Çalışanımızın alın terine halel getirecek hiçbir adımın içinde olmayız

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Devlet Memurları Kanunu ile ilgili reform tartışmalarına yönelik olarak, “Türkiye, topraklarından petrol fışkıran bir ülke değildir. Türkiye yer altı altınla kaplı bir ülke değildir. Türkiye’nin zenginlikleri belli ama en önemli zenginliği insan kaynağıdır. Biz bunu iyi yönetmekle mükellefiz” dedi.

Bakan Soylu, Yol-İş Sendikasının bir otelde düzenlediği Başkanlar Kurulu toplantısında, geçen hafta OECD’nin Paris’te düzenlediği Çalışma ve İstihdam Bakanları Toplantısı’na katıldığını anımsatarak, orada Türkiye’nin gerçekleştirdiği reformlardan ve ulaştığı konumdan bir kez daha gurur duyduğunu söyledi.

Türkiye’nin ekonomi başta olmak üzere her alanda gerçekleştirdiği reformlar ile 2008’deki küresel mali krizden en az etkilenen ülkeler arasında yer aldığını vurgulayanSoylu, bu reformlar arasında en dikkat çekici olanın, sosyal güvenlik reformu olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olduğunu ama nüfusun dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi hızla yaşlandığını belirten Soylu, siyasetçilerin gelecek nesillerin geleceğinden sorumlu olduğunu bildiklerini ve buna göre hareket ettiklerini dile getirdi.

“Kimse kimseden üstün değil, kimse kimseden eksik değil”

Soylu, Türkiye’nin, ulaştığı düzeyle etrafındaki ülkelere umut ve ışık saçtığını ifade ederek, şunları belirtti:

“Kamu personel rejimi reformuna itiraz söz konusu. Bir taraftan olmaması gerektiğini söyleyenler var, diğer taraftan olması gerektiğini söyleyenler var. Bütün bunları biz enine boyuna yıllardır tartışıyoruz ama nihai bir tartışmayı her beraber ortaya koymak durumundayız. Türkiye, topraklarından petrol fışkıran bir ülke değil. Türkiye, yer altı altınla kaplı bir ülke değil. Türkiye’nin zenginlikleri belli ama en önemli zenginliği insan kaynağıdır. Biz bunu iyi yönetmekle mükellefiz. Güvenceli esneklik, uzaktan çalışma var şu anda. Bunları legalleştirmeyelim mi? İnsanlar evlerinde çalışıyorlar ama sosyal güvenceleri yok. Tarım işçilerinin ne bir sosyal güvenceleri ne yarına ilişkin biriktirilmiş akçeleri var. Nereye gittiği belli olmayan bir sürecin içerisindeler. Biz bu sorunu çözmek zorundayız. Kimse kimseden üstün değil, kimse kimseden eksik değil.”

“İş hayatında geriye gidişe yol açan bir sıkıntıyı ortaya koymuş değiliz”

Türkiye’nin sosyal bir hukuk devleti olduğunu ve bunun gereğini yerine getirmek istediklerini ifade eden Soylu, şöyle dedi:

“Kıdem tazminatı konusunda ortada bir sorun var, bu sorun nasıl çözülecek? Türkiye bu sorunun tartışılması için şu anda elverişli bir ortama sahip. Bunu kişi başına 3 bin veya 5 bin dolar gelir seviyesinde tartışmayabilirdik ama bugün 10 bin doların üzerindeyiz. Biz bugün, bunu bir futbol deyimiyle söylüyorum, topun üzerine basıp, etrafımıza bakıp, bir şekilde tartışmak ve nihayete ulaştırmak durumundayız. Burada konuşulması gereken bir durum var. Bizim mevcut güvencenin ortadan kaldırılmasına yönelik adım atmamız mümkün değil. Bugüne kadar böyle bir anlayış hiç ortaya koymadık. 14 yıldır iş hayatında geriye gidişe yol açan bir sıkıntıyı ortaya koymuş bir hükümet değiliz. Yapmadık, doğru da bulmadık. Burada işçinin hakkını alıp işverene vermek, işverenin hakkını alıp bir tarafa vermek ne bizim siyasi hayatımızın ne de değerlerimizin bir parçasını teşkil edecek bir durumdur. Böyle bir karşıtlığı düşünmemiz de mümkün değildir.”

“Çalışanımızın alın terine halel getirecek hiçbir adımın içinde olmayız”

İşsizlik Sigortası Fonu’nun büyüklüğünün 93 milyar liraya ulaştığını ve herkesin bu kaynaktan istifade ettiğini aktaranSoylu, bu kaynağın özellikle işsizlere beceri kazandırılarak onların vasıflı hale gelmesi için kullanıldığını söyledi.

Türk-İş’in, çalışma hayatının en önemli taraflarından birisi olduğunu vurgulayan Soylu, “Şundan emin olunuz, çalışanımızın alın terine, emeğine halel getirecek hiçbir adımın içinde olmayız. Bu tartışmaları yaparken, ortak akılları oluştururken, bu zeminleri değerlendireceğimizden de eminim” dedi.

Salondakilerin, il özel idarelerinde taşeron işçi olarak çalışanların kadroya alınması yönündeki talebine Soylu, “İnşallah önümüzdeki günlerde bu mesele boyutunda da toplumumuza, siz değerli çalışanlara yönelik önemli paylaşımlarımız olacak. Çünkü kamu personel reformunda bir değişim yapmak zorunda olduğumuzu söylerken, aslında bütün bunların içerisinde çalışma hayatımızın bütün unsurlarına toptan bakmanın zamanı gelmiştir” karşılığını verdi.

“Kıdem tazminatı bizim huzurumuzu kaçırıyor”

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da Soylu’nun sosyal diyaloğu önemsemesinden memnuniyet duyduklarını ifade etti.

Son dönemde çalışma hayatıyla ilgili önemli kararların alındığını, bunlardan birinin de asgari ücretin bin 300 liraya yükseltilmesi olduğunu belirten Atalay, buna rağmen bazı işyerlerinin, bu artışın bedelini çalışanlara ödetmek istediğini söyledi.

Çalışma hayatının önemli sorunlarının bulunduğunu, bunlardan birinin binlerce taşeron işçinin toplu iş sözleşmesinin Yüksek Hakem Kurulunda bekletilmesi olduğunu ifade eden Atalay, toplu iş sözleşmesinin düşük artışlarla bağıtlanmasının kabul edilebilir olmadığını dile getirdi.

Kıdem tazminatı konusunda çalışanların haklarının kaybolacağı bir düzenlemeye karşı olduklarına işaret eden Atalay, şu değerlendirmede bulundu:

“Kıdem tazminatı 30 günden geriye gitmeyecekse, bunu oturur konuşuruz. İşverenlerin kıdem tazminatının 30 günden aşağı düşmemesi halinde düzenlemeye razı olmadıklarını biliyoruz. Kıdem tazminatı bizim huzurumuzu kaçırıyor. Özellikle iş yerlerinde bu konu çok konuşuluyor. Kıdem tazminatının kalkacağını düşünerek emekli olan arkadaşlar var. Çalışanların kıdem tazminatında bir kaybı olmayacaksa bu konuşulabilir” diye konuştu.

Konuşmaların ardından, Yol-İş Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağar, Soylu’ya işlemeli seramik ürünler armağan etti.