ALINAN TEDBİRLER SAYESİNDE, BU DÖNEM DÜZENSİZ GÖÇMEN SAYISINDA YÜZDE 98’LİK BİR DÜŞÜŞ YAŞANDI
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Uluslararası Göç Örgütünün verilerine göre 2015 yılında Yunanistan tarafında 853 bin 650 düzensiz göçmen yakalandığını, 2017’nin sonlarına geldiğimiz bu dönemde, bu oranın yüzde 98’lik bir düşüşle 20 bin 364’e gerilediğini açıkladı. Soylu ayrıca, alınan tedbirler sayesinde kısmen de olsa düzensiz göç rotasının Doğu Akdeniz ve Ege’den, İtalya ve İspanya hattına kaymaya başladığını ifade etti.
Bakan Soylu, Antalya’nın Kemer ilçesinde gerçekleştirilen “6. Akdeniz Sahil Güvenlik Faaliyetleri Forumu’nda” yaptığı konuşmada, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin insanlarının aynı mahallenin çocukları gibi ortak bir duygu, geçmiş, kültüre sahip olduklarını İfade etti. Soylu, “Zaman zaman birbirleriyle tartışırlar, bazen kavga ederler. Sonra tekrar barışırlar. Zaman geçse de aralarındaki bağ asla kopmaz. Hatta bazıları birbirleriyle evlenirler, bazıları birbirleriyle iş ortağı olurlar. Belki farklı ailelerin çocuklarıdırlar ama o mahallenin verdiği ruhu, asla kaybetmezler. İşteben Akdeniz’e baktığım zaman, sizlere baktığımzaman, böyle bir duyguya kapılıyorum. Akdeniz’ekıyısı olan ülkelerin insanları, bana göre aynımahallenin çocukları gibidir. Ve ortak bir duyguya, ortak bir geçmişe ve kültüre sahiptir. Dinleri, dilleri farklı olsa da tavırları, algıları, tepkileri, duyguları birbirine benzer.” dedi. Bu nedenle Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin Akdeniz temelinde bir araya gelerek kurumsallaştırılmaya çalışılmasının son derece doğru ve önemli bir adım olduğuna dikkati çeken Soylu, Türkiye olarak bu girişime sonuna kadar destek verdiklerini söyledi.
“Karadeniz’i güvenli bir deniz haline getirmeyi birlikte başardık”
Aynı tecrübeyi Karadeniz’de yaşadıklarını anlatan Soylu, “Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında kurduğumuz ve kısa adi BSCF olan Karadeniz’e sahildar ülkeler Sahil Güvenlik Teşkilatları İş Birliği Forumu”, kurulduğu 2006 yılından bugüne kadar çok ciddi gelişme kaydetmiştir. Göçmen geçişi ve kaçakçılığının önlenmesi konusunda Karadeniz’i güvenli bir deniz haline getirmeyi birlikte başardık. Aynı mahallenin çocukları olarak başardık. Üye ülkeler bu işbirliğinden önemli faydalar elde etti. Dileğimiz Karadeniz’de sağladığımız bu kurumsal başarının Akdeniz’e örnek olmasıdır.” diye konuştu.
“Basit lastik bir botla hayatta kalmaya çalışan insanları görüyoruz”
Dünyada suyun var olduğu günden bugüne, Akdeniz’in tarihteki en önemli etkileşim alanlarından birisi olduğuna değinen Soylu, Akdeniz’in büyük medeniyetlere ev sahipliği yaptığını, bilginin, kültürün, paranın ve ticaretin burada taşınmasına sebebiyet verdiğini bildirdi.
Siyasi dengelerin aslen Akdeniz’de değiştiğini, bugün de özellikle Ortadoğu’da yaşanan siyasi hareketliliğin doğudan batıya doğru bir göçmen akımını başlattığını anlatan Soylu, “Hepimiz dramatik sahneler görüyoruz. Kıyıya vuran cansız bedenler görüyoruz. Aynaya baktığımızda insanlığımızı tarttığımız, olmaması lazım gerektiğini konuştuğumuz ‘İnsanlığımızı kaybediyor muyuz?’ diye kendi kendimize baktığımız dramatik sahneleri görüyoruz. Bizim radarlı gemilerle gezdiğimiz denizlerde basit lastik bir botla hayatta kalmaya çalışan insanları görüyoruz.” dedi.
“İnsanlık bileşik kaplardaki su gibidir, bir şekilde dengeye gelmeye çalışacaktır”
Bütün siyasi ve ideolojik düşünceleri bir tarafa bırakarak, dünyanın doğusu ile batısı arasında çok ciddi ekonomik farklar olduğu geçeğinin görülmesi gerektiğine dikkat çeken Soylu, şöyle konuştu:
“Güvenlik, yaşam standartları anlamında büyük farklılıklar var. Oysa insanlık bileşik kaplardaki su gibidir. Mutlaka bir şekilde dengeye gelmeye çalışacaktır. Dolayısıyla bu şartlar, yani batı ile doğu arasındaki bu eşitsizlik eşitlenmedikçe, en azından doğuda sivillerin can güvenliği sağlanmadıkça bu sahneler kendiliğinden bitmeyecektir. Buradaki herkes, bütün sahil güvenlik birimleri çok iyi niyetle, bütün tedbirleri alsalar bile bu sorunun sizlerin boyunu aşan, bu meselenin boyunu aşan bir tarafı olduğu aşikardır, açıktır. Biz Aylan bebeği unutmuyoruz. Biz sahil güvenlik mensuplarımızın, jandarmalarımızın, polislerimizin kah kıyılarda kah denizlerde ellerini uzatıp hayatlarını kurtarmaya çalıştığı ya da cansız bedenleriyle karşı karşıya olduğu insanları unutmuyoruz. Hayatımızın bir sonu olduğunu, bizden sonra gelecek nesillere sorumluluk içerisinde dünya bırakma sorumluluğu içerisinde olduğumuzu en iyi sizler bilirsiniz. Dünya maalesef şu anlattığım tablo içerisinde bir çılgınlık halindedir. Dönüp ne aynaya bakmaktadır ne de ‘Acaba ne oluyor, biz bunun neresindeyiz, nasıl çözebiliriz’ diye anlayışla karşı karşıyadır. ”
Soylu, hiç kimsenin 21. yüzyılı böyle hayal etmediğini aktararak, okul yıllarında dünya savaşları okutulurken, bunların hep tarihte kaldığını düşündüklerini ama o gün yaşanılanlardan çok daha dramatik, insanın içini acıtan ve insanlığı hatırlatan tabloları gördükçe üzüldüklerini dile getirdi.
Farklı kültürlerden, medeniyetlerden, düşüncelerden gelen insanlar olarak, bunun bir ortak sorun olduğunu, bu sorun karşısında herkesin dünyaya söyleyecek bir sözü bulunması gerektiğini hatırlatmak için ifade ettiğine dikkati çeken Soylu, ekonomik farklılıkları giderip, savaşların durdurulması gerektiğini söyledi.
Çatışma ve şiddeti, fakirliği dünyanın bir yerine hapsetmenin mümkün olmadığını, artık hep birlikte görülmesi gerektiğini anlatan Soylu, dünyanın güzelliklerini paylaşmaya mecbur olunduğunun kabul edilmesi gerektiğini bildirdi.
“Bu dönemde geçişler yüzde 98’lik bir düşüşle 20 bin 364’e gerilemiştir”
Türkiye’nin sahil güvenlik konusunda iş yükünün fazla olduğunu ifade eden Soylu, uyuşturucu, sigara, tarihi eser ve göçmen kaçakçılığıyla mücadele ettiklerini dile getirdi.
Soylu, göçmen kaçakçılığıyla mücadele ederken “Sadece karşı kıyıya geçmesinler” mantığıyla hareket etmediklerini belirterek, şöyle konuştu:
“Önemli olan hem o insanların denizden sağ kurtulması hem de yasa dışı bir durumda kalmamalarını sağlamaktır. O insanların denize inmelerini engellemektir. Jandarma ve emniyet güçleriyle sahil güvenlik güzel bir koordinasyon içinde hareket etmektedir. Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine göre 2015 yılında Yunanistan tarafında 853 bin 650 olan düzensiz göçmen yakalaması alınan tedbirlerle 2017 yılının sonlarına geldiğimiz bu dönemde -ki burada samimiyetimizi, Türkiye’nin sözlerine ve ahitlerine bağlılığını, Türkiye yalnız kalsa da verdiği sözün kendisi için ne kadar büyük bir anlam olduğunu, uluslararası alanda verdiğimiz sözü yerine getirmek için ortaya koyduğumuz gayretin ve samimiyetin büyüklüğün ifade etmek istiyorum- geçişler yüzde 98’lik bir düşüşle 20 bin 364’e gerilemiştir. Bir günde 9 bin 800 kişinin geçmesinden 2017 ortalaması ki bizim için büyük bir rakam olan günde 70’e gerilemiştir. Merkezi ve Batı Akdeniz rotası olarak bilinen hatlardaki hareketlilik dikkat çekici. Merkezi Afrika rotası olarak bilinen Afrika’dan İtalya’ya geçişin 107 bin 28 olduğu, Batı Akdeniz rotası olarak bilinen Afrika’dan İspanya’ya geçişin 3 bin 845’ten 2017 itibariyle 12 bin 328 olduğu gözlenmektedir. Düzensiz göç rotalarının Doğu Akdeniz ve Ege’de aldığımız tedbirler neticesinde kısmen, o kadar olmasa da İtalya ve İspanya hattına biraz kaydığı anlaşılmaktadır. Düzensiz göç rotalarının Doğu Akdeniz ve Ege’de aldığımız tedbirler neticesinde kısmen, o kadar olmasa da İtalya ve İspanya hattına biraz kaydığı anlaşılmaktadır. Düzensiz göçle mücadeleye destek vermek için 2016 yılından beri Ege’de görev yapan NATO unsurlarının artık burada aldığımız tedbirlerle çekilme zamanı gelmiştir. Bana göre Deniz güvenliği açısından bunun elbette ki daha doğru adımlarını hep birlikte atacağız.”
“Sanki birileri düğmeye basmış gibi…”
Türkiye’nin sahil güvenlik yükünün fazla olmasının sadece Ortadoğu’ya komşu olmasından kaynaklanmadığına işaret eden Soylu, bu durumun deniz envanterinin fazla olmasından kaynaklandığı söyledi.
İstanbul ve Çanakkale boğazlarının muhteşem iki eser olduğuna değinen Soylu, bu iki eserin doğu ile batı arasında geçiş yolları üzerinde durmakta olduğunu, bunların sağladığı güçlü bir denizcilik birikimine sahip olduklarını ifade etti.
Ağustosta bir ay süreyle Karadeniz’de birden bire bir hareketlilik başladığının altını çizen Soylu, “Sanki birileri düğmeye basmış gibi başlayan hareketlilik Türk Sahil Güvenlik ekipleri, jandarma ve emniyet teşkilatı ile diğer devletlerin işbirliğiyle kısa sürede kontrol altına alındı, güvenlik sağlandı. Birden bire Karadeniz’e göçmen akımı başlayıp Romanya’ya doğru gidişler oldu. Hemen bir araya gelip koordinasyonu sağladık. Tedbirlerle çok kısa süre içerisinde geçişi sıfırlama imkanına sahip olduk. Bunda Ege ve Akdeniz’de aldığımız tedbirlerin, tecrübelerimizin çok büyük etkisi var.” değerlendirmesinde bulundu.
Politika, siyaset, ekonomik dengelerin uğraş alanları içerisinde olduğunu belirten Soylu, insanlığın deniz kirliliği konusunda sorumsuz davranmaya devam ederse gelecekte ne denizin kokusunu duyulabileceğini ne de ondan lezzet çıkarılabileceği uyarısında bulundu.
“Haliç’i temizlemeyi başardık”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde birçok önemli işe Haliç’i temizlemeyi de eklediğini anlatan Soylu, ” Cumhurbaşkanımıza İstanbul’a böyle bir güzelliği yeniden kazandırdığı için hem denizciler hem çevre hem de dünyada güzelliklerle buluşmayı hak eden insanlık adına teşekkür ediyorum. Büyük bir ekonomik maliyete katlandık, Haliç’i temizlemeyi başardık. O tahribatın etkileri yüzde 100 silinmiş değildir ama büyük oranda başarı elde ettik. Bu hatayı Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de tekrarlamak istemiyoruz.” dedi.
Deniz kirliliğinin evsel, endüstriyel, tarım faaliyetleri ve gemilerden atılan atıklar nedeniyle oluştuğuna dikkati çeken Soylu, insanlığın anlaşılmaz bir şekilde denizlere karşı savaş açmış gibi davrandığını belirtti.
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeye yakışır şekilde ciddi bir denetim ve hassasiyet içerisinde olduklarını anlatan Soylu, “Sahil güvenlik komutanlığımız eliyle son iki yılda deniz çevresinin ve kaynaklarının korunmasına yönelik 4 bin 500 olayda 11 milyon 736 bin lira, yani yaklaşık 2.7milyon avro ceza kesilmiştir.” diye konuştu.
Hedeflerinin, deniz kirlendikten sonra ceza kesmek değil kirlenmeyi engellemek olduğunu aktaran Soylu, şunları kaydetti:
“İnsanlara doğru alternatifler imkanlar sunmak gerekir. Tekne sahiplerine ‘sintineyi denize basma’ dediğimizde onlara bunu boşaltabilecek tesisler vermeliyiz. Küçük teknelerin deniz kirliliğine sebep olan atıklarını kontrol altına uygulamayı hedeflediğimiz mavi kart uygulaması başlattık. Bu sistem atık takip sistemidir. Dünyada da tektir. Küçük teknelere ‘mavi kart’ diye isimlendirdiğimiz küçük kart veriyoruz. Buna karşılık liman ve marinalarda kurulu atık boşaltma merkezlerimiz var. Elektronik sisteme entegre olan bu kartlar sayesinde küçük teknelerin limanda kurulu bu merkezlere atıklarını boşaltmalarını sağlıyoruz, bunu denetliyoruz. Bu denetimlere teknelere yanaşmadan atık verme frekansını takip ederek elektronik ortamda yapabiliyoruz. Toplanan atıkları envanter bilgilerini çıkartabiliyoruz. 78 kıyı tesisinde, 43 özel marinada, belediyelerin işlettiği 15 marinada, 20 balıkçı barınağı olmak üzere 156 noktada mavi kart otomasyon sistemi kurulmuştur. Bu çok önemli bir başarıdır. Sistem kapsamında 29 bin kart dağıtılmıştır. Yani 29 bin tekne bu sisteme dahil edilmiştir.”
Soylu, bu dünyada ortak hedefler ve vizyonlarınınolması gerektiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’yi tanımlarken hep Avrupa’nın dışında tutmak istediler. Ortadoğu sınırlarını Türkiye sınırları üzerinden kurmak istediler. 21. yüzyılda bunun böyle olmadığını hepimiz gördük. Bu sadece Türkiye için değil sınırların ortadan kalktığı bütün dünya ülkeleri için geçerlidir. Herkes ‘dünyada deniz yok. Denizlerden ulaşım olmaz. Kara sınırlarını tutarsak düzensiz göçleri engelleyebilen imkanına sahip olabiliriz” zannetti. Bunun böyle olmadığını gördük. Sadece İran’da 2,5 milyonun üzerindeki Afgan, batıya göç etmeyi bekliyor. Bunlar karadan, denizden eğer imkanbulabilirlerse havadan göç edebilmek için ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koyacaklar.”
“Bu konuda büyük bir yardım alıyor falan değiliz”
“Eğer batı ile doğu arasındaki bu eşitsizlik acımasız şekilde devam ederse gelişmiş batı ülkelerinin liderleri kendi konularına ‘acaba bu göçle biz nasıl uğraşırız’ diye başlık yapmaktan hiçbir zaman kendilerini alıkoyamazlar.” diyen Soylu, şöyle devam etti:
“Bunu hep barebar iyi paylaşmalıyız. Ülkelerimizin temel konusu haline getirmek zorundayız. Türkiye bir sorumluluk ortaya koyuyor. Biz sahil güvenliklerimizle gerekli sorumluluğu ortaya koymazsak açık şekilde ifade edeyim bir günde batıya 15-20 bin insan geçmesi hayal değildir. Kimse kusura bakmasın. Bu konuda büyük bir yardım alıyor falan değiliz. Bu konuda büyük bir yardım ediyorlar falan değil. Kendi imkanlarımızla, kaynaklarımızla bunları sağlamaya çalışıyoruz. Öyle bir iki bot desteğiyle bu olabilecek, yapılabilecek işler değildir. Bugün birtakım teknolojilerden istifade ediyoruz.
Terörle mücadeleden insansız hava araçlarından istifade ediyoruz. Dünyanın bakması gereken vizyonşurasıdır. Artık denizler düzensiz göç konusundaki en önemli alanlardır. Buraya bugüne kadar baktığımızdan çok daha önemli tedbir almak dünyanın ortak sorunudur. Bunu hep beraber çözmek durumundayız. Bu konuda Türkiye’nin tecrübelerini bütün dünya iyi tahlil ve tespit etmek, elde ettiği sonuçları iyi analiz edip uygulamaya koymak durumundadır. Bu tecrübe her zaman gelişebilecek tecrübe değil ve gelecek dünyasının bize hangi riskleri önümüze koyabileceğini hiç birimiz biliyor ve tahmin edebiliyor değiliz.”
Soylu, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin ilgili vizyonuve hedefinin temiz bir Akdeniz olarak tarif etmenin anlamlı bir yaklaşım olacağını bildirdi.
Akdeniz’in aynı zamanda uyuşturucu taşıma rotası olduğunu vurgulayan Soylu, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu yaz güçlü iş birlikleri sayesinde nesillerimizi zehirlemeye çalışanlara karşı hep birlikte çok önemli başarılar kazandık. Denizin içerisinde bu zehri kimin, nasıl, nereye ve ne kadar taşıdığını yakalayabildiklerimiz kadar biliyoruz. Bunun için burada istihbarat iş birliğimiz bizim açımızdan çok önemlidir. Akdeniz ülkeleri sadece uyuşturucunun taşınmasına ilişkin sorumlu değil aynı zamanda nesilleri uyuşturucu konusunda ciddi tehdit altındadır. Hepimiz hedef ülkeyiz. Özellikle bizim ülkemiz batıdan kimyasal uyuşturucuların, doğudan ise doğal olarak uyuşturucuların hedef ülkesi konumundadır. Taşıma konusundaki mesele zaten hepimizin bilgisi dahilindedir. Akdeniz’in temizliği dışında uyuşturucu konusunda da yapacağımız işbirliği insanlığa büyük bir katkı olacaktır.”
Soylu’nun konuşmasının ardından forumun 2017 dönem başkanlığı görevini yürüten Türk Sahil Güvenlik Komutanı Vekili Tuğamiral Bülent Olcay tarafından dönem başkanlığı süresince icra edilen faaliyetlere ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Forumda ayrıca katılımcı ülkeler tarafından “Deniz kirliliğinin önlenmesinde en iyi sahil güvenlik uygulamaları” konusunda sunum yapıldı.
Türkiye ile Fransa arasında dönem başkanlığı devir teslim töreninin yapıldığı ve 13 ülkeden üst düzey sahil güvenlik komutanları ile uluslar arasıkuruluş temsilcilerinin katıldığı forum, yarın sona erecek.