İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye topraklarının dünyanın en pahalı arazisi olduğunu belirterek, “Bizi bu pahalı arazinin sahibi yapmak istemiyorlar. Onun için darbeler, ekonomik krizler, gazete manşetleri ve ayar verme çabalarıyla yıllardan beri karşı karşıyayız.” dedi.
Soylu, Muğla’nın Bodrum ilçesinde bir restoranda muhtarlar, sivil toplum kuruluşları üyeleri ve vatandaşlarla bir araya geldi. Ay yıldızlı bayrağın dalgalandığı her yerde milletin birliği, beraberliği, zenginliği ve özgürleşmesi için çalıştıklarını belirten Soylu, aziz milletten güç almak ve yaptıkları işi daha etkin, verimli ve daha demokratik hale getirmek için için çalıştıklarını ifade etti.
Devletle millet arasında köprü olan siyaseti tabana yayabilmek için çalıştıklarına değinen Soylu, “Buna ihtiyacımız var. Çünkü siyaseti dizayn etmek isteyenler, devletle milletin mekanizmasını dizayn edenler, siyaset kurumuyla milletin arasını açmaya ve aralarına bariyer koymaya, yönetim tarafını ulaşılamaz hale getirmeyi ilke edinmiş bir anlayışı taşımaktadırlar.” dedi.
Bu anlayışı taşıyanların, kurumlar oluşturup, kurullar tayin ettiklerini anlatan Soylu, şöyle devam etti:
“Yetkinin kurumlar eliyle kullanılmasını karara bağlamışlardır. Bize yıllarca ‘özgürlükçü anayasa’ diye yutturulan ve bu konuda milletimize anayasa diye yutturulanın, 27 Mayıs tarihini tatil ilan eden bir anayasa olduğunu ifade etmek isterim. 1961 Anayasası’nı açıp incelediğimizde sonra o anayasayı bile fazla özgürlükçü bulan 1980 Anayasası’nı incelediğimizde Türkiye’ye nasıl bir elbise giydirilmek istendiğini net bir şekilde anlayabiliyoruz. Bunlarda dayatılan siyasi düşüncenin ana felsefesi şudur: Vatandaş vergisini verir, askerliğini yapar, 4 yılda, 5 yılda bir sandığa gider, herhangi bir partiye oyunu verir, sonrasında etliye sütlüye karışmaz. Seçtiği partinin hangisi olduğu önemli değildir. Çünkü nasılsa onu da biz kurumlar eliyle hizaya getiririz.”
Vesayet odaklarının daha önce millet üzerinde baskı oluşturduğuna dikkati çeken Soylu, “Biz istediğimizi yaparız. Anayasa Mahkemesi var, kırmızı çizgiler var, Meclis pazarlıkları var, olmadı darbe var.” yaklaşımının hakim olduğunu dile getirdi. Soylu, “Eski yapısıyla söylüyorum, Milli Güvenlik Kurulu var. Vesayet odakları var, kurumlar var. Gazetelerin, medyanın siyasete, millete oya, reye, sandığa, millete ve demokrasiye manşetler üzerinden ayarı var… Rahmetli Menderes’in idam fotoğraflarının ana sayfadan verildiği mesajlar var. Yani demek istiyorlar ki ‘Eğer bizim çizdiğimiz felsefeden çıkarsanız sonunuz böyle olur. Bizim söylediklerimizi, tutmaz, bizim söylediklerimizi ortaya koymaz, ille de millet diye tutturursanız sonunuz böyle olur.’ Mesaj açık ve nettir: ‘İktidar olmana izin veririz ama asla muktedir olmana izin vermeyiz.’ Bu anlayışın etrafında dizayn edilmiş bir siyasi hayat var.”
“Türkiye’nin eski günlere dönmesini istiyorlar”
Türkiye’nin önünde önemli bir süreç bulunduğunu ve 21. yüzyılın Türkiye için yepyeni bir fırsat penceresi açtığını vurgulayan Soylu, ülkenin ya bu fırsat penceresini değerlendireceğini ya da sürekli arkasına bakacağını söyledi.
Türkiye’nin eski günlere tekrar dönmesini isteyenler olduğunu ancak buna izin vermeyeceklerini anlatan Soylu, şöyle devam etti:
“Acaba bir gün Başbakanımızı idam edecek, Cumhurbaşkanımızı hapislere atacak yeni bir 27 Mayıs ile karşılaşacak mıyız diye sürekli arkamıza bakacağız? Acaba 1971 muhtırası bu ülkede tekrar herhangi bir sebeple verilecek mi diye tekrar arkamıza bakacağız? Önümüzdeki işlerle meşgul olduğumuzu zannederken aslında arkamızdan hangi tehlikenin, hangi tehdidin, hangi endişenin geleceği anlayışıyla sürekli önümüze bakmak yerine, arkamızı kollamak için endişeyle hayatımızı devam ettirmeye çalışacağız? Bir gün acaba bir annenin iki evladını sağcı solcu diye birbirine pusu kurdurtacaklar mı, darbe olduktan sonra bu ülkenin gençlerinin bir kısmının yaşı büyütülerek idam olduktan sonra biz dönüp ‘Evet darbeyi olgunlaştırsınlar diye bekledik’ diyenlerin söyledikleri manzaralarla tekrar karşılacak mıyız? Acaba arkamıza tekrar dönüp bakmak zorunda kalacak mıyız? Bu ülkede 28 Şubat sonrasında insanların fikrine, inancına, yaşam biçimine, hayat felsefesine yönelik fişlemeler sürekli yapılacak. Meslek liseleri dahil olmak üzere bu ülkenin gençlerinin kendi inançlarını camilerde öğrenmelerinin önüne tekrar engel konulacak mı diye acaba yeniden bir 28 Şubat olacak, insanları yeniden Alevi ve Sünni diye ayıracaklar mı diye düşüneceğiz.”
“Önümüze bakacağız”
Bunların bir daha yaşanmaması için ülke insanının bir karar vermesini isteyen Soylu, “Bir karar vereceğiz. Ya önümüze bakacağız ya geleceğe bakacağız ya siyaseti kuvvetlendireceğiz ve güçlendireceğiz. Demokrasiyi kurulan tuzaklardan etkilenmeyecek, fitnelerden, kurulan oyun planlarından etkilenmeyecek güçlü ve kuvvetli bir hale getireceğiz ya da sürekli tereddütlü tedbirli bir hali gerçekleştireceğiz.” dedi.
Ülkede 367’yi ortaya koyanlar ve getirenlerin çok açık ve net bir mesaj daha verdiğini vurgulayan Soylu, “Rahmetli Menderes’ten, Polatkan’dan, Zorlu’dan sonra bir mesaj daha verdiler. Verdikleri mesaj şuydu: ‘Size bu ülkede bizim istediğimizin dışında bir cumhurbaşkanı seçtirmeyiz, kuralları biz koyarız’ diye. Onu o tarihte gerçekleştirdiler ve yine galip geldiler. Ama biz anayasanın böyle bir şekilde yorumlanacağını koydukları kuralları bir gün sanki şapkadan tavşan çıkar gibi önümüze koyacaklarını hiç bilemedik.” diye konuştu.
Soylu, şöyle devam etti:
“Biz turizmimizi geliştirmeye çalıştık. Ülkemizde fabrikalar olsun istedik. Ülkemizde okullarımız, üniversitelerimiz ilimle bilimle buluşsun istedik. Biz hep geleceğe doğru baktık ve bu ülkenin zenginliğini, hürriyetini, bu ülkenin gençlerinin dünyada diğer ülkenin gençleriyle rekabet edebilme kabiliyetinin çok daha iyi olabilmesinin şartlarını oluşturmaya çalıştık. Başka hiçbir şeye bakmadık. Ama bu sistemi kuranların önümüze hangi şartı, hangi sıkıntıyı koyacaklarını hiç biliyor değildik. Bu sistemi kuranlar bir gün bizi terörizmle anarşizmle terbiye ettiler. Bir gün ekonomiyle terbiye ettiler. Bir gün IMF’nin orta menşede bir daire başkanını neredeyse Türkiye’nin bütün bakanlarının, yöneticilerinin muhatabı haline getirdiler. Türkiye’de havalimanına girmesi, havalimanından çıkması olay oldu. IMF ile bizi mektup arkadaşı haline getirdiler. Bu büyük ülkenin ayakları üzerinde durmaması için ellerinden geleni yaptılar.”
“Biz o gençlerle demokrasiyi, ülkemizin birliğini, beraberliğini konuştuk”
15 Temmuz akşamı hiç kimsenin aklına televizyonlarda gördüğü manzaralarla karşılaşabileceğinin gelmediğini kaydeden Soylu, kendisinin de aklına hiç bunları yaşayabileceğinin gelmediğini dile getirdi.
O akşam Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında çalışırken Hakkari’den 200 gencin kendisini ziyarete geldiğini anlatan Soylu, şöyle konuştu:
“Biz o gençlerle demokrasiyi, ülkemizin birliğini, beraberliğini konuştuk. Heyecanlarımızı, ideallerimizi, hayallerimizi, ülkemizin standartlarının nasıl yükseleceğini, terörü nasıl yerle bir edeceğimizi konuştuk. Gelen telefon her birimizi farklı bir noktaya itti. 15 Temmuz’da bu ülkede bir grup hainin, kana susamış caninin bu ülkenin milletine, eli silahlı olmayan, sadece elinde ay yıldızlı bayrak olan milletine yaptıkları hainliği gördük. Ülkemizin birliği ve beraberliği için insanlarımızın nasıl mücadele ettiğini hep beraber gördük ve takip ettik. Türkiye’yi kimliksizleştirebilmek, ülkeyi geleneğinden, göreneğinden ayırabilmek için ellerinden gelen her şeyi ortaya koymak ve insanı yok sayan ortadan kaldıran bir unsuru Türkiye ile buluşturabilmek için ve Türkiye’yi başkalarına teslim etmek için bir maşa olarak kendilerini ortaya koyanların saat 21.00’de böyle bir alçakça, haince girişim içerisinde olabileceklerini hiç düşünmedik. Bizim ülkemiz bunların hiçbirisini hak etmiyor.”
“Menderes’e yaptıklarını Erdoğan’a da yapmak istediler”
Soylu, her şeyin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Bu ülkenin artık IMF boyunduruğu olmayacak. Biz size borçlarımızı ödedik. Ey IMF, ey Avrupa, ey dünya isterseniz size 5 milyar dolar da borç verelim.” dedikten sonra başladığına işaret etti.
21. asrın başında Türkiye’nin birinci sıçramasını iyi şekilde gerçekleştirdiğini hatırlatan Soylu, şunları ifade etti:
“Türkiye bayrağı iyi taşıyordu. 90’lı yıllardan sonra soğuk savaş dönemi bittikten sonra yapması gereken ama terör, ekonomik kriz ve 28 Şubat ile siyasetin ayağının bağlanmış olması nedeniyle yapamadıklarını iyi bir şekilde yönetmeye başlamıştı. Bir taraftan hayallerimize kavuşuyorduk. Ecdadımıza 250 yıl önce Don-Volga arasında yaptırmadıklarını, Süveyş Kanalı’nı yaptırmadıklarını biz Allah’a şükürler olsun Marmaray ile üçüncü havalimanıyla Avrasya ile enerji santralleriyle ve şehir hastaneleriyle yapmak için adım attığımız günlerde, faizin 4’e düştüğü bugünlerde, uluslararası doğrudan yatırımın 20 milyar dolar olduğu günlerde ertesi gün Gezi olayları olabileceğini ve ertesi gün yine bu milleti birbirine düşürerek, bu milletin enerjisini toprağa vereceğini kimse hesap etmiyordu.”
Adnan Menderes’e yapılanları Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da 15-25 Aralık’ta yapmak istediklerini belirten Soylu, ancak o günleri yaşamış olan milletin bir karar verdiğini söyledi. O gün, “Keşke idam ettirmeseydik, keşke bedenimizi siper etseydik, sokaklara çıksaydık.” diyenlerin torunlarının, Erdoğan’a haince 15 Temmuz müdahalesi olunca yaşanan o büyük acının ülkede bir daha yaşanmaması için ülkesine sahip çıktığını kaydetti.
“Bizi bu pahalı arazinin sahibi yapmak istemiyorlar”
Büyümek isteyen Avrupa’nın sürekli enerjiye ihtiyaç duyduğuna ve enerjiyi Hazar ve Ortadoğu çanaklarından alabildiğine dikkati çeken Soylu, “Bu iki çanaktan gelen enerjinin Türkiye’den başka güvenli olarak geçebileceği başka bir nokta yoktur. Bizim cennet vatanımız bugün dünyanın en pahalı arazisidir. Bizi bu pahalı arazinin sahibi yapmak istemiyorlar. Onun için darbeler, ekonomik krizler, gazete manşetleri ve ayar verme çabalarıyla yıllardan beri karşı karşıyayız. Ama Allah’a şükürler olsun bunların hepsini aşıyoruz. Karlofça’dan beri 300 yıldır her ayağa kalktığımızda yükselişe geçmek istediğimizde müsaade etmediler. Ancak milletin demokrasiyle oyla milli iradesiyle vermiş olduğu destekle bir yükselişi birlikte yaşıyoruz.” dedi.
Karşılaşılan sorunların mevcut sistemin açıklarından kaynaklandığını vurgulayan Soylu, “Bu sistem yeniden bizi bu hastalıklarla karşı karşıya getirebilme, yeniden birilerinin iştahını kabartma ve Türkiye’yi hedefinden saptıracak kabiliyetlere sahip. Bunun devam etmesini isteyenler ya dünü yaşamadılar ya da yarının ne olacağından hiçbir şekilde endişe etmiyorlar.” diye konuştu.
“Hadi gel özerklik ilan et de göreyim”
HDP’nin 7 Haziran seçimlerinin ardından ortaya koyduğu tavrı hatırlatan Soylu, “Özerklik ilan edeceklerdi. Öyle mi? Bizim Çanakkale’de bir olmuş, kardeş olmuş, birbiriyle evlenmiş, aile kurmuş insanını ayırmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardı. Kendilerine verilen oyu yanlış anladılar. Zannetiler ki ‘Top bizim ayağımızda istediğimizi yaparız.’ Ancak kıymetli Cumhurbaşkanımızın ‘Artık yerinde durmak yok, bugünden sonra taarruz günüdür.’ dediğinden sonra hadi gel özerklik ilan et de göreyim. Niye sesin çıkmıyor? Demokrasiyi istismar etmek ve Truva atı olarak görüp istedikleri hedeflere ulaşmak isteyenlerin şımarıklıkları nerede?” değerlendirmesinde bulundu.
Mevcut sistemle güçlü liderlerin zamanında milletir faydalı işler yapılabileceğini dile getiren Soylu, anayasa değişikliğiyle öngörülen sistemin ise ülkeyi daha ileri götüreceğini söyledi. Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rahmetli Özal, ‘Biz bunu istiyoruz’ dedi. Elbette ki bir sebebi vardır. Rahmetli Demirel, ‘Ancak Türkiye’nin kurtuluşu bundadır’ dedi. Elbette bir sebebi vardır. Rahmetli Erbakan ‘Evet Türkiye’nin bunda kurtuluşu vardır’ dedi. Elbet bir sebebi vardır. Rahmetli Türkeş ‘Elbet Türkiye’nin kurtuluşu bundadır’. Çünkü karşı karşıya kaldığı, çözemedikleri temel sıkıntıyı görüyorlardı. Başka türlü bunu aşabilmek mümkün değildi. İyi saatte olsunlar, geliyorlar ve Türkiye’nin huzurunu ve Türkiye’nin geleceğini allak bullak ediyorlar. Buna hepimiz şahidiz. Oysa bizim hedeflerimiz var. Bizim büyük hedeflerimiz var. Ancak bu hedeflere ikinci sıçramayla adımla hamleyle beraber ulaşırız. Etrafımızdaki coğrafyaya bakın. Bir taraftan Irak’a, Suriye’ye, Tunus’a, Yemen’e, Libya’ya… Bir etrafınızdaki coğrafyaya Mısır’a, bir Avrupa’ya bakın. Avrupa ne ortak para birliğini oluşturabildi ne ortak anayasasını oluşturabildi. Avrupa kendi yörüngesini, kendi heyecanını, kendi hedeflerini kaybetti. ABD kendine yeni bir yol yeni bir yöntem bulmaya çalışıyor. Tam fırsatı. 2 bin 500, 3 bin dolardan 11 bin dolar kişi başı milli gelire gelmiş bir Türkiye, ayakları üzerinde duran bir Türkiye, altyapısını büyük ölçekte tamamlamış bir Türkiye şimdi geleceğe ait hedeflerini belirlemiş bir Türkiye, 2023’ü, 2053’ü, 2071’i kendi hedefine koymuş bir Türkiye… 6 ay önünü göremeyen değil, 2023’de, 2053’de, 2071’de ne yapacağını bilen bir Türkiye’yi bugün yakalayabilme fırsatı milletimizin ve ülkemizin önündedir. Tam zamanıdır.”
“400 yıl Suriye ile aynı bayrak altında yaşadık”
Türkiye’nin güçlü olmak zorunda olduğunu vurgulayan Soylu, “Çünkü dünyaya söyleyecek sözümüzün karşılık bulması lazım. 400 yıl Suriye ile aynı çatı, bayrak altında, aynı sancak altında yaşadık. Erdoğan ne yapsaydı? Güçsüz ve kuvvetsiz olsaydı ne yapabilirdi? Ama güçlü ve kuvvetli olduğumuz için, aynı kıbleye dönüp namaz kıldığımız, aynı sancağın altında beraber yaşadığımız Suriyeli kardeşlerimizin başına bu iş gelip, sınıra geldiğinde ‘Ey Türkiye, ey 400 yıl aynı bayrak altında yaşadığımız Türkiye, kadınlarımıza tecavüz ediyorlar, çocuklarımızı öldürüyorlar, bizi kurtarın’ dediğinde Avrupa gibi, Almanya gibi, İngiltere, Belçika, Hollanda gibi para hesabı mı yapmalıydık, tarih hesabı mı, gelenek hesabı mı, insanlık hesabı mı yapmalıydık? Biz dünyaya verebileceğimiz en büyük mesajı verdik. En büyük mesajı vermeye çalışıyoruz. Biz geçmişimizden kopmuyoruz. Geleneğimize, kültürümüze sahip çıktık.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde seçmenlerin yüzde 50 artı birinin oyunu almak gerektiğini, bu toplumsal mutabakatın da siyasi gerginliği ortadan kaldıracağını belirten Soylu, “Ben AK Parti’de miydim,değildim. Ama beni davet etti. Allahımıza şükürler olsun sağda solda gitmedik, kaybolmadık Sayın Cumhurbaşkanımız bu çatının altında millet ve memlekete hizmet ettirdi. Ar-Ge Başkanı yaptı, partinin en önemli teşkilat başkanlığı görevini verdi sonra Çalışma Bakanı yaptı, sonra ülkenin güvenliğini İçişleri Bakanlığı görevini teslim etti. Neden? Herkesi kucaklayan bir anlayışa sahip olduğu için. Eğer bunu yaparsanız siyasetteki köşeleri eritirsiniz, gerilimleri azaltırsınız.” ifadelerini kullandı.
“Bu dertleri, sorunları Erdoğan ile aşarız”
Soylu, dünyada lider yokluğu olduğunu ifade ederek, “Avrupa’yı görüyorsunuz, etrafımızdaki coğrafyayı görüyorsunuz. Avrupa’da karar alma yeteneklerinin ne kadar kısıtlı olduğunu hep beraber görüyorsunuz. Biz bugün bir liderle karşı karşıyayız. Eğilmeyen, milletin menfaati üzerinden sadece tüm dünyayı ve Türkiye’yi gören. Biz bu dertleri aşarsak ancak Recep Tayyip Erdoğan’la aşarız, başkasıyla aşamayız.” diye konuştu.
Soylu, CHP’li çok dostu olduğunu, onların kendisine, “Biz Recep Tayyip Erdoğan’ın bu ülkenin aleyhine iş yapacağını düşünmüyoruz” dediklerini ifade eden Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ama ‘Ya ondan sonra ne olacak’ diyorlar. Ondan sonrası şu: Bu sistem ancak Tayyip Erdoğan ile kurulur, ancak da Tayyip Erdoğan ile yoluna girer. Biz önümüzdeki 13 yılı kaçırmamalıyız. Bizim bu yılları ıskalamamız lazım. Bize 4 yıldır patinaj yaptırıyorlar. Gezi olaylarıyla,17-25 Aralıkla, PKK ile FETÖ ile DEAŞ ile DHKP-C ile uğraştırıyorlar. Ama biz önümüze bakar, kararlarımızı hızlı, güçlü alırsak bilmenizi istiyorum ki Türkiye 25 bin dolara da 500 milyar dolar ihracata da bir taraftan yüzde 5’in altındaki enflasyona da yüzde 4’ün altındaki işsizliğe de Türkiye dünyanın ilk 10 büyük ülkesinden biri olma hedeflerine de ulaşacaktır. Bu sistemin teminatıdır, bu milletimizin teminatıdır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın hizmetin nasıl yapılacağını bilen kişiler olduğuna dikkati çeken Soylu, Başbakan Yıldırım’ın milletle beraber olan bir Anadolu insanı olduğunu vurguladı.
“İçişleri Bakanıysam bana haram olsun”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatlarının açık olduğunu ifade eden Soylu, “Hükümetimizin kararlılığı açıktır. Hiçbir şekilde bir endişeniz olmasın, ‘Acaba ne olacak?’ diye kafanızdan bir soru işareti geçmesin. Her zaman söyledim, her zaman da söylemeye devam edeceğim. Biz bu PKK’nın adını bu ülkeden silip yok edeceğiz. Bunu herkes bilsin, bizim kardeşlerimizle aramıza giremeyecekler. Buna müsaade etmeyeceğiz, bunda çok önemli adımlar attığımızı, işin sadece terörle mücadele boyutunda değil aynı zamanda ekonomik boyutları açısından, sosyal boyutları açısından çok önemli süreçler olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.” dedi.
Soylu, 13 yaşında bir kızı olduğunu belirterek, “14 yaşında bir kız çocuğunu zorla anasının kucağından, anasının sevgisine ihtiyacı varken dağa götürüp o yaşta onu taciz ediyorlarsa ve ben bugün bu ülkenin İçişleri Bakanıysam bana haram olsun. Onun için bunlara biz hiçbir hak vermemeliyiz. Teröre karşı bir acıma durumu içerisinde olmamalıyız.” diye konuştu.
Esas patronun millet olması gerektiğine dikkati çeken Soylu, şöyle devam etti:
“İşte bu yeni sistem milletin patron olduğu sistemdir. Parlamentoda yeni sistemde bu eski sistemden çok daha güçlü olacaktır. Bu kadar nettir. Neden? O bir çerçeve çizecek yürütmeye diyecek ki ‘Kardeşim bak senin çerçeven bu. Bu şartlar içerisinde benim işim yasama, benim işim milletle senin aranda milletin talebi üzerine kanun yapmak. Başka bir şey değil. Yasama benim işim ve ben geleceğim, kanunu yapacağım, milletin sesi olacağım, milletin dili olacağım, sen de yürüteceksin. Yürüttün yürüttün, yürütmenin sorumluluğu millete karşı 4 yıldır, 5 yıldır. Millet önüne gidersin, millet seni beğenip beğenmediğini, devam edip etmediğini sana kararını verir.”
Dünyada birçok ülkenin bu sistemin içerisinden yürüdüğünü vurgulayan Soylu, demokratik ülkelerin tamamında yargıyı parlamentolar ve ilgili başkanların belirlediğini dile getirdi.
“Bu ülkeyi kiminle büyüteceğiz biz”
Avrupa’nın yüzde 73’ünün 18-21 yaş arasındaki gençlerini parlamentoya soktuğuna değinen Soylu, bu şekilde gençliğin dinamizminden yararlanıldığını kaydetti.
Soylu, yıllarca parlamentoda başörtülü milletvekili olmadığını belirterek, “Bugün oldu da ne oldu? Allah rızası için. Kadınların bir kısmını başörtülü başörtüsüz diye ayır, memleketimizin bir kısmını mezhebine göre ayır, memleketimizin bir kısmını etnik kökenine göre ayır, milletimizin bir kısmını inancına göre ayır, bu ülkeyi kiminle büyüteceğiz biz? Bir kısmını yaşına göre, bir kısmını cinsiyetine göre ayır, biz bu ülkeyi kiminle büyüteceğiz, ben bunu öğrenmek istiyorum.” dedi.
Toplantıya, Muğla Valisi Amir Çiçek, AK Parti Muğla Milletvekilleri Nihat Öztürk ve Hasan Özyar, Bodrum Kaymakamı Bekir Yılmaz, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Bodrum Cumhuriyet Başsavcısı Barış Duman ve partililer katıldı.