Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, çalışma hayatının öznesinin insan olduğunu belirterek, “İş sağlığı ve güvenliği, çalışma hayatının asli bir unsurudur. Her şeyin ötesinde, insan hayatı bir ihmale kurban edilemeyecek kadar değerlidir. Bu yüzden, iş sağlığı ve güvenliği bilincini arttırmak, dünyadaki tüm gelişmeleri özümseyerek global bir ortak aklı hayata geçirmek zorundayız.” dedi.
Soylu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Haliç Kongre Merkezi’nde 8’incisi düzenlenen Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’nın açılışında yaptığı konuşmada, İstanbul’un tarih boyunca sadece kültürün ve medeniyetin değil, aynı zamanda ekonominin ve üretimini başkentlerinden de biri olduğunu dile getirdi.
Türkiye’de 4-10 Mayıs tarihlerinin 1987 yılından beri İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası olarak kutlandığını anlatan Soylu, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için hafta boyunca Bakanlığı başta olmak üzere; sendikalar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşlarınca birçok etkinlik düzenlendiğini söyledi.
İş sağlığı ve güvenliği konusuna AK Parti hükümetleri döneminde ayrı bir önem verildiğine değinen Soylu, 2003 yılında İşçi Sağlığı Daire Başkanlığının, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne dönüştürüldüğünü belirtti.
Bakan Soylu, bu yeni yaklaşım doğrultusunda, tüm dünyada iş sağlığı ve güvenliği konusunda yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerdeki süreçlerin yakından takip edildiğini, 59 uluslararası nitelikte ILO sözleşmesinin Türkiye tarafından imzalandığını anlattı.
Soylu, iş sağlığı ve güvenliği konusunda, Avrupa Birliği mevzuatına uyum kapsamında da pek çok mevzuat hazırlığı yapıldığını, 2012 yılında müstakil bir düzenleme yapılarak, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girdiğini ifade etti.
“Bugüne kadar 633 ulusal meslek standardı yayınlanmıştır.”
Bu kanunla birlikte önleyici, koruyucu ve iyileştirici bir anlayışın benimsendiğini, “işçi” tabirinin yerine “çalışan” kavramı getirilerek, tüm çalışanlar ve tüm iş yerlerinin aynı kanun altında toplandığını, ferdi koruma yerine toplu koruma tedbirlerine öncelik verildiğini aktaran Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mevzuat çalışmalarının yanı sıra 2002-2016 yılları arasında yapılan 39 ulusal ve 11 uluslararası projeyle, iş sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalığın arttırılmasına da çalışılmıştır. Bilindiği gibi iş kazalarının önlenmesinde en önemli etkenlerden birisi de hiç şüphesiz ki o mesleği icra edecek olan kişilerin mesleki nitelikleri, bilgi ve becerilerinin yüksekliğidir. Bu alanda 2006 yılında, Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu çıkarılarak, önemli bir adım atılmıştır. Kurumumuz öncülüğünde, bugüne kadar toplam 633 ulusal meslek standardı yayınlanmıştır. Bunların 462 tanesi tehlikeli ve çok tehlikeli işler sınıfında olup bu meslekleri icra edecek olan kişiler için mesleki yeterlilik belgesi alma zorunluluğu da getirilmiştir. Bugüne kadar kurumumuz tarafından verilen meslek yeterlilik belge sayısı 47 bin 122 olup bunların 29 bin 117’si tehlikeli ve çok tehlikeli işler sınıfında verilmiştir. Bu sayede mesleğin getirdiği niteliklerden yoksun olmaktan kaynaklanan iş kazalarının önüne geçilmesi hedeflenmiştir. İş kazalarının önlenmesi hedefine ulaşmada, önemli bir sac ayağı da yapılan saha denetimleridir. 2015 yılında sadece iş sağlığı ve güvenliği yönünden Bakanlığımızın 522 iş müfettişi tarafından yapılan teftiş sayısı 13 bin 296’dır. 2016 yılının ilk dört ayında 445 iş müfettişimiz tarafından yapılan teftiş ise 4 bin 814 civarındadır.”
İş kazalarının oluşumu noktasında, insan faktörü üzerinde çalışan birimlerin yanı sıra işlerin teknik alt yapısını inceleyecek birimlere de ihtiyaç olduğuna değinen Soylu, son yıllarda risk yönetimine dayalı yeni yaklaşımın hayata geçmesiyle, profesyonel bir birim olan İş Sağlığı ve Güvenliği Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü Başkanlığının, yaptığı ölçüm ve analizler, verdiği eğitimler, danışmanlık hizmetleriyle, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yetkinliğini ortaya koyduğunu ifade etti.
Bakan Soylu, önemli bir adım olarak iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili politika ve stratejilerin belirlenmesi için tavsiyelerde bulunmak üzere Ulusal İş Sağlı ve Güvenliği Konseyinin kurulduğunu, 2006-2018 yılları arasını kapsayan dörder yıllık dönemler halinde üç politika ve eylem planının hazırlandığını söyledi.
“Ölümlü iş kazası ve mesleki hastalıklarda, yüzde 27 azalma sağlandı”
Soylu, 2002’den 2014 yılına kadar iş yeri sayısında yüzde 131, çalışan sayısında yüzde 153 artışın meydana geldiğine dikkati çekerek, “İş gücü piyasasında sağlanan büyüme rakamlarına rağmen, yapılan çalışmalar neticesinde aynı dönemde ölümlü iş kazası ve mesleki hastalıklarda yüzde 27 oranında azalma sağlanmıştır. 2015 yılı rakamını kamuoyu ile paylaşmadık ama azalma 2002’ye göre yüzde 47’ye çıkmıştır. Bu da Türkiye’nin iş sağlığı ve güvenliği konusunda ortaya koyduğu politikaların, aldığı tedbirlerin, uygulamaların, iyi uygulama örneklerinin tüm çalışma hayatımıza yansımasının en önemli süreci ve etkeni olarak ortada durmaktadır.” diye konuştu.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalığı arttırmak amacıyla, bu hafta kapsamında yapılan etkinliklerin 2001 yılından itibaren uluslararası platforma taşındığını, Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı olarak iki yılda bir düzenlenmeye başlandığını anlatanSoylu, bugün açılışı yapılan konferansın konusunun da “Sürdürülebilir iş sağlı ve güvenliği” olarak belirlendiğini aktardı.
Soylu, çalışma hayatının öznesinin, insan olduğunu belirterek, “İş sağlığı ve güvenliği, çalışma hayatının asli bir unsurudur. Her şeyin ötesinde, insan hayatı bir ihmale kurban edilemeyecek kadar değerlidir. Bu yüzden, iş sağlığı ve güvenliği bilincini arttırmak, dünyadaki tüm gelişmeleri özümseyerek global bir ortak aklı hayata geçirmek zorundayız.” dedi.
Yaklaşık 5 aydır Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevini yürüttüğüne işaret eden Soylu, “Beni en çok sıkıştıran, en çok üzen, gecenin bir yarısında telefonuma ve e-malime gelen veya sabahın erkeninde gördüğüm, iş kazası mesajlarıdır. Bir insana, haşa, bir can verebilme kabiliyetine sahip değiliz ama alacağımız önlemlerle, Türkiye’deki bütün sivil toplum örgütlerini, sendikaları, iş yerlerini harekete geçirip, iş kazaları konusunu alt noktalara getirebilme başarısını elde edebiliriz.” şeklinde konuştu.