AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, A Haber’de Murat Özel’in konuğu oldu. Paris’teki Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırıyı değerlendirilen Soylu, bu saldırı öncesi ve sonrasında ortaya çıkan İslamofobik düşüncenin diğer müslüman ülkelerden ziyade Türkiye odaklı yürütüldüğünü ifade etti.
Türkiye’nin kuzeyden ve güneyden iki çizgiyle sınırlanmaya çalıştığını söyleyen Süleyman Soylu, şunları kaydetti:
“Yıllardan beri takip ediyoruz, iki eksen çiziliyor. Kuzey ve güney ekseni. Yani Türkiye’nin genişlemesini, biraz önce anlattığım avantajlarıyla birlikte Türkiye’nin yarına çok daha iyi adım atmasını engelleyebilecek iki çizgi. Bunlardan bir tanesi yani Kuzey Ekseni, İslamofobia’dır. Diğeri de, yani Güney Ekseni, Şii-Sünni meselesidir. Birisi güneyden sınırlandırmak için, yani Türkiye’nin Ortadoğu ile alt bandıyla olan ilişkisini bir şekilde kesebilmek için, diğeri de Türkiye’nin Avrupa ile olan ilişkisini ve oradaki etki alanını mümkün olduğu ölçüler içerisinde daraltabilmek ve Türkiye’yi kısıtlı bir alanın içerisine hapsedebilmek için ortaya konulmaya çalışılıyor. “
”Saldırı Türkiye’yi hedef alıyor”
Charlie Hebdo saldırısının asıl hedefinin Türkiye olduğunu ifade eden Süleyman Soylu, sözlerini söyle sürdürdü:
“Ancak bugün görüyoruz ki çok organize bir şekilde Türkiye’yi temel hedef alan çünkü bu Charlie Hebdo saldırısı akabinde ortaya çıkan veya bunun öncesinde ortaya çıkan bu İslamofobik düşünce, diğer müslüman ülkelerden daha ziyade Türkiye odaklı yürüyor. Ve Türkiye’yi bu işin içerisine katmak için ciddi bir çaba sarfediliyor. Bir saldırıyı, bir terör saldırısını, kimsenin kanıksamayacağı, kimsenin kabul etmeyeceği, kimsenin onaylamayacağı Paris saldırısını, İslâm’ın tamamına yaymayı, böyle bir algı ile müslümanlığı bütünleştirmeyi, onun üzerinden İslam ile Avrupa arasında ve İslam ile gelişen dünya arasında en iyi ilişkiyi kuran Türkiye’yi de bu cenah içerisine almaya yönelik bir seri senaryo ile karşı karşıyayız. Yani üst üste oluşan bir senaryo dilimi ile karşı karşıyayız.”
“Buna ancak gülünür”
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısının, tepkiye neden olan karikatürler hakkında “Müslümanların bu tip betimlemeler konusundaki hassasiyetini biliyoruz ama derginin bu tür bir şey yayınlama hakkını da kesinlikle destekliyoruz, demokrasi böyle çalışır” şeklindeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Süleyman Soylu;
“Buna gülünür ancak. Bu demokrasi hassasiyeti olmayan bir değerlendirme ve bir bakıştır. Demokrasinin çalışması, demokrasi sadece o ülkelerde yaşayan herkesin istediği her türlü değerlendirmeyi başkalarını aşağılayacak bir şekilde ortaya koyması anlamına gelmez. Demokrasi, o toplumda, o dünyada veya o kitlede yaşayan insanların her birinin yaşama hakkının, insanlık hakkının temel bir prensibi olduğundan hareketle ortaya çıkar.” değerlendirmesinde bulundu.
”Tetikçilik yapıyor”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun İslâm dünyasına yaptığı laiklik çağrısı hakkındaki görüşlerinin sorulması üzerine Soylu, şu ifadelere yer verdi:
“Şimdi bu Kılıçdaroğlu gibi siyasetçiler, Türkiye’nin ve dünyanın içinde her zaman olmuş, gelmiş geçmiştir. Adları ve sanları anılmaz. Çünkü, bunlar konjonktürel adamlardır. Yabancı gazetecilerden, kendi danışmanları marifetiyle yabancı gazetelerden ve birtakım dergilerden, değerlendirmelerden, birtakım röportajlardan, olayların sonuçlarında çıkan birtakım küpürlerden elde ettikleri değerlendirmeleri paylaşmak isterler, kendi toplumlarıyla. Burada şunu yaparlar: Bir; sıkışmış alanlarını açmak isterler, iki; dünyada işte kendileri ile özdeş ve eşdeş düşünenlerle aynı safta olduklarını belirtmek isterler ve acizane bir tablo ortaya koyarlar. Yani özgün bir tablo ortaya koymazlar. Yani Kılıçdaroğlu ne söyler de İslam Dünyası ne duyar. Kendi CHP içerisinde söylediklerini duyurmaktan aciz bir adamın ne İslam Dünyası ile ne de Türkiye ile ilgili herhangi bir etkinliği sözkonusu olabilir. Laikliğin -L’sinden anlamayan ve bu konuda, laiklik ile ilgili en ufak bir içselleştirici tavrı olmayan bir kişinin ne laiklikle ne İslâmla ilgili söyleyebilecek bir sözü olduğunu düşünüyor değilim ama tehlikeli olan şu: Tetikçilik yapıyor. Kılıçdaroğlu tam anlamıyla bir tetikçilik ortaya koyuyor.
Biz Müslümanız. Bizim gibi Müslüman olan insanlar için en aydınlık dönem Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) doğduğu ve ondan sonra bütün dünyaya o İslamiyeti, müslümanlığı yaydığı alanın zaman dilimidir. Şimdi o zaman dilimini Ortaçağ diye tanımlayan bir adamın bu tip değerlendirmelerinin bu masaya gelmesini bile kendi açımdan da zaman israfı olarak sayarım çünkü burada bir samimiyet yoktur ve burada da dinlenecek bir söz yoktur. Yani Mevlana’nın güzel bir sözü var ya “ben söze bakarım söz mü diye, lafa bakarım adam mı diye”.. Yani böyle bir değerlendirmenin içerisinde olduğunu düşünüyorum, Kılıçdaroğlu’nun sözünün. “