İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Eğer siz doğuda da batıda da aynı sevgiyi görüyor ama doğuya ve batıya aynı refah seviyesini temin edemiyorsanız, aynı ihtimamı gösteremiyorsanız, bu ülkenin her köşesine aynı hizmeti götüremiyorsanız işte o zaman siyasi olarak başarısızsınız demektir.” dedi.
Kars’taki programının ardından Iğdır’a gelen Soylu, Iğdır Üniversitesi Karaağaç Kampüsü Toplantı Salonunda muhtarlarla görüştü.
Soylu, burada yaptığı konuşmada, Muğla’da meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlara rahmet, ailelerine baş sağlığı diledi.
Trafik kazasında acı bir tabloyla karşılaşıldığını belirten Soylu, “Şu ana kadar ulaşan rakam 23 vatandaşımız rahmete kavuştu, 11 vatandaşımızın da yaralı olduğu yönünde. Gerek İzmir Valimiz, gerek Muğla Valimiz, gerek oradaki arkadaşlarımız kazanın olduğu yerde olsun, hastanelerde olsun bu elim trafik kazasının ortaya koymuş olduğu sonuçlarla ellerinden geldiğince çabalıyorlar ve uğraşıyorlar. Elbetteki hem milletimize hem ailelere sabır niyaz ediyorum.” diye konuştu.
Siyasetin sadece konuşmaktan ibaret olmadığını, bir icraat işi olduğunu vurgulayan Soylu, “Eğer siz doğuda da batıda da aynı sevgiyi görüyor ama doğuya ve batıya aynı refah seviyesini temin edemiyorsanız, aynı ihtimamı gösteremiyorsanız, bu ülkenin her köşesine aynı hizmeti götüremiyorsanız işte o zaman siyasi olarak başarısızsınız demektir. Siyaseti bir kenara bırakın, bu toprakların bir evladı olarak gördüğünüz sevginin ve muhabbetin karşılığını tam olarak veremiyorsunuz demektir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bu meseleye sırtımızı dönemeyiz”
Yaklaşık 40 yıldır terör örgütüyle mücadele edildiğine işaret eden Soylu, şöyle devam etti:
“Bazen ilgisizlikle, bazen yeterince önemsememekle, bazen iyi niyetli ama yetinmeyen mücadele yöntemleriyle, dışarıdan destekli ve örgütlü bu hain örgütün millet ile devlet arasına, milletin kardeşleri arasına nifak soktuğu 40 yıla yakın bir zaman dilimini hep birlikte bu ülkede, bu topraklarda beraber yaşadık. Can kayıplarımız, şehitlerimiz, gazilerimiz, ekonomik kayıplarımız oldu ve Türkiye’de bu meseleyi gerçekten çözmek isteyen, bu yönde irade ortaya koyan hemen her bir siyasetçiye, her bir devlet adamına bir bedel ödettirildi. Çünkü bu terör meselesi Türkiye’nin yükselmesinin önünü kesen bir meseleydi. Birileri Türkiye’nin yükselmesini kesinlikle istemiyordu. Fakat bu zincir kırmak zorunda olduğumuz bir zincirdir. Bunun bu şekilde gitmesi Türkiye açısından her şeyden önce bir beka sorunudur. Türkiye’nin dünyanın en karışık ve en kritik fırsatları olduğu kadar riskleri de olan bu coğrafyasında ayağında böyle bir prangayla yaşaması elbette mümkün değildir. Çünkü yanı başımızda, sınırlarımızda Suriye ve DEAŞ kaynaklı ciddi bir çatışma ortamı söz konusudur. Orada PKK’nın bir kolu olan PYD’nin faaliyetleri ve oradaki demokratik yapıyı değiştirerek kendine yer edinme çalışması söz konusudur. Bu meseleye sırtımızı dönemeyiz.”
“İçeride PKK ile uğraşırken dışarıda olan bitene bakacak halimiz yok” denilemeyeceğini vurgulayan Soylu, PKK’yı bitirmek, eş zamanlı olarak sınırdaki hadiselere dikkat etmek, tedbir almak ve bunları doğru şekilde yönetmek zorunda olduklarını söyledi.
Soylu, bu meselenin iki boyutu bulunduğunu belirterek, “Devlet açısından bu hem bir varlık meselesi hem de vatandaşına karşı bir refah temin etme yükümlülüğüdür. Terör örgütünü ortadan kaldırıp bu iki boyutu da gerçekleştirmek zorundayız. İşte Türkiye bugün tam olarak meselenin bu iki boyutunu ele almış ve gereklerini yerine getirmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Voleybol sahası yapmış, orada sözde teröristlere eğitim verebilecek bir yapı”
Güvenlik güçlerinin terörle mücadelede tarihindeki en güçlü noktasında olduğuna değinen Soylu, şöyle konuştu:
“Kahramanlarımız, deyim yerindeyse evlatlarımız bunlara nefes aldırmamaktadır. Bunun göstergesi olarak örgüte katılım tarihin en düşük seviyesindedir. Artık gençleri kandırıp dağa kaçırma dönemleri bitmiştir. Son 8 ayda kırsalda 14 bin 662 operasyon gerçekleştirdik. Toplam bin 127 barınağı imha ettik. 2 bin 896 silah, 915 el yapımı patlayıcı, 253,5 ton patlayıcı madde ele geçirdik. Jandarmamız, silahlı kuvvetlerimiz, yiğit kardeşlerimiz ve korucularımız İncebel Dağı’nda, diğer adıyla Kato Dağı’nda 19 Nisan’da başlayan ve halen devam eden bir operasyon gerçekleştiriyor. Bu operasyon sırasında 25 tane mühimmat deposu ele geçirdik. Bu depolardan neler çıkmadı ki. 345 kalaşnikof, G3 var, lav silahı var, roketatar var, havan, doçka, keskin nişancı tüfeği kanas var. Üç buçuk ton amonyum nitrat patlayıcı var, 16 tane antitank mayını var. Elektrikli fünyeler, teneke dinamitler, 276 tane el bombası, sanki tüp bayisi gibi 33 küçük 67 adet büyük tüp var. 43 bin 732 biksi mühimmatı, 10 bin av tüfeği fişeği, 382 adet roketatar mühimmatı.
O dağ başında el tornası, matkaplar, aküler, dizüstü bilgisayarlar, hard diskler, tamı tamamına 17 ton gıda, altını çizerek söylüyorum 17 ton gıda. 4 bin 500 metre kumaş. İki akşam evvel oradaydım ve Şırnak’ta, Namaz Dağı’nda operasyonun yürütüldüğü merkezde arkadaşlarımızın yanındaydım. El tornası gördüm, garibinize gidecek yeni yeni silahların mühimmatlarını geçirildiği bellekler, hiçbir şekilde en ufak bir nemle karşı karşıya kalmamış hiltiler, jeneratörler, çok uzun bir liste. Çoğu yeni silahlar, çoğu dünyada, batıda ve dünyanın birçok ülkesinde üretilmiş silahlar. Yerin altına doğru 300 metre inen bir mağara, yetmiyor 10 metre bir merdiven altında 300 metrelik mağara daha, onun altında 200 metrelik bir mağara daha ve altında voleybol sahası yapmış, orada sözde teröristlere eğitim verebilecek bir yapı.”
“Bu millet baskı altındayken en önemli varlığı olan birliğini muhafaza etti”
Ülkenin zenginleşmesi ve büyümesini istemeyenlerin Türkiye’nin en önemli varlığı olan birliğine musallat olduklarını anlatan Soylu, “Bu memlekette hürriyetimize, özgürlüğümüze, inancımıza saldırı vardı. Bu millet bir araya geldi ve tarihe de dünyaya da geleceğe de bir cevap verdi. Bu millet baskı altındayken en önemli varlığı olan birliğini muhafaza etti ve birliğiyle beraber adım attı.” diye konuştu.
Soylu, cumhuriyetin birlik ve beraberlikle kurulduğunu ifade ederek şöyle devam etti:
“Bugün hangi baskı altındaysak, bilmenizi istiyorum ki kurtuluş mücadelemizi yaptıktan ve cumhuriyetimizi kurduktan sonra da aynı baskı altında kaldık. Hiç zannetmeyin ki o gün Türkiye’ye el bebek gül bebek, bu Anadolu coğrafyasına el bebek gül bebek baktılar. Kesinlikle öyle bakmadılar. Bizi birbirimizden koparabilmek ve birliğimizi alt üst edebilmek için her şeyi gerçekleştirdiler. Etnik kökenimize, mezhebimize, inancımıza yönelik olarak bizi paramparça etmek istediler. Her türlü oyunu, her türlü tezgahı aynı bugün anlattığımız gibi ortaya koydular. O tarihin bütün olaylarında hep bu olaylar saklıdır, bizi birbirimizden uzaklaştırabilmek için.”
“Türkiye ne zaman ayağa kalkmaya çalışsa bu güveni ortadan kaldırmaya, eksiltmeye çalıştılar”
Kendi ezanına, kendi Kur’an’ına hasret bırakılan milletin demokrasiyle birliktelik sağladığını belirten Soylu, şunları kaydetti:
“Abdulmelik Fırat’ı 1957 yılında rahmetli Adnan Menderes yaşını büyüterek milletvekili yaptı. Derdi, bu ülkeyi parçalamak isteyenlere karşı bu ülkenin bütün unsurlarıyla hem TBMM’de hem de hizmette birlikte olabileceğini göstermekti ama o birliği de 1960 darbesi ile tarumar ettiler. Dönem dönem bu birliği oluşturmak için rahmetli Özal büyük bir gayret gösterdi ama bedelini ödettiler. Rahmetli Erbakan gayretler gösterdi, bedelini ödettiler. 21. asrın başından itibaren bu milletin en büyük kazancının ve bu milletin en büyük teminatının birlik olduğunu bilen kıymetli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, sadece yol yapmadı, sadece şehir hastaneleri inşa etmedi, sadece 81 ilde üniversiteler yapmadı. Sadece ayaklarının üzerinde duran güçlü bir ülke, güçlü bir Türkiye ve yarına umutla bakan bu milleti oluşturmak için gayret göstermedi. Bir şey daha yaptı, bizi birbirimizi parçalayarak bu ülkeyi fukaralaştırmaya çalışanlara karşı, birbirimizin gücünü ve enerjisini toprağa vermek isteyenlere karşı bu birlikteliği bu ülkenin bütün unsurlarıyla beraber ortaya koymaya çalıştı ve bunu sağladı.
Bunu gerçekleştirirken de bunu rey ile sandık ile demokrasi ile beraber sağlamaya çalıştı. Bunu da engellemeye çalıştılar, aynen geçmiş dönemlerde olduğu gibi. Aynen Dersim’de yaşadıklarımız gibi, aynen İskilipli Atıf meselesinde karşı karşıya kaldığımız gibi, aynen İstiklal Mahkemelerinde oluştuğu gibi. Bir taraftan 27 Nisan, bir taraftan Gezi olayları, bir taraftan 17-25 Aralık darbesi, bir taraftan 6-7 Ekim olayları. Türkiye ne zaman ayağa kalkmaya çalışsa ve ne zaman kendine ait bir güven hissetse bu güveni ortadan kaldırmaya, eksiltmeye çalıştılar. Aynen 1960’ta, 1971, 1980’de ve 28 Şubat’ta olduğu gibi. Ben başka bir ülkeyi anlatmıyorum, bu ülkede yaşadıklarımızı anlatıyorum. Bu ülkede hepimizin birlikte, geriye dönüp baktığımızda acaba bu günlerle tekrar karşılaşacak mıyız diye endişe içerisinde bulunduğumuz bir tabloyu sizle beraber paylaşıyorum.”
Soylu, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını ve sürekli geliştiğini söyledi.
Türkiye’nin fabrikaları ve şehir hastaneleri olduğunu anlatan Soylu, “Türkiye’nin sağlıkta gelmiş olduğu bir nokta var. 81 vilayetinde üniversiteleri var, boydan boya, doğudan batıya, kuzeyden güneye yapmış olduğu bölünmüş yolları var. Marmaray, Avrasya Tüneli ve savunma sanayisinde atmış olduğu adımlar var.” diye konuştu.
Türkiye’nin kendi “Heron”unu ürettiğine işaret eden Soylu, şunları kaydetti:
“Terörle mücadele ederken İsrail’den insansız hava uçaklarını aldık. Paramızı verdik, bozuldu geri gönderdik, ‘Yapın.’ dedik. Terörle mücadelenin ortasında 6 ay, bir yıl boyunca göndermediler. Bugün onlara el açan bir Türkiye yok. Bu olayların başımıza getirilmek istenmesinin, Avrupa’da ‘Aman Türkiye ilerlemesin diye’ el birliğiyle canhıraş mücadelenin en önemli sebeplerinden bir tanesi budur. Biz bugün İsrail’den Heronları istemiyoruz çünkü kendi evlatlarımızın ay yıldızlı amblemlerle orada kendi insansız hava uçaklarımızı ürettiği ve her birisi bizim evlatlarımızın ürünü olan, 80 milyon vatandaşımızın her birinin emeği olan kendi insansız hava uçaklarımızla bugün adım atıyoruz.”
Soylu, 13. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’ndaki (IDEF 2017) tablonun muhteşem olduğunu belirterek, “Yüzde 60’ların üzerinde bugün kendi savunma sanayisindeki ihtiyaçlarını karşılayan bir Türkiye tablosunun fotoğrafı vardı orada. Kendi Atak helikopterini üreten bir Türkiye vardı. Özgüvenimizle bugün ‘Biz yapabiliriz, biz gerçekleştirebiliriz ve biz başarabiliriz.’ diyen bir Türkiye var.” ifadelerini kullandı.
“Biz demokrasiyi dünyada en çok hak eden ülkeyiz”
“Tarihin çok önemli bir fırsatındayız.” diyen Soylu, şöyle devam etti:
“Bugün, 3 bin dolardan 11 bin dolara gelen, ayaklarının üzerinde duran, etrafındaki coğrafya ve dünyaya bakabilen, yeni dönemi okuyabilen ve demokrasiyle bunları sağlayabilen bir Türkiye var. Biz demokrasiyi dünyada en çok hak eden ülkeyiz. Kim ne söylerse söylesin. Bu ülkede bu uğurda bedeller ödedik. Bu ülke başbakan astı, bakanlar astı. 80 öncesinde evlatlarımızı sağcı ve solcu diye birbirine düşürdüler, bir annenin iki evladı birbirine pusu kurdu. Alevi mahallelerini Sünni mahallelerine, Sünni mahallelerini Alevi mahallelerine kışkırtmak istediler.
Kardeşliğimizi tarumar etmek istediler ama bunların hepsinin üzerinden biz demokrasiyle beraber başarıyla, birlikle ve beraberlikle çıkmaya çalıştık.”
Türkiye’nin 16 Nisan’da önemli bir karar verdiğini aktaran Soylu, “Bu toprakların şifresi bugünden sonra bellidir, sürekli istikrar ve sürekli büyüme. Yıllardır bu siyasetin içerisindeyim. Ülkemin geçmişini, bugününü ve yarınını aynı şu salonda olan insanlar gibi düşünüyorum. Bugün buralardayız, yarın yokuz. Buralar gelip geçici yerlerdir ama bu ülkenin başına gelen musibetlerin bir daha gelmesini istemiyoruz, bu konuda kararlıyız.” ifadelerini kullandı.
Soylu, yeni sistemin artık önerilerin ortaya getirildiği ve meselelerin takip edildiği muhalefet anlayışını ortaya koyacağını söyledi.
“Bu sistem ‘Evet ben iktidara gelirsem şunu yaparım.’ diyen bir anlayışı ortaya koyacak.” diyen Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yüzde 25-26 ile Cumhuriyet Halk Partisinin iktidara gelme fırsatı var mı bu ülkede? Yok. Bu sistem içerisinde 48,5’i çalışacaksın, gayret edeceksin, mücadele edeceksin 50’nin üzerine taşımaya çalışacaksın. Daha iyi önerilerde bulunacaksın, daha büyük gayretler göstereceksin, milletin evine gideceksin, muhtarın evine gidip ‘Selamun aleyküm’ diyeceksin. Gidip dünyanın başka ülkelerinde ‘sanki muhtarlara konferans veriyor’ diye cumhurbaşkanı ile muhtarlar arasındaki o güzel ilişkiyi küçümsemeyeceksin. Sokağa çıktığın zaman kasketli adama da namaza giden adama da üniversiteye giden öğretim üyesine de aynı anlayışı, aynı eşitliği, aynı hakkaniyeti, aynı ilgiyi göstereceksin.”
Uyuşturucuyla mücadele
Uyuşturucu ticaretiyle de mücadele içinde olduklarına işaret eden Soylu, “Terörün en büyük gelir kaynağı uyuşturucu ticaretidir. Son 8 ayda 20 bin 24 operasyon gerçekleşmiştir, 6 bin 230 kişi sadece uyuşturucu ticaretinden tutuklandı. 143,3 ton esrar, 4,5 ton eroin, 468 kilogram da kokain ele geçirildi. Kokain miktarı son 10 yılın en yüksek miktarıdır.” bilgisini paylaştı.
Soylu, okul çevrelerinde uyuşturucuya karşı gerekli tedbirleri aldıklarını vurgulayarak, şunları ifade etti:
“Gerek güvenlik güçlerimizle gerek istihbarat birimlerimizle bütün okulların etrafını bu melanetten, bu uyuşturucu belasından arındıracağız. Teröriste nasıl muamele ediyorsak uyuşturucuyu satana da aynı muameleyi gerçekleştireceğiz. Toplam piyasa değeri bir milyar 275 milyon lira olan bu para, terör örgütüne gidecek olan bu para, bize tekrar terör olarak dönecek paradır. Yani zehiri gençlerimizi zehirleyecek, parası da evlatlarımızı, askerimizi, polisimizi, jandarmamızı, korucumuzu ve sivil masum vatandaşımızı şehit edecek. Bu mücadelenin bu kadar başarılı olarak verilebilmesinin ardında elbette siyasi irade ve milletin kararının yanında devletimizin ekonomik gücü ve savunma sanayimizin gelişmesi bulunmaktadır.”
Türkiye’nin ürettiği yerli insansız hava araçlarıyla ötekilerden çok daha yüksek performansla görev yaptıklarını belirten Soylu, jandarmaya mart ayında ikisi silahlı olmak üzere 6 İHA ve 3 insanlı keşif uçağı daha aldıklarını söyledi.
Yerli üretim İHA’larla birçok başarılı operasyon gerçekleştirdiklerini anlatan Soylu, şunları söyledi:
“Bu uçaklar 1 Ocak’tan bugüne kadar 45 hedef, 78 sığınak tespiti yaptı. 75 terörist sadece bu insanlı keşif uçakları vasıtasıyla etkisiz hale getirildi. Aynı şekilde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesine de 11 tane İHA dahil edildi. Bir taraftan kent güvenlik yönetim sistemlerimiz, bir taraftan plaka tanıma sistemlerimiz başarıyla çalışmakta ve kamera sayıları gittikçe artmaktadır. Vatandaşımızın şehirlerde huzurlu bir şekilde yaşamasını temin etmek için 29 bin 101 olan kamera sayımız, 72 bin 760’a çıkarılabilecek şekilde hazırlıklarımız devam etmektedir. Plaka tanıma sisteminde ise nokta sayısı bin 739’dan 3 bin 491’e yükselecektir. Bunların her birisi insanımızın rahat bir şekilde bir yerden bir yere gidebilmesi, işini rahat yapabilmesi, okuluna rahat gidebilmesi, evine akşam rahat varabilmesini temin edebilmek içindir.”
– “Bir belediye başkanı, 600 gün kendi belediyesinden içeri girmez mi?”
Soylu, “PKK meselesinin ikinci boyutu da milletimizi hizmet alma ve refah seviyesini etkilemesidir. Bu hain örgüt siyasetteki sözcüsü olan parti aracılığıyla aslında Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan, sözde savunucusu olduğunu iddia ettiği vatandaşlarımızın da hayatını maalesef olumsuz yönde etkilemektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
HDP’nin sözde Kürt kökenli vatandaşların hakkını savunduğunu iddia ettiğine dikkati çeken Soylu, şöyle konuştu:
“12-13 yaşındaki çocuklarımız dağa kaçırılır, kimse sesini çıkarmaz. Sesini çıkarmak şöyle dursun, aracılık edilir. Teslim olan terör örgütünün sözde bir düzeyde yöneticilik yapan isimlerinden bir tanesi HDP’nin 3 milletvekilinin ismini veriyor. Bu hendek olaylarında dağa gidip oradan araç, insan ve mühimmat kaynağını kendi araçlarıyla, milletvekili aracı olduğu için rahat taşıyabildiklerinden temin edebilmek için. Bunu savcıya net bir şekilde anlatıyor. ‘Şu şurada, şu şurada, şu da şurada bunu sağladı.’ diyor. Belediyelere gelen paraları dağa gönderirsin, erzakları dağa gönderirsin, belediye araçlarıyla hatta milletvekillerinin araçlarıyla silah taşırsın. Belediyeler park yapmaz, yol yapmaz, içme suyu sağlamaz, kar yağar, iş makineleri yolu açmaz. Bir belediye başkanı, 2014 Mart ayından itibaren 600 gün kendi belediyesinden içeri girmez mi?
Vatandaşa kaldırım yapmaz ama terörizme barikat yapar, teröristin çadırına gidersin ama Diyarbakır Belediyesinin bahçesine çadır kurup çocuklarını isteyen annelerin yanına aylarca uğramazsın.”
Yüksekova’da bir anneyle yaşadığı diyaloğu anlatan Soylu, şunları dile getirdi:
“Bir anne geldi, kolumu tuttu. ‘Sen güçlü bir adama benziyorsun, benim 13 yaşındaki kızımı aldılar ve dağa götürdüler. Benim sevgime ihtiyacı var kızımın, ne olursun kızımı al, bana getir.’ dedi. Ben ne yapayım, ne söyleyeyim bu anneye, hangi cevabı vereyim? Ne yaptıklarını biliyor musunuz? 13 yaşında Kandil’e götürüyorlar, fiziklerine göre pantolon veya etek giydiriyorlar. O 65-70 yaşında, mağaraların içinde hayvan gibi yaşayan insanların karşısına çıkartıyorlar, taciz ettiriyorlar ki bir daha evine, annesinin, babasının yanına dönemesin diye. Benim de çocuğum var, kızım var, evladım var. Ben o annenin duygusunu orada anlamazsam benim kalbim taş kesilmiş sayılır.
Bizim görevimiz sadece Ankara’da durup bu meseleleri takip edip söz üretmek değildir, burada net bir şekilde söylemek istiyorum, eğer o çocuklar, o kızlarımız bir daha dağa götürülürse Allah bana İçişleri Bakanlığını haram etsin, bu kadar açık ve net.”
Bugün 9 teröristin daha etkisiz hale getirildiğini belirten Soylu, “İkiyaka Dağları’nda, Şırnak’ta, Hakkari Çukurca’da 9 teröristi evlatlarımız etkisiz hale getirdiler. Tendürek’ten Çemçe’ye kadar, Aliboğazı’ndan ta Herekol’a kadar her noktada evlatlarımız büyük bir mücadele yapıyor.” dedi.
Soylu, teröre aman vermeyeceklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çünkü terör ülkemizin gücünü azaltmaktadır. Ülkemizin en önemli meselesi olan birliğini zedelemektedir. Buna müsaade etmeyeceğiz. Geçen gece Silopi’deydik, gece yarılarına kadar, o çocukların hallerini görüyorum. Oturuyoruz, konuşuyoruz, ‘Sen ne olacaksın?’ diyorum, diyor ki: ‘Ben öğretmen olacağım, doktor olacağım, polis olacağım, imam olacağım, profesör olacağım.’ Bizim görevimiz hep birlikte onu o idealleriyle buluşturmaktır.”
Soylu, konuşmasının ardından Iğdır Valisi Ahmet Turgay Alpman’la Zübeyde Hanım Bulvarı’ndaki esnafı ziyaret etti.
Esnafla sohbet eden ve işlerinde bereket dileyen Soylu, vatandaşlarla da bir süre görüştü.