İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Emperyalizm PYD’yi de PKK’yı da kullanıyor ama emperyalizm bir tek bir şey yaptı, nerede yaptı? Bizim coğrafyamızda ilk kez bir terör örgütüyle bayrağını yan yana getirdi.” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Emperyalizm PYD’yi de PKK’yı da kullanıyor ama emperyalizm bir tek bir şey yaptı, nerede yaptı? Bizim coğrafyamızda ilk kez bir terör örgütünü devşirdi, ilk kez bir terör örgütüyle bayrağını yan yana getirdi.” dedi.
Soylu, TVNet’te “Net Bakış Özel” programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Soru üzerine emperyalizmin tüm terör örgütlerini acımasız bir şekilde kullandığını belirten Soylu, bu doğrultuda DEAŞ, El Kaide ve FETÖ gibi örgütlerin de kullanıldığını bildirdi.
Soylu, “Emperyalizm PYD’yi de PKK’yı da kullanıyor ama emperyalizm bir tek bir şey yaptı, nerede yaptı? Bizim coğrafyamızda ilk kez bir terör örgütünü devşirdi, ilk kez bir terör örgütüyle bayrağını yan yana getirdi.” diye konuştu.
Bütün dünyada ulus devletler kavramının söz konusu olduğunu anlatan Soylu, “Biz ‘DEAŞ’lı teröristleri ülkenize göndereceğiz’ dediğimiz andan itibaren ulus devlet kavramının bütün statüsünü alt üst eden çıkışlar yaşandı. ‘Biz onları kendi milletimizden arındırdık’ dediler. Bakın bir zaman dilimi içerisinde yaşıyoruz ve bu zaman dilimi içerisinde aslında çok uzun yıllardan beri kurulan bir sistemin nasıl teker teker yıkıldığına ve kendisini ortadan kaldırdığına şahit oluyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“İnançlılar ayakta kaldılar”
Özgür Suriye Ordusu’nun temelinde olan ülkelerden birinin de Amerika olduğunu ancak sonradan bundan vazgeçtiğini vurgulayan Soylu, “Biz onlara sahip çıktık. Peki koalisyon kime sahip çıktı? PYD’ye ve PKK’ya sahip çıktı.” ifadesini kullandı.
Barış Pınarı Harekatı’nın başladığı dönemde hastane ziyareti yaptığını ve burada Suriye Milli Ordusu’ndan yaralananları gördüğünü aktaran Soylu, “İlk kez bir şey fark ettim adamların cüsselerinin görünenden daha güçlü olduğunu o yatağın içinde gördüm ve kafalarını döndürüp ‘biz bu işi kazanacağız Allah’ın izniyle’ diyorlardı.” diye konuştu.
“Türkiye yalnız bırakılmasaydı, birileri Suriye denkleminde kendi çıkarları doğrultusunda tabela değişikliği yapıp örgütlere destek verip alenen silah yardımında bulunmasaydı şu an bölge ve biz ne durumda olurduk.” şeklindeki bir soru üzerine Bakan Soylu, şu cevabı verdi:
“Türkiye’nin tüm fay hatlarını harekete geçirirlerdi, güçleri buna yeterdi. Yani bizim burada etnik kökene yönelik, mezheplerimize, inancımıza yönelik fay hatlarımızın tamamını eski ortakları vasıtasıyla, vesayet unsurlarının, odaklarının ürünleri vasıtasıyla harekete geçirirlerdi, bizim ülkemiz için böyle olurdu.”
“Hiçbiri tesadüfi değil”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013 Mayıs ayında Türkiye’ni IMF’ye borcunu bitirdiğini söylediğini hatırlatan Soylu, şunları kaydetti:
“Hemen arkasından Gezi olayları başladı. Bakın bunların hiçbirisi tesadüfi değil, eğer o günlerden Türkiye güçlü bir şekilde çıkmamış olsaydı şunu ifade edeyim ki burada bizi tarumar ederlerdi. Bunu yapmak için de çaba sarf ettiler yani 27 Nisan e-bildirisi de bu çabanın kendine ait bir kıvılcımıdır, çok açık bir kıvılcımıdır, hiç bunu bir kenara bırakmamak lazım. İki, 15 Temmuz da 17-25 de 7 Şubat da 6-7 Ekim de bunun kendine ait ürünleridir. Hangi birisini yapabilselerdi yapabileceklerdi, hangi birisini ama muvaffak olamadılar.”
Tarihin önlerine bir sorumluluk daha koyduğunu ifade eden Soylu, “Bu coğrafyayı düzeltmek durumundayız. Eğer biz bu coğrafyayı düzeltmezsek, bu coğrafyanın problemleri üzerinden Türkiye’yi hep istikrarsızlığa sürükleyecekler.” dedi.
Kayyum atamalarıyla ilgili tartışmaların hatırlatılması üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti grubundaki konuşmasını dinlediğini ve “Siz bu insanları nasıl görevden alırsınız? Madem bunu aday yaptınız, o zaman aday yapmasaydınız.” dediğini aktaran Soylu, Kılıçdaroğlu’nun bu konuda toplumu yanılttığını vurguladı.
“Terör örgütünün fabrikası mı var?”
Barış Pınarı Harekatı’na da değinen, Rasulayn ve Telabyad’da Lafarge firmasının tünel betonlarını gördüklerini vurgulayan Soylu, “Bu terör örgütünün fabrikası mı var, holdingi mi var? Lafarge’nın betonunu nereden alıyor yani? Bunu hiç kimse birbirine soruyor mu? Bu para nereden geliyor ve bu para nasıl geliyor? Bu paranın ağ ve entegrasyonu nasıl oluyor? Bunu soran var mı?” değerlendirmesini yaptı.
Uluslararası alanda en temel meselelerden bir tanesinin terörizmin finansmanı olduğuna işaret eden Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa acaba PKK terörizminin nasıl bir finans içinde olduğunu düşünüyor mu? Düşünmüyor desek saflık ederiz çünkü Amerika’daki terörizmle ilgili belgede açık bir şekilde ‘PKK’nın terör finansmanını sağlayan Avrupa’dır’ diyor. Belgede var, eğer Ana Muhalefet Genel Başkanı o belgeyi okumamışsa okumasını salık veririm. Peki biz ne yapsaydık, yani Cizre’de Yüksekova’da Kızıltepe’de Nusaybin’de biraz daha bekleseydik de Lafarge’nın beton mikserleri gelip açtıkları çukurların, hendeklerin içerisini tünellere mi döndürselerdi, bunu mu bekleseydik yani? Niçin, mahkeme karar versin diye. Şimdi bunu tekrar Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’na çok nazik bir şekilde ifade etmek istiyorum, nezaketli bir şekilde ifade etmek istiyorum, kendisi bildiğini bildiğim halde ifade etmek istiyorum, bir siyasi partinin genel başkanının toplumu yanıltmasının, aldatmasının yanlış olabileceğini, doğru olmayacağını, ona yine ‘kusura bakmayın ben burayı atlamışım’ diyebilme hakkını vermek için bunu burada ifade ediyorum.”
Bazı belediyelerdeki görevlendirmeler
Siyasi partilerin adaylarını belirleme yöntemleri, aday olma hak ve kriterlerinin kanunda çok net bir şekilde ortaya konulduğuna değinen Soylu, “Yürüyen soruşturma ve kovuşturmalarda herhangi bir aday eksikliği söz konusu değildir. Yani isterseniz terör konusunda en üst düzeyde olun eğer soruşturmanız ve kovuşturmanız yürüyor ise burada sizin adaylığınızı engelleyebilecek herhangi bir durum yoktur. Onu kanun esas itibarıyla siyasi partilerin kendi ahlakına bırakmıştır.” dedi.
Siyasetin kendi adına bir ahlak düzeni olduğuna değinen Bakan Soylu, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Dört il belediyesi aldık, 11 de ilçe belediyesi görevlendirmeyle, şu anda belediye başkan vekilleriyle devam ediyor. Bunların içerisinde şu anda tutuklu olan var, bunların içinde şu anda cezası kesilmiş olanlar var, bu aldıklarımız içerisinde… Peki bunlar aday olurken natamam olan bu soruşturmaları, devam eden bu yargılamaları ilgili siyasi parti bilmiyor muydu? Bilmemesi mümkün mü? Biliyordu. Bu şahısların aday olmalarına 298, 2972 ve 2839 sayılı kanunlar müsaade ediyor. Seçim kurulları hep bu kanunlar çerçevesinde yürür ama burada net bir şey var yürüyen soruşturma ve kovuşturma… Ne yapsaydık yani?”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi (AYBYK) genel kurulunda kayyum belediyelerine ilişkin yaptığı konuşmayı eleştiren Soylu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda yaptığının tamamen saptırma ve yalan olduğunu söyledi.
“İstanbul Belediye Başkanının yaptığı da onun aynısıdır. İstanbul Belediye Başkanının yaptığı daha büyük bir cehalettir.” diyen Soylu, İmamoğlu’nun Strasburg’ta yaptığı konuşmada kayyum atamalarını “hak ihlali” olarak nitelendirmesine tepki gösterdi.
“Avrupa Konseyinin Bölgesel Yerel Yönetimler toplantısında diyor ki ‘bu hak ihlalidir.’ O arkadaş bu işlerden anlamaz.” ifadesini kullanan Soylu, şunları kaydetti:
“Hak ihlali tanımının ne olduğunu, uluslararası hukukta ne anlama geldiğini elbette bilmez. Metni yazanlar aslında ona da ayıp etmişler. Biz bir ülke olarak hak ihlali yapıyoruz. Niçin hak ihlali yapıyoruz? Bir teröristi tespit edip, daha fazla bu ülkeye zarar vermesin. O belediyeye zarar vermesin diye idari tedbir olarak açığa alıyoruz. Bu açığa alma hakkını Anayasa vermiş, kanun vermiş bunu sağlıyoruz.”
“Türkiye’yi dünyaya PKK’lılar ve FETÖ’cüler şikayet ediyor”
Bakan Soylu, “Kayyum belediyelerinin oluşmasının yanlış olduğunu hatta bu belediye başkanlarının tutuklanmasının yanlış olduğunu Avrupa kürsüsünden Türkiye’yi şikayet ederek ortaya koymaya çalışanlar acaba hak ihlali kavramının ne olduğunu ve hak ihlali kavramını bizim için kimlerin kullandığını, niçin kullandıklarını biliyorlar mı?” diye sordu.
Türkiye’yi dünyaya şikayet edenlerin PKK terör örgütü ve FETÖ terör örgütü olduğunun altını çizen Soylu, şöyle devam etti:
“Türkiye’yi yurt dışında PKK’lılar şikayet ediyordu, şimdi FETÖ’cüler de ediyor. Biz hepimiz bu ülkenin okullarında okuduk. Liseyi, üniversiteyi devlet okullarında okuduk. Okula girdik bize İstiklal Marşı, bu ülke ile ilgili bütün duygularımızı orada inşa ettiler, ailemizde inşa ettiler. Bu ülkede bize bir şey öğrettiler. Bu ülkeyi satmamak. Bedeli ne olursa olsun. Bazen kendi kendimize düşündüğümüzde ne kadar zorlanırsak zorlanalım, bu ülkeyi satmamak adına kendi kendimize yemin ettik çocukken, gençken…”
İmamoğlu’nun siyaset uğruna, koltuk uğruna ülkesini yurt dışında şikayet ettiğini vurgulayan Soylu, “Siz DEAŞ’la ortaklık yaptınız’, siz bizim Kürt kardeşlerimizi bizden ayırarak ‘siz Kürtlere şunu yapıyorsunuz, bunu yapıyorsunuz’ diyenlere, ‘siz işgalcisiniz’ diyenlere, ‘demografiyi değiştiriyorsunuz’ diyenlere, ‘bu yaptıklarınızı misliyle, bedeliyle ödettireceğiz’ diyenlere bu ülkenin bir evladı olarak şurada ay yıldızlı nüfus kağıdını taşıyan bir evladı olarak çıkıp şikayet edeceksiniz ve oradan siyaseten nemalanacaksınız. Belediye Başkanı olsan ne olur? Bundan sonra bu memlekette başka noktaya gelsen ne olur? Bunların hiçbir emniyeti yok.” şeklinde konuştu.
Soylu, Türkiye’yi yurt dışında şikayet etmeyi zayıflık ve cehalet olarak gördüğünü dile getirerek, “O bunları yaparken bu ülkenin evlatları şu anda Rasulayn’da, Telabyad’da, Metina’da, Zap’ta, Hakurk’ta, Afrin’de, Cerablus’ta, Mare’de özgürlük ve insanlık mücadelesi veriyor. Bu görevler olur olmaz ama bir şeyi önemserim her zaman. İnsanların gözlerine bakabilmeyi. Şehit ailelerimizin, gazilerimizin gözlerine nasıl bakacaklar?” diye sordu.
Diyarbakırlı anneler
Diyarbakır HDP il binası önünde terör örgütü PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklarını bekleyen anneler konusunda değerlendirme yapmaktan kaçınanlara tepki gösteren Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Diyarbakırlı anneler konusunda neredeyse fare gibi deliklere kaçıp bir değerlendirme yapmaktan uzak olanlar nasıl kendi sosyal demokrasilerini inşa edecekler? O zulmü görmeyenler, 14 yaşındaki çocukları dağa kaçırıp tecavüz edip bir daha anne babalarının yanlarına dönmemesini temin etmeye çalışanlara karşı seslerini çıkaramayanlar nasıl bu milletin hakkını savunacaklar.”
Soylu, ülkenin menfaati söz konusu olunca tüm partilerin ortak çalışmasının önemine değindi.
Amerika’nın ve Rusya’nın dün söyledikleriyle bugün söylediklerinin birbirini tutmadığına işaret eden Soylu, “Etrafımızdaki ülkeler de dün öyle söylüyor, bugün böyle yapıyorlar. Onun için bizim kendi içimizde uyumu sağlayabilecek yapıyı ortaya koymamız lazım. Biz sorumluluk makamındaki insanlarız. Sorumluluk makamındaki, mevkisindeki insanlar ana muhalefet partisi liderleri öyledir, yöneticileri öyledir.” ifadesini kullandı.
“90-95 bin kaçak göçmeni iade edeceğiz”
Bakan Süleyman Soylu, Türkiye’nin dünyaya örnek bir göç politikası ortaya koyduğunu vurguladı.
Yılbaşından bugüne kadar Türkiye’de 371 bin kaçak göçmen yakalandığını hatırlatan Soylu, “Almanya ayağa kalkıyor, haftada 35 tane Afgan gönderirse ‘biz çok büyük başarı elde ettik’ diyor. Bizim şu ana kadar gönderdiğimiz Afganlının sayısı 60 bine geldi. Yıl sonu itibarıyla 90-95 bin kaçak göçmeni ülkelerine iade edeceğiz.” diye konuştu.
Düzensiz göçmenlerin istihdam ihtiyaçlarından dolayı İstanbul’a göç ettiklerini dile getiren Soylu, yılbaşından itibaren İstanbul’dan 100 bine yakın Suriyeli’nin kayıtlı oldukları ya da yakınlarının yaşadığı kentlere gönderildiğine değindi.
Soylu, yine yılbaşından itibaren çeşitli uyruklardan 92 bin 500 kaçak göçmenin yakalanarak üçte birinin ülkelerine, diğerlerinin ise geri gönderme merkezlerine yönlendirildiğini bildirdi.
İstanbul’daki Arapça tabelaların yüzde 95’inin değiştirildiğini kaydeden Soylu, ayrıca düzensiz göçmenlere yönelik çalışmalarla birlikte çalışma izni için başvuruda bulunan yabancı sayısının aylık 2 bin 500’den 8 binlere ulaştığını söyledi.
Uyuşturucu ile mücadele
Uyuşturucuyla mücadele çalışmalarına değinen Soylu, şunları anlattı:
“Üniversitelerle yapmış olduğumuz anlaşmalar çerçevesinde, özellikle uyuşturucunun en çok kullanıldığı şehirlerde kanalizasyondan aldığımız verilerle hangi uyuşturucu ne ölçekte kullanılıyor diye bakıyoruz ve bunu her yıl 4 periyotta karşılaştırıyoruz. Türkiye’de bu ilk kez yapılıyor. Bunu Yeşilay yapıyor, bizler de analizine ve tedbirlerine hep birlikte katkıda bulunuyoruz. Nasıl terörle mücadelede ciddi bir konseptimiz söz konusuysa uyuşturucuyla mücadelede de hem sivil toplum örgütleriyle hem de devletin bütün birimleriyle tüm bakanlıklarla çok ciddi bir iş birliğimiz söz konusu.”
Soylu, Türkiye’nin, dünyanın en çok eroin yakalayan ülkelerinden biri olduğuna işaret ederek, Türk güvenlik güçlerinin, dün Hollanda’da gerçekleştirilen bir eroin operasyonunun ortağı olduğunu kaydetti.
Uyuşturucudan kaynaklı ölümlerin, dünyada yıllık ortalama milyonda 35 kişi, Avrupa’da 22,4; Türkiye’de ise 6,5-7 civarında olduğu anımsatan Soylu, Türkiye’de uyuşturucudan 60 binin üzerinden tutuklu bulunduğunu aktardı.
Araçlarda çakar lamba kullanımına yönelik kısıtlama
Konuşmasının son bölümünde araçlarda çakar lamba kullanımında yeni uygulamaya da değinen Soylu, düzenlemeye ilişkin şu bilgileri verdi:
“Yeni düzenleme şu, TBMM Başkanından başlamak üzere Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkan Vekiline kadar devlet protokolünün korunmasında zaruret olan ve kendileri için risk unsuru sayılabilecek kişilerin dışında, onların da sadece makam arabaları ve belirlenen koruma arabaları dışında, Türkiye’de kimse çakar kullanamayacak. Aynı zamanda bu 29’un (devlet protokolü) dışında bir de herhangi bir tehditten dolayı korunan kişiler var. O korunan kişiler de eskiden çakar takarlardı. Şimdi o kalktı. Bu insanları mağdur etmedik ama birtakım kısıtlar getirdik çünkü burada da istismarla karşı karşıya kaldık.
Örneğin, burada bu koruma kararlarına yönelik onlara birtakım araçlar verildi ve ‘bu araçların plakalarına geçiş önceliği verebilirsiniz’ denildi. Yeni gelen bir belediye başkanı, 53 araca bu geçiş önceliğini verdi. Bir belediye başkanının 53 aracı olur mu? Allahınızı severseniz yani koruması olan bir belediye başkanından bahsediyorum. Bu şehirde nizamı, intizamı kaybedersiniz.”
Bakan Soylu, polis alımlarında kısmi renk körlüğüne yönelik soru üzerine şu yanıtı verdi:
“Araştırmamız bitti. Sağlık Sosyal Daire Başkanımız, bu araştırmanın tüm sonuçlarını getirecek. Yaklaşık 6-7 üniversiteyle görüşüldü, dünya tarandı yani bu kısmi renk körlüğünden dolayı bir şey olur mu olmaz mı diye. Biz de iyi niyetle baktık. Son olarak bir değerlendireceğiz önümüzdeki hafta kamuoyuna açıklarız.”