Bu sistem melez bir sistemdir

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Aday Tanıtım Toplantısı sonrasında 360 TV’nin sorularını yanıtladı. Soylu, mevcut sistemin milletle kodlanmış bir sistem olmadığını söyledi.

Süleyman Soylu’nun röportajının tam metni şöyle:

-Bugün seçim beyannameniz açıklandı, hedefleriniz ortaya konuldu. Beklendiği gibi başkanlık sistemi, seçim beyannamesinde yer buldu, özellikle yetki kargaşasının giderilmesi vurgulandı. Bu kargaşa nasıl giderilecek, başkanlık sistemi gelirse neler olacak, öncelikle bunu  öğrenebilir miyiz?

-Öncelikle çok teşekkür ederim. Bugün siyasetin gücünü bir kez daha AK Parti’nin hem aday tanıtımı, hem de siyaset ve önümüzdeki döneme ait seçim bildirgesi ile ortaya koyduğu ufku bugün net bir şekilde gördük. Bu Türkiye’de hem siyasetin geldiği noktanın önemine işaret ediyor, hem de hepimiz adına, milletimizin sesi olan sözü olan siyasetin ne kadar güç kazandığını gösteriyor. Ve yine şunu ifade etmek isterim; AK Parti kurulduğu günden itibaren yeni bir siyaset teknolojisi ile kendi bütün uğraşlarını  ortaya koymaya çalışıyor. Ve bugün bunun önemli bir özetini bütün Türkiye bir kez daha gördü. Bu özet şu; milli, yerli ve özgün. Yani hem milli olan, hem yerli olan ve hem de özgün olan bir siyaset teknolojisiyle AK Parti milletin kendisine verdiği emaneti en işi şekilde değerlendirmeye çalışıyor.

Bugün milletimizle paylaşılan gerek 2023 Türkiye vizyonu, yani 2023’ün o sözleşmesi ve Yeni Türkiye sözleşmesi gerekse seçim beyannamesi, çok önemli bir mottoyla buluştu. O da şudur: Özellikle birinci yarının başarılı bir şekilde bittiği, ikinci yarının yine Türkiye’nin bütün taleplerini, bütün ideallerini karşılayabilecek bir sistemle gitmesi ve burada eşit vatandaşlıktan hukukun üstünlüğüne kadar, yargının bağımsızlığına kadar, yargıyı özellikle bu Yeni Türkiye sözleşmesinin odağına yerleştirmesinin temel amaçlarından bir tanesi de birey, bireyin onuru, bizim medeniyetimizin bize bıraktığı mirasların geleceğe taşınması ve birlikte yaşamaktır. Bütün bunların üzerinden ayrıca  ekonomi ve ekonomiyle beraber diğer mütemmim cüzleri ihtiva eden diğer unsurlar. Elbette ki Türkiye 13 yıldır büyük başarılar elde etti ama bu büyük başarıları bu mevcut sistemin içerisinde eksiklikler, aksaklıklar, arızalar çıkartan, bazen büyük çatışmalara ve büyük gerginliklere sebebiyet veren bir sistemle beraber yaptı. Ama AK Parti arabayı devirmedi, lastiği patlatmadı ve bu ilk yarıda Türkiye’yi bu ilk yarıda dünyanın da  ve etrafındaki ülkelerin de hayranlıkla izlediği bir ülke haline getirdi. Gerek demokrasiyi yükseltmesinde gerekse ekonomik büyümelerin oluşmasında gerek siyasal, sosyal kalkınmasında herhangi bir gerilemeyi değil tam tersine bir yükselmeyle karşı karşıya bıraktı. Tarihi devrimler gerçekleştirdi. Yani onlarca yıl, yüzlerce yıl sonra  dönüp 21. Asrın başına bakıldığında bu tarih Türkiye için çok önemli bir kırılma eşiğini işaret edecektir. Yalnız önümüze şöyle bir problem var. tabi özellikle 1980 darbesi, 82 anayasası, 60 darbesi ve 61 anayasası, ikisi birbirinin içine geçmiş anayasalardır. Birbirini kuvvetlendiren, birbirini tahkim eden anayasalardır. Ve Türkiye’nin hızını kesen, bireyi ve toplumun değerlerini ötekileştiren, yok sayan onu özne değil nesne haline getiren anayasalardır.

-Peki AK Parti nasıl bir anayasa vaadediyor.

-Tam da Yeni Türkiye sözleşmesi bunu vaadediyor. Ve bunu vaadederken de sadece bireye ve insana dayandırmıyor, sisteme de dayandırıyor. Diyor ki AK Parti “bugüne kadar Türkiye’nin siyasal olarak takip ettiği sistem, kör topal buraya kadar geldi. Eksik veya aksak. Ancak şimdi yapmamız gereken bu sistemi değiştirmektir. Eğer biz bu sistemi değiştirirsek 2023’te ortaya koyduğumuz –bu sadece AK Parti’ni hedefi değil artık bütün milletimizin hedefi, Türkiye ile ilgilenen herkesin hedefi. İç yatırımcının da hedefi, dış yatırımcının da hedefi, turizmcinin de hedefi. Burada okuyan üniversite öğrencisinin de hedefi. Bu 2023 hedefine ulaşabiliriz. Eğer olmazsa şu 13 yılda geldiğimiz ama içinde yaşadığımız serencamın, karşı karşıya kaldığımız sorunların tekrarını yaşayabiliriz. Bunun bir şekilde değiştirilmesi gerekir. Çünkü bugün mevcut parlamenter sistemin kodlarını bu millet yazmadı. Bu parlamenter sistem Türkiye’de eski Türkiye’nin vesayet mantığının kuvvetlendirilmesi, vesayet mantığının meşruiyetinin sağlanabilmesi, siyasetin bir tarafa hapsedilmesi, milletin iradesi önemli değilmiş gibi hiç ona bakmadan, istedikleri gibi Türkiye’yi idare etmek üzerinden kurgulanan bir sistemin adıdır. Ve melez bir sistemdir. Ve daha da ötesi, bu sistem bizim açımızdan bizi hedeflerimize ulaştırabilecek bir sistem değildir. Her an bir 367 kriziyle karşı karşıya kalabiliriz. Kişiye bağlı, şahsa bağlı, eğer AK Parti milletten bu kadar büyük teveccüh görmeseydi dönüp şu soruyu sormak lazım, herkesin birbirine sorması lazım, Türkiye bu noktada olabilir miydi. Eğer AK Parti bu kadar cesaretli bir siyasi parti olmasaydı, demokrasi konusunda devrimler konusunda, ekonomi konusunda, temel hak ve özgürlükler konusunda, ötekileştirilen insanların Türkiye’nin  yeniden merkeze oturtulması konusunda eğer Türkiye bu kadar büyük devrimleri sağlayabilecek bir siyasi parti olmasaydı Türkiye bugün 11 bin dolar kişi başına gelir seviyesinde olabilir miydi? Bunların hepsi birbirine bağlıdır. Şimdi hedeflerimiz nettir, 25 bin dolar kişi başı milli gelirdir. Hedefimiz nettir, 2023’teki Türkiye’nin temel hedeflerine ulaşabilmektir. Bu sistemin, Türkiye’yi taşıyabilmesi, Türkiye’yi ileri getirebilmesi, bizim açımızdan mümkün görülmemektedir. Değişmezse…değişmezse yine elimizden gelen gayreti gösteririz ama bizim hedeflerimize tam anlamıyla ulaşabilmek konusunda bir eksiklikle karşı karşıya kalınabilir. Allah korusun koalisyonların Türkiye’si; Allah korusun yüzde 8500 faizlerin Türkiyesi; Allah korusun, çocuklarımızın birbirinin etnik kökeni üzerinden, çocuklarımızın birbirlerinin mezhebi üzerinden, çocuklarımızın birbirinin dilleri üzerinden farklılaştırdıkları ve ötekileştirdikleri; sürekli nefret üretmek üzere kurgulanmaya çalışıldıkları bir Türkiye ile karşı karşıya kalınabilir.

-Eşit vatandaşlık da vardı özellikle beyannamenizde. Eşit vatandaş olması için neler yapılacak, nasıl adımlar atılacak? Bugüne kadar olan adımlar var ama bundan sonra neler yapılacak?

-Bakınız, eşit vatandaşlığın temeli ortak, herkesin kendisini içerisinde hissettiği bir sözleşmeye imza atmaktır. Bizim milletimize önerdiğimiz odur. Bu seçim , bu sözleşmenin ilk akdidir.  Yani bu seçimdeki her oy, o 2023 Yeni Türkiye Sözleşmesi’ne atılacak imzanın aslında bir karşılığıdır. Ve her oy, her TBMM’ye girecek milletvekili, sadece yemini orada yapmayacak. O sözleşmeyi akdeden insanların da sorumluğuyla beraber o sözleşmeye o oyu veren insanlarla beraber o yeminlerini yapacaklar. Eşit vatandaşlık budur. Ve eşit vatandaşlık için Türkiye iyi bir altyapı hazırladı. Çözüm sürecine, yani Kürt meselesine bu kadar canhıraş bir vaziyette, bu kadar samimiyetle, bu kadar iyiniyetle hiçbir dönem yaklaşılmamıştır. Şimdi bu dönem yaklaştı, Türkiye’de Türk-Kürt ayrımını ortaya koymaya çalışanlara karşı bir büyük millet, bir aziz millet kavramını oluşturdu.

-Ağrı’da yaşananlarla ilgili sayın başbakan da ifade etti, seçim güvenliğini sandık güvenliğini sağlayacağız dedi. Sandık güvenliği nasıl sağlanacak, provakasyonlar nasıl önlenecek? Yaşananlar da ortadayken..

-Çözüm süreci bizim milletimizin istediği birşey ama bunu istemeyenler de var. Eğer  çözüm süreci olursa Türkiye milyarlarca dolarını teröre ayırmaz, eğitime, sağlığa, nitelikli kalkınmaya ayırabilir. Ve Türkiye gelişmiş ülkelerle rekabetini geliştirme fırsatını elde eder ancak “eğer çözüm süreci birileri tarafından sekteye uğratılırsa elbette ki bir sıkıntı ortaya çıkar” düşüncesinde olanlar Ağrı’yı da yaparlar, 6-7 ekim provakasyonlarını da yaparlar, başka olayları da yapmaya çalışırlar veya Türkiye’de herhangi bir sosyal meseleyi kaşıyarak herhangi bir siyasal meseleyi kaşıyarak herhangi bir etnik veya mezhebi bir meseleyi kaşıyarak bir olay ortaya çıkarabilirler. Veya tarihi bir meseleyi  kaşıyarak bir olay ortaya çıkarabilirler. Elbette ki Türkiye’nin bir tarafı yani düşünen  insanlar, vatansever insanlar, Türkiye’yi seven insanlar, ülkenin büyümesini isteyebilirler ama bunun karşısında durmak isteyen insanlar da ellerinden gelen herşeyi yapabilirler, bunu anormal karşılamıyoruz, beklentimizde var. ama bizim yapmamız gereken milletimize çözüm süreci üzerinden, milletimize paralel yapı ile mücadele üzerinden, eşit vatandaşlık üzerinden yeni bir Türkiye’yi vaadetmektir. Yeni bir Türkiye tahayyülünü ortaya koymaktadır. Türkiye bugün bunu yapmaktadır.”