AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, 30 Mart’ın Türkiye’nin geleceği için çok önemli bir tarih olduğunu belirtti.
Soylu,Tekirdağ’ın Marmaraereğlisi ilçesinde, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop ve AK Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca ile partisinin ilçe teşkilatınca bir düğün salonunda düzenlenen programa katıldı.
Burada konuşan Soylu, 30 Mart’ın Türkiye’nin geleceği için çok önemli bir tarih olduğunu belirterek, “Çocuklarımızın yarına umutla, emniyetle, huzurla bakabilmeleri için ülkemizin istikrarı için, ülkemizdeki insanlarımızın, bütün dünya insanlarıyla rekabet edebilme kabiliyetini ortaya koyabilmesi için, bu büyük medeniyetin kendi adına tarihini, büyük mirasını, büyük tecrübesini, bu toprakların bütün zenginliğini yarınlara taşıyabilmek, bütün dünyaya bu toprakların anlayışını, bu büyük medeniyetin anlayışını anlatabilmek için önemli bir tarih” diye konuştu.
Birilerinin Türkiye’nin gelişmesinden rahatsız olduğunu ifade eden Soylu, şunları söyledi:
“Siz Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu memlekette, çakılı bir çivisini gördünüz mü? Gören varsa söylesin. Onların genel başkanlarına ben ne diyorum biliyor musunuz, ‘başyalancı’ diyorum. Bu ülkenin huzurunu bozmak için herkesle ittifaka giriyor. Kirli ilişkilere giriyor ve bu ülkeye bedel ödettirecek ilişkilere giriyor. Bu ülkenin güvenliğini tehlikeye sokacak ilişkilere giriyor. Tarih bu ilişkilere giren siyasileri hiçbir zaman affetmeyecek. Bugün Türkiye’ye kumpas kurmaya çalışan, bugün Türkiye’ye tuzak kurmaya çalışan, ‘aman, Tayyip Erdoğan gitsin de bu ülke yarın ne olursa olsun’ diyen Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı bittikten sonra herkes bilsin ki kapısını kimse çalmayacak. Bu ülkede sen ne yaptın, ne ortaya koydun da bu ülkenin Başbakanına laf ediyorsun. Daha düne kadar Mustafa Sarıgül’ün yolsuzluk dosyalarını elinde sallıyordun. Bugün sana yedirdiler o yolsuzluk dosyalarını, yedirdiler.”
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül’ü eleştiren Soylu, şöyle devam etti:
“Mustafa Sarıgül demişken aklıma geldi. Kendisi boksörlüğe özenmiş. Ama bunların cemaziyelevveli böyle. Tek parti döneminde bu milleti sıra dayağından geçirdiler. Falakadan geçirdiler, bir tane Kur’an-ı Kerim görmesinler. Bir tane inancına bağlı, dinine bağlı, milletine bağlı, milliyetine bağlı bir insan görmesinler. Falakaya yatırdılar, onu değerlerinden uzaklaştırmak için her türlü müşkülatı çektiler. Valilerine dövdürdüler. Şimdi aynılarını kendileri yapmaya çalışıyorlar. Ama esas yumruğu kim vuracak bunları biliyor musunuz? 30 Mart’ta millet vuracak.”
“Başbakan Erdoğan, Menderes’in hayallerini gerçekleştirdi”
Soylu, birilerinin Türkiye’ye tuzak kurmaya çalıştığını ifade ederek, şunları dile getirdi:
Türkiye’nin başına entrika getirmeye çalıştılar, Türkiye’nin başına tuzak getirmeye çalıştılar. Bilin ki aynısını Menderes’e yaptılar. Bilin ki, aynısını rahmetli Özal’a yaptılar. Bilin ki, aynı entrikaları, aynı tezgahları bu ülke insanının başına getirmeye çalıştılar. Menderes ne yaptı da onu astılar? O iftiraları niçin ona attılar? Niçin o iftiralarla onu karşı karşıya bıraktılar? 13 Mayıs 1950 tarihinde bu ülkede Ezan-ı Muhammediye, ‘Allahu ekber, Allahu ekber’ demiyordu. Bu ülke kendi değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışılıyordu. Rahmetli Menderes, 60 gramlık bir oy pusulasıyla kendisini iktidara getirenlerin söylediğine itimat etti. Söylediğini tuttu ve bir ay içerisinde ezan, bu ülkede bu minarelerden bu milletin arzu ettiği gibi, aslıyla beraber okunmaya çalışıldı. Ama kin duydular ona, öfke duydular. Daha ötesi, bu ülkede yollar yaptı, köylerle şehirleri birbirine birleştirdi. Eğer bugün bir köylünün oğlu mühendisse, bugün bir köylünün oğlu doktorsa, bugün bir köylünün kızı öğretmense, bugün bir köylünün kızı avukatsa, bugün bir köylünün evladı bugün milletvekiliyse, hakimse, profesörse, bakansa, bu ülkede başbakansa bilin ki o açılan yollarla şehre ulaştı, orada okudu orada imkanı sağladı, orada bu köylerle şehirler entegre oldu.
Dayanamadılar, ‘kim bunlar ki yönetime ortak olacak’ dediler. ‘Bunlar Hasolar, bunlar Memolar, bunlar dün bizim Ulus Meydanı’na, Kızılay Meydanı’na almadığımız Aşık Veysel gibi şalvarlılar, poturlular, kasketliler. Bunlar kim, milletvekili olmak kim? Bunlar kim, ülke idare etmek kim? Bunu kim yaptıysa bunun bedelini ödettireceğiz’ dediler. Menderes’in 1961’de 17 Eylül’de idam edilerek ödediği bedel, bu milleti, bu milletin iktidarına taşımanın bedeliydi.”
Adnan Menderes’in Türkiye’nin gelişmesi için hayal ettiği projeleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştirdiğine işaret eden Soylu, “Bu ülkede, eğer idam edilmeseydi nükleer santral yapıyordu 1967’de, idam edilmeseydi 1963-64’te birinci boğaz köprüsüne kavuşuyordu. Size bunlar bir şey hatırlatıyor mu? Eğer idam edilmeseydi bu ülke aynen bugünkü gibi Avrupa Birliği sürecinde ilerleyecekti. Eğer idam edilmeseydi, bu ülkede o üniversiteleri belki bizim çok daha iyi noktaya getirebilmemizi sağlayacaktı. Menderes ne hayal ortaya koymuşsa Tayyip Erdoğan bugün onu gerçekleştiriyor” ifadelerini kullandı.
Soylu, Başbakan Erdoğan’a milletin sahip çıktığını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Ne yaparlarsa yapsınlar, ne ortaya koyarlarsa koysunlar, Türkiye’yi 2002’den 2014’e kadar çok önemli bir noktaya getiren ve ülkemizin insanının yarınlara umutla, endişesiz bakmasını sağlayan Recep Tayyip Erdoğan’a millet sahip çıkıyor. Onu yalnız bırakmıyor. Onlar zannettiler ki, ‘biz Türkiye’ye diz çöktürürüz, şantaj yaparız, kaset hazırlarız, montaj yaparız, oradan alıp oraya yapıştırırız. Milletin karşısında bu Başbakanı itibarsız hale getiririz’ diye bir anlayışı ortaya koymaya çalıştılar. Böyle yaptılar, diz çökertmeye çalıştılar ama bu sefer sert kayaya çarptılar. Bu devlet sahipsiz değil, bu topraklar sahipsiz değil, hiç merak etmeyin. Siz ülkenin cumhurbaşkanını dinleyeceksiniz, siz ülkenin başbakanını dinleyeceksiniz, siz ülkenin enerji bakanını dinleyeceksiniz, bürokratlarını dinleyeceksiniz, şantaj yapacaksınız, işadamlarından şantajla para toplayacaksınız, sonra o masum kızları ablalar diye sokaklarda gezdirip, ‘Tayyip Erdoğan’a oy vermeyin’ diyeceksiniz. Bu millet bunun hesabını 30 Mart akşamı sorar. Ama bu devletin soracağına da hiç kimse tereddüt etmesin. Bu devlet ihaneti kabul etmez. Bu topraklar ihaneti kabul etmez.”