“OMBUDSMANLIK, GERÇEK ANLAMDA ETKİSİNİ BİZİM ÜLKEMİZDE ORTAYA KOYABİLECEKTİR”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Biz, tarih boyunca ayakta kalması zor olan bu coğrafyada hem kendi medeniyetimizi geliştirmiş hem de etrafına huzur, barış ve adalet ihraç etmiş bir milletiz. Dolayısıyla diyebilirim ki ombudsmanlık, gerçek anlamını, gerçek anlamda etkisini ancak yeniden bizim ülkemizde ortaya koyabilecektir” dedi.

Soylu, Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından Yomra ilçesindeki bir otelde düzenlenen “Ombudsmanlık Dostane Çözüm ve Trabzon Uygulamaları Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, Trabzon’un fethinin 556. yıl dönümünü tebrik etti.

Trabzon’un tarihin her döneminde önemli bir merkez olduğunu ve sürekli değer üreten, değer toplayan, medeniyet anlayışını geliştiren güzel bir şehir olduğunu belirten Soylu, “Trabzon’un fethi, bu şehrin Müslümanlıkla İslam’la tanışması, fetihten sonra gelen göçlerle bir zaman sonra İslam nüfusunun gayrimüslim nüfusu geçmesi, yine bu değer biriktirme esasına göre olmuştur yani Trabzon mevcut medeniyet aklının üzerine sürekli ilaveler yaparak bugünlere gelişmiştir ve bana göre Malazgirt Zaferi ile başlayan sürecin en önemli ve son halkasıdır. Malazgirt, İstanbul’un fethi ve Trabzon’un fethiyle Anadolu’nun Türk İslam medeniyeti ekseninde dönüşmesi tamamlanmıştır.” diye konuştu.

Soylu, dolayısıyla Trabzon’un fethinin milletin tamamının tarihine, kaderine etki eden, yön veren bir hadise olması itibarıyla büyük önem taşıdığına dikkati çekerek, “Kendi adıma böyle bir şehre hemşehri olmaktan gurur ve mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum.” dedi.

“Ombudsmanlık, hikayesinde esasen bu toprakların da izleri olan bir kurumdur”

Modernliğin, gelişmişliğin, demokrasinin en önemli göstergelerinden birinin toplumların kurum üretebilme ve onları işlevleştirebilme kabiliyeti olduğunun altını çizen Soylu, şöyle devam etti: “Bir toplum ne kadar fazla kurum üretebiliyorsa, kamu otoritesinin gücünü ne ölçüde dengeleyebiliyor ve bunu milletle bir araya getirebiliyor ve tabana yayabiliyorsa, demokrasisi o ölçüde gelişmiş demektir. Bu kurumlar aslında toplumun sesi, tıpkı oy pusulası gibi güç kullanma araçlarından bir tanesidir. İşte bugün, yönetim noktasında olan insanlarız, yarın başkaları olacaktır. Bir karar alacağımız veya aldığımız zaman, bakıyorsunuz ki ilgili oda başkanları ziyaretimize geliyorlar, birtakım taleplerini ifade ediyorlar veya uygulamayı düşündüğünüz kanunun sizin düşünmediğiniz bir etkisini anlatıp hepimizi uyarıyorlar. Zaman zaman medya yoluyla gösterilerle açıklamalarla toplumun sadece genel siyasete ilişkin değil, olaylara ilişkin talep vedüşüncelerini ortaya koyuyorlar. Karar mekanizması olarak buna bir şekilde kulak vermek zorundayız yani toplum devletle, seçim sandığı dışında, mahkemelerin dışında, suç ve cezalar dışında bir iletişimi, bir etkileşimi bu kurumlar üzerinden gerçekleştirmiş oluyor.”

Bakan Soylu, Türkiye’nin son 15 yılda elde ettiği istikrar ve demokratik gelişime paralel olarak bu türden kurumların gelişimi ve etkinliği noktasında büyük bir sıçrama gerçekleştirdiğini anlatarak, şu değerlendirmede bulundu:

“Esasen dünyadaki gelişim de buna paraleldir. İşte Kamu Denetçiliği Kurumu yani yaygın olarak bilinen adıyla ombudsmanlık da bu noktada ülkemizde uygulanmaya başlayan, aslında sivil iradenin temsili noktasında belki de en eski kurumlardan biridir. Tabii burada sivil tabirini kullanıyorum, bu nokta kimseyi aldatmasın belki de işin güzel tarafı bu, ombudsmanlık Anayasa’mızın 74. maddesine göre kurulmuş, anayasal bir kurumdur ancak davranış itibarıyla sivil bir kurumdur yani kamu kurumu gibi devletten vatandaşa doğru değil, vatandaştan devlete doğru bir akışı ifade eder. Sivil tabirini bu ayrımdan dolayı kullandığımı ifade etmek isterim.”

“Bu millete demokrasiyi reva görmeyen bir akıl, her zaman varlığını sürdürmüştür”

Ombudsmanlığın hikayesinde esasen bu toprakların da izleri olan bir kurum olduğunu ifade eden Soylu, “İsveç Kralı Şarlman’ın Osmanlı ülkesine sığındığı süre zarfında ülke halkıyla kral arasında bir anlamda iletişimi sağlamak, toplumun taleplerini doğru aktarmak adına kurulmuş bir kurum. Tabii bu kurumun bize bu kadar geç gelmesinin, tekrar kendimize ait kurumla buluşmasının çok değişik sebepleri var.” açıklamasında bulundu. Süleyman Soylu, Türkiye’de darbeci ve vesayetçi bir aklın uzun süre hüküm sürmüş olmasının demokratik gelişimde yarattığı travmanın bu sebeplerin başında geldiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Uzun yıllar Cumhurbaşkanının seçtirilmediği, anayasaların yaptırılmadığı, senato gibi elitler meclisi uygulamalarının varolduğu bir ülkede ‘Ombudsmanlık neden tekrar bizimle geç buluştu’diye hayıflanmanın çok da fazla bir anlamı yoktur. Bu millete demokrasiyi reva görmeyen bir akıl, her zaman varlığını sürdürmüştür. Kaynağı ve siyaseten yaslandığı temel ne olursa olsun, kendini toplumun üzerine çıkarmak isteyen, yönetim ve kararı millete bırakmak istemeyen, onu küçümseyen, demokrasiyi ona layık görmeyen ve buna da çeşitli bahaneler, kılıflar bulan bir irade Türkiye’de her zaman varlığını sürdürmüştür.”

“İşte ‘tam bitti, yepyeni bir süreci açtık.’ diyorduk15 Temmuz’da bu akıl yine hortladı.” ifadesini kullanan Soylu, “15 Temmuz gecesi yayınlanan darbe bildirisini hatırlayın. O bildiride, kamuoyuna bir anayasa vaaz ediliyordu. 1961, 1982 anayasasını dayatmışlar, o gün için yıl olmuş 2016 hala bizi darbe anayasalarına mahkum etmek istiyorlar. Dolayısıyla demokrasiyi, milletin talebini, milletin kararını bu derece önemsemeyen, yok sayan bir anlayışın dönem dönem hakim olduğu bir ülkede, ombudsmanlık kurumunun bu kadar tekrar geç bu topraklarla buluşması elbette ki normaldir.” diye konuştu.

“Şahsi kanaatim, çok olumlu neticeler alınacağı yönündedir”

Soylu, ombudsmanlığın sırf bu sebeplerle Türkiye için çok yeni sayılabilecek bir kurum gibi gözüktüğünü aktararak, şunları söyledi: “Takdir edersiniz ki bir kurumun verimli çalışabilmesi için gerek organizasyon anlamında, gerekse toplumun farkındalığı anlamında bir zamana ihtiyaç var. Kıymetli dostumuz, Trabzon’un güzel insanı Sayın Şeref Malkoç beyefendi, arkadaşlarıyla birlikte çok isabetli bir adım olarak milletimizle buluşma toplantılarını düzenlemektedir. Şahsi kanaatim, çok olumlu neticeler alınacağı yönündedir. Şurası unutulmamalıdır ki ombudsmanlığı Türkiye’de yapmakla sözgelimi Portekiz’de yapmak arasında ciddi bir fark vardır.”

Türkiye’nin hem geçmişten gelen hem de coğrafyasının getirdiği ciddi kamusal maliyetleri, sorumlulukları olan bir ülke olduğunu belirten Soylu, “Dolayısıyla başka bir ülkedeki ombudsmanın iş yükü ile Türkiye’deki iş yükü elbette ki çok farklı olacaktır ancak bu bizim için yeni bir şey değildir. Biz, tarih boyunca ayakta kalması zor olan bu coğrafyada hem kendi medeniyetimizi geliştirmiş hem de etrafına huzur, barış ve adalet ihraç etmiş bir milletiz. Dolayısıyla diyebilirim ki ombudsmanlık gerçek anlamını, gerçek anlamda etkisini ancak yeniden bizim ülkemizde ortaya koyabilecektir.” diye konuştu.

İçişleri Bakanı Soylu, şu anda adımlarını geliştirme evresinde olduğunu kaydederek, “Tanınma, bilinme evresindedir ama milletimiz bu aygıtı kullanmaya alıştıkça, kamuya karşı milletin avukatlığını üstlenen bu kurumumuzdan hem kamu bürokrasisi açısından hem de milletimiz açısından çok güzel neticeler ortayaçıkaracaktır.” dedi.

Nüfus Kanunu’ndaki bazı değișiklikler devrim niteliğinde

Özellikle, kısa bir süre önce Meclisten geçen Nüfus Kanunu’ndaki bazı değişikliklerin devrim niteliğinde olduğunu belirten Soylu, bu düzenlemeyle ilgili bilgiler verdi. Aynı düzenlemede yer alan müftülüklere nikah kıyma yetkisi verilmesine de değinen Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yapmak istediğimiz açıktır, insanların resmi nikaha daha kolay ulaşabilmesini sağlayabilmek, devletin memuru, devletin kanununda belirtilen resmi nikahı kıyma işlemini genişletmektir. Burada ne kadın hakları ne Cumhuriyet ne de layık değerler açısından hiçbir olumsuz durum söz konusu değildir. Bu bir soğuk savaş aklıdır. Bu bir eski dünya düzeninin hükmüdür. Karşısındakini sürekli olarak mevcut sisteme tehdit mekanizması olarak algılamak esas itibarıyla insan haklarına aykırı, en incitici düşüncedir.”

Eleştiriye açık olduklarını dile getiren Soylu, “Ama bu soğuk savaşı döneminin aklıyla birikte karşınızdaki her insanı bir tehdit algılaması olarak ortaya koyarsanız milletimiz hiçbir şekilde buna ne inanır ne de itibar eder. Birtakımların dile getirdiği işte ‘kızların küçük yaşta evlenmesi’, tam tersi kızlarımızın küçük yaşta evlenmesinin önündeki en önemli engellerden bir tanesi AK Parti’nin ve hükümetimizin attığı bu adımdır. Bu konudaki yaygınlaştırma, ortak aklın kullanılması ve bu konudaki değerlendirmeler çok daha sağlıklı bir şekilde genişletirilerek yürüyecektir.” diye konuştu.

Soylu, hükümetlerin dokunulmaz olmadığını, eleştirilebileceğini belirterek ancak her meseleyi Türkiye’nin geçmiş dönem tartışmaları içerisine koymanın ve oradan bir siyasal çıkar, rant elde etmenin, siyasal pozisyonuna göre kendi bildiğini anlatmayı doğru bulmadığını söyledi.

Bakan Soylu, 2023 hedeflerine işaret ederek, “20. yüzyılı da 21. yüzyılı da 14. yüzyılı da ve ondan önceki yüzyılları da birbirleriyle harmonize eden, buluşturan bir anlayışı gerçekleştirmeye çalışıyoruz.” dedi.

“Hedefimiz, e-dönüşüm sıralamasında ilk 10 ülke arasında yer almak”

e-Devlet dönüşümünü sağlamayı ve bu uygulamayı yaygınlaştırmayı amaçladıklarına dikkati çeken Soylu, hizmet süreçlerinin vatandaş odaklı olarak yeniden şekillendirilmesinin sağlanacağını, kurumlararası veri paylaşımı esasına dayanacak şekilde veri mahremiyetinin de en üst düzeyde gerçekleştirileceğini kaydetti.

Soylu, vatandaşın ilmuhaber alırken dahi uğraşmak durumunda kaldığını belirterek, büroratik ağırlıktan kaynaklanan tüm süreçleri bertaraf edeceklerini vurguladı.

Birleşmiş Milletler 2016 Raporu’na göre, Türkiye’nin e-devlet gelişmişlik endeksinde 68’inci sırada, vatandaş e-devlet katılım endeksinde ise 60’ıncı sırada yer aldığını bildiren Soylu, “Bu önemli bir şeydir, bu vatandaşın katılımının aslında çok daha iyi bir noktada olduğunu göstermektedir. Buradaki 2023 hedefimiz, Türkiye’nin e-dönüşüm sıralamasında ilk 10 ülke arasında yer almasıdır. Özellikle Sayın Başbakanımızın bu konuda ortaya koyduğu öncülük inşallah tüm devlet kurumlarında ciddi bir yol açıcı süreç oluşturacaktır.” diye konuştu.

Yaygınlaştırma için 4 ana ilke belirlediklerini aktaran Soylu, bunların vatandaşlardan zorunlu haller dışında belge istenmemesi, işlemlerde beyanın esas alınması, kamu kurumlarının bilgi sistemlerinin entegrasyonu, elektronik ortamda başvuramayacak vatandaşlar için alternatifler, vergiler ve harçlar dışında başvuru ücreti alınmaması olduğunu belirtti.

Soylu, bu dönüşüm için Bakanlık ve taşra birimlerinde değişik kademelerden toplam 253 kişilik ekip oluşturduklarını söyledi.

Bakanlıkça yapılan 648 hizmetin tamamının hizmet envanterine yönetim sisteminde tanımlandığını ifade eden Soylu, “Bunu ilk geldiğim gün arkadaşlarımızla paylaştık, dedim ki vatandaşımıza dokunduğumuz bütün hizmetler sadeleştirilecek, yalınlaştırılacak ve bürokrasinin altında vatandaş gel git yaptırılmayacak.” ifadelerini kullandı.

“664 belge artık istenmeyecek”

Soylu, yaptıkları çalışmalar sonucunda ilginç bilgiler elde ettiklerini belirterek, bunları şöyle sıraladı:

“İçişleri Bakanlığı olarak, başvuruya dayalı hizmetlerin sunulduğu kişi veya kurumlardan toplam 2 bin 186 belge talep edilmektedir. Yapacağımız bu yalınlaştırma çalışmasıyla 664 belgeyi ortadan kaldırıyoruz. Bu sayede yüzde 30 oranında bir bürokrasi tasarrufu sağlamış oluyoruz. Ayrıca 4 birim kapatıyoruz ve 96 işlem sürecinde iyileştirme sağlıyoruz. Yine dikkat çekici bir yalınlaştırma, ortak hizmetlerle ilgili. Mesela Emniyet Genel Müdürlüğü ve jandarma arasında tespit ettiğimiz 24 ortak hizmette, istenilen belgeler ve süreçler birbiriyle eşleştirilmiştir.”

Özel güvenilk eğitim kurumu faaliyet izin belgesi, maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağının taraflara verilmesi, otoparka çekilen araçların teslimi gibi hizmetlerde bu eşleştirmelerin sağlandığını ifade eden Soylu, sürücü belgesi için 5 olan belge sayısını kimlik tespitine ilişkin belge ve fotoğraf olmak üzere 2’ye, özel güvenlik görevlisi çalışma izin belgesi için istenen 7 belgeyi ise 3’e düşürdüklerini kaydetti.

Soylu, ehliyet ve pasaportun Emniyet Genel Müdürlüğü uhdesinde verildiğini anımsatarak, artık ehliyeti de pasaportu da kimlik kartını da nüfus idaresinin vereceğini bildirdi. Soylu, 2018 mart sonu, nisan başında bu sisteme geçmeyi planladıklarını dile getirdi.

Arabaların tescil belgelerini, şimdiye kadar trafik tescil şubelerinin verdiğini anlatan Soylu”Burada da artık trafik tescil belgeleri noterden alınacak, noter ve trafik şubeleri arasında olan online bağlantıyla her türlü süreç daha net, daha maliyeti ucuz şekilde vatandaşımızla buluşturulacak.” dedi.