“ŞEHİRLERİN GÜVENLİĞİNE YÖNELİK BİR ANLAYIŞI ORTAYA KOYMAK İÇİN TOPYEKUN ÇALIŞIYORUZ”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu yıl, en önemli hedeflerden birinin büyük şehirlere sızmaya çalışan sözde terör örgütü üyeleri olduğunu belirterek, “Dağda kendilerine alan bulamayan teröristlerin bir kısmı şehirlerde ve göç alan bölgelerde kendilerini gizleme arayışında. Bütün şehirlerimizde buna ait operasyonlarımız hız kesmeden devam ediyor. Şehirlerin güvenliğine yönelik bir anlayışı ortaya koymak için topyekun çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.
Genel Güvenlik ve Uyușturucuyla Mücadele Toplantısı’nın açılıșında konușan Soylu, Türkiye’de kaçakçılığın, teröristlerin geldiği rotalar olduğunu ve buralarda kontrollerle sorunları engellemeye çalıştıklarını belirterek, büyük şehirlerde, AVM’lerde ve caddelerde insanların rahat yürümesini temin etmek için çalışma arkadaşlarının 24 saat sorumluluk içinde olduğunu söyledi.
“Batı, Türkiye’yi Orta Doğu’nun ileri bir karakolu olarak gördü”
Türkiye’yi Orta Doğu’nun ileri bir karakolu olarak görmesinin, Batı’nın temel problemi olduğunu dile getiren Soylu, şöyle devam etti:
“Ama Batı, denizler konusunu ıskaladı. Irak’ın kuzeyinden Ağrı sınırı uzak gibi geliyor ama bir terörist için oradan oraya geçmek 24 saattir. Onun için Gürcistan, Ermenistan sınırımıza kadar oraları kontrol etmek ve bunun için ciddi bir çaba ortaya koymak zorundayız. Büyük şehirlerde güvenliği sağlamak için de bunu yapmalıyız. Bunu topyekun bir bakış ve perspektifle görmeliyiz ama yanı zamanda topyekun bir paydaşlık içinde sağlayabilmeliyiz. Fırsatı buldukları anda teröristinden uyuşturucu kaçakçısına, göçmenden dolandırıcısına kadar herkes boşluğu dolduruverir. Hele büyük şehirlerde kendilerini saklayabilme kabiliyetine çok rahat bir şekilde sahip olabilirler. Bu yıl, en önemli hedeflerimizden biri, büyük şehirlere sızmaya çalışan sözde terör örgütü üyeleridir. Yaklaşık bir yıldır sahanın her yerine basıyoruz. Dağda kendilerine alan bulamayan teröristlerin bir kısmı şehirlerde ve göç alan bölgelerde kendilerini gizleme arayışında. Bütün şehirlerimizde buna ait operasyonlarımız hız kesmeden devam ediyor. Şehirlerin güvenliğine yönelik bir anlayışı ortaya koymak için topyekun çalışmaya devam ediyoruz.”
“Türkiye coğrafi olarak hiç de kolay bir yerde değil”
Soylu, fırsatların da tehditlerin de yeniden tanımladığını aktararak, coğrafi olarak Türkiye’nin hiç de kolay bir yerde olmadığını, Türkiye ile kara sınırları olan iki ülkede güvenlik açısından devlet otoritesinin yok denecek kadar az olduğunu söyledi.
Bu coğrafyalarda son birkaç yılda ortaya çıkan iç savaş, terör, DEAŞ tehdidi, PYD faaliyetleri gibi bütün olumsuzluklarla ilgili sınırlarda ciddi bir baskı olduğunun altını çizen Soylu, Türkiye’nin bunu tek başına göğüslediğini kaydetti.
Bakan Soylu, buralardan uyuşturucu, terörist kaçakçısı, düzensiz göçmen gibi kamu düzenini tehdit eden her türlü unsurun ülke içine yönlenme tehlikesinin ortada durduğunu belirtti.
Uzun süredir içeride mücadele edilen PKK’nın uyuşturucu ticareti ve terör faaliyetlerinin söz konusu olduğunu vurgulayan Soylu, gelişen teknolojinin yarattığı yeni suç türleri ve mevcut suçların kapasitesinin artması tehlikesi olduğunu söyledi.
İçişleri Bakanı Soylu, eskiden sadece haşhaş yaprakları ve kenevirden yapılan uyuşturucu ile mücadele edildiğini şimdi işe çok daha öldürücü sentetik uyuşturucular çıktığını dile getirdi.
15 Temmuz bir milat
Türkiye’de, 15 Temmuz’un güvenlik konusunda bir milat olduğunu belirten Soylu, devleti bir virüs gibi saran Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimini 16 Temmuz sabahı bastırdıklarını ancak kamuda özellikle kendilerinin görev sahasında yarattığı tahribatı da inkar edemeyeceklerini anlattı.
FETÖ’ye yönelik operasyonda sadece 2017’de 48 bin 305 kişinin tutuklandığını bildiren Soylu, şunları kaydetti:
“Gözaltı sayısı bunun yaklaşık üç katıdır. Tek başına bu rakamlar bile konunun vahametini ortaya koymaya yeterlidir. Nitelikli personel gerektiren kadrolarda oluşan açık ve ülke güvenliğini tesis etme gerekliliği hepimizin omuzlarındaki yükü kat kat artırmıştır. Yeniden bir yapılanmaya girdik. Özellikle FETÖ terör örgütünün oluşturduğu bir akıl vardı. Akıl, mümkün olduğunca emniyetteki olsun, kaymakamlıklarda olsun, jandarmada olsun görev alanlarında mümkün olduğunca daraltmak. Özellikle istihbaratı, siberi dışarı taşımak ve böylece bu arkadaşlarımızı bu kabiliyetten uzaklaştırmak ve sadece uzaklaştırma ile kalmayıp aslen kıymetli mukabiliyetlerden yoksun bırakmak ve devleti bu kabiliyetlere muhtaç bırakmak noktasında bir alışkanlık ortaya koymuştur. Bunu da kendileri bir mekanizma ve politika olarak sürdürmek gayreti içindeydiler. 15 Temmuz’dan sonra 20 bin emniyet müdürü vardı biz şu anda 8 bin 9 binle beraber bunu götürme gayretine sahibiz.”
Bu süreçten sonra yeni bir yapılanma içine girdiklerini belirten Soylu, “Kapımıza ‘Tadilat nedeniyle kapalıyız.’ diye bir yazı yazabilmek gibi şansımız yok. İşimizi yapmak zorundayız. Bu zorlukları hep beraber atlattık, atlatıyoruz.” dedi.
Bakanlık bünyesindeki rutin faaliyetlerle mücadeleye devam ederken kendilerini yenilediklerini ve eksiklerini kapattıklarını anlatan Soylu, personel noktasında bütün birimlerde, jandarmada, emniyette, sahil güvenlikte ciddi alımlar gerçekleştirdiklerini söyledi.
İstanbul’da toplamda 3 bin yeni polisin görevlendirildiğini anlatan Soylu, “Nisan sonu, mayıs ortası gibi 13 bin daha gelecek, oradan da İstanbul’a nakledeceğiz. Yaklaşık 700 bekçi, şimdi 2 bin daha veriyoruz, toplam 2 bin 700 bekçi. FETÖ terör örgütünün oluşturduğu boşluğu kapatmaya çalışırken, diğer taraftan rutin meselelerle ciddi şekilde uğraşmaya çalışıyoruz.” diye konuştu.
FETÖ ve organize suç çetelerine karşı mücadele çalışmalarından bahseden Soylu, bunların yanı sıra 5 temel adımdan oluşan bir strateji oluşturduklarını anlattı. Birinci adımda entegrasyon ve koordinasyona ağırlık verdiklerini anlatan Soylu, böylece Diyarbakır’da tespit edilen sahte bir plakanın Edirne’de de jandarmanın sistemine düşebildiğini, aranan bir suçlunun, benzin alırken jandarmanın ve polisin sistemine haber verildiğini kaydetti.
Bu anlamda eksik olunan noktalardan birinin alışveriş merkezleri olduğunu dile getiren Soylu, şunları aktardı:
“Bir alışveriş merkezine sıkıntılı bir araç girdiği andan itibaren aynı sistemin bütünleşmesine yönelik bir anlayış ortaya koyacağız. Aynı şey Sahil Güvenliğimiz için de geçerlidir. Sahil Güvenliğimiz bir talepte bulunuyorsa, polisimizin insansız keşif uçağından, jandarmamızın herhangi bir kabiliyetine kadar hemen oraya sevk etme konusunda hiçbir şekilde bir eksik ortaya koymamaya çalışıyoruz. Çünkü sadece bir kurum muhafazakarlığı üzerinden gelişebilecek bir hadise değil, topyekun bu mücadeleyi hep beraber sağlayabilecek bir anlayışı ortaya koyabilmeliyiz. Aynı zamanda muhtarlarımızla polis merkezlerimiz, zabıtalarımızla polislerimiz arasındaki ilişkiyi de geliştirmeliyiz.”
İçişleri Bakanı Soylu, 3 ayda, Türkiye’nin 81 ilinde yaklaşık 300 bin güvenlik personeline çalıştıkları alan ve bölümlerle ilgili eğitim verdiklerini ve vermeye devam edeceklerini söyledi.
“Bürokrasiyi azaltıcı adımlar attık”
Birimlerin teknolojik altyapılarını, bilişim ve muhabere sistemlerinin birbirini görebilmesini, bilgi paylaşabilmesini, suçun ve suçlunun değişik birimlerde kesintisiz takibini sağladıklarını ve ortak operasyon kabiliyetlerini yükselttiklerini dile getiren Soylu, ikinci adımda, hizmet kalitesi ve kamu verimliliğini artırma noktasında, bürokrasiyi azaltıcı adımlar attıklarını anlattı.
Vatandaşın doğrudan başvurusu ile verilen 648 hizmetten istenilen 2 bin 338 belgenin 984’ünden tasarruf edilebilmesine yönelik çalışmalara başladıklarını belirten Soylu, “Vatandaşı şehrin içerisinde şehrin güvenliği ve trafiği açısından mümkün olduğunca az işle karşı karşıya bırakmak doğru olandır.” dedi.
Soylu, bir diğer adımda, trafik, uyuşturucu, göç, organize suçlar, asayiş gibi konularda strateji ve uygulama belgeleri hazırladıklarını ve bunları geliştirdiklerini belirterek, bu konuda önemli sonuçlar aldıklarını düşündüklerini aktardı.
Bakan Soylu, “Trafikte arkadan ceza yazma yüzde 65, yüz yüze ceza yüzde 35’ti. Oysa bu aynı zamanda tedbir alıcı ve uyarıcı şekilde olmalıydı. Kolayı arkadan yazmaktır. Bunu mümkün olduğu kadar yüzde 50-50, hatta yüz yüze yazmayı biraz daha yükseltmeye yönelik adım atmaktır.” ifadelerini kullandı.
Soylu, dördüncü stratejilerinin teknoloji kullanımı ve teknik kapasitelerini artırmaya yönelik çalışmalar olduğuna dikkati çekerek, bu noktada bakanlık olarak önemli bir seviye yakalandıklarını ve yerli teknolojilere ağırlık veren ilaveler yaptıklarını anlattı.
İçişleri Bakanı Soylu, tek kuruş harcamadan 114 yerli ve milli yazılım ortaya koyduklarını belirterek, şu bilgileri verdi:
“Yakın zamanda jandarmamızın, polislerimizin, emniyetimizin, valilerimizin çok rahat kullanabileceği, yani yabancı WhatsApp demeyeyim, bunun daha kalitelisini, daha iyi kullanılabilecek bir sistemi de bakanlığımızda çalışan, bizim evlatlarımız, bu ülkenin üniversitelerinde okuyan arkadaşlarımız yaptı. Bunun bütün testleri, güvenlik testleri bitti. Bunu başarılı bir şekilde ortaya koydular. Bu bir tanesi. Bunlar arasında gamer, e-belediye, muhtar bilgi sistemi gibi büyük projeler de vardı. Son olarak sistemi, performans izleme ve değerlendirmeye doğru götürüyoruz. Bundan muradımız, bu hafta sonu bütün müsteşar yardımcılarımız, genel müdürlerimiz sahadaydılar. Kamu sistemimizin en temel açmazlarından biri, yukarıdan aşağıya iletişimde hızlılık, sürat ve iletişim verimliliği açısından problem. Yukarıdan bir karar alıyorsunuz o aşağı inene kadar 6 veya 7-8 ay geçiyor. Onun için problemlerin ve eksikliklerin ne olduğunu, tıkanıklıkların nereden kaynaklandığını, vatandaşa nerede sirayet ettiğini tespit için Hizmet Kalitesini İzleme Değerlendirme Sistemi (İZDES) yapıyoruz. Nüfus kağıdı almada problemler nelerdir? Karakoldaki problemler nelerdir? Bütün bunlar yukarıdan aşağıya bir veri seti ile beraber arkadaşlarımız tarafından tasnif ediliyor. Taşradaki yaklaşık 300 birimimize o tip ziyaretler gerçekleştirildi ve halen devam ediyor. Bu konuda nasıl tedbirler alacağımızı belirlemek için buralardan aldığımız verileri analiz edip, geleceğe yönelik neler yapabileceğimizi doğru şekilde planlamaya gayret ediyoruz.”
“Bakanlığımızı orkestra ahengi içinde çalıştırmak”
Bütün bunları sistemi “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” noktasına getirebilmek için yaptıklarını anlatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Amacımız, birbirinden farklı enstrümanlara sahip bakanlığımızı bir orkestra ahengi içinde çalıştırabilmek ve böylece kamu düzeninin tesisi noktasında hızlı, etkin ve verimli bir kurum yapısı elde edebilmekti. Aynısını e-belediye sisteminde, belediyelerin ruhsat bilgi sisteminde de ortaya koyacağız. Bu yazılımı da arkadaşlarımız yaptı. Bu da yerli ve milli bir yazılım. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, bütün bu çabamız 2017 yılı içinde olumlu ve anlamlı sonuçlar üretti. Söz gelimi yeni bir suç alanı olan siber suçlarla mücadelede 2 il inceleme merkezimiz vardı, bunlara 22 il daha ilave ettik. Eğer bir suç ortaya çıkıyor ise bu suçun mahkemeler tarafından çabuk bir şekilde değerlendirilebilmesi için özellikle cep telefonundan bilgisayara kadar çözülmesi lazım. Bunların çözülmesi eğer sıraya giriyorsa 6 aylık, 7 aylık, 8 aylık, 10 aylık süreye giriyorsa adalet gecikiyor. Hem de meseleye ait daha fazla tedbir almamız gereken ve elimizde olması gereken verileri çok geç alıyoruz ve atını alan Üsküdar’ı maalesef geçiyor.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, aldıkları sınır güvenlik tedbirleri ve yol kontrolleri sayesinde kaçakçılık olaylarında 2017’de ciddi bir azalma elde ettiklerini belirterek, “Organize suçlarla mücadelede operasyon sayısını bir önceki yıla göre 2 kat artırdık. PKK ile mücadelede 2017’de bin 700’ün üzerinde sığınak ve barınak imha ettik. Bu, bir önceki yılın 2,5 katı kadar bir miktar.” diye konuştu.
Daha üç gün önce Van’da emniyet düzenlediği bir operasyonla bir evde 71 kilo eroin ele geçirildi. İki kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan birisi ilköğretim okulunda hizmetli. Tehlikenin çocuklarımıza ne kadar yaklaşabildiğini görmek açısından bana göre önemli bir örnektir. Öyle kirli, öyle tehlikeli bir ticaret ki dağda başlıyor ama son durağı okul önleri, belki de okul bahçesi. Bizim evlatlarımızı son kullanıcı olarak seçmişler”
Bakan Soylu, öte taraftan Avrupa’da da ciddi bir sentetik uyuşturucu üretiminin bulunduğunu dile getirerek, “Bu üretim de Türkiye ve Türkiye üzerinden Doğu’ya gitmek istiyor. Sonuç itibariyle Türkiye güvensizlik ve tehdidi ihraç etmiyor bilakis bunun hedefinde yer alıyor ve bununla mücadele etmeye çalışıyor. Bu tehlikenin bize ne kadar yaklaştığına ilişkin çok güncel bir örnek daha vermek isterim. Daha üç gün önce Van’da emniyet düzenlediği bir operasyonla bir evde 71 kilo eroin ele geçirildi. İki kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan birisi ilköğretim okulunda hizmetli. Tehlikenin çocuklarımıza ne kadar yaklaşabildiğini görmek açısından bana göre önemli bir örnektir. Öyle kirli, öyle tehlikeli bir ticaret ki dağda başlıyor ama son durağı okul önleri, belki de okul bahçesi. Bizim evlatlarımızı son kullanıcı olarak seçmişler. Eskiden bunların pazarları eğlence mekanlarının çevresiydi. Şimdi rotalarını tamamen okullara çevirmiş durumdalar. Hal böyle olunca kullanım yaşı da doğal olarak aşağıya çekilmiş oluyor. Bunun tesadüf olduğunu ne olur düşünmeyin. Bakınız hepimiz defter, kitap karıştıran insanlarız. Yakın tarihimizi biliyoruz. Eğer böyle bir hücum söz konusu ise bunun bir arka planı, güçlü bir aklı ve güçlü bir yönlendiricisi vardır. Onun için yapmamız gereken buna ciddi bir şekilde tedbir almaktır. Bizim üzerimizdeki esas sorumluluk dün olduğundan katbekat daha fazladır. Türkiye uyuşturucu meselesinde böyle bir fotoğraf içerisinde yer almaktadır.”
ifadelerini kullandı.
“Eylem hazırlığındaki 113 teröristi etkisiz hale getirdik”
Operasyonların titizlikle yürütüldüğünü dile getiren Soylu, “İnanınız, ton ton takip ediyoruz.’ Bir teröriste ne kadar erzak lazım, kışın ne kadar erzak yer, biz bunu nereden engelleyebiliriz ve biz onu orada nasıl hareketsiz bir hale getirebiliriz’in bütün çabasını ortaya koymaya çalışıyoruz. Biraz öyle söylendi. Eylem hazırlığındaki 113 teröristi kimsenin canı yanmadan etkisiz hale getirdik ve 697 de olay engellendi. 2016 yılına göre de PKK’ya katılım yüzde 80 oranında azaldı.” diye konuştu.
Bakan Soylu, yine önemli bir sorun olan trafik güvenliği konusunda da birtakım çalışmalar yapıldığını dile getirerek, 2017’de bir önceki yıla göre ölümlü trafik kazalarında yüzde 2’lik azalma olduğunu söyledi.
İstanbul’un sorunlarından birinin de emniyet şeridinin kullanımı olduğunu anımsatan Soylu, bunu da vali, emniyet müdürü, jandarma komutanı ile istişare edip çözüme kavuşturduklarını bildirdi.
Türkiye’de emniyet şeritlerini kullanma hakkı olan emniyette kayıtlı 22 bin araç bulunduğunu açıklayan Soylu, şunları kaydetti:
“Baktık ki bu işin ucu iyice uzamış. Bir hamle ile tüm Türkiye’de bunu 6 bine düşürdük. Hepimiz yöneticiyiz. Şöyle bir problemle karşıyayız. Vatandaş orada duruyor ya da yavaş yavaş gidiyor, sağ taraftan bir araba gidiyor. Kim olduğunu bilmiyoruz. Önceliği var mı? Bunu da bilmiyoruz. Polis arkadaşımız ne yapsın; Birini durduruyor, bakıyor ‘Ben buyum’ diyor, ötekini durduruyor ‘Ben buyum’ diyor. Buna şöyle bir tedbir aldık. 6 bin araç evet öncelikli, bunların çakarları da olabilir eğer kullanmak isterlerse. Eğer işleri de acilse bunların plakalarını bizim arkadaşlarımızın ellerindeki el bilgisayarlarına, tabletlerine işledik. Emniyet şeridini kullanma hakkına sahip olup olmadığını Türkiye’nin her tarafında rahat bir şekilde görebilme imkanına sahibiz.”
İçişleri Bakanı Soylu, “Araç yoğunluğunun yüzde 20 artmasına rağmen bayramlardaki kazalarla ilgili arkadaşlarımız ciddi tedbirler aldılar. Kaza kara noktaları, maket trafik polisi uygulaması yaptık. Bu kaza sayılarında kendi alanlarına ait önemli azalışlar oldu.” ifadesini kullandı.
“Uyuşturucu bir terörizm hadisesidir”
Uyuşturucuyla mücadele konusuna da değinen Soylu, sorunun tüm dünyada büyüdüğünü belirtti.
Sorunun bugün ortaya çıkmadığını ancak, türleri, çeşitleri, imalat yöntemleri, tahribat kapasitesi, fiyatı ile değiştiğini dile getiren Soylu, şöyle konuştu:
“Laboratuvar ortamında üretilmesiyle inanılmaz bir çeşitliliğe sahip olmuştur. Öldürücü etkisi artmıştır. Uyuşturucuya bağlı ölümlerde milyon kişi başına vaka sayısı AB ortalaması 21,3. Türkiye’de bu sayı 10 vaka olarak tespit ediliyor. Uyuşturucu ülkemizin gelecek nesillerine, onların zihinlerine, beyinlerine yönelik bir terörizm hadisesidir. Bunu değerlendirip böyle anlamak durumundayız. Ben rakamları görüyorum. Bu rakamları bazen ifade edebiliyorum, bazen kendime söylemekten, arkadaşlarımıza dahi ‘bunu söyleyelim mi söylemeyelim mi’ diyesorunum çekiniyoruz. 2015 yılında uyuşturucudan ölen insan sayısı 520. 2016 yılında 920, bugün 2017’nin rakamlarını tam alamadık, binin üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Peki bu tehdit değil de tehdit nedir? Tehdit tam da budur. İstanbul’dan Van’a kadar bütün arkadaşlarımız büyük gayretle yılın ilk 10 günü içerisinde olmamıza rağmen çok önemli yakalamalar ele geçirdiler ve devam edecekler. Bu tehdidi hep beraber ortaya koymalı, hep beraber savuşturmalı ve hep beraber bertaraf edebilme kabiliyetine sahip olabilmeliyiz.”
Bunda muhtarların da sorumluluğu olduğunu dile getiren Soylu, “Bunda zabıtalarımızın da sorumluluğu var, bunda belediye başkanlarımızın da sorumluluğu var. Bizim kaymakamımız, bizim valimiz yattığı zaman acaba gecenin saat 2’sinde Esenyurt Meydanında, Gaziosmanpaşa Meydanında veya Fatih’te herhangi bir sokakta bir çocuk bonzai aldı diye kaskatı kesilmiş, acaba ne durumda olduğunu düşünmeden yatıyorsa bilesiniz ki biz bu sorunun üstesinden gelemeyiz. Bu çok net ve açıktır.” dedi.
Avrupa ülkelerinin sentetik uyuşturucuların Türkiye üzerinden Orta Doğu’ya akmasına yönelik rotaya hiçbir müdahale yapmadığını belirten Soylu, “Hangi ülkeden, hangi sentetik ve hangi kimyasal uyuşturucunun nasıl kolay yollardan geldiği net bir şekilde görülüyor.” ifadesini kullandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Doğu’dan ve Balkan rotasından geçen uyuşturucuları engellemek için çaba sarf ettiklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uyuşturucuyu engellemek için alacağımız tedbirler var. Bir; uyuşturucu bağımlılarına yönelik. İki; bunların sokaktaki satıcılarına ve kollarına yönelik. Bu öyle az bir iş değildir. Bakın ayda ortalama 6 bin lira ile 10 bin lira bunlar para kazanıyorlar. Yaklaşık şu anda uyuşturucudan cezaevinde yatan 49 bin insan var. Yasalarımızda bir problem yok, belki ufak tefek yenilemeler yapılabilir. Buna Adalet Bakanlığı ile çalışıyoruz. Sadece Ankara’da 2017 yılında tutuklanan uyuşturucu satıcısı, torbacı sayısı bin 610. İstanbul’da keza aynı rakamlar. Şimdi ifade etmeye çalıştığım da tam da budur. Bunu topyekun bir seferberlikle beraber, muhtarımız, karakol amirimiz, öbür taraftan polis merkezi amirimiz, zabıtamız, okul müdürümüz, kaymakamımızla beraber eğitim öğretim dönemi başından itibaren ciddi bir çalışma ortaya koyduk. Valilerimizin başkanlığında toplantılar yaptık. Emniyetimiz, okul aile birlikleri katıldı. Genel tedbirleri almaya çalıştık. Her okula irtibatı sağlayacak bir arkadaş görevlendirdik. Yaklaşık 7 kez ilkokul, ortaokul ve liselerin etrafında ve içlerinde uyuşturucu operasyonu yaptık. Yetmedi aynısını üniversitelerde gerçekleştirmeye çalıştık. Gelecek nesillerimizi bu musibetten uzak tutmaya çalışıyoruz.”
“Rotalarını okullara çevirmiş durumdalar”
Terör örgütü PKK’nın uyuşturucu imalatına karşı da mücadele ettiklerini aktaran Soylu, “Bakın bunlar kenevir ekemediler. Güneydoğu’da Lice kırsalından Şenyayla kırsalına kadar olan hattın tamamında bugün Allah’a şükürler olsun ki buğday ekiliyor. Bir taraftan orayı tutarken diğer taraftan şehir içerisindekileri tutmaya çalışıyoruz. Anne geliyor koluma yapışıyor. Diyor ki ‘Oğlum beni dövüyor.’ Sizlerin koluna yapışıp söylemiyor mu? Buna tedbir almak hepimizin görevi. Sadece içimiz acıyarak, ‘Vah vah’ diyerek bu işin içerisinden çıkabilecek değiliz. Vatandaş vergisini veriyor ve bizden görev ve sorumluluğumuzu yerine getirmemizi bekliyor. Eğitimden, genel tedbirlerin alınmasına kadar hemen hemen her noktada bu gayreti Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi İstanbul’da aynı anlayışla beraber sürdürme kararlılığını ortaya koymalıyız.” diye konuştu.
Bakan Soylu, laboratuvarlarda daha öldürücü uyuşturucular yapıldığını, bunların ham maddelerinin bazı tıbbi ilaçların da ham maddesi olduğu için engellenmesinde sorun çıkabildiğini, ayrıca yarattığı ekonominin de sürekli büyüdüğünü söyledi.
Terör örgütü PKK’nın uyuşturucudan yıllık 1,5 milyar dolar gelir elde ettiğini ve bunun tamamının terörün finansmanına gittiğini bildiren Soylu, şunları kaydetti:
“Türkiye bulunduğu konum itibariyle biraz önce bahsettiğim tehdit türlerinden üç tanesi için hem hedef hem de geçiş ülkesi konumundadır. Göç, terör ve uyuşturucu. Doğu’dan Batı’ya terörist geçişi var ve bizim ülkemiz de hedef olabiliyor. Aynı şekilde Batı’dan Orta Doğu’ya bizim üzerimizden geçmek isteyen yabancı terörist savaşçılar sorunu var. Keza düzensiz göçle mücadele ediyoruz. Bunların bir kısmı bizim ülkemizde kalmak için gelebiliyor, bir kısmı bizim ülkemizi Batı’ya geçiş için kullanmak istiyor ve bu da bir güvenlik meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır ve uyuşturucu, doğumuzda ve güneyimizde doğal uyuşturucu merkezleri ve bu üretimde ciddi bir artış gözleniyor. Özellikle biraz önce Afganistan’daki artışı sizlerle paylaştım. Afyon üretimi miktarının yaklaşık yüzlere arz artışı olarak geldiğini sizlerle beraber paylaştım ve 900 milyon dolar arz artışı olmasına rağmen 1.4 milyar dolarlık bir hedef bütünlüğü içerisine bu arz artışı ekonomik miktarını çıkartıyor. Yani doğumuzda ciddi bir doğal uyuşturucu arz artışı var ve bu üretim hem Türkiye’ye hem de Türkiye üzerinden Batı’ya gitmeye çalışıyor.”
Bakan Soylu, öte taraftan Avrupa’da da ciddi bir sentetik uyuşturucu üretiminin bulunduğunu dile getirerek, “Bu üretim de Türkiye ve Türkiye üzerinden Doğu’ya gitmek istiyor. Sonuç itibariyle Türkiye güvensizlik ve tehdidi ihraç etmiyor bilakis bunun hedefinde yer alıyor ve bununla mücadele etmeye çalışıyor. Bu tehlikenin bize ne kadar yaklaştığına ilişkin çok güncel bir örnek daha vermek isterim. Daha üç gün önce Van’da emniyet düzenlediği bir operasyonla bir evde 71 kilo eroin ele geçirildi. İki kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan birisi ilköğretim okulunda hizmetli. Tehlikenin çocuklarımıza ne kadar yaklaşabildiğini görmek açısından bana göre önemli bir örnektir. Öyle kirli, öyle tehlikeli bir ticaret ki dağda başlıyor ama son durağı okul önleri, belki de okul bahçesi. Bizim evlatlarımızı son kullanıcı olarak seçmişler. Eskiden bunların pazarları eğlence mekanlarının çevresiydi. Şimdi rotalarını tamamen okullara çevirmiş durumdalar. Hal böyle olunca kullanım yaşı da doğal olarak aşağıya çekilmiş oluyor. Bunun tesadüf olduğunu ne olur düşünmeyin. Bakınız hepimiz defter, kitap karıştıran insanlarız. Yakın tarihimizi biliyoruz. Eğer böyle bir hücum söz konusu ise bunun bir arka planı, güçlü bir aklı ve güçlü bir yönlendiricisi vardır. Onun için yapmamız gereken buna ciddi bir şekilde tedbir almaktır. Bizim üzerimizdeki esas sorumluluk dün olduğundan katbekat daha fazladır. Türkiye uyuşturucu meselesinde böyle bir fotoğraf içerisinde yer almaktadır.” ifadelerini kullandı.