İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “İnsanları kaçırmak, bir yerden bir yere nakletmek için oluşan ekonomiye kim, nasıl müdahale ediyor? Kim kimlerle iş birliği yapıyor? Bir taraftan orada PYD’nin, hatta DEAŞ’ın sırtını sıvazlayıp, bir taraftan da Türkiye’ye ‘Aferin, göçü iyi yönetiyorsunuz, uyuşturucuyla iyi mücadele ediyorsunuz, terörde bize iyi tampon oluyorsunuz’ diyerek bizim sırtımızı sıvazlama halinden vazgeçilmesi gerekiyor. Artık biz bunu yemiyoruz, yemeyeceğiz. Yemeyeceğimizi de tüm dünyaya ilan ettik, ilan etmeye de devam ediyoruz.” dedi.
Soylu, Grand Cevahir Hotel’de düzenlenen “Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin İş Gücü Piyasasına Uyumu: Zorluklar ve Fırsatlar” konferansının açılışındaki konuşmasında, Suriye’yi veya Ortadoğu kaynaklı göçün oluştuğu bölgeyi ve insanların, “zaten kötü şartlarda yaşayan insanlar” şeklinde algı olduğunu aktarırken, “Aslında hem köklü, hem de modern şehirler ilçeler vardı. Bu şehirde yaşayan doktorlar, mühendisler, tüccarlar, esnaflar, profesörler, öğrenciler vardı. Yani ‘zaten’ler yok, basbayağı düzenli bir şehir hayatı vardı. Bu insanlar, normal hayatlarını yaşarken günün birinde bir veya birkaç terör örgütü geliyor yahut bir iç savaş çıkıyor, hayatları alt üst oluyor. Ortada ‘zaten’ falan yok. 21. yüzyıla yakışmayan, insan eliyle yaratılmış, gelişmiş ülkelerce zemin hazırlanmış bir dram var.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin göçü yönetirken “açık kapı politikası”, “geri göndermeme ilkesi” ve “gelen kişilerin temel ve acil ihtiyaçlarının karşılanması” ilkelerine bağlı kaldığını dile getiren Soylu, geniş anlamda göçü yönetmenin, gelen insanların sosyal ve ekonomik hayata uyumunu temin etmek, temel hak ve özgürlüklerini ellerinden almadan ama yerleşik devlet düzeninin de tehdit edilmesine, kamu düzeninin bozulmasına müsaade etmeden onları nihai hedeflerine ulaştırmak olduğunu anlattı.
Soylu, “Şu anda El Bab, Rai, Azez, Cerablus’ta 170 bin Suriyeli kendi ülkelerine döndü. Bizi Afrin dolayısıyla eleştirdiler. Şimdi Afrin’e dönüşler başladı. İnsanlar kendi memleketlerine gidiyor. Her göçün bir amacı, bir durağı vardır. Hiç kimse bir kampta ilanihaye kalmak istemez. Kanunların ve şartların izin verdiği ölçüde onları ya memleketlerine, ya gitmek istedikleri yere ulaştırmalısınız veya sizin ülkenizde kalmaya karar vermişlerse de bu işin hukuki, sosyal ve ekonomik altyapısını hazırlamalısınız.” dedi.
Göç meselesinin göçmen ticaretinden ayrı düşünemeyeceğine işaret eden Soylu, “İnsanları kaçırmak, bir yerden bir yere nakletmek için oluşan ekonomiye kim, nasıl müdahale ediyor? Kim kimlerle iş birliği yapıyor? Bir taraftan orada PYD’nin, hatta DEAŞ’ın sırtını sıvazlayıp, bir taraftan da Türkiye’ye ‘Aferin, göçü iyi yönetiyorsunuz, uyuşturucuyla iyi mücadele ediyorsunuz, terörde bize iyi tampon oluyorsunuz’ diyerek bizim sırtımızı sıvazlama halinden vazgeçilmesi gerekiyor. Artık biz bunu yemiyoruz, yemeyeceğiz. Yemeyeceğimizi de tüm dünyaya ilan ettik, ilan etmeye de devam ediyoruz.” diye konuştu.
Soylu, göçmen kaçakçılığıyla beraber uyuşturucu ticareti ve yabancı terörist savaşçıların geçişi konuları olduğuna değinerek, şöyle devam etti:
“Mesela uyuşturucu ticaretini göçün finansmanında kullanabiliyorlar. Kişi kaynak ülkeden çıkarken yanına bir miktar uyuşturucu madde alıyor, bunu gittiği yol güzergahında, değişik noktalarda satarak yol masrafını, insan kaçakçılarına vereceği parayı çıkarıyor veya yabancı terörist savaşçılar bu kaçak göçmen konvoylarına karışıyor. Dolayısıyla göç hadisesi, düzensiz göçe döndüğü zaman ciddi bir asayiş ve kriminal problem haline geliyor. Bizim en büyük avantajlarımızdan birisi, Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüzle beraber Emniyet Genel Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komutanlığımız ve Sahil Güvenlik Komutanlığımızın aynı çatı altında bulunması ve bunların bir koordinasyon çerçevesinde çalışmasıdır. 2017’de yakalanan düzensiz göçmen sayısı 172 bin 745. 2018 için bu sayı nisan ayı sonu itibarıyla 82 bin 603’dür. Geçen yılın aynı döneminde ise 38 bin 916’dır. 2015’te bir günde 8 bin 500 göçmen Yunanistan’da adalara geçiyordu. Bu sayı bugün ortalama 71. Bu konuda biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu kadar büyük gayret göstermemize rağmen, maalesef yeterli desteği göremiyoruz. 2017’de yakalanan göçmen kaçakçısı 4 bin 641. Bunların büyük bölümü yabancı uyruklu, Ukrayna’dan Suriye’ye kadar. 2018 için 5 Mayıs itibarıyla kadar bu sayı bin 955 olmuştur. Geçen yılın aynı döneminde ise bin 144’tü.”
Son aylarda özellikle Afganistan kökenli yeni bir göç dalgası olduğunu ve bu konuda Afgan ve Pakistanlı yetkililerle göçmenlerin iadesi noktasında anlaşma sağlandığını hatırlatan Soylu, Ağrı ve Iğdır sınırına 144 kilometre sınır duvarı ve güvenlik yolu inşa edildiğini, Suriye sınırında halihazırda valiliklerimiz tarafından 90 kilometre, TOKİ ve Milli Savunma Bakanlığımız tarafından 778 kilometre modüler beton duvar tamamlandığını anlattı.
“Batı’nın bize bir minnet borcu var”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Suriyelilerin adli vakalara karışma oranının yüzde 1,5 olduğunu dile getirerek, “’Rakamın içinde kendi aralarındaki davalar da önemli bir yer tutmaktadır. Dolayısıyla toplum ahenginde bu kardeşlerimizden kaynaklanan bir sorundan söz edebilmek mümkün değildir. Tabii burada aziz milletimizin farklı kültürlerle birlikte yaşama alışkanlığı ve olgunluğunun katkısı, işte o Anadolu vicdanı dediğimiz manevi halin etkisi çok büyüktür.” dedi.
Türkiye’nin göçü yönetme anlamında ciddi ve önemli adımlar attığına işaret eden Soylu, şu bilgileri paylaştı:
“Harcadığımız 31 milyar doların yanı sıra mevzuat noktasında 2013’te çıkarttığımız Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çok önemli bir adımdır. Bu kanunla kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz, halihazırda 81 il teşkilatının yanı sıra göç konusunda önem arz eden 36 ilçemizde de teşkilatlanmasını tamamlamıştır. 16 Mart 2018 tarihinde Geçici Koruma Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle geçici barınma merkezleri de AFAD’dan Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüze devredilmiştir. Bütüncül göç politikası başarılı şekilde yürütülüyor. Bu devirle beraber yaklaşık 10 bin kişilik personel kapasitemiz mevcuttur. 228 bin Suriyelinin kaldığı 19 tane geçici barınma merkezi, 2 tane kabul barınma merkezi, 18 geri gönderme merkezi, 1 geçici geri gönderme merkezi halen aktif olarak faaliyettedir. Yine aynı kanunla göçü daha etkin yönetebilmek, stratejileri belirlemek ve kurumlar arasında koordinasyonu sağlayabilmek amacıyla Göç Politikaları Kurulu oluşturulmuştur. Ayrıca 2016’da çıkardığımız Uluslararası İşgücü Kanunu ile yabancıların çalışma izinlerinin düzenlenmesi sağlanmıştır. Ayrı bir Geçici Koruma Yönetmeliği de çıkarılarak bu kişilerin kimlik işlemleri, eğitim, sağlık ve diğer sosyal ihtiyaçlarına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmıştır. Sadece burada değil, buradan El Bab, Azez’e gönderdiklerimizle ilgili bile onların sağlık işlemlerinden nüfus işlemlerine varıncaya kadar Türkiye elinden gelen gayreti ortaya koyuyor. Batı’nın bize bir minnet borcu var. Minnet borcu da şudur, insanlığa nasıl sahip çıkılabileceğini, kendi nesillerine demokrasi, kamu ve hukuk düzenini bozmadan, anlatabilecekleri yegane örnek Türkiye’dir.”