AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Türkiye’nin 1960 yılından sonra girmiş olduğu ara rejime 2010 yılında milletin son verdiğini söyledi.
Odunpazarı Belediyesi ve Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı’nın katkılarıyla yapılan Hasan Polatkan Kültür Merkezi yoğun bir katılım ile açıldı. Kültür merkezinin açılışına katılan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Soylu, 1950 ile 1960 yıllarının Türkiye’nin en önemli sıçrama dönemlerinden bir tanesi olduğunu ifade etti. Hasan Polatkan’ın ve beraberinde bulunan siyasetçilerin bir cinayete kurban gittiğini anlatan Soylu, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Demokrasi milletlerin zaferidir. Demokrasi milletlerin hukukudur. Demokrasinin kahramanları vardır. Demokrasinin büyük insanları vardır. Demokrasinin mücadeleci insanları vardır ama demokrasinin mağdurları ve mazlumları da vardır. Bugün hala İstanbul Üniversitesinde hukuk fakültesinde bir kürsüde ismi yazan ve darbeyi meşrulaştırma görevini üstlenen Sıddık Sami Onar, darbenin ertesi günü İstanbul Üniversitesi’nin önünde bunlar yani bu demokratlar daha sonra isimlerini düşükler olarak belirtenler onları yolsuzlukla suçlayarak nitelendirdikleri bu demokratlar İstanbul Üniversitesi öğrencilerine kıyma makinesine attı dediler. Bugün bu salonla ismi bütünleşen Hasan Polatkan Demokrat Parti’nin (DP) en çalışkan milletvekillerinden biriydi. İlk çalışma bakanı, daha sonra maliye bakanıydı. En zeki milletvekiliydi. 20’inci yüzyılın başındaki maliye üstatlarından Cavit beyden sonra Cumhuriyet tarihinin en önemli maliyecilerinden bir tanesiydi. Bu memleketin en masumlarından birisiydi, Adnan Menderes ve Fuat beyden ve Reşit Paşa’dan sonra en büyük hariciyecisiydi Fatin Rüştü Zorlu. Onlar idam edilmedi. Onları idam edildi diye nitelemek büyük bir haksızlıktır. Onlar alçak bir cinayete kurban gittiler. Bu bir cinayetti, bunu bilmenizi istiyorum. Bu cinayeti de bir mahkeme kararı ile verdiler. 46 yaşında bir adamın, evlatlarına doyamadan giden bir adamın, kızının babasının acısına dayanamayarak ölen bir adamı on binlerce insan dualarla anmaktadır. Ama hiç kimse hukuk tiyatrosunun başaktörü olan Salim Başol’u hatırlamamaktadır. Hiç kimse bu cinayetlere sebep olanları anmamaktadır. 1950-1960 yılları Türkiye’nin en önemli sıçrama dönemlerinden bir tanesidir. Bunlar gerçekleştirdi. Parasız ve pulsuz Türkiye’ye rağmen bunlar gerçekleştirdi. At nalı çivisini bile ithal eden bir Türkiye’ye rağmen bunlar gerçekleştirdi. 22 tane barajı, yaşasalardı nükleer santrali, yaşasalardı birinci boğaz köprüsünü, Türkiye’yi NATO’ya sokan ve Türkiye’nin geleceğini bütün dünyaya entegre etme çabalarını bunlar gerçekleştirdi.”
“YASSI ADADA KOÇ VE İNÖNÜ İFADE VERMEDİ”
Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun verdikleri hizmetin unutulmaması gerektiğini söyleyen Soylu, “Köyler ile şehirleri entegre ettiler. Bunu yaparak bir köylünün oğlunun profesör olmasını sağladılar. Bir köylünün oğlunun biz bu ülkenin vatandaşıyız diyerek alnı açık gezmesini sağladılar. Yıllar sonra bundan dolayıdır ki bu millet onların ismine karşı bir vefa hissediyorlar. Türkiye’nin en dürüst insanlarından biriydi Hasan Polatkan. Ama ertesi gün bir gazetede manşetinde ‘Evinde 4 milyon ele geçirildi’ yazıyordu. Yalan, iftira ve bu millete hizmet edenleri itibarsızlaştırma girişimi yapıldı. Bilmenizi isterim. Yassı Ada’da iki kişi ifade vermedi. Bunlardan biri İsmet İnönü, diğeri ise Vehbi Koç’tu. O Vehbi Koç’u Türkiye’de Vehbi Koç yapanlardan bir tanesi ise alıp satma kendin üret diyen Hasan Polatkan’dı. Ama Vehbi Koç, kızını Koç Lisesi’ne almaktan çekindi ve onu reddetti. Bugün karşı karşıya kaldığımız mantıkta aynısıdır. Türkiye dönem dönem bu anlayışları bir vesileleri tazeleyerek yaşamaktadır. Biz hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. Türkiye’nin her tarafında yol yaptılar. Türkiye’nin her tarafını şantiyeye dönüştürdüler” diye konuştu.
“MEMLEKETİN İHTİYACI OLDUĞU İÇİN RUSYA’YA GİTMİŞTİ”
Eski Sağlık Bakanlarından Lütfi Kırdar’ın yaşadığı olayı da paylaşan Soylu, şunları söyledi;
“O dönemin Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar’ın oğlu bana bir vesile ile anlatmıştı. Lütfi Kırdar Sağlık Bakanlığı’ndan ayrılacakmış. Adnan Menderes ile Hasan Polatkan evine gitmişler. İki katlı bir evin ikinci katına çıkmışlar. Saatlerce konuşuyorlar. Sonunda üçü merdivenlerden şen şakrak iniyorlar. Kırdar’ın eşi sormuş ‘Ne oldu?’ diye. Kırdar, demiş ki; ‘Yarın Rusya’ya gidiyorum. Memleketin bana ihtiyacı var. Kader ve dava arkadaşlarımı bırakmam.’ Biliyorsunuz ki, ondan sonra Türkiye-Rusya yakınlaşması var diye darbenin meşru maddelerinden bir tanesi olarak ortaya konuldu.”
“1950 YILINDAN ÖNCE 28 KÜRT İSYANI OLMUŞTU”
Soylu, 1950 ile 1960 yılları arasında Kürt isyanının olmadığına dikkat çekerek, “Bugün burada bir demokrasi abidesi yükselmektedir. Bu millet kendisine hizmet edenlere vefa göstermektedir. Bugün burada yapılan salon aslında bir isimle bütünleşmemiştir. Demokrasi tarihimizin mazlumlarına ve mahrumlarına sahip çıkmak adına atılan kuvvetli bir adımdır. Günümüzde de aynısını yaşıyoruz. O mahkeme kararlarının hiç birisi adil değildi. Hiç birisi ahlaklı değildi. 11 ay sonra eşi ile görüştürülen ve elinde sigara söndürülerek işkence yapılan insanlar ki, bunlardan birisi Hasan Polatkan ifadesini bile verememişti. Böyle bir tarihten geçiyoruz. Bugün televizyonlarda birilerini suçlarken, Başbakan’ı suçlarken yakın tarihimizde yaşananları gözlerimizin önünden geçirmek gerekir. 1950 ile 1960 yılları arasında 22 baraj yapmıştı Türkiye. Bugün 232 baraj yaptı. O gün ki 22 baraj bugün ki 232 baraj değerindeydi. Binlerce kilometre yollar yapılırken, traktör fabrikalarında insanlar varlıklarını ortaya koydu. 1950 yılına kadar 28 Kürt isyanı oldu. Ama bu adamların görevde bulunduğu 10 yıllık sürede bir tek Kürt isyanı olmadı. Bunlar döneminde kardeşlik şekillendi. Bugün Alevileri tahrik etmeye çalışıyorlar. Dersim meselesini gerçekleştirenlerden sonra Alevilerin kimlikleri ilk kez 1960 döneminde gerçekleşti. Dindarlık o dönemde yaşandı” dedi.
“TÜRKİYE’NİN GİRMİŞ OLDUĞU ARA REJİME MİLLET SON VERDİ”
“1960 yılında yaşanan öç, intikam duygularını günümüzde de içinde besleyenler var” diyen Soylu, “Köylüler kasketli, şalvarlı diye Ulus Meydanı’na, Kızılay Meydanı’na alınmazken, insanlıkla vatandaşlıkla yurttaşlıkla buluştular. O günün devrimleri bizi bugün daha cesaretli kıldı. Türkiye 1960 yılında Aydın Menderes’in dediği gibi bir ara rejime girdi. Onu da millet 2010 referandumunda bunu ortadan kaldırdı. Şimdi onu yeniden tesis etmek isteyen birileri var. Yeniden bu uyduruk mahkemeler, insanların ve siyasetin bir şekilde tasfiye edilmesini isteyen, o günde Menderes’ten, Polatkan’dan ve Zorlu’dan öç, intikam duygusu vardı. Bugünde aynı şekilde yerin 7 kat altına koysalar aynı intikam duygusunu içinde biriktirenler var. Bir tarih benzeşmesi yapmıyorum. Tam tersi bir tarihi bütünleşik bir şekilde size anlatmaya çalışıyorum. Çok acı olaylar, çok acı günler yaşandı. Demokrasi bedeller ödeyerek belli noktalara geldi. Bugün bizim 2 trilyon dolarlık gayri milli safi hasıla umudumuz varsa, onda Polatkan’ın, Menderes’in ve demokratların efsanevi isimlerinin payı vardır. Belki de en büyük kusurları ve suçları bu toprakları sevdalı olmalarıydı. Eskişehir böyle bir vatan evladının, böyle bir kahramanın ve demokrasi mazlumunun nüfus kütüğüne kayıtlı olduğu onurlu bir ilimizdir. Ne kadar gurur duysanız azdır” diye konuştu.
(İHA)