Dünya tarihinde hem bir “büyük savaş” olan hem de bir kahramanlık destanı olan çok az savaş vardır. Bunların birçoğu bu milletin evlatlarına aittir. Ve bu kahramanlık destanı büyük savaşların belki de en efsanevi olanı, dünya tarihini en fazla etkileyeni, en çok ağlatanı, en çok gurur vereni, yıldönümünü kutladığımız Çanakkale Savaşı’dır.

Çanakkale Savaşı, bir nevi “tahmin edilmeyenler” savaşıdır.

Hiçkimsenin aklında yokken o zamanlar bahriye nazırı olan Winston Churchill’in güya dahiyane ve cesur düşüncesini İngiltere Parlamentosu’na kabul ettirmesiyle ortaya çıkmıştır.

Hiçkimse Türklerin galip geleceğini düşünmüyordu
Hiçkimse dünya donanmasının sulara gömüleceğini ummuyordu.
Hiçkimse bu savaşın sömürge halklarda bir bilinç uyanışı yaratacağını tahmin etmiyordu.
Hiçkimse bu savaştan sonra Türklerin birlik olacağını tahmin etmemişti.
Hiçkimse bu kadar kan döküleceğini düşünmemişti.

Çanakkale, başta İngilizler olmak üzere medeni dünya için askeri bir felâket; Osmanlı’nın asli unsuru olan Türkler için bir milli uyanış; başta Anzaklar olmak üzere dünyanın sömürülen halkları için kandan bir ışık olmuştur.

Bu savaşta Türk Subayı, Türk Askeri kendi kimliğini bulmuş ve deyim yerindeyse Kurtuluş Savaşı’nın fikri temelleri atılmıştır. Dünyadaki siyasi hareketler, bambaşka bir boyut kazanmış, olaylar ve zihniyetler değişmiştir. Makinenin, silahın herşey demek olmadığı; bir milletin, ancak yüreğini ortaya koyduğu zaman kaderini eline alabileceği görülmüştür. Bu itibarla Çanakkale Savaşı, bir savaş olmaktan öte, dünya milletlerine Türk Milleti’nin yeni bir ufuk açmasıdır.

Bu itibarla 18 Mart’ı kutlamak, sadece bir zafer kutlaması değildir. Çanakkale Zaferi, Türk Milleti’nin hüzünle ama gururla hatırladığı bir ölüm kalım mücadelesidir. Okumuşuyla, öğrencisiyle, genciyle yaşlısıyla toplumun bütün kesimlerinin cepheye koştuğu, aynı siperde vuruştuğu, bir adım geri atmaktansa ölmeyi tercih ettiği ve bunu yaparken farkında olmadan dünyanın gidişini değiştirdiği bir savaş, savaştan da öte bir hizmettir.

Çanakkale Zaferi’ni iyi anlamalıyız. Onu yaratan şartları, etkilerini, o mücadeleyi her yönüyle masaya yatırmalı, zihnimizin bütün kıvrımlarına nakşetmeliyiz. İşte ancak o zaman neyin üzerinde durduğumuzu, nereye ve nasıl ayak bastığımızı, ayakta durmak için neyi nasıl yapmamız gerektiğini anlayabiliriz.

Bu vesileyle Çanakkale Savaşı’nda kanını canını vermiş olan bütün şehit ve gazilerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyor, milletimizin bu gurur kaynağı zaferini en içten dileklerimle kutluyorum.