İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür’ün gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

-15 Temmuz sonrası terörün yükseltilmesi bir tesadüf mü?

15 Temmuz sonrası boşluk olacağını hesap edenler yanıldı ve tam tersiyle karşılaştı. 15 Temmuz sonrası FETÖ’den arınmış güvenlik güçlerimiz çok daha moralli ve kararlı. Bölgede hava çok değişti.

-Çatışmaların derinleşmesinde o bölgede yüksek rütbede görev yapan bazı askerlerin FETÖ’cü olmalarının etkisi var mı?

O bölgede geçmişte netameli isimlerin görev yapmış olmaları mücadeleyi etkilediği gibi, terörün gidişatını da etkiledi. FETÖ’den dolayı bazı kilit noktadaki isimlerin içeri alınmaları benim gördüğüm kadarıyla TSK’nın kendine olan hem özgüvenini arttırdı hem de moralini yükseltti.

-Peki, FETÖ’cü askerler engel mi oluyorlardı?

Anladığım kadarıyla kritik noktalardaki isteksizlik hem askeri hem hukuki kanattaki arkadaşlarımızı negatif etkiliyordu. Tabii daha ötesi var mı o da soruşturmalar sonucu ortaya çıkacak. Ama şu çok açık, askerinden siviline bölgede büyük bir moral var.

-Halkın yaklaşımı nasıl?

Bölgede artık gülen yüzler var. Bomba patlatılmasına rağmen insanlarımızın yüzü gülüyor çünkü ‘biz bunun hakkından geleceğiz’ diyor. Bunda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğine güvenin, Başbakanımıza sevginin etkisi büyük. Bir de şunu söylemek lazım, vatandaş bizden daha kararlı. ‘Bu terörü bitireceğiz’ diyor. Bize düşen, ortaya çıkan bu iradeyi iyi yönetmek, iyi kararlar vermek ve vatandaşın bu beklentisini boşa çıkarmamak…

“TERSİNE ÇALIŞIYOR”

-Bazı belediyelere kayyum atanması tartışmasına ABD Büyükelçisi de katıldı. Bu tartışmaya nasıl bakıyorsunuz?

Yabancılar Türkiye’nin ortak dilini anlamakta zorlanıyor. Bizim milletimiz misafirperver bir millettir. Yabancılara karşı da kadirşinastır. Maalesef ABD Büyükelçisi 15 Temmuz’u anlayamamış. Neyi ifade ettiğini ve milletin bunu nasıl değerlendirdiğini kavrayamamış. Ya da anlamış ama tersine anlamış. Bir büyük ülke Büyükelçisi için bu bir talihsizliktir. Tabii karşısındaki milletin kodlarını anlayamamaya biraz cehalet de denebilir.

-Son günlerde Almanya ve İngiltere’nin Türkiye’deki büyükelçilikleri ve konsolosluklarında bir kapatma kararından söz ediliyor. Bu neyin nesidir?

İç güvenlik sebebiyle kapatacaklarını söylüyorlar. Olay şu: Üç dört gün önce onlara bir DAEŞ ihbarı gelmiş. Bizim emniyet istihbaratı da, gerek İstanbul gerek Ankara’da bu konuda çok iyi bir çalışma yaptı. Tespit edilen noktalara operasyon düzenledi. Ankara ve İstanbul’da toplam 4 DAEŞ şüphelisi yakalandı. Bu bilgiler ilgili ülkelerin büyükelçiliklerine de bildirildi. Teşekkür ettiklerini de biliyoruz.

İSTİHBARAT VERMİYORLAR

Ellerinde farklı bilgileri varsa bizimle paylaşın diyoruz ama onlar kapatma kararı uyguluyor. Onları da anlamaya çalışarak iyi niyete belki 15 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan tablo, bir güvenlik açığı endişesi oluşturmuş olabilir diyoruz. Ama durum ortada, Türkiye, terörle mücadelede son günlerde çok ciddi operasyonlar yapıyor, kamuoyuyla paylaşmıyoruz ama önemli tedbirler alıyoruz. Tüm emniyet güçlerimiz seferber durumda.

Ayrıca karşı tarafların ne hamleler yapabileceğini hem düşünüyoruz hem de bilgiye dayalı biliyoruz. Bu nedenle yabancıların bir taraftan güven duyup, bir taraftan itimatsızlıklarını doğru bulmadığımızı ifade ettik.

MÜSLÜMAN BİR SOKULDUĞU YERDEN BİR DAHA SOKULMAMALI

-FETÖ ile ilgili genel tablo nedir?

Çok tehlikeli bir örgütle karşı karşıyayız. Bu örgütün tek katmanlı bir örgüt olduğunu düşünenler hata eder. Bu örgüt hem çok irtibatlı, hem de esneklik ve hareket kabiliyeti yüksek bir örgüt. Toplumsal olaylardaki tecrübesi, uluslara arası ilişkisi, ekonomik gücü, devlet içindeki yapılanmasıyla çok üst düzeyde bir örgüt… Bir kere bunu kabul etmek lazım. Bunu kabul etmeyip, etkisi altında bulunanlara şu an dahil bir program uygulamadığını düşünmek saflık olur. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmamalı… Bizim milletimizden beklentimiz şudur, bu soruşturma, araştırma ve tasarrufların tamamı belli bir çizgi içerisinde gerçekleşiyor. Burada özellikle muhalefet partilerine önemli bir rol düşüyor. Türkiye 15 Temmuz’da büyük bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Bu darbe girişimiyle karşı karşıya bırakan yapıya yönelik olarak bizim tedbir almamız doğru ve makul olandır. Aldığımız tedbirlerin sonuçları üzerinden “mağduriyet” öne çıkartılırsa cumhuriyete, demokrasiye milletin geleceğine yönelik bana göre flu bir alan bırakmış oluruz. Bu çok yanlış bir şeydir. Hepimiz birbirimizi uyarıyoruz. Hem adaletli bir iş yapalım ve yanlış yapmayalım. Bu doğru. Ama biz veya muhalefetimiz mağduriyet psikozu içine itilersek hataya düşeriz. Attığımız her adımda dikkatli olmalıyız meseleleri ve kişileri iyi analiz etmeliyiz bu doğru ama insan kendi kardeşinin bile böyle bir yapıda olduğunu bilemiyor.