Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Papa Francesco’nun 1915 olayları için “soykırım” ifadesi kullanmasını eleştirerek, “Bütün bunlar bizim aslında ne kadar olumlu bir yolda ilerlediğimiz ve birçok noktada paydaş olduğumuz unsurların, Türkiye’nin ayağına çelme takabilmek için bu büyük devletin cesametine tahammülsüzlüğün bir sonucu olarak görüyorum.” dedi.
Soylu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Papa Francesco’nun Ermenistan ziyareti sırasında 1915 olaylarına ilişkin “soykırım” ifadesini kullanmasını değerlendirdi. Tarihleri, ecdatları ve gelecekleriyle ilgili rahat olduklarını belirten Soylu, bundan kimsenin endişe duymaması gerektiğini söyledi.
Yeni dünyada herkesin kavradığı, herkesin anladığı başka bir ilerleyişin söz konusu olduğunu ifade eden Soylu, “Parlamentoların veya birtakım siyasi odakların nitelendirdiği bir sosyal, siyasal ve ekonomik sıkıştırmanın sonuç alacağı bir dünyada değiliz. Daha fazla büyüyen daha fazla üreten daha fazla özellikle doğuyla batı arasındaki o köprüyü tahkim eden, insanlığı tahkim eden bir anlayışı ortaya koymaktadır bu.” diye konuştu.
Soylu, özellikle son 4 yıldır herkesin yanı başında olan, Suriye’de karşı karşıya kalınan insanlık dışı olayları ve mezalimi dünyanın gözü önüne getirmek gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Elbetteki yüzyıllar önceki tarihi olaylar da değerlendirilebilir ve tartışılabilir ama hemen içinde yaşadığımız bir zulüm var, bir insanlık trajedisi var ve aynı zamanda da altını çizmek lazım. Medeniyetiyle sürekli olarak bütün dünyaya kendisini anlatmaya çalışan, caka satan batının bakışı var. Yani şimdi ilk önce bugünü görelim dönelim Kosova’yı, Bosna’yı, Srebrenitsa’yı hep beraber bir görelim. Orada nasıl bir bakış olduğunu, nasıl kendi menfaatleri üzerinden binlerce insanın ölümüne daha yeni 21. yüzyılda seyirci kalındığını hep birlikte bir daha irdeleyelim ve ondan sonra bu konulara bakalım.”
“Anlayış, geçen yüzyıllarda müflis oldu”
“Bu siyasal kutup, bu batı-doğu kutbu, bu din üzerinden özellikle Anadolu’ya, Ortadoğu’ya ve etrafımızdaki coğrafyaya çeki düzen verme kutbu anlayışı, geçen yüzyıllarda müflis olmuş bir anlayıştır, son kalıntılarını görüyoruz.” diyen Soylu, şunları söyledi:
“Yani İslamafobi de böyledir, Türkofobi de böyledir. Bütün bunlar bizim aslında ne kadar olumlu bir yolda ilerlediğimiz ve dönüp bu rekabet ettiğimiz unsurların aslında birçok noktada paydaş olduğumuz unsurların, Türkiye’nin ayağına çelme takabilmek için doğuyla batı arasındaki bu büyük ülkenin, bu büyük devletin cesametine tahammülsüzlüğün bir sonucu olarak görüyorum. Bunu sadece yapılan ziyaretten dolayı söylemiyorum. Buna İngiltere’deki referandumda Türkiye’yi kendisine siyasal bir dayanak olarak tutanlardan, Almanya’nın parlamento kararına kadar veya kendi iç çekişmelerinde Türkiye’nin duruşunu ve tutumunu istismar edenlere kadar hemen hemen böyle bir tablo dünyanın gözü önünde resmedilmektedir.”
Soylu, gerçekleştirilmek istenen bu duruma itirazları olduğunu belirterek, itirazlarını Türkiye’nin büyümesi, zenginleşmesi, özgürleşmesi, sosyal hukuk devleti olması ve yaptıkları eserlerle gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
“Türkiye her konuda ilerledi”
Türkiye’nin her konuda ilerlediğini anlatan Soylu, kıtalar arası barışın, dostluğun ve huzurun turnusol gibi herkesin gözü önünde olduğu bir çağda bulunduklarının altını çizdi.
Soylu, bu çağda küçük bir ülkenin ortaya koyacağı ilerlemeyle bütün dünyanın merkezi olabileceğine işaret ederek, “Bu çağı böyle tarif etmek gerekir. Kitlesel göçler olabildiği kadar çalışma hayatının içerisinde ihtiyaç duyulan göçlerin yaşandığı bir çağdır. Yani ben çağın okunamadığı anlayışını görüyorum. Çağı okuyanlar ilerleyecekler, okuyamayanlar da maalesef meselenin gerisinde kalacaklar.” değerlendirmesinde bulundu.
Fezlekeleri savcılığa gönderilen HDP milletvekillerinden Ahmet Yıldırım ve Burcu Çelik’in ifade vermeye gitmeyecekleri” yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine de Soylu, şu ifadeleri kullandı:
“Hukuk devletinin gereği yerine getirilecek. Demokrasinin istismarına müsaade etmemek gerekir. Her şeyin bir güvenliği vardır. Tırnak içinde söylüyorum ki 21. asrın en kilit cümlelerinden biri ‘Demokrasi kendi güvenliğini oluşturmalıdır.’ Çünkü demokrasi hepimize lazım. En altta çalışan, alnının teriyle çoluk çocuğuna para getirmeye çalışan insanın kendisini ifade edebilme kabiliyetinin adıdır demokrasi. Bunun üzerinden istismar edenlere karşı demokrasinin de kendi adına bir güvenlik oluşturma kabiliyeti ve hakkı vardır, bunu da hukukla yapar.”