Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, “Kamu yönetimin etkinliğinin ve verimliliğinin çağın ruhuna uygun hale getirilmesi bizim zorunluluğumuzdur. Bunu hep beraber sağlayacağız” dedi.
Soylu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Reşat Moralı Salonu’nda düzenlenen Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısının açılışında, toplantının hem çalışma hayatına ve sosyal güvenlik sistemine hem de bakanlıklarının sosyal diyalog paydaşları ile millete hayırlı olması dileğinde bulundu.
Yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak yeni dönemin, çalışma hayatına, ülkenin çalışma barışına, insanların refah ve huzuruna katkı sağlamasını temenni eden Soylu, şöyle konuştu:
“Elbetteki dünya büyük bir değişim arz etmektedir. Soğuk savaş dönemini aşan bir dünya. Aynı zamanda ülkelerin gayri safi hasılalarının özellikle 21. yüzyıl başladıktan sonra yükselme gösteren bir dünya, toplumsal refahın arttığı, kişisel gelirlerin yükseldiği bir dünya, soğuk savaş döneminden bilgi toplumuna geçtiğimiz bir dünya tablosuyla karşı karşıyayız. Onun için değişim hem hayatımızın, hem hayatımız içerisindeki bütün alanın vazgeçilmez bir parçası olarak önümüzde durmaktadır. Aslında birçok reformu aynı anda yaşıyor, aynı anda hayatımızın bir parçasında ve bir alanında görüyoruz. Türkiye’de özellikle 21. yüzyılın başından beri bu reformları ortaya koyan, hem kendini değiştiren hem de değişen dünyaya ayak uyduran bir anlayış sergilemektedir. 13 yılda gerçekleştirilen reformlar, ortaya konulan politikalar, attığımız adımlar ve Türkiye’nin aldığı mesafeler, belirlediği istikamet bunun çok net bir şekilde ortaya konulduğunu göstermektedir. Özellikle 13 yıllık iktidarımızda, sağlıktan eğitime, ulaşımdan ekonomiye, çalıma hayatından sosyal güvenliğe birçok reformu hep birlikte gördük ve yaşadık ancak şöyle bir mecburiyetle de tabii karşı karşıyayız. Reformlar dönemsel, aralık veren ve bekleyen bir karakterden, sürdürülebilir ve ardışık reformlara dönmüştür. Bu dünyanın yeni mecburiyetlerinden bir tanesidir.”
“Rekabet gücümüzü iyi bir şekilde yükseltmeliyiz”
Bugün etrafında toplandıkları masanın reformları diyalog, ortak akıl ve karşılıklı ilişkiler düzeyinde gerçekleştirebilen başarı sergilediğini vurgulayan Soylu, “Emeklilik, bütçedeki kara delikler, ilaç ve banka kuyrukları dahil sosyal güvenlik sistemimizde hepimizin itiraz ettiği birçok mesele bu reformlarla belki de gelişmiş ülkelerin imrenebileceği bir tabloya evrilmiştir. Bugün dünyanın en gelişmiş ülkeleri bile sosyal güvenlik sisteminde yapamadığı değişimleri Allah’a şükürler olsun ki bu masa etrafındaki akıl, hükümetimizin iradesi ve bu reformları gerçekleştirme konusundaki kararlılıkla birlikte sağladık, sağlamaya da devam edeceğiz. Gerçekleştirilen reformlar, ülkemizin ekonomisinin büyümesine, halkımızın refahını ve insanlarımızın standartlarının yükselmesini sağladı. Şunu rahatlıkla görüyoruz ki bu reformlar vatandaşlarımızı mağdur etmedi. Bu büyük bir ilerleme sınavıydı, Türkiye 21. asrın başından itibaren bu ilerleme sınavını gerçekleştirmiştir” diye konuştu.
Reformların sürekli eleştirilere muhatap olduğunu ve böyle olmaya da devam edeceğini anlatan Soylu, meselenin sonucuna bakıldığında, hayırlı bir şey üretildiğini ve milletin de bunu kabul ettiğinin görüldüğünü söyledi.
Soylu, ekonomik büyüme, demokratik yükselme, dış dünyada ülkenin itibarının artması ve ortak akılla ülkede her kesimin sosyal güvenlik sisteminin konforundan istifade etmesi, rekabet edebilme kabiliyetinin de çok net ortada olmasını istediklerini vurguladı.
Kamu personelinin, bir yandan hizmet sunumu yapan diğer taraftan kendi alanı dışında hizmet alan bir anlayışı gerçekleştirdiğini ifade eden Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bunu dengelemek ve optimum seviyeye taşımak herkesin temel sorumluluğudur. Hedeflerimiz var, 2023, 2053 ve 2071. Bu siyasi irademizin hedefleri olduğu kadar, Türkiyemizin, milletimizin hedefleridir. Bunun için rekabet gücümüzü iyi bir şekilde yükseltmeliyiz ama bunu yaparken milletimizin refahının, huzurunun ve yaşam standardını da en üst düzeyde tutabilme gayretini hep birlikte göstermeliyiz. Bu konudaki çözümü de birlikte ortaya koymalıyız. 2010 referandumu sonucu 3 toplu sözleşme gerçekleşti. Bu toplu sözleşmeler büyük oranda rıza ile gerçekleşti. Bugün atılan adımlar da bu karşılıklı müşavere ve danışma ilkesi, bu masanın ve ülkemizin vazgeçilmezidir. Demokrasinin getirdiği nokta da burasıdır. Bu hepimizin mutluluğudur. Bunu böyle sürdürmek bizim temel vazifemiz ve temel görevimizdir.”
“Sistemi tıkır tıkır işletmeliyiz”
Soylu, 1965’ten itibaren ekonomik krizler ve darbeler dahil birçok iç ve dış olaylar yaşanmasına rağmen aynı kamu personel rejimiyle karşı karşıya olunduğunu belirterek, yeni kurulan hükümetin dönüşüm programları, milletin refahının artırılması ve büyük projelerin devam etmesi yönündeki kararlılığının en önemli ayağının, reformlar olduğunu söyledi.
Hem kamu yönetimi hem de kamu personel rejimi reformunun, millete vaatleri olduğunu anımsatan Soylu, “Burada gerçekleşebilecek adımları hep birlikte atmak ve milletimiz ile bunu karşı karşıya bırakmak temel hedefimiz olarak ortada durmaktadır. Elbetteki bu çalışmalarda, temel bir hedefimiz var. Türkiye’yi yükseltmeliyiz, değişimi sağlamalıyız, en önemlisi sistemi tıkır tıkır işletmeliyiz. Bunu da bu sistemdeki çalışanlarımızla gerçekleştirmemiz söz konusu. Sosyal hukuk devleti ve bu konuda taraflarla diyalog geliştirmek bizim bunu başarabileceğimiz en önemli kıstaslarımızdır” ifadelerini kullandı.
Son toplu sözleşmede oransal artışın yanında sosyal haklarla ilgili taleplerin de görüşüldüğünü, bunlardan bazılarının sonuçlandırılmasının daha sonraya bırakıldığını aktaran Soylu, bunlar arasında yer alan 4/C’li personelle ilgili çalışma, cuma namazı izni, fiili hizmet süresi ve KİT’lerde yıllık izinlerin devriyle ilgili çalışmalara başlandığını bildirdi.
“Kamu yönetimin etkinliğinin ve verimliliğinin çağın ruhuna uygun bir hale getirilmesi bizim zorunluluğumuzdur. Bunu hep beraber sağlayacağız” diyen Soylu, ülkenin ardışık reformlara olduğu gibi ardışık istişareye de ihtiyacı olduğunu söyledi.
Bakan Soylu, bir gazetecinin, “Rusya’nın Türkiye’ye yönelik yaptırım kararıyla bağlantılı, bu ülkedeki Türk işçilerin durumunu” sorması üzerine, “Bu gelişmelerin ortaya çıktığı günden itibaren Bakanlığımız ve tüm birimleri, Rusya’da gerek çalışanlarımızın gerekse de iş verenlerimizin başvurularına duyarlı davranıyor. Şu ana kadar mevcut çalışanlarımızdan bize net bir şekilde iletilen bir baskı, bir kısıtlama söz konusu değil. Tabii orada gelişen olaylar üzerinden çalışanlarımız üzerinde bir tedirginlik söz konusu. Bunun izole edilmesi de taraflar arasında yapılacak görüşmelerle mümkündür” yanıtını verdi.
“Sorun tespiti ve çözüm teklifi yapan paydaşlarız”
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın da ağustos ayında tamamlanan 3. Dönem Toplu Sözleşme sürecinin kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarında önemli kazanımlar sağladığını belirterek, bunun kamu görevlilerin maaş ve ücretlerine yapılan zam oranının yanında emekli kamu görevlilerinin maaş ve emekli ikramiyelerine yapılan ilave zamlar başta olmak üzere birçok kazanımı kapsadığını söyledi.
7 Haziran seçimlerinin ürettiği siyasi belirsizlik ve bu belirsizliğin ürettiği ekonomik durgunluk ortamında imzaladıkları toplu sözleşmeyle toplamda 213 kazanım elde edildiğine dikkati çeken Yalçın, şöyle konuştu:
“Siyasi istikrar, hakları koruma, geliştirme, artırma imkanıdır. Risklerden, kaos ve krizlerden arınma fırsatıdır. Kamu görevlileri ve kamu görevlileri sendikaları olarak bizler bu fırsatlar noktasında, doğal, donanımlı, sorumluluk alan, öneri ve eleştiri geliştirebilen, sorun tespiti ve çözüm teklifi yapan paydaşlarıyız. Belli alan ve konularda ise öncüsü ve lideriyiz. Öyle de olmak zorundayız. Bu bağlamda, elbette belli konularda kırmızı çizgilerimiz var. Bunları, bugün yeniden ifade etmeye ihtiyaç duymuyoruz. Kırmızı çizgilerimiz yanında tartışmaya, paylaşmaya, fikirlerimizi, önerilerimizi aktarmaya, talep ve tekliflerimizle mevcudu değiştirmeye, mümkün ve muhtemeli hayata geçirmeye dönük konu başlıkları da var.”
Toplu sözleşmede çözümü sonraki döneme bırakılan konulara da değinen Yalçın, kamu görevlilerinin grev ve siyaset hakkına ilişkin yasaklara son verilmesi, disiplin cezalarının affı, fiili hizmet zammından yararlanan kamu görevlilerinin kapsamının genişletilmesi, işçilikte geçen sürelerin kazanılmış hak aylığında değerlendirilmesi, kılık-kıyafet yönetmeliğinde değişiklik ve yasakların kaldırılmasının da aralarında bulunduğu taleplerini sıraladı.
“Yasanın iş güvencesi üzerinde tartışılmasının doğru değil”
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise son günlerde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile ilgili değişikliklerin konuşulduğunu belirterek, geçmiş yıllarda bu konudaki çalışmalarını Bakanlığa sunduklarını anımsattı.
“657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, ‘paralel yapıyla mücadele’ gerekçesiyle değiştirilemez. Böyle bir mantıkla kanunun değiştirilmesi gündeme gelirse tüm memurlar endişeye düşerler, sıkıntı burada. Yoksa 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu değiştirilmesi mümkündür” görüşünü savunan Koncuk, Anayasanın 128. maddesi değiştirilmeden memurların iş güvencesiyle ilgili bir değişikliğin söz konusu olamayacağına dikkati çekti.
Herhangi bir kanun maddesinde “memurun iş güvencesi vardır” ifadesinin yazmadığını, memurların iş güvencesinin yargı haklarından kaynaklandığını dile getiren Koncuk, kamu personel rejiminin memurun iş güvencesi üzerinde tartışılmasının doğru olmadığını öne sürdü.
“Ne bir pembe tablo var, ne de tarihi başarı”
KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse de kamu görevlilerin iş güvencesinin sınırlı olduğuna dikkati çekerek, bir çalışanın geleceğe güvenle bakmasının ancak işinin, gelirinin, sendikal hak ve özgürlükleri ile sosyal güvenliğinin güvence altına alınması halinde mümkün olduğunu söyledi.
Saydığı konuların herhangi birinde yaşanacak kopuşun çalışanların iş güvencesinin tehdidi anlamına geleceğini dile getiren Köse, çalışanların güvence zincirinde yıpranma ve kopmaların uzun süredir yaşandığını savundu.
Bakan Soylu’nun konuşmasındaki Türkiye’nin yükselmesi ve büyümesi hedeflerinin kendilerinin de hedefleri arasında bulunduğunu belirten Köse, “Fakat ara cümlelerde bu yükselme ve büyümenin engelli kamu çalışanlarının iş güvencesi midir? Kimse kusura bakmasın ama kamu emekçileri açısından ortada ne bir pembe tablo var, ne de tarihi başarılar. Tam tersine kamu emekçileri olarak hepimiz yıllardır kaybediyoruz. Bunun bir tek istisnası var, o da Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikamızın geçtiğimiz yıl kazandığı davadır. Bu, kamu emekçilerinin 30 yıl üzerinden emekli ikramiyesi alma sınırının çalışma yılı esasına göre düzenlenmesini kapsıyor” dedi.
Konuşmaların ardından basına kapalı devam eden toplantıda, Bakanlık Müsteşarı Ahmet Erdem, Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu, hizmet kollarında yetkili sendikaların temsilcileri ile diğer ilgililer yer aldı.