, hem teşkilatı bilgilendirmelerimiz devam etmektedir. Siyasetin sorumluluğu gereği Ar-Ge Başkanlığı sosyal medya konusunda şu ana kadar yaklaşık 20 bin arkadaşımızı sosyal medya eğitimine tabi tutmuştur. Bunlar bizim partililerimiz ve teşkilat mensuplarımızdır. Ve bu eğitimler iki aşamaya yayılmıştır. Birincisi geniş olarak yapılan, genel bilgilendirmeyi ve nasıl davranılması gerektiğini ortaya koyan siyaset-sosyal medya ilişkisini bir şekilde daha fazla anlatan geniş katılımlı olanlar. İkincisi de bu konuda yüzyüze gerçekleşen ve özellikle bilgisayarlar, mobil cihazlar  üzerinden gerçekleşen, her birine ayrı bir önem verilen bir eğitim şeklinde gerçekleşmektedir.

Biz eğitimlerimizin sonucunda şunu da gördük ve bundan da çok memnunuz, bunu da sizlerle paylaşmak isterim: Bundan yaklaşık bir yıl önce kullanılan dil ile bugün kullanılan sosyal medya dili arasında, özellikle kendi tabanımız açısından çok önemli farklılıklar sözkonusu. Ve bu eğitimlerin faydasını çok net bir şekilde görüyoruz.

 

Kamuoyunun merak ettiği bir konu var. Bizden çıkmayan ama bu eğitimlerden oluşarak ortaya çıkan bir konu var, bunu da en azından belki konuşmaların diğer noktalarında sorulabilir diye belirtmek istiyorum: Yaklaşık bir 6.000 kişilik bir tim kurduğumuz konusunda bir değerlendirme oluştu. Bir siyasi partinin böyle bir yapıyı ortaya koyması mümkün değildir. Doğru da değildir zaten. Biz orada Siyaset Akademisi’nde eğitim verdiğimiz kişi sayısını o tarihte 6.000 kişi olarak belirlemiştik.  Fakat maalesef sosyal medyayı tartışıyoruz ama konvansiyonel medyayı da tartışmak lazım. Bu 6000 kişilik bir tim olarak ortaya çıktı. Aslında o sayı şu anda  20 bin kişilik eğitim verdiğimiz insan olarak ortaya konulabilir. Bu da çok doğru ve  doğal bir şeydir. Çünkü yeni bir alandır ve siyasetin bu alanla yakın olması, hemhal olması ve bu alanın Türkiye’de, Avrupa’da nasıl kullanıldığı konusundaki değerlendirmesini ve nasıl kullanılması gerektiği konusundaki değerlendirmesini bilmesi gerekir. Biz de hem bu konunun etkin analistleri, öğreticileri sayesinde teşkilatımızla başka alanlarda olduğu gibi buluşturmayı temel bir görev edindik.

30 Mart seçimlerinde ve sonrasında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde  sosyal medyanın önemli bir etkisi olacağını düşünüyoruz. Bu çalıştayı da hem bu masanın etrafındaki çok kıymetli konuklarımızın değerli görüşlerini,  tecrübe ve bilgilerini hem siyasal hayatımıza ithal edebilmek için, ondan sonra da onları kendi paydaşlarımız ve siyasal hayatımızın tümüyle paylaşabilmek için gerçekleştirmiş bulunuyoruz. İnşallah hepberaber güzel sonuçlar elde ederiz.

Hepinize AK Parti adına, Ar-Ge Başkanlığı adına, burada bulunan arkadaşlarımız adına  teşekkür ediyoruz.