PYD’ye silahın nereden geldiğini bilmediğimizi mi zannediyorlar?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Burada özellikle siyasetle sivil toplum arasında, devletle sivil toplum arasında, siyasetle devlet arasında ördükleri duvarlar maalesef ülkemizde 61 ve 82 anayasasının oluşturduğu çok önemli bir handikaptır ve bu handikapı yaşayarak Türkiye bugünlere kadar gelmiştir.” dedi.

Soylu, bir salonda Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği Trabzon Bileşenleri Meslek Odaları Buluşması programında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin uzun zamandır, son 4 yıldır yaşanan olayları tekrar tekrar gördüğünü belirtti.

Ülkenin jeopolitik önemine dikkati çeken Soylu, siyasi geçmişini çeşitli örneklerle anlattı.

Türkiye’de siyasetin zor olduğunu dile getiren Soylu, şöyle devam etti:

“Doğru. Devlet adamlığı da kolay değildir ama sivil toplum da zordur çünkü Türkiye’de hep siyasetin üzerindeki baskılar, Türkiye’de devletin ve devletin karar alma mekanizmaları üzerindeki spekülasyonları ve manipülasyonları konuştuk ama gerek 1961 gerek 1982 gerek bundan sonra ve ondan önceki süreçlerde aynen ülkemizin bir noktasında, acaba nasıl yönlendirebiliriz ve nasıl ele geçirebiliriz ve nasıl istediğimizi söylettirebiliriz anlayışı içerisinde sivil topluma yöneltilmiştir, çok açıktır ve nettir. Bunu defalarca gördük. Sivil toplum örgütlerinin kamplaşmasını sağlamak, sivil toplum örgütlerinin kendi hür iradelerini ortaya koymalarını engelleyebilmek, mahalle baskısı oluşturabilmek ve mümkün olduğunca da bunlar üzerinden esas toplumumuzun ve milletimizin onlardan beklediğinin aksine siyasallaşmasını temin etmeye yönelik anlayış Türkiye’de özellikle 1961 ve 1982 anayasasının ortaya koyduğu bir sürecin adıdır.

Siyaseten ve bu ülkenin düşüncesine, fikrine, yarınına ait bir anlayışı istedikleri şekilde oturtabilecek bir süreci geliştirdiler, bunu görüyoruz. Burada özellikle siyasetle sivil toplum arasında, devletle sivil toplum arasında, siyasetle devlet arasında ördükleri duvarlar maalesef ülkemizde 1961 ve 1982 anayasasının oluşturduğu çok önemli bir handikaptır ve bu handikapı yaşayarak Türkiye bugünlere kadar gelmiştir. Kimi zaman sivil toplumu öcü göstermiştir, kimi zaman siyaseti öcü göstermiştir, kimi zaman devleti aynı anlayışın ve aynı kalıbın içerisine koymuştur. Bu şunu sağlar, bu özellikle özgür fikirlerin, özgür düşüncelerin, özgür anlayışın Türkiye’de doğrunun herkes tarafından doğru ve anlamlı bir zeminde tartışılmamasını ortaya koyar.”

Bu cendereden çıkılması gerektiğini dile getiren Soylu, “Biz 2 bin dolarlık bir ülkede belki kendi meşgalelerimizden buna zaman ayıramayabilirdik ama bugün buna zaman ayırmakla mükellef ve sorumluyuz.” dedi.

Soylu, sadece Türkiye’de değil dünyada sivil toplum örgütleri bulunduğunu ve bunların “neler yaptıklarını çok iyi bildiklerini” ifade ederek, şunları kaydetti:

“Bilesiniz ki dünyanın sivil toplum örgütlerinin, özellikle önemlilerinin, İçişleri Bakanı olarak söylüyorum, Türkiye’de yine birçok faaliyetler içerisinde bulunan, uluslararası faaliyetler içerisinde bulunanların neyi yaptıklarını, neyi yapmak istediklerini, nasıl kendi ülkeleri ve devletleri tarafından yönlendirildiklerini, asıl onların bir sivil toplum örgütü hürriyetinde bir devlet kuruluşu olduklarını çok net bir şekilde bildiğim için ifade etmek istiyorum. Örneğin Almanya’daki sivil toplum örgütleri, Amerika’nın Türkiye’deki birtakım sivil toplum örgütleri, örneğin İngiltere’nin Türkiye’deki birtakım sivil toplum örgütleri, örneğin başka ülkelerin, başka kraliyet ülkelerinin Türkiye’deki birtakım sivil toplum örgütleri. İnsani yardım çerçevesinde Türkiye’ye gelmektedirler ve bir şey söyleyeyim biz insani yardıma elbette evet deriz, buna sonuna kadar kucağımızı açarız, onun çok doğru olduğuna da inanırız ama yaptığımız bütün değerlendirmelerde, yaptığımız bütün araştırmalarda bilmenizi isterim ki etrafımızdaki coğrafyada oyun kurmaya çalışan dış dünyanın en önemli aparatları Türkiye’deki onların sözde sivil toplum örgütleridir, bu kadar açık ve nettir.”

“Gizli servis elemanı olarak çalıştıklarını tespit ettik”

“Özellikle faaliyetlerini kıstığımız bir-iki tane sivil toplum örgütünün sesi bazen, özür dileyerek söylüyorum, devletimizden daha fazla çıkmaktadır, bu kadar açık ve nettir.” diyen Soylu, bunların yıllardan beri Türkiye’yi buna alıştırdıklarını, bunlara dokunulmazlık zırhı verdiklerini ve siyaseti, Türkiye’nin sivil toplum örgütlerini, Türkiye’nin dinamiklerini suçlayarak kendilerini istedikleri gibi istedikleri yerlere konumlandırdıklarını anlattı.

Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Para transferlerinden, çalıştırdıkları insanlara kadar birçok şeyin sabıkalı olduğunu ve tamamen bir toplum mühendisliği yaptığını ve Türkiye üzerinde özellikle Hatay sınırından güneydoğuya kadar olan bütün yerlerde sadece ve sadece onların elemanlardan bazılarının gizli servis elemanı olarak çalıştıklarını tespit etmenin hayal kırıklığı içerisindeyiz. Bu elbetteki bizim müdahale etmemiz gereken, ülkemizin ve çevremizdeki ülkelerin içlerinde oluşturmak istedikleri birtakım kendi emellerine yönelik attıkları adımları kontrol etmemiz gereken, en azından kendi ülkemize zararları dokunmamasını sağlayan bir anlayışı… Sadece bunlar değil, sadece yardım kuruluşu çerçevesinde olanlar değil, aynı zamanda bunlardan PKK’yı destekleyenler hem PKK’ya destek, lojistik sağlayan, terör örgütlerine lojistik sağlayanları destekleyenler.

Bir yardım derneğine bakıyorsunuz, bu da bizim sivil toplum örgütümüz güya, geçen sene hiç yardım almamış ama bir yılda yardımı 700 bin doların, 1 milyon doların üzerine çıkmış ve bu yardımların nereye, nasıl, ne şekilde, hangi amaca yönelik oluşturulduğu da hiçbir şekilde belli değil. Hemen bastığınız zaman terör örgütünün sesi çıkıyor, hemen bastığınız zaman düğmeye bir taraftan bakıyorsunuz terör örgütünün sözde siyasi partisinin sesi çıkıyor, hemen milletvekillerinin sesi çıkıyor, ‘Bunlara niye elliyorsunuz, bu çocuk örgütü.’ diye. Çocuk örgütü dedikleri 13 yaşındaki kızlarımızı dağa transfer etmek için dış dünyadan yönlendirilen ve lojistiği onlar tarafından hazırlanan örgütler. Artık burası herkesin hat kurabileceği, herkesin istediği gibi… En son bir konsolosun müterciminin kendi evinde çıkan belgeler ve bu ülkede karıştırdığı haltlar hem de uzun yıllardan beri orada bir şekilde durmaktadır. Çok nettir, çok uzun zamandan beri bizimkilerin özellikle emniyet gücümüzün, ‘Burada bir şey var, burada bir kişi, birileri bir fitne ortaya koyuyor’ diye araştırdıkları, en sonunda nihayetinde bir olay üzerine bizim tevafuken tespit ettiğimiz en nihayetinde aslında bir büyük devletin konsolosluğuna sızmış bir terörist destekleyicisini de oraya sürekli haber taşıyıp, haber götüren bir anlayışı da orada anlamış ve görmüş durumdayız. Bu kadar nettir.”

“PYD’ye silahın nereden geldiğini bilmediğimizi mi zannediyorlar?”

Soylu, sadece bu kadar olmadığını, birçok olayla karşı karşıya kaldıklarını dile getirerek, şunları söyledi:

“Daha geçen günlerde yine Şırnak’tan Türkiye’ye giriş yapmak isteyen birisini daha elinde Apo posterleri olan, elinde PKK sözcülüklerinin kitapları olan birtakım haber taşıma mantığı ortaya koyan bir kişiyi daha… Daha o kadar da değil, yine din adamı görünümünde, yine gazeteci kılığında bu ülkede yaptıklarını tek tek biliyorum, ajanlık yapıyorlar. Bir tanesi yine bir büyük ülkenin İstanbul’daki konsolosluğunda korundu ve muhafaza edildi günlerce ve ülkemizin gizli belgelerini, ülkemizin gizli belgelerinin içinde bulunduğu birtakım dokümanlara ulaşmak için ve bunlara o bağlı bulunduğu, ajanlığını yaptığı ülkenin insanlarıyla bir irtibat kurabilmek için kendini konuşlandırmış. O kadar önemli bir kişi ki aylarca orada konsoloslukta onu sakladılar ve muhafaza etmeye çalıştılar. Böyle bir tablonun ortasındayız. Bunlar sadece söylediğim birkaç tanesi, bunun ötesinde olanlar var.”

“Kandil’e gidip gelenleri bilmediğimizi mi zannediyorlar?” sorusunu yönelten Soylu, şöyle devam etti:

“PYD, PKK ilişkisinde, PYD’den PKK’ya sızdırılan, verilen silahları bilmediğimizi mi zannediyorlar? PYD’ye silahın nereden geldiğini bilmediğimizi mi zannediyorlar? Türkiye Cumhuriyeti devletini hiçbir şeyden haberi olmayan bir devlet olarak mı zannediyorlar? Artık o devirler geçti. Türkiye Cumhuriyeti devletine saygı duymayan, bu milletin birliğine saygı duymayan ve bu milletin hukukuna saygı duymayan, bu toprağa, bu devletin hukukuna saygı duymayan herkese hukukumuz ve demokrasimiz içerisinde gerekli müdahaleyi yapacağımızı ve bu konuda Türkiye’nin çekimser davranmayacağını ve sonucun ne olursa olsun, nereye giderse gitsin bu ülkenin hürriyetine ve özgürlüğüne halel getirmeyeceğimizi aziz milletimizin huzurunda bir kez daha ifade etmek istiyorum.”

ABD’ye doğrudan uçuşlarda elektronik cihaz yasağı

Soylu, ABD’ye yapılan doğrudan uçuşlara getirilen elektronik cihaz yasağına da değinerek, olay ortaya çıktığında gece, ABD İç Güvenlik Bakanı John Kelly ile 40-45 dakika telefon görüşmesi yaptığını bildirdi.

Soylu, “(Kelly’ye) Bunu son derece yanlış bulduğumu, şunu da söyleyeyim özellikle hem Londra Havalimanı hem Frankfurt Havalimanı hem Avrupa’daki diğer havalimanlarından bizim havalimanlarımızın çok güvenli ve bu alınan kararın Türkiye açısından, Türkiye-Amerika ilişkileri ve dostluğu açısından son derece sıkıntılı olduğunu ve bunu bizim ülke olarak kabul etmeyeceğimizi kendilerine bildirdik. Ertesi gün Dışişleri Bakanımız gitti o da bildirdi, daha sonra Ulaştırma Bakanımız konuştu, o da bildirdi ama bu hattın tesadüfi bir hat olduğunu düşünüyor değiliz. Nedendir çünkü bugüne kadar kendi aparatlarıyla, kendi araçlarıyla Türkiye üzerinde bir oyun kurmaya çalıştılar ve bunda da başarılı oldular.” dedi.

Soylu, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin, milletin cesareti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın basireti sayesinde engellendiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Ama Türkiye üzerinde tam 2007’den hatta 28 Şubat’tan, 1980’den sonra, 1971 ve 1960’tan sonra tekrar aynı etiketi yapıştırdılar. Bu onların oyunudur ve bu onların hikayesidir. Türkiye daima darbelerle karşı karşıya kalabilecek bir ülkedir ve Türkiye içerisinde bu kaosu istediğimiz zaman gerçekleştirebilme kuvvetine sahibiz. Bunun hepimiz ne demek olduğunu biliyoruz. Bu şu demektir: Türkiye’nin iç ekonomisinin gelişmesini engelleyici rol demektir, Türkiye’ye gelecek uluslararası yatırımı engellemek demektir, Türkiye’yi turizm noktasında engellemek demektir. Türkiye’nin bütün dinamikleriyle beraber iyi toparlanmış, bu meseleye iyi cevap vermiş ancak para da yatırım da rasyoneldir. Rasyonel olan para tehlikenin geçmesini, en azından normalleşmesinin stabil bir noktaya gelmesini bekler. Şu çok açıktır ve çok da nettir, bunların hepsi bir mühendislik planlarıyla yapılmıştır, Türkiye’yi istediği özgürlük, hürriyet ve bağımsız karar alabilme noktasından uzaklaştırabilmektir. Türkiye’de bir imalat hatası olmuştur onlara göre.”

Türkiye’nin etrafındaki bütün imkanları bugün iyi kullanabilen, kullanmaya da devam eden bir ülke olduğunu vurgulayan Soylu “Suriyeli kardeşlerimizle karşı karşıya kaldığımız durum, sadece bugüne ait bir durum değildir. 25 milyar dolarlık harcama yaptık. Bunu çok gündeme de getirmiyoruz ama herkes bilsin ki 2,5 trilyon dolarlık geleceğimize, kardeşliğimize ait bir adım attık. Bunun parayla ölçülebilir bir tarafı da yoktur. Burada söylediğim sadece 100, bin, iki bin katı kadar kendi medeniyetimizin gereğini yaptık demektir. Bu tam anlamıyla budur.” diye konuştu.

Türkiye’nin ekonomisinin darbelerden ve terörden önemli zararlar gördüğünü belirterek, “İnanın bugün 20-25 bin dolar seviyelerindeydik. Türkiye bugün yaptıklarından çok üzerine yapma kabiliyetine sahip olabilirdi.” ifadesini kullandı.

Doğu illerine çok sayıda ziyaretlerde bulunduğunu anımsatan Soylu, şöyle devam etti:

“Van’daydım, Erciş’deydim, Eruh’daydım. Daha birçok yere gideceğiz, birçok yere adım atacağız. Oradaki vatandaşlarımıza milletimize yaptıklarını bilmiyor muyuz? Orayı istikrarsız ve yönetilemez hale getirecekler, oradan Ortadoğu’yu etkileyecekler. Oradan bütün dünyaya ‘biz bu bölgede varız’ diyecekler. Türkiye’nin gücünü eksiltmeye çalışacaklar, bölgeyi her sesin çıktığı bir anlamsızlığa itecekler ve ondan sonra da dışarıdan bu bölgeyi istedikleri gibi yönetecekler, idare edecekler. Tavşana kaç diyecekler, tazıya tut diyecekler, herkesle ilgili ayrı fikir ortaya koyacaklar ve gelecekler ‘biz de teröre karşıyız.’ Doğru karşısınız ama PKK terörüne karşı değilsiniz. Doğru karşısınız, PYD terörüne karşı değilsiniz. Beraber aynı elbiseleri giyip aynı anlayışı ortaya koymaya çalışıyorsun. Sonra dost… Neyin dostusunuz? Kimin dostusunuz? Neyle dostsunuz? Bizim bin 500 dolarlık bir ülke olduğumuzda dostumuzsunuz doğru ama 11 bin ya da 25 bin dolar olduğu zaman dostumuz olmaktan uzaklaşıyorsunuz.”

Hakkari İkiyaka’da güvenlik güçlerinin 19 teröristi etkisiz hale getirdiğine dikkati çeken Soylu, “Evlatlarımız aslanlar gibi mücadele ediyor. Dün Hakkari İkiyaka’ya evlatlarımız yukarıdan indirme yaptılar. Sabahleyin çatışma geceleyin de 19 terörist etkisiz hale getirildi. Neresi olursa olsun bilmenizi istiyorum ki bu terörle ilgili mücadeleyi sadece PKK terörizmiyle ilgili bir mücadele olarak görmüyoruz. Biz Türkiye’nin içerisini karıştırmaya çalışan güç odaklarını etkisiz hale getirmeye çalışıyoruz. Bu kadar açık ve net. Bütün mühimmatlarını yığsınlar, bütün güçlerini oraya yığsınlar bilsinler ki Kandil de kalmayacak, PKK da kalmayacak.” diye konuştu.

– “Kim bizim patronumuz? Bunlar niye bize patronluk yapıyor”
“Şunu sormak isterim. Güçlü meclisten bahsedenler, bu meclisin mevcut sistem içerisinde güçlü olduğunu bahsedenler kendi milletvekilleri acaba bu meclisin güçlü olduğunu dile getirebiliyorlar mı?” görüşünü aktaran Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Söyleyemezler. Bu meclisten memnun olduklarını, çalışma biçimden, işlevselliğinden memnun olduklarını söyleyebilirler mi? Hepsi meclisin işleyiş biçiminden kurgusundan şikayetçiler. Neden? Çünkü Meclis oraya gelen insanların özgürlüklerini alan bir anlayışa dönmüş. Kah yargının kah hükümetin ve medyanın müdahale ettiği kah uluslararası sermayenin müdahale ettiği ama milletin iradesinin, milletin menfaatinin bunların biraz gerisinde kaldığı bir meclis tabloyla karşı karşıyayız. Kurgusu bu. İstedikleri zaman istediklerini yapabilme. Bir gece 25 tane Doğru Yol Partisi milletvekilini aldılar, başka partiye geçirdiler ve iktidarı düşürdüler. Bu şu demektir, sınırlarınızı biz belirleriz. Yazılı kurallar önemli değildir, istediğimizi istediğimiz şekilde ortaya koyabilecek kapasitemiz var. Aslında yazılı kurallar bizim menfaatimizdir. Biz bu kurduğumuz sistemi nasıl kontrol yapamaz edersek öyledir. Şimdi bunun devamına evet diyeceksek bu böyle devam edecek.

Allah’ı severseniz kim kendi milletine böyle bir hakir görmeyi haklı olarak değerlendirebilir. Kim bizim patronumuz? Bunlar niye bize patronluk yapıyor. Bunların bu topraklarda neyi var? Bu kadar kendini beğenmiş, bu kadar Türkiye üzerinde hak belli etme kabiliyeti kime sahip? Niçin bunu birileri sorgulamıyor da siz bu gücü nereden alıyorsunuz. Bu meclisin çalışma sistemi değiştiği ve tam da kendine ait özgün bir çalışma sistemi gelişeceği zaman niye buna böyle bir değerlendirme ortaya koyuyorsunuz. Eleştir bu yanlış, sizin getirdiğiniz bunda da şu olabilir de.”

-“Hollanda ve Avrupa tarihinin en ayıplı meselesidir”

Soylu, Avrupa’nın tutumunu eleştirerek, “Avrupa ve batı faşizmin, ırkçılığın tam göbeğine oturdu. Kurtulamıyor. Güya ırkçıları hükümete getirmek istemiyorlar ama ırkçıların söylediği bütün söylemlere sahip çıkıyorlar, sarılıyorlar. Hollanda’nın yaptığı yüz karası birşeydir. Hollanda ve Avrupa tarihinin en ayıplı meselesidir. Bu ayıplı mesele onların başına zannediyorlar ki şu seçim döneminde oldu bitti onların başına sürekli çorap örecek. Sadece bizden dolayı değil bütün dünya ülkelerinden dolayı. Bir ülkenin güvenilmez olması çok kolay denilebilecek bir süreç değildir. Hollanda güvenilmez bir ülke olmuştur. Kim gelirse nasıl gelirse başına bunun oranın milletiyle alakası yoktur.” diye konuştu.

Bakan Soylu, Avrupa’nın temel probleminin iletişim olduğunu belirterek, “Bugün maalesef ele avuca alınmış istenildiği gibi yönetilen kendi insanlarından bihaber oldukları için de sürekli değişen yöneticileri söz konusudur.” ifadesini kullandı.

Soylu, Avrupa’nın bugün yaşlandığına işaret ederek, Türkiye’nin en büyük avantajının Batı’ya göre genç nüfusu olduğunu bildirdi.

“Yaşlanıyorsa ne yapması lazım?” sorusunu yönelten Soylu, “O yaşlılığını tolere edebilecek, onu ortalama yaşa çekebilecek genç bir nüfus transfer etmesi lazım. Amerika bunu yapıyor ama Avrupa bunu yapmaktan çekiniyor. Birçok sebepten çekiniyor. Hem batının birtakım endişeleri var. Bunu kontrol edemeyeceği bildiğimiz sebepler var. Genç nüfusu daha aşağı yaşlarda hayata başlatırsam bu yaşlılığı özellikle maliyetini daha aşağıya çekebilecek bir adım atmış olurum. Bunu yaptılar. 18 ile 21 yaş arası yüzde 73 Avrupalı milletvekili seçiyor.” dedi.

Sadece parlamentoya getirdiği, temsil ettirdiği kişilere değil diğer gençlere de mesaj verdiğine işaret eden Soylu, şöyle devam etti:

“(Artık hayata erken başlayacaksınız) diyor. ’18 yaştır’ diyor sizin hayata başlayacağınız yaş. Öğrenciye de berbere de öğretmene de aynı şeyi söylüyor. Yani ‘zihniyetinizi buna göre ayarlayın çünkü öbür türlü iflas ediyoruz, üretemiyoruz’ diyor. Ne tartışıldığını biliyorsunuz değil mi? Robotlardan sosyal güvenlik ücreti almazsak insanların emeklilik maaşını ve sağlık sistemini devam ettiremeyiz diyorlar. Bunu ciddi ciddi konuşuyorlar. Orada insan çalışmazsa sosyal güvenlik payı aktaramazsa ne olacak? Çalışmayan insanların sosyal güvenlik sistemini nasıl devam ettireceksiniz? Yukarıdan aşağıya bunu getirdiğiniz zaman biz niye yapmayacağız? Siz yapmayın. Tam da bizim yapmamız lazım. Çünkü bizim üstünlüğümüz doğuya göre daha nitelikli insan kalitemiz var batıya göre ise daha nicelikli insan kalitemiz var. Bu avantajımızı biz kullanacağız.”

– “Kameranın önüne çıktıklarında bambaşka bir insan kesiliyorlar”

Bakan Soylu, yeni sistemin en önemli özelliğinin milleti odağına oturtmuş olması olduğunu vurgulayarak, şöyle dedi:

“Ama yıllarca bu tartışma hep devam etti, sadece muhalefet yapmak için muhalefet yapma biçimi elbette devam edecektir. Biz katkı koyacak muhalefeti her zaman istiyoruz. Komisyonlarda basına kapalı olduğu zaman daha rasyonel şeyler çıkıyor. Çünkü orada şov yok, orada millete söylenecek ‘hükümeti böyle sıkıştırdım’ diyecek bir söz yok ama şunlar yapılsa iyi dendiği zaman bir kanun üzerinde değerlendirme ortaya konulabiliyor. Birçok komisyonlardan girdim çıktım ve bunların büyük bir bölümünü uzlaşmayla gerçekleştirmeye çalıştım ama kameranın önüne çıktıklarında bambaşka bir insan kesiliyorlar. Tamamen popülizm. Tamamen birileri kendilerinden öyle bir cevap bekliyor ve onlara cevap vermek ve ‘evet biz görevimizi yaptık’ demek istiyorlar. Bizim itirazımız bunadır.”

Yeni sistemin rasyonel ve reel bir sistem olduğunu, Türkiye’yi hedeflerine götürebilecek bir sistem olduğuna değinen Soylu, “Pratik çalışan, muğlakta olmayan, kimin ne yapacağı belli olan, herkesin bilanço ve performansının ortaya çıkabileceği, kimsenin mazerete sığınamayacağı bir sistem.” ifadesini kullandı.

-“Benim için uyuşturucu satıcısı ile terörist aynı kefededir”

Soylu, çok işleri olduğuna dikkati çekerek, “Şehirlerdeki MOBESE’lerden tutun da trafik ve asayiş ve hele şu başımızın belası olan uyuşturucu meselesine kadar çok işimiz var. İnanın çok üzerinde duruyoruz. Kim olursa olsun bu lafı bilerek seçiyorum, benim için uyuşturucu satıcısı ile terörist aynı kefededir. Ona hangi muameleyi yapıyorsak, onu etkisiz hale getiriyorsak, onu da etkisiz hale getirmekten hiç hicap duymayız, bu kadar basit. Yeter ki uyuşturucu satıcısını bulalım.” diye konuştu.

Kimsenin endişesi olmamasını isteyen Soylu, şu görüşlere yer verdi:

“Bu çok net ve açıktır. Uyuşturucu satıcılığı bu ülkenin ne milli, ne manevi değerlerine ne de medeniyetimize uyar. Anneler görüyorum, Trabzon’da da görüyorum. Şu kimyasal ve sentetik uyuşturuculardan evlatlarını kaybeden, ne olacağını bilmeyen, deli divaneye dönen anneler görüyorum. Ben de İçişleri Bakanlığı yapacağım böyle şey olmaz. Bu görevde yetersiz olduğumuzu gördüğümüz andan itibaren her meselede öyledir, çekip gideriz. Bu uyuşturucu mücadelesi de bizim bu ülkede çözmemiz gereken önemli meselelerden birisi. Sadece ben değil, belediye başkanımız, sivil toplum örgütlerimiz. Toplumumuz her bir bireyine söylüyorum. Yeni bir sistem daha kuruyoruz özellikle uyuşturucu meselesinde. 16 Nisan’dan sonra paylaşacağız onu milletimizle.”

Soylu, herkesin seferber olması gerektiğine vurgu yaparak, şunları kaydetti:

“Bir uyuşturucu ile mücadele seferberliği ortaya koymamız lazım. Biz güvenlik açısından gereğini yerine getiririz ama vatandaşımızdan da çok destek bekliyoruz. Uyuşturucu ile ilgili her ihbar bizim şahsımıza da yapılsa biz bundan yorulmayız, gocunmayız. Bir tanesini engelleyin yeter. Bir çocuk, bir kişi, bir genç.”

Programa, AK Parti MKYK Üyesi ve Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu, AK Parti Trabzon Milletvekili Adnan Günnar ve Salih Cora, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mazhar Yıldırımhan, AK Parti İl Başkanı Haydar Revi, Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği Trabzon il Koordinasyon Kurulu Sekreteri Şaban Bülbül ve diğer ilgililer katıldı.