Bugün, iftiharla söyleyebiliriz ki nüfusumuzun yüzde 98,5’i Genel Sağlık Sigortası kapsamındadır

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Anayasa Mahkemesinin gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki kararına ilişkin, “Yine ifade etmek istiyorum ‘Basın özgürlüğüyle ilgili hak ihlali var’ demek, Anayasa Mahkemesinin bu konuda yetki ihlalinin ta kendisidir çünkü ilgili mahkeme basın özgürlüğüyle ilgili herhangi bir karar vermemiştir” dedi.

Soylu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerine ilişkin hükümet adına yaptığı konuşmada, Türkiye’nin, dünyanın karşılaştığı krizlerden çok fazla etkilenmemesinin sırrının, bu süreçlerde reforma yönelik karar alma ve uygulama merkezlerinde gösterdiği dirayet olduğunu vurguladı.

Soylu, gerçekleştirilemez denilen sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında toplandığı, norm ve standart birliğinin sağlandığı, herkesin genel sağlık sigortası güvencesine kavuştuğu, ilaç kuyruklarının sona erdiği, fiş toplamalarının sona erdiği, emekli maaş kuyruklarının sona erdiği, sağlık vizelerinin kaldırıldığı, acillerde rehin kalmaların sona erdiği bir Türkiye tablosunu hep birlikte gördüklerini söyledi.

Emekli maaşları için, 500 milyon dolar için IMF’ye giden Türkiye tablosunun artık olmadığını dile getiren Soylu, şöyle devam etti:

“Sosyal güvenlik sistemindeki kara delikler sona erdi. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın emeklilik ve entegrasyon çilesi sona erdi. Birçok reform hayata geçirilmiştir. Vatandaşlarımızın ‘acaba bu sorun ne zaman biter’ dediği birçok sorun güçlü bir irade ve siyasi temsille son bulmuştur. 2007-2014 arasında AB’ye üye olan 28 ülkede istihdam oranı azalırken, ülkemizde bu politikalarla birlikte 4 puan artış kaydetmiştir.

2005 yılında kadınların iş gücüne katılımı yüzde 23,3’ten 2015 yılında 31,6’ya, istihdam oranı ise 2005 yılında yüzde 20,7’den toplam yüzde 27,5’e yükselmiştir. İş gücüne katılım oranı ve istihdam oranının artmasına nazaran, işsizlik oranının yüzde 10’lar düzeyinde kalmasında ise bir taraftan aktif iş gücü programında attığımız adımlar, diğer taraftan ise pasif iş gücü programlarının elbette önemli bir etkisi vardır. 2004 yılından 2015 Kasım ayı sonuna kadar tüm teşviklerle birlikte yaklaşık 58 milyar liralık ayırdığımız kaynakla istihdam piyasalarındaki sürdürülebilirliği ve istikrarı sağlamayı hep birlikte başardık.”

“İŞKUR 2015 yılında 889 bin kişiyi işe yerleştirdi”

Soylu, 2015 yılında aktif iş gücü programında 159 bin kişiyi eğitimle buluşturduklarını vurguladı. Süleyman Soylu, 2015 yılı Ocak ayında işbaşı eğitim programına 5 bin 238 kişinin katıldığını, 2016 yılının Ocak ayında 17 bin 248 kişinin bu programdan yararlandığını, yıl sonu itibarıyla hedefledikleri 200 bin rakamının üstüne çıkacaklarını kaydetti.
Soylu, 2002 yılında 125 bin 71 kişiyi işe yerleştiren İŞKUR’un 2015 yılında 889 bin kişiyi işe yerleştirdiğini vurguladı. İŞKUR’un toplumun bütün kesimlerini kucakladığını ifade eden Soylu, İŞKUR’un işe yerleştirdiği her 3 kişiden birinin kadın olduğunu söyledi. Soylu, İŞKUR’un yaklaşık 260 bin 848 kadını işle buluşturduğunu bildirdi. Soylu, işsizlik sigorta fonunun bugün 94 milyar 150 milyon liraya ulaştığını ve bunun önemli bir rakam olduğunu dile getirdi.

Çalışma hayatında kayıt dışı ile mücadelenin ortaya koydukları en temel başarılardan birisi olduğunu belirtenSoylu, kayıt dışı istihdam oranını 2002’de yüzde 52,14’ten bugün yüzde 32,6’ya indirdiklerini ve bunun bir sonuç olduğunu söyledi. Soylu, Türkiye’de İstihdam Araştırmaları Merkezi kurulmasının demografik, sektörel ve coğrafi istihdam analizleri yapılmasının gelecekte yol haritalarını daha da belirginleştireceğinin açık olduğunu ifade etti.

Soylu, “Bugün, iftiharla söyleyebiliriz ki nüfusumuzun yüzde 98,5’i Genel Sağlık Sigortası kapsamındadır. Hükümetlerimiz, Genel Sağlık Sigortası reformuyla dünyanın en güçlü ülkelerinin dahi cesaret edemediği bir adım atmış, dünyada ve gelişmiş ülkeler içerisinde derinliği ve kapsamı en geniş sağlık paketlerini kendi vatandaşına sunmuştur” diye konuştu.

Soylu, aktif sigortalı sayısının 2002 yılında 12 milyon 8 bin 358 kişiden 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla 20 milyon 778 bin rakamına ulaştığını, emeklilerin de 2002’de 6 milyon 550 kişiden 11 milyon 354 bin kişiye çıktığını söyledi.

Kıdem tazminatı

Kıdem tazminatı tartışmalarına değinen Soylu, şöyle devam etti:
“Bu, bu Meclisin kararıdır. Bu, Türkiye’deki bütün paydaşlarımızın kararıdır. Bu, iktidarıyla muhalefetiyle herkesin kararıdır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin sicilden yaptığı araştırmalarla birlikte, cumhuriyet tarihinden bugüne kadar şirketlerimizden 5 yıl ortalama ömrü olan yüzde 35, 10 yıl ortalama ömrü olan yüzde 57. Bu rakam bir tarafta dursun. Bugün iş hukukunda her üç mahkemeden birisi kıdem tazminatıyla ilgilidir.
Bilmenizi istiyorum ki bugün, sadece 2015 yılında, 14 milyon çalışanımızın 18 milyon çıkış bildirgesi vardır. Bu sorun ortada durmaktadır. Sessiz çoğunluğun bizden beklediği bu problemi çözmektir. Biz, milletimizin bu problemini çözmekle mükellefiz ve sorumluyuz. Biz sosyal hukuk devletiyiz. 20 yıl çalışan bir insanın sabahleyin iş yerine gidip iş yerinin kapanmasıyla karşı karşıya kaldığında, evine vereceği cevabın elbette ki sorumluluğu hem siyasi iradededir hem hükümettedir hem de Türkiye Büyük Millet Meclisindedir.”

Anayasa Mahkemesi eleştirisi

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’ün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesine ilişkin yaptığı değerlendirmeleri sorması üzerine Soylu, kendisinin 2010 referandumunda Türkiye’yi dolaştığını ve buna “evet” dediklerini hatırlattı.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının verilmesinin kendilerinin en temel arzularından bir tanesi olduğunu belirten Soylu, “Ama şunu söylemek istiyorum: 2014 yılından 20 bin bireysel başvuru dosyası şu anda bekliyor. Hala şu anda 2013 yılının bireysel başvuruları Anayasa Mahkemesinde görülüyor” dedi.

Soylu, kendilerinin yetkiyi Anayasa Mahkemesine nasıl verdiklerini bildiklerini dile getirerek, Anayasa Mahkemesine bu yetkiyi bu tip davaları dairelerde görüşmek için verdiklerini, genel kurulda görüşmek için vermediklerini söyledi.

Soylu, şöyle devam etti:
“Yine ifade etmek istiyorum ‘Basın özgürlüğüyle ilgili hak ihlali var’ demek Anayasa Mahkemesinin bu konuda yetki ihlalinin ta kendisidir çünkü ilgili mahkeme basın özgürlüğüyle ilgili herhangi bir karar vermemiştir. Ben hukuk konuşuyorum, siyaset konuşmuyorum. İlgili mahkeme, basın özgürlüğüyle ilgili hak ihlal edici bir karar ortaya koymamıştır. İlgili mahkeme yani ilk derece mahkeme bu kararı ortaya koymadan Anayasa Mahkemesinin basın özgürlüğüyle ilgili hak ihlali kararını ortaya koyması bir yetki ihlalidir. Oradan, hapishaneden çıkan bir kişinin Sayın Cumhurbaşkanımıza ‘Doğum günü hediyen olsun. İnşallah sen de buraları tadarsın’ imasındaki cümleleri bulundurması, son derece seviyesizliktir.”

Öte yandan Genel Kurulda, 2015 yılı Haziran ayında yapılan 104’üncü Uluslararası Çalışma Konferansında kabul edilen “Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe ilişkin Tavsiye Kararı” hakkında bütçe müzakereleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu.

Bakan Soylu, tezkereye ilişkin Genel Kurulu bilgilendirdi.

Soylu, şöyle devam etti:
“12 Haziran 2015 tarihli ve 204 sayılı Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe İlişkin Tavsiye Kararı’nda esas olarak kayıt dışı ekonominin başlıca sorunları ile kayıtlı ekonomiye geçişin kolaylaştırılması için gerekli tedbirler ele alınmaktadır. Üye ülkeler üzerinde herhangi bir bağlayıcılığı olmayan, daha ziyade rehber niteliği taşıyan bu tavsiye kararı, kayıtlı ekonomiye geçişi kolaylaştıracak, yönlendirici ilkeler, yasal ve politik çerçeve, istihdam politikaları ile konuya ilişkin teşvik ve uyumlaştırma gibi hususları içermekte olup, toplam 9 bölüm ve 42 maddeden oluşmaktadır.

Söz konusu tavsiye kararında, üye ülkelere işçilerin ve ekonomik birimlerin kayıt dışı ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçişin sağlanması, işçilerin temel haklarına riayet edilerek gelir güvencesi ve girişimcilik fırsatlarının sağlanması, kayıtlı ekonomide teşebbüs ve saygın işlerin oluşturulması, istihdam ve sosyal koruma ile diğer sosyal politikaların birbirleriyle uyumlu hale getirilmesi tavsiye edilmektedir.”