“EN ÖNEMLİ FAKTÖR ZİHNİYET DEĞİŞİMİ”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Kadına ve aileye yönelik şiddet, sadece bizim yaşadığımız, bizimle ilgili bir sorun değil. Öyleyse bu meseleye günlük iç politika malzemelerinin dışında, daha küresel, daha global bakmak ve ortak aklı meselenin her noktasında harekete geçirmek zorundayız.” dedi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 25 Kasım Kadına Yönelik  Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Hakimevi’nde düzenlenen programa katıldı.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda, kadına şiddet konulu kamu spotu katılımcılara izlettirildi.

Bakan Soylu, burada yaptığı konuşmada, kadına ve aileye yönelik şiddetin sadece Türkiye ile ilgili bir sorun olmadığını vurgulayarak, “Kadına ve aileye yönelik şiddet, sadece bizim yaşadığımız, bizimle ilgili bir sorun değil. Bu meseleye günlük iç politika malzemelerinin dışında, daha küresel, daha global bakmak ve ortak aklı meselenin her noktasında harekete geçirmek zorundayız.” değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa’da eğitim, gelir ve insan hakları ölçütlerinin yüksek olmasına rağmen kadına şiddet konusundaki görüntünün iyi olmadığına işaret eden Soylu, AB Temel Haklar Ajansı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa’da 15 yaşından sonra şiddete maruz kalan kadınların oranının yüzde 33 civarında olduğunu ve her 20 kadından birinin tecavüze uğradığını belirtti. Soylu, şöyle konuştu:

“Bize yönelttikleri eleştirinin aslında aynısı, aile içi şiddet vakalarının ancak yüzde 14’ünün, diğer vakaların da yüzde 13’ünün bildirildiği yine aynı araştırmanın içinde geçiyor. Genel olarak AB üyesi ülkelerde her üç kadından birinin şiddete maruz kaldığı ifade ediliyor. Bütün bunların yanı sıra kadına şiddetin sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde, her gelişmişlik seviyesinde bir şekilde kendini göstermesi, keza sadece bugün değil, eskiden beri yaşanan bir sorun olması. Elbette ki bizim bu meseleye bakışımızı ve kendimize ait sorgularımızı hafifletmiyor. ‘Avrupa’da da var, dünyanın her yerinde var, demek ki bizde sorun yok.’ diyemeyiz. Böyle bir mantık yanlıştır, kendimizi kandırmak olur. Yani bir Alman kadınının da şiddete maruz kalıyor olması, bu meselede kendimizi yeterli ve başarılı görmemizi gerektirmez.”

Kanun devrim niteliğinde

Kadına yönelik şiddetle mücadelede katedilen yolun ve elde edilen kazanımların önemli olduğunun altını çizen Soylu, “Türkiye’de geçen yılın ilk 11 ayı ile bu yılın ilk 11 ayı mukayese edildiğinde kadın cinayetlerinde yüzde 22 azalış görülüyor. Yıllık toplam rakam üzerinden ifade edersem, 2017’nin tamamında polis ve jandarma bölgesinde toplam 353 kadın cinayeti yaşandı, bu yıl ise 20 Kasım itibarıyla sayı 238’dir.” bilgisini verdi.  Soylu, bu rakamların bir gelişme olmakla birlikte daha yapılması gerekenlerin olduğunu anlattığını değerlendirerek,  “Çünkü buradaki ‘1’ rakamı bile bir kadının hayatını ifade etmektedir. Dolayısıyla hiçbir azalışı yeterli görmek herbirimiz açısından mümkün değildir.” şeklinde konuştu.

Bakan Soylu, kadına yönelik şiddetin azalmasında alınan tedbirlerin ve hassasiyetin büyük bir olduğunu vurgulayarak, 2012’de çıkartılan 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”un devrim niteliğinde olduğunu söyledi.

Şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişilerin, şiddet mağdurlarına yaklaşmadan önlem alınabilmesi amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında 2015, 2016 ve 2017 yıllarında üç protokol imzaladıklarını anımsatan Soylu, söz konusu protokollerle kadına yönelik şiddeti önleme ile ilgili teknik izleme sistemlerinin kurulması ve kullanılması yönünde ciddi adımlar atıldığını söyledi. Soylu, çalışmalar kapsamında altı ilde pilot olarak elektronik kelepçe uygulamasını başlattıklarını bildirdi.

“Meselenin eğitim ve farkındalık boyutu da çok önemli”

Kadına yönelik şiddeti önlemek için hayata geçirilen uygulamalardan Kadın Acil Destek İhbar Sistemi’nin (KADES) 35 binden fazla kişi tarafından indirildiğini anlatan Soylu, bu sistem üzerinden 6 bin 894 ihbar alındığını belirtti. Bakan Soylu, şöyle devam etti:

“Atılan bir diğer adım da koruyucu ve önleyici tedbirlerimizdeki artıştır. 6284 sayılı kanun kapsamındaki olaylarla ilgili iş ve işlemler polis merkezi amirliklerinde ivedilikle yerine getirilmektedir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise kolluk amirinin onayı ile koruyucu ve önleyici tedbir kararları alınmaktadır. 2017’nin ilk 11 aylık dönemine göre bu yıl, mağdura yönelik koruyucu tedbir sayısı yüzde 17, şüpheliye yönelik olarak alınan önleyici tedbir sayısı ise yüzde 3 oranında artırılmıştır. Tabii meselenin eğitim ve farkındalık boyutu da çok önemli. Özellikle bu alanda çalışan kolluk birimlerimizin eğitimine ciddi oranda ağırlık verdik. Geçen yıl, 6284 sayılı kanun kapsamındaki olaylarla ilgili olarak 5 bin 48 personelimize eğitim vermiştik, bu yıl eğitim verdiğimiz emniyet personeli sayımız ise 7 kat artışla 38 bin 442 olmuştur.

 

Ayrıca bu konuda farkındalığın artırılmasını sağlamak ve bu alanda yapılan mücadelede yeni stratejiler belirlemek amacıyla 2-4 Mart 2017 tarihlerinde Ankara ilinde ‘Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Konferansı’ düzenlenmiştir. Konferansa katılımcı olarak Adalet Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve medya temsilcilerinden çok sayıda katılım sağlanmıştır. Ayrıca kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla bir de risk değerlendirmesi sistemi geliştiriyoruz. Bu amaçla bir form geliştirdik. Olayların bu form aracılığıyla ayrıntılı bir kaydını tutuyoruz ve bir veri havuzunu da oluşturuyoruz. Ayrıca aile çalışma ve sosyal politikalar bakanlığımız ile 2017 eylül ayında imzalanan bir protokolle her iki bakanlık arasında bu konuda bir veri entegrasyonu sağladık. Bu sayede daha isabetli ve geniş kapsamlı risk analizleri yapma imkanına kavuşuyoruz.”

 

Soylu, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü çerçevesinde pek çok etkinlik düzenlenirken bazı grupların gün dolayısıyla kanuna aykırı eylemler yaparak konuyu suistimal etmeye çalıştıklarını anlattı.

 

PKK terör örgütü tarafından, annelerinin dizlerinin dibinde olması gereken 13-14 yaşlarındaki kız çocuklarının zorla alınıp dağa götürdüğüne dikkati çeken Soylu, TBMM’de bir tane HDP’li vekilin bunu dile getirmediğini söyledi.

“Kadını özgürleştireceğiz adı altında kadını bir tecavüz metası olarak kullananların yüzlerine bunları vurmak lazım.” diyen Soylu, terör örgütlerinin kadın unsuru üzerinden kendilerine alan açma çabası içerisinde olduğunu belirtti.

“Vicdanım bir kadına, çocuğa, insana şiddet gösterilmesini kabullenemiyor”

Süleyman Soylu, İçişleri Bakanlığı olarak görev tanımları ve kanunlar çerçevesinde üzerilerine düşen görevi yerine getirdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Kadına ve aileye şiddet konusunda toplum olarak sebeplere değil sonuca odaklanmak ve ‘hak etti- hak etmedi’ muhasebesi yapmaktan hepimizin uzaklaşmamız lazım. Cezayı mahkemeler verir, bireyler vermez. Bu noktaya dikkat çekebilmemiz lazım. Cinayete kurban giden kadınların önemli bir kısmı boşanma aşamasındaki veya maalesef boşanmış kadınlar. Yani boşandıktan sonra da kurtulamıyor. Ömür boyu pranga…. Kişiler kendilerini mahkeme yerine koyup ceza kesiyorlar, kimsenin böyle bir hakkı yoktur  ve sonra yaşanan bir cinayeti veya şiddet olayını kendi yaşam tarzları içinde izah etmeye çalışıyorlar. Farkındalık çalışmalarında, bilinçlendirme çalışmalarında bu noktaya da ağırlık vermenin faydalı olacağını düşünüyorum. Adamı görüyorsunuz, tıraş oluyor, yarım saat bir saat süsleniyor. Adam alçakça kadına şiddet uyguluyor. Senin kravatına tüküreyim. Benim vicdanım, bir kadına, bir çocuğa, bir insana şiddet gösterilmesini kabullenemiyor. Dünyanın neresinde ve kim olursa olsun. Bu konuda gayret gösteriyoruz ve buradaki insanları, burada olmayan ama bu konuda çalışan insanları yanımızda görmekten memnuniyet duyuyoruz.”