İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Diyarbakır Lice’deki operasyona ilişkin, “Bunları buradan silmeye kararlıyız ama daha yeni başladık. Hele önümüzdeki günlerde olanları duydukça başta şehit ailelerimiz olmak üzere bu millete, bu ülkeye zarar verenlerden şu gönlü daralan, sıkışan bütün milletimiz büyük ama büyük bir ferahlık duyacaktır. Kararlıyız, kararlılığımıza aynı şekilde devam edeceğiz.” dedi.
Soylu, Nazilli Sanayi Sitesi sosyal tesislerinde sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve muhtarlarla bir araya geldi.
Ülkenin üzerine hain pusular kurmaya çalışanlara karşı hem hürriyeti hem huzuru hem de kardeşliği tesis etmeye çalışan güvenlik güçlerinin, 5 Mart’tan itibaren Diyarbakır’ın Lice ilçesinde büyük bir operasyon gerçekleştirdiğini belirten Soylu, başta komutanlar olmak üzere kahramanca destan yazan 7 bin askerin selamlarını getirdiğini ifade etti.
İçişleri Bakanı Soylu, şöyle konuştu:
“Dün Trabzon’dan dönüp Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret ettikten sonra arkadaşlarımızla Diyarbakır Lice’ye gittik. Hem planladığımız operasyonun nasıl gittiğini, hem de evlatlarımızın moral seviyesinin ne olduğunu, hangi adımları attığımızı, hangi adımları atmamız gerektiğini orada gözden geçirdik. Şunu söylemek istiyorum. Devletimizin, milletimizin terörle mücadele konusunda ortaya koymuş olduğu kararlılık aynı hızla devam etmektedir. Ama terörle mücadele eden güvenlik kuvvetlerimizin tamamının morali en yüksek seviyededir. Bunda en önemli etken sizlersiniz. Sizlerin duaları, sizlerin destekleri, sizlerin ortaya koymuş olduğu bu büyük anlayıştır. Güzel işler yapıyorlar. Bunları buradan silmeye kararlıyız ama daha yeni başladık. Hele önümüzdeki günlerde olanları duydukça başta şehit ailelerimiz olmak üzere bu millete, bu ülkeye zarar verenlerden şu gönlü daralan, sıkışan bütün milletimiz büyük ama büyük bir ferahlık duyacaktır. Kararlıyız, kararlılığımıza aynı şekilde devam edeceğiz.”
Soylu, Adnan Menderes’in 1946’da milleti öncelemeyen tek parti anlayışına arkadaşlarıyla ciddi bir itiraz ortaya koyduğunu belirterek, “Bugün bizim yaptığımız şeyi belki ilk defa onlar yapmıştır. Millete kulak vermiştir, millet ona Ezan-ı Muhammedi demiştir, yerine getirmiştir. Millet ona ‘tarım yapacağız, daha çok su’ demiştir, 1 tane yapılması planlandığı halde o 21 baraj yapmıştır. Millet ‘yol, elektrik’ demiştir, yapmıştır. Millet artık ona ‘biz artık insan yerine konulmak istiyoruz, bizi Ankara Tandoğan Meydanı’na sokmuyorlar, bu işi hallet’ demiştir, halletmiştir. Menderes, o şalvarlıların, poturluların, köylülerin, valinin karşısına çıkıp hesap sorabilecek özgürlük halini milletiyle birlikte ortaya koymuştur.” dedi.
Milletin de dediğini yapan Menderes’i çok sevdiğini belirten Soylu, birilerinin 1950 seçimlerinde sadece iktidarı değil muktedirliği de kaybettiğini anlayınca 27 Mayıs 1960’da hain bir darbeyle milletin saadet dönemini sona erdirdiğini, darbelerin devamının geldiğini ifade etti.
Bakan Soylu, şöyle konuştu:
“1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 ve benim aslında bir darbe olarak gördüğüm 367, Gezi olayları ve en nihayetinde 15 Temmuz. Ortak özelliği görmenizi isterim. Bunların her biri vatandaşa kulak veren, onu önceleyen, ona akıl soran, onunla dertleşen, onunla hasbihal eden, ondan kendisine yol yordam göstermesini isteyen ve iktidarı millete veren bir siyaset anlayışına karşı yapılmıştır. Bunların her biri siyaset zeminini kendisinden sonra gelecek darbe için hazırlamış ve kurumsallaştırmıştır. 1971 bunu muhtıra ile yapmıştır. 1980 ihtilali bunu 82 anayasasını hayatımıza kazıyarak, 28 Şubat bir bildiriyle, 27 Nisan da e-muhtıra ile yapmaya çalışmıştır. Aynı teşebbüs Gezi olaylarında, 17-25 Aralık darbesinde, 6-7 Ekim olaylarında ve nihayetinde 15 Temmuz’da tekrarlanmıştır.”
15 Temmuz’da TRT’de okunan bildirinin sonunda “yeni bir anayasa” ifadesinin bulunduğunu hatırlatan Soylu, şöyle devam etti:
“Bu zihniyet demektedir ki ‘ey bu ülkenin insanları, ey poturlular, ey şalvarlılar, kasketliler, dün sizi düşük diye, kuyruk diye tarif ettiklerim. Dün sizi irticacı diye tarif ettiklerim, Alevi ve Sünni, Türk-Kürt, dindar-laik diye ayırdıklarım, siz hiçbir zaman bu ülkeyi kendi değerlerinizle demokratik anlayışınızla, kurallarınızla idare edemez, siz anayasa, siyaset yapamazsınız, bu milletin hakimi de efendisi de biziz kuralları biz koyarız.’ Mesaj bu kadar açık, nettir.”
Türkiye’nin 1960’lardan bu yana darbelerle, ‘istemezükçülerle’, paranoyalarla mücadele halinde olduğunu kaydeden Soylu, her 10 yılda bir darbe ile karşılaşan Türkiye’nin 20-30 yıl geriye gittiğini ancak küresel rekabetin de kimseyi beklemediğini söyledi.
Türkiye’nin 16 Nisan’da hep birlikte karar vereceğini, ülkenin çok sıkıntılardan geçtiğini ifade eden Soylu, şöyle devam etti:
“Yıllardan beri bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. ‘Siz haddinizi bilin’ diye sürekli ayar vermeye çalışıyorlar. Bir gün anarşizmle, bir gün terörizmle, bir gün enflasyonizmle, bir gün medya üzerinden sevdiğimiz seçtiğimiz insanlara itibar ettiğimiz insanlara ayar vererek. Bizi borçlandırıyorlar, faiz batağına koyuyorlar, IMF’ye muhtaç ediyorlar. Bizi uluslararası sermayelerle, uluslararası kuruluşlarla ve güçlerle terbiye etmeye çalışıyorlar. Biz onlara anlatmaya çalışıyoruz, bu toprakların sahibi biziz diye. Biz onlara anlatmaya çalışıyoruz, bu ülkede Çanakkale harbini, İstiklal mücadelesini bizim evlatlarımız verdi. Bu ülkenin sahibi millettir, onu millet kurtardı, özgürlüğüne, hürriyetime millet kavuşturdu diyoruz. Ama nafile. Ellerine geçirdikleri güçlerle birlikte bunu hiç kaale almıyorlar. Patronlarımızı değiştiriyorlar. Çünkü 1960’da yazdıkları anayasa ile beraber patronlarımızı değiştirme liyakatını ve patronlarımızı değiştirme ehliyetini elde ettiler. Kuralları onlar yazdılar. Sen istediğin kadar oy ver, ‘Senin 50 gramlık verdiğin oy pusulasını hiçbir şeye saymıyorum’ dediler. Gün geldi rahmetli Menderes’e aynısını yaptılar, gün geldi Allah nurlar içinde yatırsın Özal’a aynısını yaptılar, Demirel’e eşinin üzerinden aynısını yapmaya çalıştılar, Erbakan’a, Türkeş’e aynısını yaptılar.”
“Artık patronlardan sıyrılmak istiyoruz”
Bakan Soylu, ülkeyi yönetmeye çalışanlara “ya bize tabi olursunuz ya milleti bırakırsınız” denildiğini belirterek, “Artık biz bu patronlardan sıyrılmak istiyoruz. Biz diyoruz ki patron bir gün Anayasa Mahkemesi olmamalıdır, patron bir gün Yargıtay, bir gün Danıştay, bir gün IMF olmamalıdır. Patron bir gün o liderlerimize, sevdiğimiz insanlara, millete boyalı basınından hakaret eden medya patronları olmamalıdır. Patron uluslararası sermaye ile iş tutan, kol kola olan ve bu milleti küçümseyenler olmamalarıdır. Patron millet olmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Her dönemde bu anayasalarla birlikte gerek 1961, gerek 1982, gerek daha sonra olan olaylarla Türkiye’nin başka noktaya çevirmeye çalışıldığını kaydeden Soylu, 15 Temmuz akşamı kimsenin hain bir eylem başlayacağını bilemediğini, hesap edemediğini söyledi.
Bu ülkeye elbise dikmeye çalışanların, yeni bir elbise giydirmeye çalışanların kendileri gibi düşünmediğini anlatan Soylu, şöyle devam etti:
“Aynısı 6-7 Ekim olaylarından önce böyleydi. 17/25 Aralık darbesinden 1 gün önce 16 Aralık’ta böyle bir şey olacak mı diye kimse düşünmezdi. 17 Aralık sabahı kalktığımızda, 25 Aralık’ı gördüğümüzde aynı rahmetli Menderes’in başına getirilenler, ona atılan iftiralar bu milletin sevgilisi Recep Tayyip Erdoğan’ın başına da aynı şekilde, aynı anlayışla atıldı. ‘Hakaret edelim, küçük düşürelim’ istediler. Bu ülke kendi istikametlerinde ve kendi hedeflerinde olmasın dediler. Bunu hep beraber yaşadık. Hele Gezi olayları. Gezi olaylarından 1 gün önce Türkiye’nin tablosu bambaşkaydı. 5 ağaç yüzünden bu millet birbirine girecek diye hiç kimse düşünmedi. Böyle bir hedefimiz yoktu, beklentimiz yoktu. İddialarımız bambaşkaydı. Faiz yüzde 4’e düşmüştü. Enflasyon yukarıdan aşağı tepetakla gidiyordu. Bu ülkede IMF denilen boyunduruktan hepimiz kurtulmuştuk. Cumhurbaşkanımız bir cümle de sarf etmişti ‘Artık borçlarımızı ödedik, isterseniz size 5 milyar dolar da borç verelim’ diye. Bu milletin nereye geldiğini bütün dünyaya haykırıyordu. Bir taraftan Kanal İstanbul heyecanı Türkiye’yi sarmıştı, bir tarafta 81 ildeki üniversite heyecanı Türkiye’yi sarmıştı. Bölünmüş yollar, Marmaray, büyük projeler. Dünyanın en büyük havalimanını yapıyorduk. 3 bin dolarda 11 bin dolara geldik. Allahımıza şükürler olsun bugün dünyanın en büyük havalimanını yaparken tüm dünyaya ay yıldızlı bayrağımızı sallıyoruz, evet bir yapabiliriz, gerçekleştirebiliriz ve başarabiliriz diye. Ama ertesi sabah yine Türkiye’yi bambaşka bir geleceğe doğru ittiler.”
Türkiye’nin etrafının 3-4 yıldır ateş çemberi olduğunu, ülkenin hep girdabın içerisine sokulmaya çalışıldığını dile getiren Soylu, “Adım atmamızı, büyümemizi, hedeflerimize ulaşmamızı engellemek için ellerinden gelen herşeyi yaptılar. Biz 2023, 2053, 2071 dedikçe hasetlendiler. ‘Bu Türkiye’ye ne oluyor, daha dün 6 ay önünü göremiyordu, bugün nasıl 50-100 yıllık planlar yapıyor?’. Ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın, hangi hain planı ortaya koyarsanız koyun bilin ki dünyaya haykırıyoruz, biz dünyanın ilk 10 büyük devletinden birisi olacağız.”
Türkiye’nin 21’inci yüzyıla iyi başladığını ve iyi bir şekilde gittiğini aktaran Soylu, Türkiye’nin büyük bir sıçrama yaptığını bunun devamı için de sistemin değişmesi gerektiğini anlattı.
Soylu, 7 Haziran seçimlerinde bütün müttefik ve ittifak gruplarının bir araya gelerek PKK’nın sözcüsü olan HDP’nin yüzde 10 barajını geçmesini sağladığını, daha sonra herkesin başını iki elinin arasına aldığını ve ‘acaba ne olacak sonra’ dediğini dile getirerek, şunları söyledi:
“Onlar aldıkları oyu, oradaki vatandaşların huzur olsun diye onları kandırıp, bir kısmına da baskı kurup, bir kısmını da tehdit edip, istismar edip aldıkları oyu ne yaptılar biliyor musunuz? Afrayla, tafrayla, fiyakayla şuraya getirdiler. ‘Biz Türkiye’de özerklik kurarız’ dediler. İlçeleri verdiler. Tek tek verdikleri ilçeler Cizre, Nusaybin, Muş Varto. Dediler ki artık ‘burada bizim borumuz ötecek, bizim kurallarımız geçecek.’ 7 Haziran’dan sonra, aldıkları oydan sonra şımarıklıkları ve bu ülkenin birliğine ve beraberliğine kast etmiş halleri en zirveye ulaştı. Şimdi soruyorum hiç ses çıkmıyor sizden. Dün oralardaydık, pazar günü Nusaybin’deydik, Midyat’taydık, Mardin’deydik, dün gece yarısı Lice’deydik. Hani özerklik ilan etsenize, buna gücünüz yetiyorsa hadi etsenize, hadi edin bakalım.”
Lice’deki operasyonu engellemek istemişler
HDP’yi o noktaya getiren şeyin hükümetin kurulamaması, nasıl kurulacağının, Türkiye’nin meselelerinin ne olacağının belli olmaması olduğunu ifade eden Soylu, şöyle devam etti:
“Dün biz Lice’de operasyon yapıyoruz, aynısını Mardin’de yaptılar. Dün akşam bir milletvekili başkanlığında bir grupla gelip Lice’de yaptığımız operasyonları engellemek için ‘biz buraya girip buradaki insanlara yardımcı olmak istiyoruz’ yalanı üzerinden teröristleri muhafaza eden bir anlayış ortaya koymaya çalışıyorlar. Dikkat edin eğer bu bir koalisyon hükümeti üzerinden olsaydı eğer bu Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde bulunduğu bir koalisyon hükümetinde olsaydı ve onlar Cumhuriyet Halk Partili bir İçişleri Bakanı atamış olsalardı ve biz sizin jandarmanız, polisiniz, özel harekatınız, evlatlarınızla orada operasyon yapıyoruz ama biz bu operasyonu engellemek için buraya gidiyoruz. İnsan hakları teranelerinden girip yalanlarla ve yanlışlarla onlara müracaat etselerdi, o evlatlarımızın operasyonlarını yarıda keserler ve teröristlerin imha edilmesine izin vermezlerdi.”
AK Parti’nin siyaset sahnesine girdiği 2002 yılında ilk seçimlerden yüzde 34 oy aldığını, herkesin derdiyle dertlenen bir anlayışı benimsediğini, bu sayede oylarının yüzde 51’e ulaştığını anlatan Soylu, partisinin geleceğe yönelik sürekli yeni projeler ürettiğini, CHP’nin ise böyle bir iddiasının bulunmadığını ifade etti.
“Ben niye anlatıyorum Kılıçdaroğlu’nu getirelim”
Konuşmasında 16 Nisan’da yapılacak halk oylamasına da değinen Soylu, “Gerçi ben niye anlatıyorum ki. Buraya Kılıçdaroğlu’nu getirip anlatsa daha iyi anlatıyor ya. Ne diyor, ‘önümüzdeki sistemle ya Cumhurbaşkanı ya Başbakan başka partiden olursa ne olur, karmaşıklık olmayacak mı?’ İlahi Yarabbi, hey gidi Nasrettin Hoca bugün yaşasaydın şu Kılıçdaroğlu için bir şeyler anlatsaydın. Yeni sistem ne sağlayacak biliyor musunuz, işte bu keskin siyaset mekanizmasını törpüleyecek. Herkesin belli puana ulaşması için, önerisini, projesini, uzlaşmasını ve kucaklaşmasını sağlayabilecek bir sistemi ortaya koyacak.” dedi.
Soylu, partisinin MHP ile uzlaşarak ittifak ettiğini anımsatarak, Kılıçdaroğlu’nun FETÖ, Murat Karayılan, Kandil, DEAŞ ve Almanya ile aynı dili konuştuğunu belirtti.
Yeni anayasada 18 yaşındakilere seçilme hakkı verilmesine değinen Soylu, Çanakkale’de ve 15 Temmuz gecesi şehit olan gençlerin Mecliste yer almaya haklarının olduğunu söyledi.
Konuşmasının son bölümünde yeniden Lice’deki operasyona değinen Bakan Soylu, “Bilmenizi isteriz ki oraya da gitmek gerekir. Onlarla beraber hem sorumlu olduğumuz bir iş o meselenin nasıl gittiğini görmemiz gerekir. Ama bilesiniz ki oradan yeni planlamalarla çıktık geceleyin. Çünkü her olay bir başka olayın halini yaratır ve ortaya koyar.” dedi.
Soylu, katılımcılardan 16 Nisan’daki referandumda sandıklardan “evet” çıkarmalarını istedi.
Programa, Aydın Valisi Ömer Faruk Koçak, Nazilli Kaymakamı İbrahim Küçük, Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık, STK üyeleri, muhtarlar ve vatandaşlar katıldı.