AK Parti MKYK üyesi ve Trabzon Milletvekili sayın Süleyman Soylu’nun Hadi Özışık’a verdiği röportaj:
Trabzon’da seçim çalışmalarını sürdüren Süleyman Soylu’nun Hadi Özışık’a yaptığı açıklamalar şöyle;
-Ne değişti?
Şöyle.. 7 Haziran’a bakarak bu seçim değerlendirilemez. Bu seçimde her bir oyun kendine ait değerlendirilmesi, yeni baştan yapılmaktadır. Muhakkak ki sıkı taraflar vardır, muhakkak ki tarafsızlar vardır ve kararsızlar vardır. Şimdi çok şey değişti. Son 4 ay bize eski Türkiye’nin nasıl bir şey olduğunu ve hangi dinamikler üzerinde yürüdüğünü bir kez daha gösterdi.
-İnsanlar gördü mü?
Tabi, eski Türkiye bileşenlerinin nereden oluştuğunu tekrar gördü, milletimiz gördü. 7 Haziran’dan sonra değişen bir şey daha var. AK Parti özellikle 7 Haziran süreci ve 7 Haziran’la ilgili iyi bir değerlendirme yaptı ve bu değerlendirmeden sonra 1 Kasım’a doğru bir hazırlık yaptı.
Türkiye’de 7 haziran öncesi ve sonrası bir önemli ayrım daha söz konusu. Türkiye’de AK Parti’yi 7 Haziran öncesinde de 7 Haziran sonrasında da demokrasi dışılığa davet ettiler. AK Parti bu daveti redetti, “çözüm süreci”’ne demokrasi için sahip çıktı. Yani eski Türkiye’de olduğu gibi meseleleri şiddetle değil, meseleleri demokratik irade ile milletle, kendi milletiyle olan bağını ve kendi milletine olan yürüyüşünü sandıklarla ve reyle çözdük. Türkiye 7 Haziran sonrası birşeyi daha gördü: AK Parti demokrasiye sahip çıkmak ve millet iradesinin doğru şekilde tecelli etmesini sağlamak için demokrasi dışı bütün unsurlara karşı ciddi bir mücaleye girdi.
KÜRTLER’E DEVLET KURMA UMUDU VERİLİYOR
-Bunda bir eksiklik yok mu? Şimdi şöyle bir algı oluşturulmuş ,özellikle Kürt seçmen üzerinde: “Masayı Tayyip Erdoğan devirdi durup dururken, savaş başladı.” Niye özellikle Kürtler üzerinde bu algı yapışıp kaldı ve kaldırılamıyor?
Bazen siyasal hadiselerde -ki dünya siyasetinde de olur-, çok haklı olsanız da meseleyi anlatma zaafiyetiniz oluşabilir. Çok haklı olsanız da bir zaafiyetle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu zaafiyet de olmayabilir, bazen karşı taraf öyle argümanlar ve öyle değerlendirmeler ortaya koyar ki buna mukabele etmekte zorlanırsınız. Biz karşı tarafların argümanlarına haklı olduğumuz halde mukabele edemedik, problem o! Yani bu söyledikleri, bir noktası. Bunun alt yapısını oluşturmuşlar.
Bir iletişim kanalları var. Kapalı bir yapı içerisindeler, istediklerine inandırabilme kabiliyetleri var. Korkutma var, istismar var! Yani korkutma ve dayatma var, etnik köken istismarı var ve devlet kuracağım diye bir umut var.
-Öyle bir umut veriliyor mu?
Veriliyor, PKK terör örgütü böyle bir umut veriyor. Yani el altından verdiği bütün umut bu! Ve bunun için uluslararası karşılıklarım var, diyor. Şimdi bütün bunları yaşamış Türkiye. Önemli olan buna mukavemet göstermek. Türkiye buna uygun mukavemet gösteriyor. Dünyada da bu olaylar, yani terör olayları var ama bu ülkeler buna mukavemet gösterip göstermeyenler diye ayrıldılar.
GEZİ DE BİR TACİZDİ, 17-25 ARALIK DA
Türkiye buna mukavemet gösterdi ve Türkiye sarsılmadı. Türkiye’ye bir şekilde taciz olarak değdi. Mesela Gezi de bir tacizdi, 17-25 Aralık da bir tacizdi, 6-7 ekim de bir tacizdi. Bu son olaylar da bir tacizdir ama Türkiye bu tacizleri taciz seviyesinde bıraktı. Türkiye bu tacizlere çok dik durarak cevap verdi. Buna da ‘bir daha böyle bir iş içinde olmayın’ diye kararlığını ortaya koyarak cevap verdi. Yani 7 haziran öncesi ve sonrasıyla bizim dışımızda gelişen olaylar konusunda AK Parti ve Türkiye çok iyi bir sınav vermiştir ve bu sınav öyle bir sonuç oluşturmuştur ki bugün bu sınav çerçevesinde özellikle Avrupa, Amerika ve etrafımızdaki ülkelerden, yaptığımız sınır dışı operasyonlara ilişkin tek bir tenkit söz konusu değildir.
BÜYÜKELÇİ BİLE TÜRKİYE’YE AYAR VERİRDİ
-Evet itiraz gelmedi yani..
Ama 90’lı yıllar öyle değildi. Bir büyük elçinin bile Türkiye’ye ayar vermeye çalıştığı yıllardır. Bu nereden sağlandı biliyor musunuz? Herkesin itiraz ettiği milli birlik ve kardeşlik sürecinden sağlandı. Çözüm sürecinden sağlandı. Türkiye çözüm sürecine, demokratik bir saikle demokratik ilerleme talebiyle, 2002’de başladığı bir güzergahdan dönmeme talebiyle sahip çıktı. Bütün dünya Türkiye’nin samimiyetini, aynen Kıbrıs’ta Annan planında olduğu gibi gördü ve Türkiye’nin terörle mücadelesi hem kendi içinde zaten bir haklılık kazandı, hem de dünyada ciddi bir haklılık kazandı.
AYDIN DOĞAN TERÖRÜN TÜREVİDİR
-Şöyle bir eleştiri de var. Bunlara mukabele etmek yerine bu algıyı yıkıp yakmak yerine AK Parti, bu sizin de isim olarak geçtiğiniz şekilde, sabahtan akşama kadar Aydın Doğan’la uğraşıyor. Terör örgütü ile uğraşacakları yerine Aydın Doğan ile uğraşıyor gibi bir eleştiri geliyor. Buna ne diyeceksiniz?
Aydın Doğan terörün bir türevidir.
-Ne demek o yani?
Aydın Doğan terörün bir türevidir. Aydın Doğan, terörü koordine edenlerden yana tutum sergiliyor. Türkiye’de terörü ılımanlaştırmaya çalışıyorlar yani. Aydın Doğan ile uğraşmıyoruz ki biz, terörle de uğraşıyoruz, Türkiye’nin ilerlemesi ile de uğraşıyoruz. Biz Türkiye nin dış dünya ile ilgili meselelerinin tamamı ile uğraşıyoruz. Bir tek işimiz yok ki! Bizim bir çok işimiz var. Biz o bir çok işimizin arasında Türkiye’nin siklet merkezini değiştirmeye çalışanlara müsaade etmiyoruz, etmemeye çalışıyoruz.
Eski alışkanlıklarıyla Türkiye’yi yönetebilecekleri veya temsil ettikleri yerlerin yönettirmek istedikleri bir alana döndürmek istemiyoruz. Bu kadar basit. Onlar eski Türkiye’de medyaların sermayeleriyle…
AYDIN DOĞAN İŞİNİN NAMUSLUSU DEĞİL
-Diyalog yolu seçilemez mi ? Bir ambargo var Doğan Grubu’nun kanallarına çıkılmayacak, işte reklamlar verilemeyecek vs. Diyalog yolu aranamaz mı?
Yani benim kendi kişisel kanaatim ben yıllardan beri Aydın Doğan’ın televizyonlarına gazetelerine çıkmadım. Bu benim şahsi kişisel tercihim ama partimizin böyle bir tercihi var yok, dönem dönem çıkanlar oluyor, dönem dönem çıkmayanlar oluyor.
-Şu anda yasaklanmış.
Bu konuda herhangi bir değerlendirme yapmam doğru olmaz ama şunu ifade etmek istiyorum, bu adam gazetecilik yapmıyor. Bu adam televizyonculuk da yapmıyor. Bunun siyaset elbisesini giyinip, siyasetin içerisine gelmesi gerekir. Aydın Doğan işinin namuslusu bir adam değil.
Bu algıyı oluşturmaya çalışıyor kaç yıllardan beri! CHP’yi fırlatabildiği yer belli, yani HDP falan da onun işi değil. HDP’de bir üvertürdür yani, HDP de PKK da üvertürdür, kullanılan birisidir.
Aydın Doğan bir merkez falan değil Aydın Doğan’la ilk kez bu işler olmuyor. 60 öncesinde Ulus gazetesi vardı, Akis dergisi vardı! Aynı hallerin içerisindeydiler, bugün yoklar ama.
ERDOĞAN’A OPERASYON YAPILIYOR
-Şimdi bu dil! Bu dilin korkuttuğuna yönelik bir takım anketler yayınlandı. Gezici’ye siz ne kadar güvenirsiniz ama bir anket yapılmış.
Doğan Medya Center de yapmışlardır. Hiç itibar etmem bozacı şıracı meselesi.
-Ertuğrul Özkök şöyle bir şey demiş “Cumhurbaşkanına hayran kaldım ama o beni korkutuyor” demiş. Dün bunu televizyonda söyledi, bu günde işte bu Gezici’nin anketini referans alarak, toplumun yüzde 25’nin Erdoğan’a hayran olduğu, yüzde 65’ninde Erdoğan’dan korktuğu yazılmış.
Bozacı şıracı.. Bakın Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin milli gücüdür. Milli güç kavramı devletler için bir terminolojik bir kavramdır ve Türkiye’nin milli gücüdür Erdoğan. Cumhurbaşkanımızı bu milli güçten uzaklaştırmak ve etkisizleştirmek için operasyonlar yapılıyor. Siz de takip ettiniz, bu konuda operasyonlar sürüyor. Gezi budur, 17 – 25 Aralık budur, 6 – 7 Ekim budur, onun dışında kendi medyalarında oluşturdukları tablo budur. Hep budur yani!
HESAP BU
-Bir şey daha söyleyeceğim, Erdoğan dediniz de… Bu Kürt önderleri ile görüşüldü, yani önde gelen isimlerle görüştü Erdoğan. Bu da eleştirildi. Tayyip beyin burdaki amacı, AK Parti’ye oy istemek mi yoksa bölgedeki bu gerginliği ortadan kaldırmak mı?
Sayın Cumhurbaşkanımız 78 milyonun cumhurbaşkanıdır ve herkesin ortaya koyacağı düşünceyi dinleyip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası, milletimizin huzurunun sorumluluğunu en iyi noktaya getirmek onun temel görevidir. Cumhurbaşkanımızın temel görevidir. Şunu ifade etmek gerekir ki çok isabetli bir görüşme olmuştur… Güneydoğudan gelen muhtarlarla görüştü. Sivil toplum örgütleriyle de görüşüyor, iş camiası ile de görüşüyor. Bütün bunların hepsi olağandır ve normaldir. Yapılmak istenen şu; rutini durdurmak, normali anormale çevirmek bunu yönetmek ve Türkiye’yi bir mengene ile sıkıştırmak istiyorlar. Türkiye’yi AK Partisizleştirmeye, Ortadoğu’yu da Türkiyesizleştirmeye çalışıyorlar. Hesap bu!
KRİTİK BİR RAKAMLA TEK BAŞINA İKTİDAR OLACAĞIZ
-Peki anketi konuşmadık. Anketlerde ne görüyorsunuz, bu seçimde ne olur, tahminlerinizi söyleyin. Trabzon ne olur, Türkiye ne olur?
Yani biz burada Trabzon’da milletvekili sayımızı artırmaya çalışıyoruz. Milletimizin teveccühünü, hemşerilerimizin bizim milletvekili sayısını artırma ihtiyacı duyduğumuz kadar, bize oy vereceğine inanıyoruz. Böyle bir iddiamız var. Çok çalışıyoruz.
Türkiye’de ise yine milletimizin AK Parti’nin tek başına iktidarına inancı olduğunu düşünüyoruz. Bu dört ayda bu inancın daha fazla pekiştiğine inanıyoruz ve kritik bir rakamla tek başına iktidarı alabileceğimizi düşünüyorum.
-Keşke 7 Haziran öncesi emekileri göz önüne alsaydık, asgari ücretlileri de gündeme getirseydik, diye düşündünüz mü?
Siyasetin keşkesi olmaz.
-Peki eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben bu seçimlerde milletin ortaya koyacağı iradenin tecelli edeceğini, iradenin doğru bir yerde olacağını, 7 Haziran’da da doğru olduğunu ve milletin değerlendirmelerinin bu bizim konuştuklarımızın yazdıklarımın çizdiklerimizin okuduklarımızın hepsinin bir özeti olup ortaya çıkacağını düşünüyorum. Millete teslim olmak lazım, 1 Kasım millete teslimiyet günüdür.
ANKETLER TEZGAH
-Bu arada HDP’nin oylarında bir düşüş var ve MHP’nin. Bir anket şirketi bugün CHP’yi yüzde 30 gösterdi.
O anketler tezgahtır. Orada yapmak istedikleri CHP oylarının yine HDP ye kanalize edebilmektir. Onların hepsi tezgahtır, şöyle yapıyorlar genelde iki üç sefer doğruya yaklaşan araştırmalar yapıyorlar. Araştırmanın doğruya yaklaşmaması kötü niyetle olur. Bir araştırma eğer doğruya yaklaşmıyorsa bu kurgu bir araştırmadır. Çok az yanılma ve hata payı vardır, çok kritik teknik yanlışlıklar yoksa. Ancak bu araştırma tamamen bir siyaset mühendisliğidir. Burada o siyaset mühendisliğini yapabilecek kabiliyette olduklarını herkes biliyor.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ TERÖR OLAYLARININ EYLECİSİDİR
-Demirtaşı konuşmadık.
Demirtaş, üzerinde konuşmaya değmeyecek kadar sahici olmayan biri, sahici değil.
-Sahici değil diyorsunuz ama sahici görüldüğü için yüzde 13, büyük bir rakam.
O gün oluşturulan iklimin sonucudur.
-Demirtaş için 1 Kasım ile 7 Haziran arsında bir değişim olur mu? Yani 7 Haziran’da yapılanlar, saz çalmalar, o günden bu yana seçimden sonra doğrusu bir de terör olaylarının artması?
Yani Demirtaş terör olaylarının sözcüsüdür ve aynı zamanda eylemcisidir. Yani terör sadece eline silah almakla yapılmıyor ki. Terörün bir de iklimini oluşturmak var, ona sahip çıkmak var. Ona sahip çıkan ve o iklimi oluşturan, o havayı teneffüs ettirmeye çalışan ve Türkiye’yi kendi içerisinde zayıflatmaya çalışan, bölmeye çalışan, bu konuda da doğrunun dışında söylem yapabilme kabiliyetine sahip, yani yalan da demiyorum, yani doğrunun dışında, yalan demek istiyorum da doğrunun dışında yalan söyleme kabiliyetine sahip bir kişi. Yani bunu iyi bulmuşlar, bir insanın yüz hatlarının yalan söylerken ne hale gelebileceğini, nasıl olabileceğini iyi bulmuşlar. Hepsi o kadar yani çok fazla üzerinde konuşmaya değer bir durum yok. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu…
BEN BUNA KAHROLUYORUM
-Eskiden şehit haberi geldiğinde ortalık yerle bir olur kıyamet kopardı. Bu özellikle Milliyetci cephede böyleydi ama şimdi bir sürü şehit haberi geliyor, dün 5 tane bugün 3 tane. Benim görüşüm Tayyip Erdoğan düşmalığı, PKK seviciliğini arttırmış.
O açıdan bakılabilir ama benim baktığım açı farklı. Özellikle şunu söylemem gerekebilir. Bundan önce memlekete şehit haberleri geldiğinde, bu uzun sürecek olan ve bitmeyecekmiş bir şeymiş gibi görünüyordu. AK Parti’nin şöyle bir toplum tarafından kabulü var, algısı demeyeyim, kabulü var. AK Parti başladığı bir işi bitirir ve PKK işini bitireceği konusunda milletin AK Parti’li olsun ya da olmasın eminliği söz konusu ve bu konuda elindeki bütün imkanların kullanılmasının AK Parti tarafından gerçekleştirileceğini biliyor.
Buna ait millette bir de sabır var. Bugün bu şehit haberlerine yönelik yüreği dağlansa da sessiz kalması ve bu mücadeleyi desteklemesi, bu AK Parti’den beklenti ile doğru orantılıdır. Bu işi bitir. Ben bunu görüyorum. Evlatların toprağa girmesine içim acıyor. Ben buna üzülüyorum kahroluyorum ama bu işi bitir. Bunu böyle tercüme edip böyle okumak lazım.
-Nereye kadar sabır?
1 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye başka bir hatta geçer. Terörle mücadele, bu da milletin kararına bağlı. Bambaşka bir hatta geçer.
-Daha etkili?
Bambaşka bir hatta geçer.
-Yani AK Parti’nin tek başına iktidar olması halinde?
Zaten o hatta geçmesine engellemeye çalışanlar bugün CHP yi koalisyon ortağı olarak görmek isteyenlerdir. Terör örgütünün eş başkanının sırtını ben sıvazlamadım, sırtını sıvazlayan Kılıçdaroğlu. Ona teminat veriyor “sen demokrasinin bir parçasısının” diyerek, ona meşruluk sağlıyor. O da diyor ki “evet ben demokrasinin bir unsuruyum ama demokrasi benim için Truva Atı’dır, can almak için Truva Atı’dır, devlet kurmak için Truva Atı’dır. Türkiye’den intikamlarımızı almak için Truva Atı’dır”. Bu da malesef CHP eliye yaptırılıyor. Bu çok açık ve nettir. Türkiye’nin en üzücü kaldığı noktalardan bir tanesi budur.
Sistemi kuran parti sadece sistemi boğmuyor, sistemi kuran parti aynı zamanda yanlış kurduğu sistem üzerinden Türkiye’yi son hamle ile boğmaya çalışıyor. Çünkü PKK mücadelesi eğer hangi sebepten olursa olsun, akamete uğrarsa Türkiye bir daha başını kaldıramaz. Türkiye bunun maliyetini yıllar boyunca öder ve başını bir daha kaldıramaz.
-Peki bunun için en iyi çözüm yolu olarak da AK PARTİ-MHP Koalisyonunu elzem görenlerin yaygın görüşü var.
Sayın Bahçeli’nin hayır dilini döndürmeyeceği açıktır, bu olayı tanımlayanlar Bahçeli’ye rolünü vermişlerdir.