İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ), 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında okuttuğu bildiride yeni bir anayasa vaadi bulunduğunu belirterek, “Herkes unuttu. O bildiri, yeni bir anayasayı Türkiye’ye getirmeyi, bir talimatla orada millete deklare etmeyi, millete anlatmayı kendisine vazife edinmişti. Eğer bu darbe girişimi başarılı oysaydı, 1961 ve 1982 üzerine bir de 2016 yılında bir darbe anayasamız olacaktı ve bu anayasanın kodları ötekilerle aynı ama daha katı, daha milleti dışlayan, daha ülkemizin birlik ve beraberliğini dışlayan bir anlayışı ortaya koyacaktı. Yine tepemize birtakım kendi tayin ettikleri güya yargının mensuplarıymış gibi hakimler, yargıçlar, atanmışlar bekçi olarak dikilecekti.” dedi.
Soylu, Akçaabat ilçesinde bir restoranda sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen Referandum İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, fırsatlarının yanında tehlikeleri ve zorlukları da bulunan medeniyet beşiği topraklar üzerinde yaşanıldığını vurguladı.
Türkiye’nin doğu sınırının, petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelerin batısında ise ise bu enerji kaynaklarının müşterilerinin bulunduğunu belirten Soylu, iki taraf arasındaki sosyo ekonomik farklılıklara dikkati çekerek, “İşin hem coğrafi hem de siyasi olarak tam ortasında da bin yıldır farklılıkları zenginlik kabul eden bir medeniyetin birikiminin sahibi olan Türkiye var.” diye konuştu.
Kişi başına düşen milli geliri ına milli geliri 2002’de 3 bin dolardan alıp, bugün 11 bin dolar seviyesine getirdiklerini dile getiren Soylu, enflasyonun düşürülmesi, IMF boyunduruğundan kurtulunması, altyapı, demokratikleşme gibi birçok alanlarda önemli mesafeler kat edildiğini istikrarın yakalandığını vurguladı. 15 Temmuz’deki FETÖ’nün darbe girişiminden sonra artık konuşulması gereken bir tek mesele olduğunu belirten Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Açık söylüyorum artık siyaset ağzındaki baklayı çıkarmalıdır. Türkiye artık sadece sineklerle uğraşmamalıdır, artık bataklığı da kurutmalıdır. Onun için güçlü ve zengin olmalı, ayaklarının üzerinde durmalıdır. Güzel ülkemiz, güzel milletimiz artık bir muhasebe yapmalıdır. Bir sistem sorgulaması yapmalıdır ve bu sorgulamayı rejim korkularını, rejimle korkutulmayı bir tarafa bırakarak yapmalıdır. Rejimden, Cumhuriyet’inden emin bir şekilde, bu güzel ülkenin ayağına vurulan prangaları tartışmalıdır. Türkiye, halkın oyuyla seçilmiş bir Başbakanı’nı ve iki Bakanı’nı asan darbecilerin yaptığı 1961 Anayasası’nın nasıl olup da özgürlükçü bir anayasa diye yutturulduğunu tartışmalıdır. Onun kurumlarını tartışmalıdır. 27 Mayıs’ı, kendi üzüntü gününü yıllarca kendisine bayram olarak kutlatanların aslında neyi murat ettiğini tartışmalıdır. Türkiye neden cuntacıların 10 ayda yaptığı 1982 Anayasası’ndan 35 yılda nasıl, niçin kurtulamadığını sorgulamalıdır. Türkiye neden her büyük yatırım hamlesi sonrasında bir şekilde siyasette yapılan gayrimeşru müdahalelerle karşı karşıya kalmayı sorgulamalıdır.”
Milletin 67 senedir, akıntıya karşı kürek çektiğini dile getiren Soylu, 1950’den beri demokrasi, ekonomi, birlik ve beraberlik alanında sağlanan bütün kazanımlarımız, her 10 yılda bir, bir çete iradesi tarafından gasp edildiğini, Adnan Menderes’in ve 2 Bakanı’nın idam edildiğini, “Güya geleceği planladılar, sanki bu milletle alay eder gibi adına ‘özgürlükçü anayasa’ dedikleri 61 Anayasası’nı başımıza bekçi gibi diktiler ve her 10 yılda bir, bir ülkeyi bu sistemle anlattıklarımla şokladılar. 71 muhtırası, ondan sonra bir annenin iki evladını birbirine sağcı, solcu diye pusu kurup öldürdüğü bir ortamı oluşturdular. ‘Biz darbenin olgunlaşmasını bekledik’ diyebilecek kadar, 1980 darbesini iyi hatırlayın, Kenan Evren, ‘Niye bu işe son vermediniz, niye kardeş kavgasını bırakmadınız’ deyince, dedi ki ‘Biz darbenin olgunlaşmasını bekledik.’ Yani evlatlar ölecek, anneler üzülecek ve onlar evlatlarına ağıt yakacaklar ve onlar darbe gerçekleştirecek ve darbe yapacaklar. Bu kadar karanlık bir anlayışın sahipleri, akan kan istedikleri olgunluğa gelince 1980 ihtilalini yaptılar. Bu sefer, kendilerinden önce yapılan ayarı beğenmediler, biraz daha kıstılar, 82 Anayasası’nı yaptılar. Sonra 28 Şubat’ta bir şok daha verdiler. Bu sefer anayasa yazmadılar ama yine de bir bekçi tayin etmeyi ihmal etmediler. Ahmet Necdet Sezer’i tepeden inme cumhurbaşkanı olarak tayin ettiler, eline de bir parola verdiler ve dediler ki ’28 Şubat tam bin yıl sürecek’. Bu hikaye o kadar uzun ki bunun 27 Nisan’ı var, 367’si var, 17-25 Aralık’ı var. Ben size sadece bu zincirin son halkasında belki gözden kaçan bir detayı ifade etmek istiyorum.”
“2016 yılında bir darbe anayasamız olacaktı”
Soylu, 15 Temmuz’daki FETÖ’nün darbe girişimi sırasında okunan bildiriye işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“O bildirinin sonunda, dikkat edin bir vaat vardı, neydi hatırlıyor musunuz? Yeni bir anayasa. Herkes unuttu. O bildiri, yeni bir anayasayı Türkiye’ye getirmeyi, bir talimatla orada millete deklare etmeyi, millete anlatmayı kendisine vazife edinmişti. Eğer bu darbe girişimi başarılı oysaydı, 1961 ve 1982 üzerine bir de 2016 yılında bir darbe anayasamız olacaktı ve bu anayasanın kodları ötekilerle aynı ama daha katı, daha milleti dışlayan, daha ülkemizin birlik ve beraberliğini dışlayan bir anlayışı ortaya koyacaktı. Yine tepemize birtakım kendi tayin ettikleri güya yargının mensuplarıymış gibi hakimler, yargıçlar, atanmışlar bekçi olarak dikilecekti. Yine birileri bize ‘Sen iktidar olabilirsin ama asla muktedir olamazsın’ diyecekti. Yine birileri bu ülkenin servetini, ekonomisini bir yerlere peşkeş çekip faizlerini bir gecede yüzde binlere, yüzde bin 600’lere taşıyacaktı. Bizi yine IMF’ye teslim edeceklerdi ve en önemlisi 2002’den beri sessiz devrim olarak nitelendirilen bu ülkenin birliğini, kardeşliğini tesis etmeye yönelik atılan bütün adımlar ama bütün adımlar bu karanlık iradeyle uçup gidecek, kardeş kavgası, bu ülkede bir vesayet politikası olarak her zaman sahaya sürülecekti.” diye konuştu.
Türkiye’nin anayasal deneyiminin, kurucu anayasası hariç tamamen suni olduğunu ve birilerinin 15 Temmuz’da bunu sürdürmek istediğini dile getiren Soylu, “Bu anayasayı gerçekleştirmek isteyenler, bu anayasayı ortaya koymak isteyenler, bu anayasayı Türkiye’de uygulamak isteyenler bir tek şeyi gerçekleştirmişlerdir. Bu ülkede eğer Menderes kaza ile başbakan olursa onun başbakanlığını kısıtlamak, bu millete hizmet etmesini engellemek. Özal’ı başbakan yapmak istemediler ama kaza ile başbakan olursa onun ayağını prangalamak, onun hareket kabiliyetini sağlamamak istediler. Eğer kaza ile bu ülkede Erbakan başbakan olursa eğer kaza ile bu ülkede, bu ülkenin sevgilisi Recep Tayyip Erdoğan başbakan olursa cumhurbaşkanı olursa ona hareket kabiliyeti sağlamamak istediler. Yapmak istedikleri buydu, koydukları kurallar buydu.” dedi.
Soylu, artık arkalarına dönmekten yorulduklarını, istikametlerine, hedeflerine bakmak istediklerini vurgulayarak, “10 yılda bir bu millete diyorlar ki ‘Biz bu ülkeyi size idare ettirmeyeceğiz, biz bu ülkeyi size yönettirmeyeceğiz.’ Bunu diyenler kim? 61 Anayasası’nı yazanlar, bize uymayan bir elbiseyi bize biçmeye çalışanlar. Millet de her seçimde onlara bir şey söylüyor, ‘Siz 10 yılda bir silahlarınızla entrikalarınızla uluslararası kuruluşların uşağı olarak bu ülkede darbe yapıyorsunuz, biz de her seçimde milli iradeyi sandıklarda patlatıyoruz, size böyle meydan okuyoruz.” diye konuştu.
“Patron siz değilsiniz, patron millettir, millettir, millettir”
“Her gün patronumuzu değiştiriyorlar, ‘Sizin patronunuz milli irade değil. diyorlar’ ifadesini kullanan Soylu, bir gün Anayasa Mahkemesi, bir gün Yargıtay, bir gün Danıştay, bir gün IMF’nin, bir gün medya sahiplerinin patron yapıldığını söyledi. Soylu, “Biz de haykırıyoruz, patron siz değilsiniz, patron millettir, millettir, millettir.” dedi.
Sivil toplum örgütlerinin de bu zihniyet tarafından istenmediğini ifade eden Soylu, “Bu ülkede kendi egemenlikleri dışında hiçbir kişinin, hiçbir anlayışın söz söylemesini istemiyorlar eğer kendilerine aitse, kendileri ile alakalıysa, kendi sözlerini tutuyorlarsa onu kendi yanlarında alıp bize karşı istedikleri gibi kullanıyorlar, istedikleri gibi değerlendiriyorlar.” ifadesini kullandı.
Soylu, Türkiye’nin birçok badireden ve sıkıntıdan geçtiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
“Artık bunlarla uğraşmaktan yorulduk. Etrafımızdaki coğrafya şu anda bir taraftan Irak, bir taraftan Suriye, bir taraftan Mısır, Libya, Tunus, Yemen hemen hemen her biri bir ateş çemberi. Avrupa şu anda ne yapacağını bilemiyor. Bir taraftan ortak anayasa oluşturamadı, bir taraftan ortak para birimi oluşturamadı, bir taraftan İngiltere Avrupa’dan çıktı, ‘Ne haliniz varsa görün.’ dedi. Ne yöne gidecekleri belli değil. Amerika kendisine yeni bir parola çizmeye çalışıyor. Biz ise tam 300 yıl yaşadığımız gerileme döneminden sonra Allahımıza hamdolsun ki 21’inci yüzyılın başından itibaren yükselme dönemi içerisine girdik. Bunu ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor, 3 bin dolardan 11 bin dolara. Bunu ben söylemiyorum bölünmüş yollar, barajlar, Marmaray, Avrasya, şehir hastaneleri, 3. Boğaz Köprüsü, Osman Gazi söylüyor, insansız hava uçakları söylüyor, Altay tankları söylüyor. Bunu ben söylemiyorum, bu ülkede her seçimde istikrara oy veren bu anlayışın kendisi söylüyor. Size şu soruyu sormak istiyorum? Her zaman ayağımıza çelme takmak istiyorlar, bunu görüyoruz, ne kadar birikimimiz varsa onu bir anda yok etmek, tarumar etmek, bizi yine muhtaç etmek istiyorlar. Biz bunun farkındayız ama bugün tam zamanıdır. Avrupa’nın rotasını kaybettiği, etrafımızdaki coğrafyanın ayakta durmakta zorlandığı ama bizim bugün ayakta durduğumuz zaman dilimi içerisinde bugün tam rotasıdır. Birinci sıçramayı gerçekleştirdik, şimdi ikinci sıçrama zamanıdır.”
“Ertuğrul Özkök sana bir şey söylüyorum. Dilin yine çok uzamış senin.” ifadesini kullanan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sayın Başbakanımıza laf ediyorsun, dilin çok uzamış senin. Bak Sayın Başbakanımıza laf ediyorsun, senin kimlerin sözcülüğünü yaptığını biz bu ülkede biliyoruz. Çok net ve açık bir şekilde söylüyorum, neymiş, ‘1960’da rahmetli Menderes iktidara geldiğinde bu millet getirmiş, bu sistemle getirdi.’ Nereden bu sistemle getirdi. Sen bu ülkenin tarihini bilmiyorsun. Sen bu ülkenin ne noktaya 1950’de geldiğinde, ne noktada, nasıl geldiğini bilmiyorsun. Recep Tayyip Erdoğan’ı bu millet getirdi. Sen bu ülkenin tarihini bilmiyorsun. Menderes’i başbakan yapmamak için milleti sıra dayağından geçirdiler. Tayyip Erdoğan’ı başbakan yapmamak için hapislere attılar. Sen bize bildiğimiz tarihi mi unutturuyorsun? Kimin sözcülüğünü yapıyorsun Ertuğrul Özkök?
Edepsizliğin yeri yoktur. Kimlerle birlikte olacaksan git onlarla birlikte ol. Yazıklar olsun. Hangi ızdırabı, sıkıntıyı çektin? 10 binlerce dolar maaşlarla beraber sırçalı köşklerde hayatını sürdürdün ve bu millete hakaret ettin. Edepsiz adam. Sakın ha sakın bir daha sesini çıkarma. Yazını yazacaksan yaz, sözlerini ortaya koyacaksan koy. Bu ülkenin hangi meselesine merhem oldunuz? Bu ülkenin terör meselesine mi merhem oldunuz? Bu ülkenin ekonomik meselesine mi merhem oldunuz? Sırça köşklerde viskilerinizi yudumladınız ve bu millete sabahtan akşama kadar hakaret ettiniz. Bu milletin sabrını zorlamayın. Bu milleti sıkıntıya düşürmeyin. Bugün özgürlüğünüz, hürriyetiniz, söz söyleme hakkınız varsa 15 Temmuz’da hiç o beğenmediğiniz, hiçbir zaman da kale almadığınız, yanından geçerken de ‘kokusunu duymayayım’ diye burnunuzu çevirdiğiniz bu aziz milletin varlığıyla bugün ayaktasınız. Edepsizlik etmeyin.”
“O dönemler sona erdi”
Bakan Soylu, millete hakaret dönemlerinin artık bittiğini belirterek, “O dönemler sona erdi. Millet kendi oyuyla reyiyle iddiasını ortaya koyan bir anlayışı bugün gerçekleştirmektedir. Çok net bir şekilde söylüyorum ve şu çok nettir.” diye konuştu.
Bir vatandaşın “Sayın Bakanım, kendinizi çok yormayın yüzde 80 Trabzon” diye konuşmasını bölmesi üzerine Soylu, şunları kaydetti:
“Kendimizi yorduğumuzdan değil siyaset şurayla yapılıyor. Geçen gün Nusaybin’deydik. Nusaybin’deki o vatandaşın bakışını bir görecektiniz. ‘Allah sizden razı olsun, bizi terörden kurtarıyorsunuz. Baskıdan kurtarıyorsunuz, sana Karadeniz uşağı diyenlerin, o bize Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza minnettarız. Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza minnettarız. Hükümetimize minnettarız. Cumhurbaşkanımızın kararlılığına minnettarız. Başbakanımız Binali Yıldırım’ın o gönül zenginliğine minnettarız.’ diyenlerin, o insanların o değerlendirmelerini görecektiniz, kucaklamalarındaki, elimizi tutmalarındaki ve ne olursunuz bir söz söylüyorlar ki o bizim içimizin burasında ‘ne olursunuz, bizi bırakmayın’ diyorlar. Onlar bizim insanlarımız. Beraber kurtuluş mücadelesinde, Çanakkale’de beraber aynı sandıklarda oy kullanmak suretiyle bu ülkenin kalkınma ve yükseliş mücadelesinde bir anlayış ortaya koyduk. Hep birlikte koyduk ve bizi hep bu sistem birbirimize düşürdü, parça pinçik etti.”
Bakan Soylu, salonda bulunanlara “7 Haziran’ı hatırlıyoruz değil mi?” diye sorarak, şöyle devam etti:
“Bu sistem devam etsin diyenlere söylüyorum. o Ertuğrul Özkök’e söylüyorum. Bu sistem devam etsin diyenlere, bakın bu sistem devam etsin diyenlere söylüyorum; 7 Haziran’da PKK’nın sözcüsü HDP’nin ortaya koyduğu o anlayışı hep birlikte yaşadık. Acaba ülkemiz ne olacak diye hep birlikte endişe ettik. Türkiye nasıl adım atacak, Türkiye hedeflerine nasıl ulaşacak? Allah korusun yeniden borç batağına mı gireceğiz? Herkes düşündü. Hepimiz endişe ettik. Ne olacak, ne yapacağız ve nasıl bu işin içinden çıkacağız diye onlar tam Türkiye’yi yakalamışlar, nasıl yakaladılar, ‘açık nasıl olsa tek başına iktidar yok. Koalisyon, bir çim atarım, ne yaparım bir partinin içini bölerim, birisine bir çelme atarım, öteki partinin söyleyeceklerinden ondan korkuturum. İstediğim gibi Türkiye’yi idare ederim. Enerji geçiş güzergahını idare ederim, insan kaynaklarını da ben sömürürüm. İsterse afedersiniz enayiler 3. havalimanı yapsınlar, 3. havalimanının bütün gelirlerini de onlardan ben alırım. İstediğim gibi yönetirim. İstediğim gibi 3. havalimanını peşkeş çekerim.’ Tam kıvamına gelmişlerdi.”
“Bir taraftan PKK adamlarıdır PKK”
“Sadece bu kadar mı, bir şeye daha geldiler.” ifadesini kullanan Bakan Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bir taraftan PKK adamlarıdır. PKK bilesiniz Almanya’nın da Avrupa’nın da başka unsurların da adamıdır. PKK hepsinin adamıdır. Yıllardan beri istiyoruz, bir tanesini Türkiye’ye vermediler bir tanesini daha. Ama biraz sabredin biz nasıl alacağımızı biliriz. Biraz sabırlı olacaksınız. Onun için ne yaptılar? PKK da onların adamı. Dediler ki ‘biraz da PKK’yı devreye sokuyoruz şimdi’. Nerede Varta’da, nerede Nusaybin’de, nerede Cizre’de, Güneydoğu Anadolu’nun, Doğu Anadolu’nun ne kadar medeniyet beşiği ili, ilçesi varsa hepsini devreye soktular. Özerklik ilan ediyoruz dediler. Yeniden bir endişeye kapıldık. Aman Allah’ım nereye gidiyoruz, ne olacak bu işin sonu, bizi zayıf yakaladılar ve kolumuzu bükmeye çalışıyorlar ama Allah’a çok şükürler olsun. Onlar bu ülkeyi tanımıyorlar. Bin yıllık bu devletin geleneklerini, bu milletin kararlılığını, iradesini bilmiyorlardı. Ne dediler, buralarda özerklik ilan edeceğiz. Şimdi söylüyoruz, oralarda geziyoruz, propaganda da yapıyoruz. Her şeyi de ortaya koyuyoruz. Milletimizle kucaklaşıyoruz. Azıcık yüreğiniz yetiyorsa bugün özerklik ilan edin de görelim sizi.”
“Kışın onlara hiçbir yerde nefes aldırmadık”
Bakan Soylu, operasyonlarının yeni başladığına işaret ederek, şunları söyledi:
“Kışın onlara hiçbir yerde nefes aldırmadık. Nerede bir sığınakları varsa kahraman evlatlarımız, askerlerimiz, jandarmalarımız, polislerimiz, özel harekatımız, korucularımız, hepsi hiçbir zaman, herhangi bir endişe içerisinde olmadan bu ülkemize kalleşlik yapmaya çalışanlara karşı hadlerini bildirecek şekilde kaplan gibi oralarda dağdan daha dolaşıp ‘bu dağların hakimi ay yıldızlı bayrağımızdır, başka bir şey değildir’ diyen anlayışı ortaya koydular. Bu milletin birliği için, beraberliği için, orada büyüyen çocuklarımızın huzur içinde yarına adım atabilmelerini, analarıyla babalarıyla hayallerini ve ideallerini bir şekilde buluşturabilmeleri için bir şey ifade etmek istiyorum. Sadece teröristle mücadele etmiyoruz, aynı zamanda terörle de terörizmle de sosyal politikalarla ekonomik politikalarla beraber artık oralarda sürekli büyük şehirlere göç eden değil, tam tersi orada oluşturulan cazibe merkezleriyle oradaki insanların kendi ilçelerinde, kendi illerinde sanayi sitelerinde, rahatlıkla geleceğe adım atabilecekleri yepyeni bir süreci hep beraber ortaya koyuyoruz.”
Elazığ, Mardin, Diyarbakır’da herkesin yatırım yapmak istediğine değinen Soylu, “Sanayi sitelerinde yer bulunmuyor. Cazibe merkezlerinde yer bulunmuyor. Terörün daha azaldığı bir ortamda bilmenizi istiyorum ki turizmle beraber artık terörü konuşmayacağız. İşi, istihdamı, milli geliri konuşacağız, turizmi konuşacağız ve bu medeniyetin yarına nasıl götürüleceğini hep birlikte konuşacağız. Büyük bir kararlıklıkla yeni başladığımızı ifade etmek istiyorum. Nerede olurlarsa olsunlar inlerini bulup gereğini yerine getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz.” dedi.
Bakan Soylu, millete bu konuda bir şey söylemek istediklerini kaydederek, “Kıymetli Cumhurbaşkanımız bu konuda kararlıdır, kıymetli Başbakanımız bu konuda kararlıdır ve talimatları açıktır ve günü gününe net bir şekilde takip etmektedir. Bakan arkadaşlarım her biri büyük bir mücadele ortaya koymaktadır. Hükümetimiz, milletvekili arkadaşlarım, bilmenizi isterim ki bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yapacağını, hükümetimiz ne yapacağını hangi projelerle bunu gerçekleştireceğini iyi bilmektedir. Rahat olun. 7 Haziran’ı ve onların ortaya koyduğu bu anlayışı hiçbir zaman unutmayalım. 1 Kasım’da milletimiz onlara nasıl ders verdi.” ifadesini kullandı.
Soylu katılımcılara “CHP’yi takip ediyor musunuz?” sorusunu yöneltti.
Katılımcılardan birinin “Nesini takip edeceğiz” yanıtı üzerine Soylu, “Oyunu takip et, oyunu. Onda oyun çoktur biliyorsun. Kılıçdaroğlu’nda oyun çoktur. Kafası güzel galiba, en sonunda dün diyor ki ‘Önümüzdeki sistemde başbakan da olacak.’ O memleketi idare etmiyor, merak etmeyin. Onun içine FETÖ ile PKK kaçmış onları irade ediyor. O memleketi idare etmiyor.” ” ifadesini kullandı.
CHP’yi eleştiren, oy oranlarının hep aynı seviyede olduğunu dile getiren Soylu, “Peki bu hükümet hiç mi eksik yapmadı? Senin hiç mi bir projen olmaz? Hadi biz ‘2023’ dedik. Sen ‘2030’ de. Biz ‘2053’ dedik, sen ‘2060’ de, hadi biz ‘2071’ dedik, sen bizim inadımıza ‘2080’ de, ‘2100’ de. Hadi biz ’25 bin dolar kişi başına gelir seviyesi’ dedik, sen ’30 bin’ de, biz ‘Osman Gazi Köprüsü’ dedik, sen çık ‘Yıldırım Beyazıt Köprüsü’ de, hadi biz başka bir şey söyledik, sen bizim üzerimize çık, bu millete ümit ver. Ama o gitmeyecek. Milletin ayağına gideceksin değil mi, oyunu artırmak için, bunları anlatacaksın, bunları üreteceksin ama alışmış. Neye alışmış? Hazıra. Neye alışmış? İftiraya. Neye alışmış? Hakarete. Neye alışmış? Yalana. Gelecekler Anayasa Mahkemesi getirecek bir darbe yapacak, verecek, ‘Sen yönet.’ Milli Birlik Komitesi çete, 1960’da gelecek darbe yapacak, ‘Al sen yönet.’ 1980’de darbe yapacak, öbür taraftan da el altından hani rahmetli Özal’a ‘Sana ikinci köprüyü yaptırmam’ diyenler. İşte bugün onlar aynı diyenler. Özal da dedi ki ‘Ben birinci köprüyü de satar, ikinci köprüyü de yaparım.’ Yaptı mı, yaptı.
Aynı zihniyet çünkü millet önemli değil, çünkü rey önemli değil, çünkü sandık önemli değil. Ne önemli? Önemli olan diyorlar ki ‘Biz bir anayasa yazdık, bu anayasada bizim iktidarımız vardır, alenidir, gizlidir, hiç önemli değil.’ Onlar da diyorlar ki ‘Bu anayasada bizim borumuz öter.’ Onun için milletimize gitmeye gerek yok, onun için adım atmaya gerek yok, onun için birilerini ikna etmeye gerek yok. Onun için millete gidip, ‘Sizi kucaklıyorum, ayağına gitmeye gerek yok, bizim borumuz ötüyor.’ diyorlar. Ben de diyorum ki geçti o günler, sizin borunuz ötmüyor, milletin borusu ötüyor, milletin.”
“AK Parti siyaseti uzlaştıran bir sistemi ortaya koymuştur”
Burada AK Parti’nin siyaseti kutuplaştıran değil tam tersi siyaseti uzlaştıran bir sistemi ortaya koyduğuna dikkati çeken Soylu, “Ben iyi hatırlıyorum, milletvekili ağabeylerimiz var burada. Siyasetçiyi perişan etmek için ellerinden gelen her şeyi ortaya koyuyorlar. 14, 15 yıldır siyasi hayatta nasıl siyaset yapılacağını, siyasetin nasıl muhafaza edileceğini, siyasetçinin nasıl muhafaza edileceğini ve bunlara yem edilmeyeceğini, milletle beraber, milli iradeyle beraber yürüneceğini ve hizmet edileceğini net bir şekilde gösterdi.” diye konuştu.
Bakan Soylu, “Size şu soruyu sormak isterim, büyüklerimiz bilirler 27 Mayıs’tan bir gün önce 26 Mayıs günü Başbakan Adnan Menderes’e soruyorlar, diyorlar ki ‘Böyle bir şeyler duyuluyor ne dersiniz?’ ‘Benim evlatlarım bunu bana yapmazlar.'” diyerek, “Yani 26 Mayıs günü 27 Mayıs’ı tahmin edemiyor. 71 muhtırası tahmin edilemiyor. 80 darbesini olgunlaştırmak için ellerinden gelen her şeyi yapanlar, milleti gafil avladılar. Olayları gerginleştirdiler, büyüttüler, milleti birbirine düşürdüler. Alevi, Sünni diye Kahramanmaraş’ı, Çorum’u bir birine koydular. Bunların hepsini yaşadı bu millet. Hem de nasıl yaşadığını hep beraber görüyoruz. Sadece zihnimiz dingin olmasın, sadece hedeflerimiz belirli olmasın diye. 15 Temmuz akşamı saat 21.00’de, 21.30’da bir hainler çetesi bu ülkenin istilasına kalkışacak diye hiçbiriniz bekler miydiniz? Ben beklemezdim, kimse beklemiyordu.” ifadesini kullandı.
Soylu, 28 Şubat’tan bir gün önceyi çok iyi hatırladığını dile getirerek, şöyle devam etti:
“İlçe başkanıydım Gaziosmanpaşa’da İstanbul’da ve o ilçe başkanlığım esnasında ne kadar çocuklarımız okula rahat gidiyorlardı, öğretmenler gidiyorlardı, esnaflara ve emeklilere çok büyük adımlar atılmıştı ve en önemlisi devletin parası var. Öyle devleti tuzağa düşürmüşler ki devlet parasını, atıyorum, yüzde 15 faizle bankalara veriyor, bankalar da yüzde 170 faizle devlete veriyor. Hatırlıyorsunuz değil mi o günleri? Bizim paramız üzerinden paramızı takla attırarak para kazanıyorlar, dediler ki ‘Buna son’, kendi paramızı kendimiz kullanalım. Ne oldu? Bedelini 28 Şubat’la beraber ödediler. Meslek liseleri pert, imam hatipler pert, evlere gidiyorlar ‘Sen Alevi misin, sen Sünni misin? Senin başın açık mı, senin başın örtülü mü? Sen namaz kılıyor musun, kıl mıyor musun’ diye, ‘Senin çocukların bundan sonra 15 yaşından sonra Kur’an-ı Kerim’i ancak öğrenecek’ diye insanları kısıtlıyorlar. Peki 27 Şubat’ta bunu kim tahmin edebilirdi? Kim böyle bir şeyle karşılaşabileceğini tahmin edebilir ki? Kimse.”
Bunu üretenin bu sistem olduğunu belirterek, “Bu sistemin içerisindeki bu mayınları temizlersek Cumhuriyetimiz 2023 yılı hedeflerine varır, 2053’e varır, 2071’e varır. Aksi olursa bizimle yine çelik çomak oynayacaklardır.” ifadesini kullandı.
Bunun bilincinde olduklarını vurgulayan Soylu, şöyle devam etti:
“Bir şey daha söylüyorum, diyorlar ki ‘Efendim yargı.’ Evet yargı, Avrupa’nın tüm ülkelerinde hemen hemen yargıyı belirleyen parlamentolarıdır veya yargıyı belirleyen hükümet başkanlarıdır, hükümetleridir. Evet hükümetleri veya hükümet başkanları veya yargıyı belirleyen parlamentolarıdır. Neden? Parlamento millete karşı sorumludur. Parlamento millete karşı yetkilidir. Yanlış bir iş olduğu zaman ona anlatabilecek, işinizi doğru yapın diyebilecek bir anlayış ortaya koymalıdır. Yargı tarafsız ve bağımsız olmalıdır. Bunun sorumluluğu da milli iradededir. Bu çok net yani. ‘Beceremez milli irade bu işleri’, bu seçkici davranış, konuşmamın başında o haddini bilmeyenlere söylediğim sözlerin ürettiği bir davranış ve anlayış şeklidir. Milli irade bilir, millet bilir, demokrasi de budur zaten, başka bir şey değildir.”
“Bütün bunların hepsine son vereceğimiz yepyeni bir anlayış gelmektedir”
Bakan Soylu, demokrasiyi farklı tavırlarla bu ülkeye anlatmaya çalışanların, demokrasiden zerre kadar anlamayanlar olduğunu ifade ederek, “Onlar demokrasiyi ne zannediyorlar biliyor musunuz? Milletin değil, kendilerinin hükümranlığını ortaya koyan bir sistem olarak zannediyorlar.” dedi.
Soylu, 18-21 yaş arasındakilere milletvekili seçilme imkanının birçok Avrupa ülkesinde bulunduğunu belirterek, Avrupa’nın yaşlandığını, genç nüfusunu sistemin içerisine bir dinamizm olarak koymak istediğini dile getirdi. Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğru bu, hepsini parlamentoya taşıyacak hali yok ama ne yapmak istiyor, diyor ki ‘Ben seni alıyorum, sistemin içerisine koyuyorum, sana sorumluluk veriyorum, artık 18 yaşından sonra sen bu ülkeyi yönetmeye adaysın, işini yönetmeye adaysın, öbüründe bulunan ne türlü mesele varsa onu çözmeye adaysın, sorumlusun ve bu ülke sana emanettir’ diyor. Kim diyor bunu? Avrupa. Neden? Yaşlanmaktan çekinip, gençlerinin bir şekilde başka meselelerle değil, memleket meseleleriyle gelecekleriyle meşgul olmasını istediği için. Peki, hatırlıyorsunuz değil mi? 7 yaşından önce bize ne yapmıyorlardı, okula gönderemiyorlardı. Bizi göndermedikleri zaman Avrupa ne zaman gönderiyordu biliyor musunuz? Hayat boyu eğitim, hayat boyu öğretim, doğduğundan itibaren gönderiyorlardı. Bunu da AK Parti çözdü. Avrupa’ya var, Türkiye’ye olduğu zaman başka bir tarif, başka bir tanım. Bütün bunların hepsine son vereceğimiz yepyeni bir anlayış gelmektedir. Millet kendi kodlarını ve kendi anayasasını yazmaktadır ve bunu hep birlikte, hep beraber gerçekleştireceğiz ve hep beraber yarına adım atacağız ve biz bunu inşallah sağlayacağız.”
“Çok önemli bir tarihe hep beraber adım atacağız”
Bakan Soylu, çok önemli bir tarihe hep beraber adım atacaklarını dikkati çekerek, “Akçaabat bizim kıymetlimizdir. Ben şu sözleri çok iyi hatırlıyorum, gerek 7 Haziran seçimlerinde gerekse 1 Kasım seçimlerinde, bize güç verin, bize kuvvet verin, biz gücümüzün ve kuvvetimizin ve bize sunduğunuz desteğin karşılığını bu millete, bu memlekete hizmetle ödeyeceğiz. Bir şey söylemek isteriz, mebus arkadaşlarım da burada, Cumhurbaşkan’ı, Başbakan’ı sabahın 4-5’ine kadar çalışıyorlar. Biz hepimiz büyük gayret gösteriyoruz, büyük mücadele ediyoruz.” dedi.
Kendileri için önce memleket, önce millet olduğunu vurgulayan Soylu, “Bundan sapmadığımıza şahitsiniz. Ürkmediğimize, korkmadığımıza her birine şahitsiniz. Sizi mahcup etmediğimizi, yanıltmadığımızı düşünerek, verdiğiniz emanetin, verdiğiniz vekaletin hem de bu ülkenin bütün sorunlarıyla uğraşmak adına dualarınızla beraber yürüttüğümüzü bilmenizi istiyoruz. Daha yeni başladık. Gerek Trabzon’muza hizmete gerekse memleketimize hizmete. İnşallah çok güzel hizmetleri 16 Nisan’da ortaya koyduğunuz kararlılıktan sonra hep beraber devam ettireceğiz.” diye konuştu.
Bakan Soylu, Akçaabat’tan, sivil toplum örgütlerimizden bir şey daha beklediğini belirterek, şunları kaydetti:
“Biz Türkiye’yi uçurmak istiyoruz. Türkiye’yi dünyanın ilk 10 en büyük devletinden birisi yapmak istiyoruz. Artık ayağımıza birilerinin çelme takmasını istemiyoruz. Artık her sabah kalktığımızda Allahımıza dua ederek, hamd ederek, ‘Allahım endişelerle, kötü rüyalarla, sıkıntılarla yarına değil geleceğe adım atmak istiyoruz.’ diye dua ile başlamak istiyoruz. Akçaabat sizden kuvvetli bir evet bekliyoruz. Beklediğimiz ses 16 Nisan’da sandıklara, ülkeme, memleketime ve milletimin geleceğine ait bir sestir. 16 Nisan’da yeni bir tarih yazmaya, 16 Nisan’da bu ülkede, bu ülkenin ikinci kalkınmasını, ikinci sıçramasını gerçekleştirmeye, 25 bin dolarlara, 500 milyar dolar ihracatlara, yüzde 5 enflasyonun altına, yüzde 4 işsizliğin altına ve bu ülkenin ürettikleriyle özgüvenini yükseltmeye hazır mısınız? 16 Nisan’da Akçaabat’ta bize güç verin, Trabzon’dan bize kuvvet verin. Birilerinin Türkiye’nin güvenliği ile ilgili atılan bu adımlara Trabzon’dan nasıl cevap verildiğini, Trabzon halkının buna nasıl sahip çıktığını bir şekilde görmelerini istiyoruz. ‘Doğru yolda gidiyorsun Tayyip Erdoğan, doğru yolda gidiyorsun Binali Yıldırım’ diye bir anlayışı ortay koyan bir süreci ifade etmesini istiyoruz. Onun için 16 Nisan’da yeni bir tarih yazmaya ve sandıkları patlatmaya hazır mısınız?”
Katılımcılardan, “evet” yanıtını alan Soylu, “Bu güzeldi, Allah sizden razı olsun.” dedi.
Soylu, “Tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet, kararımız evet. Allah yardımcımız olsun. Allahım bizleri sizlere mahcup etmesin.” diyerek konuşmasını tamamladı.
Toplantıya, AK Parti MKYK Üyesi ve Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu, AK Parti Trabzon Milletvekilleri Muhammet Balta, Adnan Günnar ve Salih Cora ile Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, AK Parti Trabzon İl Başkanı Haydar Revi ve diğer ilgililer katıldı.