İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Bizim hayal ettiğimiz 21. yüzyıl hiç de böyle değildi. Terörün bir politika aracı olarak kullanıldığı, çocukların cesetlerinin kıyıya vurduğu bir dünyayı asla hayal etmemiştik. İnsan hakları, ifade özgürlüğü gibi hakların, gerçekten evrensel olduğu, toplumlara ve olaylara göre esnetilmediği ve buna göre şekillendirilmediği bir dünya olmalıydı.” dedi.
Soylu, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından kentteki bir otelde düzenlenen “IPARD-I yatırımları Trabzon toplu açılış töreni” ve “IPARD-II programı tanıtım toplantısı”nda yaptığı konuşmada, IPARD’ın Avrupa Birliği tarafından aday ve potansiyel aday ülkelere destek olmak amacıyla oluşturulan, Türkçe’ye katılım öncesi yardım aracı olarak çevirebilecekleri bir kırsal kalkınma bileşeni olduğunu belirtti.
Önemli bir fon içeren bu bileşenle Avrupa Birliğinin ortak tarım politikası, kırsal kalkınma politikası ve ilgili politikaların uygulanması yönetimi için uyum hazırlıklarını ve bu kapsamda politika geliştirilmesini desteklemeyi amaçladığını dile getiren Soylu, “İşte bu süreci, bu kalkınma bileşenini, ilgili fonları yönetmek üzere 2007 yılında kurulmuş olan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumumuz da bu çerçevede önemli başarılara imza atmış ve bugüne kadar toplam 10 bin 629 projenin hayata geçmesine ve ülkemizle buluşmasına vesile olmuştur.” ifadesini kullandı.
Soylu, projelerle Türkiye çapında sağlanan istihdamın ise önemli bir rakam olduğunu vurgulayarak, “56 bin 918. Bugün açılışını gerçekleştireceğimiz Trabzon projeleri ise 116 adet ve oluşturduğu ve istihdam Trabzon için bin 122 kişidir. Ayrıca Trabzon İl Koordinatör Merkezimizin desteklemiş olduğu 40 adet kırsal turizm projesi ile Türkiye çapında 42 il koordinatörlüğü arasında birinci sırada yer almış olması bizim için ayrıca gurur vesilesidir. Tebrik ediyoruz.” diye konuştu.
Hadiseye istihdam açısından bakmayı tercih ettiğine de dikkati çeken Soylu, “Çünkü hepinizin bildiği gibi şehrimizin en önemli ekonomik meselelerinden birisi istihdam meselesidir. Benim bütün yaptırdığım araştırmalarda, bizim Trabzon’daki birinci mesele istihdam ve iş meselesidir.” dedi.
Soylu, Trabzon’un en büyük potansiyelinin de insan potansiyeli olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
“Eğer biz hareketli, genç, dinamik, pratik zekaya sahipsek, bu zenginliğimizi Trabzon adına doğru yönetebilirsek, sadece şehrimizin değil, ülkemizin kalkınmasına da ciddi katkılar sağlayabileceğimize ve fark yaratabileceğimize inanıyorum ve daha da önemlisi bu istihdamı özel sektör projeleri üzerinden sağlamak ve istihdamla ekonomik geliri beraber büyüyen bir hali yakalamak zorundayız.”
“Açık söyleyeyim Trabzon’da mevcut işsiz kadrosu kadar, yani mevcut iş talep eden kadar, devlet kadrosu almak veya iş arayan herkesi devlette ya da belediyede işe koymak bizim sorunumuzu çözmez.” ifadesini kullanan Soylu, “Maaşlarının verilebilmesi tek başına bir şey ifade etmez. Böyle bir hal Trabzon’u kalkındırmaz. Bizim için önemli olan iş arayan insanımızı, üretim tesislerimizle, özel sektör teşebbüsleriyle, yeni markalarımızla buluşturabilmektir. Yani sağladığımız işin, ekonomi ve üretime doğrudan yansıması esastır ve doğru olan da bunu sağlamaktır. Şehrimiz ancak bu şekilde kalkınabilir.” diye konuştu.
Soylu, o yüzden bu projelerdeki bir istihdamın, kendisinin gözünde kamudaki 5 istihdamdan çok daha önemli olduğunu vurgulayarak, “Çünkü bir müteşebbis hürriyetini, ruhunu geliştiriyorsunuz. İki eğer fikir ve hürriyet özgürlüğünüz de varsa, üç seyahat özgürlüğünüz de tam anlamıyla oluşmuşsa şunu ifade edebilirim ki bu kadar anlamlı, stratejik bir coğrafyada Türkiye’nin önünde kimsenin durabilmesi elbette mümkün değildir.” değerlendirmesinde bulundu.
Çok önemli işlere ve adımlara imza atıldığını anlatan Soylu, hükümetin uyguladığı son dönemdeki istihdam politikaları çerçevesinde Türkiye’deki tüm illerde büyük bir sinerji oluştuğunu kaydetti.
Soylu, Trabzon’da da 9 bin üzerinde istihdam gerçekleştiğini belirtti.
“Bizim hayal ettiğimiz 21. yüzyıl hiç de böyle değildi”
Bakan Soylu, “21. yüzyıla gelmiş dünya terörle, göçle maalesef son dönemde Avrupa’da hep beraber yaşadığımız ve gördüğümüz ırkçılıkla ötekileştirmelerle uğraşmamalıydı.” ifadesini kullanarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünya üretimle tarımsal üretimle küresel iklim değişiklikleriyle bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesiyle uğraşmalıydı ama maalesef böyle olmadı. Bizim hayal ettiğimiz 21. yüzyıl hiç de böyle değildi. Terörün bir politika aracı olarak kullanıldığı, çocukların cesetlerinin kıyıya vurduğu bir dünyayı asla hayal etmemiştik. İnsan hakları, ifade özgürlüğü gibi hakların, gerçekten evrensel olduğu, toplumlara ve olaylara göre esnetilmediği ve buna göre şekillendirilmediği bir dünya olmalıydı. Bir taraftan demokrasi alabildiğine yaşanırken, bunu yaşayan ülkelerin dünyanın başka yerlerinde cunta yönetimlerini desteklemediği, askeri darbelere zemin hazırlamadığı bir dünya olmalıydı ama maalesef burası böyle olmadı. Sahra altı ve Kuzey Afrika ülkeleri, Ortadoğu ülkeleri, küresel strateji merkezleri tarafından bir şekilde organize edilen demokrasi dışı müdahalelerden bir türlü başını kaldıramadı. En başta Türkiye çok partili siyasi hayata geçtiği günden beri bir vesayet stratejisiyle ve bu stratejilerin araçları olan askeri darbelerle kontrol altına alınmaya çalışıldı.”
Türkiye’nin geçmişte yaşadığı süreçler hakkında da bilgilendirmede bulunan Soylu, sürekli olarak gelişmelere ket vuran bir anlayışla karşı karşıya kalındığını ifade etti.
Soylu, bunların hepsinin aynı zihniyetin ürünü olduğunu dile getirerek, “Hepsi bir şekilde küresel planlayıcıların eliyle yürütülen işlerdi. Peki başarılı oldular mı? Kısmen. Bugün Türkiye belki 20 bin, 30 bin dolar kişi başı gelir seviyesinde olabilirdi. 11 bin dolardayız. Gezi olaylarında bu ülke 11 bin dolar seviyelerindeydi. Yüzde 4 bu ülkede faiz vardı. Bu ülke 100 milyar dolarlık büyük bir yatırımın penceresini açmıştı ve yine bu ülke en önemli mesele IMF’ye olan borcundan kendisini kurtarmıştı.” dedi.
Türkiye’de bundan herkesin etkilendiğini de anlatarak, “Çok net açık bir şekilde söylemek istiyorum ki bütün bunlar, Türkiye’nin geriye ket vurması, yani onu planlayanların elbetteki kısmen işine geldi ama başka bir şey yaptı Türkiye, bu 14 yılda 15 yılda bütün bunlarla mücadele azmi kazandı.” ifadesini kullandı.
Soylu, “Türkiye yükseldikçe ve insan kaynağını zenginleştirdikçe, 81 ilinde üniversitelerle, ticari hayatıyla, sivil toplum örgütleriyle, uluslararası alanlarda yapmış olduğu işlerle beraber Türkiye bunu zenginleştirdikçe, vatandaşlarımızın öz güveni ve geleceğe bakışı bambaşka bir tabloya yöneliyor.” ifadelerini kullandı.
Gezi, 17-25 Aralık ve 6-7 Ekim olayları karşısında milletin önemli bir mesaj verdiğine işaret eden Soylu, “15 Temmuz’da bu millet, kendisini başka bir noktaya itmeye çalışıp, 1961 ve 1982 anayasasından sonra ‘Evet elimize bir fırsat daha geldi’, o 15 Temmuz’daki hain bildirinin altında yazan ‘Biz yeniden bir anayasa yazarız’ tebliğinde bulunanlara karşı, ‘Hayır kardeşim, sen bu anayasayı yazamazsın ama bunu yazma kudretinde olacak kişi benim’ diyebilecek bir karşılık verdi.” şeklinde konuştu.
Darbelerin ülkeye büyük zararlar verdiğini vurgulayan Soylu, “Türkiye’de 1961 ve 1982 anayasasını yazan zihniyet, 15 Temmuz’da bu ülkeye bir üçüncü anayasayı vadetmiştir. 1948 İtalyan faşizmi, 1949 Alman Nazisi çöktü. Şu soruyu hep beraber kendimize bir soralım. Almanya’daki yeni anayasayı çöken faşizmin sahipleri mi yaptı?” dedi. Soylu, ancak Türkiye’de 1960’ta demokrasiyi çökertenlerin, kendi anayasalarını hazırladığını dile getirdi.
Türk milletinin büyüklüğüne işaret eden Soylu, 16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği halk oylamasına ilişkin şunları söyledi:
“15 Temmuz’u başarıya ulaştıramayan bu anlayış, bugün 16 Nisan üzerinden bir cepheleşme ortaya koymaya çalışmaktadır. Yeni darbe anayasasını yazdıramayan eski paydaşlar, hiç olmazsa eskisinin son kalıntılarını bir şekilde savunmak için bugün bir araya gelmişlerdir. İsviçre’de açılan pankart, Hollanda’da kıymetli bakanımızın karşılaştığı diplomasi dışı muamele, Avrupa ülkelerinden yıllardır PKK’ya yapılan para ve silah yardımı, referandumda ‘evet’ için programlara izin verilmezken PKK’nın ‘hayır’ toplantılarına her türlü destek olunması, 15 Temmuz’dan sonra Batı dünyasının sessizliği ve olayı küçültmeye çalışması, işte bu yaklaşımların tamamının bir şekilde okunması gerekir. Türkiye başka ülkelerin yaptığından farklı birşey öneriyor değildir. Güçlü bir Meclis önermektedir.”
“Hani bu sistem mükemmel ya, hükümet kurulamadı”
Hedeflerinin güçlü bir Türkiye olduğunu anlatan Bakan Soylu, şunları kaydetti:
“Bizim bugün yüzde 5’in altında bir enflasyonla karşı karşıya kalmamız gerekmektedir. Bizim bugün işsizliğimizin yüzde 5 ile 6’larda olması gerekmektedir. Bugün ihracatımızda hedef ettiğimiz ve ortaya koyduğumuz 500 milyar dolarları yakalayabilecek bir performans içinde olmamız gerekiyor. Uluslararası yatırımların Türkiye’de yılda 50-60 milyar dolar bantlarında olmasının sağlanması gerekiyor. Bunu hep birlikte gerçekleştirebilmek ve bu adımı atabilmek durumundayız. Şunu artık hiçbirimiz düşünmemeliyiz, ‘Seçim olacak ertesi gün benim yatırımım ne olacak?’, ‘Artık seçim olacak Türkiye’de bir kaos olacak mı?’, ‘Acaba seçimden sonra hükümet kurulacak mı kurulmayacak mı?’ Biz bunu 7 Haziran’da yaşadık. Hani bu sistem mükemmel bir sistem ya, hükümet kurulamadı. Bu hükümet cumhurbaşkanı seçemedi. Ne zaman? Ahmet Necdet Sezer’den Abdullah Gül’e geçerken, Ahmet Necdet Sezer fuzuli işgal ortaya koydu. Görev dönemi bitti ama devam etti. Bunu 3 ay devam ettiren 5 yıl da 10 yıl da devam ettirir.”
Türkiye’nin terör, siyasi istikrarsızlık ve ekonomiyle sıkıştırılmaya çalışıldığını belirten Soylu, “Bir taraftan da etrafındaki ülkelerle sıkıştıracaklar. Bunların hepsi yetmeyince de esas ağabeyler devreye girecekler. Esas ağabeyler dediğimiz de açık, Hollanda, Almanya. Şimdi bir de başımıza İsviçre çıktı. Bir liderin, bir devlet başkanının, bir hükümet başkanının yüzüne ve kafasına silah dayandığı fotoğrafı orada ortaya koyduracaklar. Bu çok yanlıştır. Yapmamız gereken topyekün bir şekilde kendimize ait değerlerimizle bütünleştirebileceğimiz bir anayasayı oluşturabilmektir. Bunu yaparsak biraz önce anlattığım meseleleri sağlayabilmek esas itibarıyla çok uzak değil. Biz güçlü bir ülkeyiz.” diye konuştu.