
“Yavrucuğum” dedi, “Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm. Düşün bakalım sen bu işe ne diyeceksin?”
Dedi ki: “Babacığım! Sana buyurulanı yap. İnşallah, beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.”(Saffat, 102)
Bir baba yüreğini susturdu, bir evlat başını eğdi…
Hz. İbrahim’in teslimiyetini, Hz. İsmail’in sadakatini, insanın Rabbinin emrine eğilen başını ve kayıtsız şartsız teslimiyetini, zalimin değil; mazlumun safında olmayı bizlere bir kere daha hatırlatan Kurban Bayramı’na erişmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Bugün, o yürüyüşün mirasını da taşıyoruz. Her adımda, her duada, her lokmada bir sorumluluk hissediyoruz. Kulakların bile isteye duymadığı, bakışların yere düştüğü ve kalplerin yönünü bulamadığı bir çağda, Türkiye olarak rotamızı adaletten yana sabit tutmaya çalışıyoruz.
Çünkü yeryüzünün bütün mazlum halkları gözlerimizin önünde saf tutuyor. Onların acı tarihi, onların yaşadığı katliamlar, onların ölümsüz kahramanları ve kanla yoğrulmuş toprakların hafızası insanlığın yüzüne tutuluyor.
Tam da orada başlıyoruz kendimizle yüzleşmeye. Anlıyoruz ki bu sadece izlenen bir acı değil payımıza düşen de bir imtihandır. Biz bu acının tam ortasında ne gözümüzü kapatabiliriz ne de kalbimizi susturabiliriz.
Unutulmamalıdır ki bazen bir sessizlik binlerce zulmü aklayan bir imza, bir teyit olur.
Biz o imzayı atamayız. Dünyanın söylediklerini kabul etmekle mükellef miyiz? Yoksa yüzyılların sınavından süzülüp gelen o büyük, o kutlu yürüyüşü omuzlayıp; mazlumun duasında, yetimin gözyaşında, şehidin son nefesinde yazılan adaleti, hakkı ve doğruyu geleceğe taşıyabilecek miyiz?
Allah’ın izniyle taşıyacağız. Zira şu konuda tereddütsüz eminiz: Bu millet ayağa kalktığında sadece kendisi için değil sesi kısılanlar, hayalleri yıkılanlar, mazlumların tamamı için ayağa kalkar.
Bu milletin ayağa kalkışı bir iradedir. Bu, kardeşliğini bozmaya çalışanlara karşı da bir duruştur. Bu duruş, toprağa düşen her bir evladının ardından susmayan yüreğimizin; bu topraklarda bir daha gözyaşı değil huzur yeşersin diye taşıdığı emanettir. Bir inançtır, bir istikamettir, bir bağlılıktır.
Bu uğurda canlarını feda eden Aziz Şehitlerimizi rahmetle anıyor, Kahraman Gazilerimizi minnetle yâd ediyoruz. Onların fedakârlığı bu topraklarda yeşeren huzurun ve mazlum için yeşeren umudun en sessiz duasıdır.
Kurban; işte bütün bu inancı tazelediğimiz bir zaman dilimidir. Ve biliriz ki asıl kurban kalbimizde taşıdığımız zaafları, korkuları, suskunlukları terk edebilmektir.
“Ya Rabbi, bizleri korkakların mutluluğundan uzak tut. Gözümüzün önünde akan gözyaşına alışmaktan, suskunluğu kader sanmaktan, seyre alışmaktan muhafaza eyle.”
Bu duygu ve düşüncelerle başta Aziz Milletimizin olmak üzere bütün İslam Alemi’nin ve bütün mazlumların Kurban Bayramı’nı yürekten kutluyorum. Bu mübarek günlerin insanlığa mutluluk, sağlık, huzur ve bereket getirmesini diliyorum.