İçişleri Komisyonu Başkanı Soylu: Gazze küreselleşmenin neticesidir

İçişleri Komisyonu Başkanı Süleyman Soylu komisyon çalışmaları ve güncel siyasi çalışmalara ilişkin meclis televizyonuna özel değerlendirmelerde bulundu.

İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına değinen Soylu, Gazze’ye karşı dünyada örtülü bir işbirliği olduğunu söyledi.

Soylu’nun açıklamaları şöyle:

“Gazze meselesi maalesef insanlığın içini acıtan bir mesele olarak önümüzde durmaktadır. Belki sonda söyleneceği başta söylemek gerekmektedir. Maalesef dünya da Gazze konusunda örtülü bir işbirliği var. Bu örtülü işbirliği Gazze’nin tasfiyesine kadar, Filistinli kardeşlerimizin oradan çıkarılmasına kadar devam edecekmiş gibi görünüyor. Bu örtülü işbirliği bu katliamın Gazze’nin dışında herhangi bir yere sıçramaması konusunda işbirliğine de dönüşmüş durumda. Bunun başını ABD çekmektedir. Gazze küreselleşmenin neticesidir. Küreselleşme insanlığı alır, vicdanı alır, yardım severliği alır, doğruyu alır, hakkı alır. Yerine emperyalizmin dayattığı bir sonuç oluşturur. O da Gazzedir. Gazze bir sonuçtur. Gazze’nin oluşturduğu sonucu dünyada yenebilecek tek bir güç vardır. Vicdandır.

Bir Arap atasözü var ‘men dakka dukka’ çalma kapımı çalarlar kapını. Bir Türk atasözü var ‘bugün bana yarın sana’ tüm bunların her biri tarihten gelmiş tecrübelerdir. Gazze’de yaşananların Anadolu coğrafyasına kopyalamayası çok uzak olmaz. Çünkü orada bir mantık işliyor. Bu mantık vicdansız bir şekilde işliyor. ‘Bu işletim sistemini dünyanın her noktasında işletirim’ diyen bir akıl ile karşı karşıyayız.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin başından itibaren ortaya koyduğu güçlü bir tutum var. Özellikle tüm masalarda bağımsız bir Filistin devletinin ne kadar önemli olduğunu ifade etmeye ve ortaya koymaya, tek çözümün bu olduğunu dillendirmeye devam edilmektedir.

Bunun en önemli adımlarından bir tanesi de yapılan katliamla, oradaki kardeşlerimizin kendilerini savunma meşruiyetini birbirinden ayırmaktır.

Bence sayın Cumhurbaşkanımız ‘Hamas terör örgütü değildir’ demesiyle önemli ve uyarıcı işaret fişeğini ortaya koyulmuştur.

Dünya, Türkiye’nin bu konudaki doğru tutumunu, önerilerini dikkate alır, Türkiye’yi başat aktör olarak değerlendirse bu katliam sona erer.

Ama maliyeti sona ermez. Bedeli ödemesi gerekenler hem insanlık nezdinde hem hukukun önünde ödeyeceklerdir.

Sınır Güvenliği

Türkiye sınır güvenliği konusuna çok ciddi bir şekilde ehemmiyet verdi. Önceden sınırlarda duvar yoktu. Türkiye, 1150 kilometreyi aşan güneyde ve doğuda duvar yaptı.

Iğdır, Ağrı, Van… Hakkari, Yüksekova’ya kadar duvar yapıyor.

Sadece duvar yapmıyor. Bütün dünyanın dikkatini çeken entegre sınır yönetimi ortaya koyuyor. Optik kulesi var 341 adet, radarları var aydınlatma sistemimiz var, 1300 km’nin üzerinde güvenlik yolları var. Sadece duvar yapmıyorsunuz oraya bir de devriye yolu getiriyorsunuz. Çok modern entegre sınır yönetimi ortaya koyduk.

Peki bu ne sağlıyor?

Bu sizi teröre karşı güvenli hale getiriyor. Bu sizi kaçakçılığa karşı güvenli hale getiriyor. Bu sizi göçmen kaçakçılığına karşı güvenli hale getiriyor.

Bütün bunları başarılı bir şekilde gerçekleştirebiliyoruz.

2016’nın sonunda Türkiye’de kaçak sigara oranı yüzde 23 civarındaydı. Gerek terörle mücadeledeki başarımız gerekse sınırda aldığımız tedbirler sayesinde bu oran yüzde 2-3’e düştü.

Bu şu demektir; verginiz daha çok geliyor, başka ülkeden size kayıt dışı bir sigara gelmiyor, kayıt dışı bir gelir oluşmuyor.

Suriye ve Gazze’de yaşananlar arasında fark yok

2011 Suriye iç savaşından itibaren hem tarihsel bir birlikteliğimiz olan, hem akrabalıklarımız olan Suriyeli kardeşlerimizle bir kader birlikteliği oluştu.

Bize bir sorumluluk düştü. Orada çocukları öldürüyorlardı, kadınlara tecavüz ediyorlardı, yaşlıların hayatları sıkıntı içerisindeydi. Kapımıza geldiler, bir şey yapmayabilirdiniz, almazdınız, çelikten bir duvar örerdiniz, onların orada ölmesini seyrederdiniz… Peki bizim bugün Gazze’de içimiz yanmıyor mu? Oradaki hastaları Türkiye’ye getirmek için çaba sarfetmedik mi? O günün bugünden ne farkı var?

900 binin üzerinde çocuk doğdu Türkiye’de peki o çocuklar ne olacaktı?

Biz kendi sorumluluğumuzu yerine getirdik. Dünya sorumluluğunu yerine getirdi mi? Biz sorumluluklarımızı 2011 yılından itibaren bir çerçeve içinde yapıyoruz. Türkiye bunu insanilik çerçevesi içinde yapıyor. Vicdan, komşuluk hukuku, din kardeşliği çerçevesinde yapıyor.

Dünya’nın bütün efendileri bu coğrafyadalar! Ne için buradalar? Bu işin bir karşılığı yok mu? O bölgeye bir terör devleti kurmak için oradalar. o bölgeyi istikrarsızlaştırmak için oradalar, Türkiye’nin huzurunu kaçırmak için oradalar.

Orada bir dizi operasyon yaptık. Afrin’den Cerablusa, Azez’e Mare’ye kadar. Hem DEAŞ, hem PKK-PYD’ye karşı, idlib gerginliği azaltma bölgesinden Telabyat’a kadar Resul ayn’e kadar hayatın normale dönmesini sağlayacak adımların atılmasını sağladık.

Biz bir taraftan göçü kaynağında durdurmaya çalıştık, bir taraftan kendi içimizdeki göçmenleri yönetmeye çalıştık.

Sadece Suriye mi? Afganistan, Irak, Afrika… bütün bunların tamamıyla ilgili Türkiye tarihinin en büyük göç dalgasının yaşandığı bir dönemi yönetmiştir.

Böyle bir örnek var mı? Dünya’da vekalet savaşları sürdüğü sürece, ABD’nin kürselleşmenin bütün kirliliklerini etrafımızdaki coğrafyaya yıkmaya çalıştığı sürece, dünyada gelir eşitsizliği.. sağlığa, eğitime, gıdaya, suya erişimde zorluk çekildikçe hatta Avrupa nüfusu yaşlandığı sürece altını çizerek söylüyorum ki göç durdurlamayacaktır, devam edecektir.

Yaklaşık 3 milyon 200 bin geçici koruma kapsamında Suriyeli kardeşimiz var ve 5 yıldır Türkiye’de Suriyeli sayısı artmıyor. Ama Avrupa’da artıyor. Türkiye, eğitimden toplumun çeşitli alanlara kadar bu entegrasyonu sağlıyor aynı zamanda geri dönüşü de teşvik ediyor. 600 binin üzerinde geri dönüş sağlanmış. Elbetteki bu insanlar orada savaşın çatışmanın bittiği günden itibaren geri döneceklerdir.

Doğal afetler

Biz bir afet bölgesiyiz. Deprem, heyelan, sel, yangın, çığ bütün bunları yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Tarihin en büyük orman yangınlarıyla baş başa kaldık. Sellerle karşı karşıya kaldık, depremlerle, çığlarla karşı karşıya kaldık.

Türkiye alt yapısını geliştirdikçe, bu konuda insanına eğitimi, tedbirleri anlattıkça Türkiye bunlarla mücadele edebilecek ve bunlarla baş edebilecek noktaya gelebilecektir.

Şehirlerimizin daha dirençli olması birinci önceliğimizdir. Türkiye bu konuda çok adım attı.

Türkiye’nin 81 ilinde bu risklerin azaltılmasına yönelik ‘il risk azaltma planı’ ve ‘Türkiye afet risk azaltma planlarını’ yaptı.

2020’yi Türkiye afetlere hazırlık yılı ilan etti. 2021’i afetlere eğitim yılı ilan ettik. 2022 yılı tatbikat yılı oldu. Bütün bu planlar sahada tatbik edildi, hepsine çalışıldı. Binlerce toplantı yapıldı.

İstanbul’un 39 ilçesinde belediyelerle birlikte afet merkezleri oluşturuldu. Diğer illerde de var. Yerel arama kurtarma birlikleri oluşturuldu. Arama kurtarma birliklerinin sayısı artırıldı. Afet acil mobil uygulaması yapıldı. Bunların tamamıyla hem bir sistem oluşturuldu. Aynı zamanda kentlerdeki yapı stokunun dirençli hale getirilmesi, bu konuda atılacak adımlar bütün bunlar sağlandı. Ve bunlar bütün paydaşlarla birlikle ortaya konuldu. Bu işin sonu yok.

İçişleri komisyonunun geleceğe dönük faaliyetleri

Bütçeden sonra sınırlarla ilgili, göç meselesiyle ilgili, deprem bölgesinde neler yapıldı, ne noktaya gelindi bunlarla ilgili çalışmalar… Yine uyuşturucu ile mücadele ve yine organize suçlarla mücadele, terörle mücadele ve bu konularda ortaya konulacak tedbirler… Tüm alanlarımızla ilgili çalışmalar, adımlar komisyonumuz içinde atılacaktır.”