İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçen yıl göçmen kaçakçılarının 4 bin 500 organizatörünü yakaladıklarını belirterek, “Türkiye olarak biz ‘göçü yönetmek’ tercihini kullandık oysa Avrupa ‘göçü önlemek’ tercihini kullandı.” dedi. Soylu ayrıca, en büyük küresel hatanın, terör örgütleri arasında ayrım yapılması olduğunu ifade ederek, “Devletler, kendilerine bir terör örgütünü maalesef partner olarak seçebilmektedir. Bunu birtakım gerekçelerle açıklamaya, terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Oysa bir terör örgütü, sadece terör örgütüdür. Kötülükten başka bir şey üretmez” diye konuştu.

Bakan Soylu, Ukrayna Başbakanı Volodymyr Groysman, Litvanya Başbakanı Saulius Skvernelis, Moldova Başbakanı Pavel Filip ve eski Ukrayna Başbakanı ve Open Ukraine Vakfı Başkanı Arseniy Yatsenyuk ile Kiev Güvenlik Formu’nun Başbakanlar Oturumu’na katıldı.

Oturumda konuşan Soylu, 21. yüzyılı, uluslar arası entegrasyonun yüksek olduğu, terörle bilginin renk, dil, din, ekonomik çıkarlar, geçmiş birliktelikler üzerinden tanımlanmadığı, demokrasi ve hukukun birlikte yükseldiği, ortak yaşama havzasına sahip bir dünya olarak hayal ettiklerini ancak böyle olmadığını söyledi.

Afganistan’daki tarlalarda üretilen uyuşturucunun Avrupa’ya, bir Avrupa ülkesinde üretilen sentetik uyuşturucunun da Orta Doğu’ya pazarlanabildiğine dikkati çeken Soylu, “Londra, Hamburg ve Paris’in orta yerinde özel harekat timleri, polisleri güvenlik önlemlerini ağır silahlarla alması artık normal bir hal olarak ortaya konuluyorsa terör örgütleri bir İngiliz’i, bir Fransız’ı getirip Suriye’de DEAŞ üyesi olarak savaştırabiliyorsa insan tacirleri hem Akdeniz’den hem Ege’den hem de Karadeniz’den masum insanlara ölüm yolları çizebiliyorsa böyle bir tabloyu yalnızca her ülkenin kendi çabasıyla ve kendi sınır güvenliğini sağlayarak iyileştirmesini bekleyemeyiz. Bu gerçekçi değildir.” diye konuştu.

Soylu, bu sorunların, ortak bir akılla, ortak bir hareketle ve samimiyetle yok edilebileceğini vurgulayarak, Kiev Güvenlik Forumu’nun sorunlara bir çözüm getirmesi temennisinde bulundu.

Geleceğin hayaller üzerinden değil korkular ve sorunlar üzerinden tarif edildiğine dikkati çeken Soylu, “Nerede hata yapıyoruz? Sorunu nasıl büyüttük ki çözüm bu kadar uzaklaştı?” diye sordu.

Soylu, küresel hataların birbirini etkilediğini, terör, uyuşturucu, göç, Batı’da yükselen ırkçılık gibi sorunların birbirinden güç aldığını ifade etti.

Avrupa’da ırkçılığın neredeyse 1930’lara döndüğüne işaret eden Soylu, ötekileştirilen, dışlanan kesimlerin radikalleştiğini ve terör örgütlerine insan kaynağı oluşturduğunu vurguladı.

“Yabancı terörist savaşçı” denilen bir kavramla tanışıldığını belirten Soylu, “Bir Fransız vatandaşını, bir İngiliz veya Hollanda vatandaşını DEAŞ saflarında, PYD saflarında savaşırken yakalayabiliyoruz. Bizim ülkemizdeki geri gönderme merkezlerinde maalesef bunları hep beraber görüyoruz. Öte yandan Suriye ve Orta Doğu’daki çatışma, göçü besliyor. Göçle beraber terörün de Batı’ya geçişi kolaylaştırıyor. Düzensiz göç kendi adına bir dram ve aynı zamanda bir finansman kaynağı haline geliyor.” diye konuştu.

Soylu, uyuşturucu ticaretinin, küresel terör örgütlerinin ana sponsoru durumunda olduğuna dikkati çekerek, istihbarat örgütlerinin, terör örgütlerini, uyuşturucu ve insan tacirlerini kullanarak bir “vekalet savaşını” sürdürmeye ve bu sayede kendi ülkeleri adına avantajlı bir pozisyon elde etmeye çalıştıklarını söyledi.

“En büyük küresel hata, terör örgütleri arasında ayrım yapılması”

Türkiye’nin, küresel terörle mücadelede belki de dünyanın en tecrübeli ülkelerinin başında geldiğini anlatan Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bizim bu noktada gördüğümüz en büyük küresel hata, terör örgütleri arasında ayrım yapılmasıdır. Devletler, kendilerine bir terör örgütünü maalesef partner olarak seçebilmektedir. Bunu birtakım gerekçelerle açıklamaya, terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Oysa bir terör örgütü, sadece terör örgütüdür. Kötülükten başka bir şey üretmez. Basit bir örnek, DEAŞ terör örgütü, en kanlı eylemlerini başta Türkiye olmak üzere diğer Müslüman ülkelerde de gerçekleştirdi, camilerde katliam yaptı. Dolayısıyla bir terör örgütünün söylemlerine değil hep birlikte eylemlerine bakmalıyız. DEAŞ ile savaşıyor diye bir bahaneyle PYD ile ortak olmak ve destek vermek, legal devletlerin yapmaması gereken bir iştir. Üstelik bu iddia doğru da değildir.”

Soylu, Fırat Kalkanı Harekatı sırasında PYD’nin DEAŞ’a, Zeytin Dalı Harekatı’nda da DEAŞ’ın PYD-YPG’ye vurmadığına dikkati çekti.

Terör örgütlerinden birisiyle mücadele ederken diğerini ortak almanın gerçekçi bir yaklaşım olmadığını aktaran Soylu, Türkiye’nin elinde silah olan ve legal bir devletin askeri olmayan her grubu terörist olarak gördüğünü ve bunlarla topyekün mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.

“Nihai hedefimiz, sıfır terör seviyesi”

“Terör örgütlerine silah hibe etmek, dünya barışına katkı değildir. Türkiye, dünyanın legalleştirilmesinin peşindedir.” diyen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Birinci faz olarak ülkemizdeki 2015 seçimleri sonrası, ikinci faz olarak da özellikle dünyanın da yakından takip ettiği 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasındaki terör örgütü üzerinde arttırdığımız saha baskısı ve yaptığımız operasyonlarla finans kaynaklarını da kurutarak özellikle sınırlarımız içinde PKK’yı neredeyse eylem yapamaz hale getirdik. FETÖ temizliğine de örgütün sınırlarımız içindeki ana yapılanmalarını çökertmekle beraber, uyuyan hücre olarak tabir ettiğimiz birimlerine yönelik operasyonlarımız devam etmektedir. Çünkü FETÖ’nün kendine ait farklı ve girift bir yapılanma modeli söz konusudur. Terörle mücadeledeki nihai hedefimiz, sıfır terör seviyesidir. Diğer aşırı sol örgütler ve radikal örgütler noktasındaki mücadelemiz de bu paraleldedir.”

“Kırım meselesinde duruşumuz net ve açıktır”

Soylu, Türkiye’nin sınırlarında ciddi bir mücadelenin olduğuna vurgu yaparak, “Kırım meselesinde Ukrayna’daki bir vatandaş ne düşünüyorsa Türkiye’deki vatandaş aynı şeyi düşünüyordur.” dedi.

Bunun bir insanlık mücadelesi olduğunun altını çizen Soylu, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden bahsetmeyi bile fazlalık görürüz. Buradaki duruşumuz net ve açıktır.” diye konuştu.

Uyuşturucunun, terörün ana finansman kaynağı haline geldiğine dikkati çeken Soylu, PKK’nın uyuşturucudan elde ettiği gelirini 1,5 milyar dolar olduğunu bildirdi.

Terör operasyonlarında dağlarda buldukları uyuşturucu haplarının aynısını İstanbul’da okul önlerinde sokak satıcılarında yakaladıklarını anlatan Soylu, “Batı, bu meselede anlaşılmaz bir rahatlık içindedir. Özellikle sentetik uyuşturucu konusunda ana üretici konumundadır. Belçika ve Hollanda’da maalesef bu konuda yaklaşım problemi var. Kullanıcılar için özgürlükler çerçevesinde devlet kontrolünde bir kullanım alanı belirlenmeye çalışılmaktadır. Ama açıkça görülüyor ki Avrupa, bu alanı kontrol edemiyor ve yeni kullanıcı oluşmasını engelleyemiyor.” dedi.

“Avrupa Birliği bu konuda bizi hayal kırıklığına uğratmıştır”

İçişleri Bakanı Soylu, Afganistan’da doğal uyuşturucu arzının geçen yılın 2 katı olduğuna işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye olarak biz, doğumuzdan ve batımızdan uyuşturucu ticaretinin baskısı altındayız. Uluslar arası raporlara göre Türkiye, küresel eroin yakalamalarının yüzde 16’sını, Avrupa eroin yakalamalarının ise 2 katını gerçekleştiriyor. Ectasy yakalamalarında 2015 yılında 5,7 milyon adetle Türkiye, birinci olmuştur. Eğer Avrupa da bu yaklaşımını değiştirir ve uyuşturucu ile mücadelede bizim politikamıza uyum sağlarsa hem dünya gençliğini kurtarırız, hem de terörün gücünü önemli ölçüde zayıflatırız.”

Türkiye’nin ciddi bir göç baskısı altında olduğuna da değinen Soylu, “Ciddi göç yolları üzerinde bulunuyoruz ve insan tacirleri sürekli yeni yollar açmanın peşinde. 2017 ağustos ve eylül arasında Karadeniz yolunu da denediler. Sahil güvenlik ekiplerimiz bir ay içinde bin 111 düzensiz göçmen ve 15 göçmen kaçakçısı yakaladı. 2017’de sadece göçmen kaçakçılarının 4 bin 500 organizatörünü yakaladık. 80 milyon nüfuslu Türkiye bu mücadeleyi verirken 500 milyonluk Avrupa Birliği bu konuda bizi hayal kırıklığına uğratmıştır Türkiye olarak biz ‘göçü yönetmek’ tercihini kullandık oysa Avrupa ‘göçü önlemek’ tercihini kullandı.” dedi.

“Göçü bitirmek, terörü bitirmekle mümkündür” ifadelerini kullanan Soylu, Fırat Kalkanı Harekatı’nın başladığı günden bugüne Hatay, Kilis ve Gaziantep sınır kapılarından ülkesine geri dönen göçmen sayısının 162 bin 471 olduğunu bildirdi.

Afrin’i Afrinlilere, Azez’i Azezlilere, Mare’yi Marelilere bırakacaklarını belirten Soylu, “Sınırlarımızın dışındaki hiçbir yerin ne petrolüne ne başka zenginliğine ihtiyacımız yoktur. Bizim ülkemiz bize yetmektedir. Ancak oradaki istikrarsızlığın, Türkiye’ye ciddi maliyetleri söz konusudur. Terör, uyuşturucu, göç ve finansal maliyetler gibi ciddi maliyetleri vardır. Dolayısıyla bu bölgedeki güven ve istikrar, ülkemiz ve komşularımız için bir beka sorunudur. Sınırlarımızı, gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatmak, maalesef Türkiye için bir çözüm değildir.” dedi.

Demokrasiye içeriden öldürmelerine müsaade edilmemesini isteyen Soylu, “Yapmak istedikleri, demokrasiyi öldürmeye çalışmaktır. Bireyi korkularla, operasyonlarla devreden çıkarmaktır. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak paraya, silaha ve güçlü koltuklara ait değildir. Bu olumsuzlukları devreden çıkarmak, insan vicdanına bağlıdır. Vicdanımızı ve zamanı kaybetmeden bölgesel iş birlikleriyle atacağımız adımı hep birlikte daha iyi bir noktaya taşımalıyız.” ifadelerini kullandı.

“Geçen sene sadece 2 bin 500 terörist etkisiz hale getirdik”

Konuşmaların ardından soru cevap kısmında Bakan Soylu kendisine sorulan soru üzerine “Geçen sene sadece 2 bin 500 terörist etkisiz hale getirdik yurt içinde. Darbe, terör, Suriye meseleleriyle bugün hep birlikte ayaktayız. Neyle ayaktayız? Milletin verdiği reyle, oyla, sandıkla.” dedi.

Soylu, terörle mücadele ederken bir gözünün de turizm rakamlarında olduğunu belirterek, kendi güvenlik parametresinin, turist sayısının ve turizm rakamlarının artmasıyla doğru orantılı olduğunu ve bir yıl içerisinde demokrasiye paralel olarak turist sayısının yaklaşık 40 milyonun üzerine çıkmasını hedeflediğini kaydetti.