İçişleri Bakanı Soylu: Türkiye, terörle ve terörizmle mücadelesini gelişme ve kalkınma temelli bir anlayışla sürdürmektedir
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Biz sadece teröristlerle mücadele etmiyoruz. Terörü ortaya çıkaran, var eden, diri tutan, destekleyen tüm etkenlerle de yapılanmalarla da mücadele ediyoruz. Açık ve net ifade etmek isterim, değil teröriste silah verene, moral verene bile tahammülümüz yoktur.” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, İçişleri Bakanlığı ile bağlı kurumların 2017 yılı bütçesinin görüşülmesine başlandı. Bakanlığın bütçesine ilişkin sunum yapan Bakan Soylu, konuşmasına, “Sadece ama sadece bu ülkenin insanına hizmet ettiği için, yetimlerin başını okşadığı, çocukların yıkılan, tahrip edilen okullarını tamir ettiği, yolları temizlettiği, devletin şefkat ve merhamet elini uzattığı için, bu insanlığı, bu hizmeti millete reva görmeyenler tarafından henüz 35 yaşındayken şehit edilen Mardin Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk ile şehit olan tüm bürokrat ve güvenlik görevlilerine Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize şükran duygularımı dile getiriyorum.” sözleriyle başladı.
Bölgenin yeni bir dönemden geçtiğini belirten Soylu, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada yaşananların doğal sonucu olarak kendine ait yeni bir güvenlik anlayışı geliştirdiğini ifade etti.
Soylu, 21. yüzyılın bilginin, teknolojinin, toplumlar arası ilişkilerin arttığı, bununla beraber terörün, kitlesel göçün de yoğun olarak yaşandığı bir zaman dilimi olarak başladığını söyledi.
Bu dönemde her ülkenin kendi adına uğraşları, iç meseleleri varken, bir de bu coğrafyaya ait ancak dünya ölçeğinde etki yaratan uğraşların da söz konusu olduğunu vurgulayan Bakan Süleyman Soylu, DEAŞ ve PKK-KCK-YPG ve PYD’nin güvenlik dengelerini olumsuz etkilediğini kaydetti.
Vekalet savaşları
Uzak yakın bütün ülkelerin bir şekilde ilgisini çeken, önemli kaynaklara sahip, kadim medeniyetlerin beşiği olan Ortadoğu’nun dünya ile olan etkileşiminin bugün barışı önceleyen bir anlayışla bina edilemediğini ifade eden Soylu, şunları söyledi:
“Vekalet savaşları olarak tanımlayabileceğimiz bu çatışma ortamı, bölgemize çeşitli nedenlerle ilgisi olanların, küresel anlamda barışa yönelik doğru ve net bir stratejilerinin olmamasının doğal sonucu olarak sürmektedir. Bütün bu resim içerisinde Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu, Kuzey Afrika gibi farklı kültürlerin bir arada yaşayabildiği bir medeniyet havzasının tam da ortasında yer almaktadır. Öyleyse, küresel güvenlik anlayışını yeniden sorgulamak ve kendimize ait yeni güvenlik konseptimizi doğru şekilde tespit etmek zorundayız.
Bakanlık vizyonumuz dahilinde proaktif olarak hukuki ve demokratik bir bakış açısıyla yorumladığımız yeni güvenlik anlayışımız, hukuk devletinin ve demokrasinin yüksek standartlarından taviz vermeden, temel hak ve özgürlükler çatısı altında; karşılıklı sorumluluk bilinciyle önce insanı merkezine koyan, zaman ve mekan ayrımı gözetmeksizin herkesin güvenliği için önleyici tedbirler alan, adli ve toplumsal olaylara hızlı ve etkin müdahale edilmesini amaçlayan, sınır, kara, hava ve deniz ayrımı yapmadan güvenlik hizmetinin bir bütün halinde sunulduğu, terörle ve terörizmle mücadeleyi, sosyal destek ve teknolojik donatılarla, kurumlar arası koordinasyon ve işbirliğiyle yürüten bir yaklaşıma dayanmaktadır.”
“Türkiye’nin öngörüsü doğru”
Süleyman Soylu, Türkiye’nin DEAŞ’ı 30 Eylül 2013 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü olarak ilan ettiğini hatırlatarak, Türkiye’nin bu öngörüsünün doğruluğunun, Fırat Kalkanı Harekatı’nda elde edilen başarılarla açık şekilde görüldüğünü vurguladı.
“Türkiye’nin sınır dışındaki harekatları, doğrudan doğruya ülkemizin iç güvenliği ile ilgili bir meseledir ve aslında, ülkemize yönelik tehditleri kendi dışımızda karşılamaya dönük yeni güvenlik anlayışının bir yansımasıdır.” diyen Soylu, iç güvenlikle ilgili en önemli çatışma alanlarından birinin de terör örgütü PKK’ya yönelik yürütülen mücadele olduğunu belirtti.
Bakan Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Kendini yıllarca şiddet, Türkiye’nin büyümesinin, zenginleşmesinin, kalkınmasının önünü kesme noktasında konumlandıran PKK terör örgütü, aslında en büyük zararı doğu ve güneydoğuda yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımıza vermiştir. Oralardaki şantiyelere, havaalanı inşaatında çalışan iş makinelerine, mühendislere, işçilere yönelik saldırılar, belediyeyi halkın hizmetinden çıkarıp terör örgütünün hizmetine sokanların yerine görevlendirilen personellerimizi şehit eden terör eylemleri, yaşanan mağduriyetin açık bir göstergesidir. Türkiye gerek güvenlik tedbirleriyle, gerek operasyonlarıyla, gerekse demokratik siyaset alanını genişleten adımlarıyla yaşanan bu terör ve şiddeti bitirme noktasında kararlıdır. Türkiye’nin terörle mücadelesi kadar terörizmle yapmış olduğu mücadele de ayrı bir önem arzetmektedir. Ekonomik ve sosyal politikalar eliyle 14 yıldır gerçekleştirdiği sessiz devrimle, oluşturduğu güçlü altyapı ve ulaştığı ciddi rakamsal büyüklüklerle Türkiye, terörle ve terörizmle mücadelesini gelişme ve kalkınma temelli bir anlayışla sürdürmektedir.”
“Terör nedeniyle tahrip olan o kadim medeniyet izlerimizi yeniden milletimizle buluşturmak ve onu geleceğe taşımak önemli önceliklerimiz arasındadır.” diyen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye, sahip olduğu Anadolu medeniyetiyle, birlikte yaşama kültürüyle terörün yarattığı kaybı aşacaktır. Türkiye’nin bu demokratik olgunluğu vardır. Ve Türkiye bu anlayışıyla, demokrasi ve hukuk devletiyle çerçevelediği yeni normaline ulaşacaktır.”
Soylu, 21.yüzyılın güvenlik perspektifinin, özgürlük-güvenlik dengesinin doğru bir şekilde ayarlanması üzerine odaklandığına işaret ederek, “Demokrasinin güvenliğini ihmal etmeyen bir anlayışa evrilmek durumundayız. Bu bizim en önemli korunak alanımızdır.” dedi.
Demokrasinin bizatihi terör tarafından istismar edildiğini ve kısıtlandığını aktaran Soylu, bununla mücadele etmek için, kamu düzeninin tesisi ve korunmasına azami gayret göstermenin terörle mücadelede kullanılacak etkin araçlardan biri olacağını kaydetti.
15 Temmuz darbe teşebbüsü
Soylu, hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi şiddet yoluyla kısıtlamaya çalışan bir anlayışın kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, meşru ve demokratik seçimlerle gelen bir siyasal iktidara karşı devletin içine sızmış bir çetenin yasadışı dinlemeler ve 17-25 Aralık operasyonları ile yürüttüğü sürecin, 15 Temmuz akşamı silahlı bir kalkışmaya dönüştüğünü hatırlattı.
Süleyman Soylu, “Başta Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın liderliğinde, Meclisimizin, siyasi partilerimizin, milletvekillerimizin, basınımızın ve aziz milletimizin gösterdiği destansı kahramanlık, cesaret ve feraset, demokrasiden ve milli iradeden yana sergilenen kararlı tavır, bu hain girişimi sabahına varmadan sonlandırmıştır.” diye konuştu.
Türkiye’nin birbirinden farklı karakterde, ancak aynı amaca hizmet eden üç terör örgütüyle mücadele halinde olduğunu ve bunu kararlı ve başarılı bir şekilde sürdürdüğünü anlatan Soylu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
“Fırat Kalkanı operasyonuyla DEAŞ’a ağır bir darbe indirmiş; sokak sokak, mahalle mahalle mücadele ederek PKK’yı bitme noktasına getirmiş, aldığı tedbirlerle devlet kademelerindeki FETÖ/PDY üyelerini ve paralel devlet yapılanmasını tasfiye etmeye yönelik bir anlayış ortaya koymuştur. Bunu bir bütüncül mücadele konsepti içerisinde düşündüğümüzü ve terörle mücadele ile terörizmle mücadeleyi kavramsal olarak ayırdığımızı da tekrar ifade etmek isterim. Biz sadece teröristlerle mücadele etmiyoruz. Terörü ortaya çıkaran, var eden, diri tutan, destekleyen tüm etkenlerle de yapılanmalarla da mücadele ediyoruz. Açık ve net ifade etmek isterim, değil teröriste silah verene, moral verene bile tahammülümüz yoktur. Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye inanan, buna ait bir kültürü ve birikimi olan, büyüyen ve hedefleri olan bir Türkiye vardır. Sürecin iyi yönetilmesi, temel beklentimizdir. Terörle mücadeledeki teknik yeterliliğimizin bilincindeyiz. Şehir nüfusu artan Türkiye’nin şehirlerindeki yaşam standardını yükseltmek ve bunu huzur ve güvenle buluşturmak, bu standardı ülke geneline yayabilmek en önemli hedeflerimiz arasındadır.”
Bakan Soylu, ortak kaygı, çaba, amaçlarının, bu ülkeye daha çok hizmet etmek ve çocukları daha güzel yarınlara, daha mutlu bir geleceğe taşımak olduğunu bildirdi.