İçişleri Bakanı Soylu, “Tavrımız nettir ve açıktır. Artık Türkiye için terörle mücadelede bekleme dönemi değil Türkiye için terörle mücadelede taarruz dönemidir.” dedi.
Sözleşmeli astsubay öğrencilerin and içme töreni, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinin İncek’teki yerleşkesinde gerçekleştirildi. Törene, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler, Emniyet Genel Müdürü Selami Altınok ile aileler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından 150’si kadın öğrenci olmak üzere toplam 2 bin 705 astsubay öğrenci and içti.
Törende konuşan İçişleri Bakanı Soylu geçen kasım ayında da aynı salonda eğitim öğretim yılının başlangıcı nedeniyle düzenlenen törene Başbakan Binali Yıldırım ile birlikte katıldıklarını hatırlatarak, astsubay adaylarının mezuniyet sevinçlerine de ortak olmayı dilediklerini söyledi.
Medeniyet gelişiminin huzur, refah ve barış getirmek yerine yeni çatışma şekilleri ve yeni tehditler sunduğuna dikkati çeken Soylu, “Bu yüzyıla, uçan dairelerle değil terörle ve göçle başladık.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin bu mücadele alanının hem coğrafi olarak hem de kültürel ve siyasi olarak tam da ortasında yer aldığını kaydeden Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aslında dün olduğu gibi bugün de ülkelerin güvenliği ve güvensizliği, uluslararası güvenliğin etki alanına göre oluşmaktadır ve uluslararası sistemin bir sonucu olarak gelişmektedir. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, uluslararası toplum idealist güvenlik anlayışını benimsedi. Açık toplum söylemi ve uluslararası kuruluşlar eliyle, çatışma karşıtı görüşler ve evrensel normlar ortaya koydu. NATO ve Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar, tam da bu yaklaşımın neticesiydi. Fakat bu idealist yaklaşım, tam güvenli bir dünyayı yaratmaya yetmedi, ‘iyi’ tanımı yaparken doğal olarak bir de ‘kötü’ tanımı yaptı ve Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu dünyasını üretti.
11 Eylül saldırıları sonrasında ise realist ve rasyonalist güvenlik yaklaşımıyla karşılaştık. Buradaki çıkış noktası ise tehdidi tanımlamaktı. ABD’de 11 Eylül şokunda bilinçli bir propaganda ile oluşturulan ‘güvensiz ortam’ algısı, ülkelerin 1970’li yılların güvenlikçi devletlerine dönüşmesine sebep oldu. Bu da terörü üreten ortamları geliştirdi. Özellikle Ortadoğu gibi kaynak zengini bölgelerin tanzim ve düzenlenmesinde yaşanan rekabetin yarattığı makro sorunlar, siyasi araçlarla çözümlenemedi. İşte bu gelişimin sonucunda ‘vekalet savaşları’ yoluyla gelişen terör, bir araç olarak kullanılmaya başlandı.”
“Tavrımız nettir ve açıktır”
Bakan Soylu, Türkiye’nin terör tehdidi karşısında yapması gereken iki şey olduğunu belirterek, bunlardan birinin tehdidi doğru tanımlamak, ikincisinin ise terörle mücadele ilkelerini doğru belirlemek olduğunu söyledi. Türkiye için bugün terör tehdidinin PKK, KCK, YPG, DEAŞ ve FETÖ eliyle gerçekleştiğine değinen Soylu, “Farklı ve birbirinden bağımsız yapılar olmakla birlikte hepsinin ortaya koyduğu ana fikir aynıdır ve bu amaç etrafından birleştikleri de açıktır.” dedi.
Bunların küresel güçler tarafından da açık olarak kullanıldığına dikkati çeken Soylu, “Bunların içinde PKK gibi yoğunlukla sınırlarımız içerisinde faaliyet gösterenler var. DEAŞ gibi Ortadoğu coğrafyasında ve sınırımızın içerisine bir şekilde duhur etmeye çalışanlar var. FETÖ gibi hem Türkiye içi hem Ortadoğu’da çalışan, bir anlamda küresel yönlendiricilerle bu örgütler arasında iletişimi sağlayan, istihbarat paylaşan, stratejik ortaklık içerisinde bulunanlar var. Tehdit tanımımız bu şekildedir.” diye konuştu.
Bu tabloya yönelik olarak terörle mücadelenin birinci ilkesinin hukukun üstünlüğünü ve demokratik düzeni korumak, can güvenliğini sağlarken temel insan haklarından ve demokrasiden feragat etmeyen bir anlayışı ortaya koyabilmek olduğunu ifade eden Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İkinci olarak ise terörün ne istediğini elbette iyi bilmekteyiz. Buna yönelik proaktif bir mücadele planını elbette takip ediyoruz. Yeni güvenlik konseptimizin gereği olarak tehdidi yanı başımıza geldiği zaman değil oluştuğu anda ve oluştuğu yerde yok etmeyi amaçlayan bir hareket tarzını benimsediğimizi bir kez daha söylüyorum, dün kıymetli Cumhurbaşkanımız da ifade etti, müteakip defalar ortaya getirmekte ve hem milletimize hem dünyaya hem de güvenlik kuvvetlerimize, güçlerimize gerekli bilgilendirmeyi gerektiği zaman ortaya koymaktadır.
Tavrımız nettir ve açıktır. Artık Türkiye için terörle mücadelede bekleme dönemi değil Türkiye için terörle mücadelede taarruz dönemidir. Bu taarruz döneminde muvaffak olacağımızı, başarılı olacağımızı ve teröre müsamaha göstermeyeceğimizi, terörü destekleyenlere müsamaha göstermeyeceğimizi bir kez daha burada, bugün millet yemini eden, Cumhuriyet yemini eden, demokrasi yemini eden, hukukun üstünlüğü yemini eden, milletimizin temel değerlerine bağlılık yemini eden kardeşlerimizin ve onların yakınlarının huzurunda söylemeyi bir görev olarak addettiğimi ifade etmek istiyorum. Fırat Kalkanı operasyonunu tam da biraz önce bahsettiğim bir yaklaşımın ürünüdür.”
“Son 3 ayda 5 bin 826 operasyon”
Türkiye’de son 3 ayda 5 bin 826 operasyon yapıldığına, 2016’da tespit edilen 805 sığınak ve barınağın yok edildiğine dikkati çeken Soylu, “Sınır hattımıza 911 kilometresi Suriye ile olmak üzere toplam bin 162 kilometrelik güvenlikli yol yapıyoruz. Güvenlik personelimizi takviye için 10 bin polis alımı yapılmış, 10 bin özel harekat, 13 bin 150 jandarma, 790 sahil güvenlik ve 733 bekçi alımlarımız da şu anda, şu saat itibarıyla devam etmektedir. Ayrıca korucularımızın statülerini değiştirerek, özlük haklarına yönelik iyileştirmeleri de gerçekleştirerek, bu konuda da önemli bir adım attığımızı huzurunuzda söylemek istiyorum.” bilgisini verdi.
“Son 2 ayda örgüte katılan kişi sayısı sadece 5”
İçişleri Bakanı Soylu, şehir ve yol güvenliği noktasında tedbirleri artırdıklarına, teknolojinin tüm imkanlarından faydalandıklarına işaret ederek, bütün bu çalışmalar neticesinde 2016’da 342 önemli olayın engellendiğini, bunların 247’si patlayıcı, 23’ünün ise canlı bomba eylemi olduğu bilgisini verdi.
En önemli kazanımın örgüte katılım durumunun, tarihinin en düşük seviyesine çekilmiş olması olduğunu belirten Soylu, son 2 ayda örgüte katılan kişi sayısının sadece 5 olduğuna dikkati çekti. Soylu, “Yani bir elin parmakları sayısı kadardır. Birileri terör örgütüne para gönderebilir, birileri terör örgütüne silah gönderebilir, fikri ve siyasi destek sağlayabilir ama en kritik destek insan desteğidir. Hiçbir örgütün insan desteği olmadan ayakta kalabilmesi elbette ki mümkün değildir.” dedi.