1961 ve 1982 anayasaları yıllardır Türkiye’nin ayaklarına bağ oldu

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Bu ülkenin birliğine, beraberliğine, bu ülkenin selametine, zenginliğine, herkes bilsin ki kim kötü düşünürse bu millet, bu devlet onun yanına onu bırakmaz.” dedi.

Soylu, Zongudak’ın Ereğli ilçesinde partisince düzenlenen mitingde, çok badirelerden ve sıkıntılardan geçildiğini, milletin üzerine oynanmayan oyun kalmadığını söyledi.

Türk milletinin darbeler, terörizm, anarşizm, enflasyon, ekonomik krizler, siyasal kaoslar, kıyafetler, inançlar, değerler, gelenekler üzerinden terbiye edilmeye çalışıldığını belirten Soylu, 16 Nisan’ın sadece bir referandum tarihi değil, terbiye etmeye çalışanlara karşı “Bu vatan bizimdir, bu toprak bizimdir.” diyen bir haykırışın güçlü sesi olduğunu kaydetti.

Bakan Soylu, “16 Nisan neyin haykırışıdır biliyor musunuz? Patron millettir, millettir, millettir. 25 bin dolara ulaşmamızı istemiyorlar, enflasyonun yüzde 5’in altına düşmesini, faizin yüzde 4’ün altına gelmesini istemiyorlar. Savunma sanayisinde yaptıklarımız onları çıldırtıyor. Bizim adım atmamızı, zenginleşmemizi, evlatlarımızın kaliteli bir eğitimle buluşmasını istemiyorlar. Başımıza çorap örüp, sürekli ensemizde boza pişirmek, yıllardan beri onların kendi alışkanlıkları haline gelmiş.” diye konuştu.

“Önümüze ne felaket çıktıysa buna çözüm bulamamıştır”

Ezan okunması üzerine konuşmasına ara veren Bakan Soylu, “Bu ezan sadece bizi şu anda namaza çağırmıyor. Bu ezan çocuklarımızın kalbine adaleti, anne baba saygısını, hürmetini, sevgisini üflüyor. Bu ezan imanımızı, birliğimizi, inancımızı anlatıyor. Bu ezan her okunduğunda beş vakit bu ülkenin insanı o vicdanla, kalbiyle Cenab-ı Allah’a teslim oluyor.” ifadelerini kullandı.

Soylu, 1961 ve 1982 anayasalarının yıllardır Türkiye’nin ayaklarını bağladığını, felaketlere çözüm bulamadığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu anayasa bize cumhurbaşkanı seçtirmedi. 7 Haziran’ı hatırlayın. Hani mükemmel dedikleri bu sistem 7 Haziran ile 1 Kasım arası Türkiye’de hükümet yaptırmadı. Beceremedi. Çünkü buna müsait değildi. Bize ‘Tek başına hükümete gelemediniz. Yine düştünüz, hükümet kuramıyorsunuz.’ denildi. Hani yüzde 10’un üzerinde oy alıp da afralarından, tafralarından, fiyakalarından, cakalarından o vazgeçmeyenler var ya. O tehditle oy alanlar, musluklardan kan akıtarak oy alanlar, milleti tehdit edenler… Çocukların okuluna adam gönderip, ‘Annenize babanıza selam söyleyin, oy vermezlerse onlara gereğini yaparız.’ diyenler. Onlar evlere pusulalar gönderdiler, milletimizi tehdit ettiler, ürküttüler, korkuttular. Onlardan biri ne dedi, yüzde 10’u alınca havaya girdi. ‘TC’yi tükürüğümüzle boğarız.’ dedi, şimdi nerede? Kodeste. Şimdi sadece o mu? Hayır. Neymiş sırtını PYD’ye yaslayacakmış. Neymiş, sırtını PKK’ya yaslayacakmış. Yasla şimdi duvara da görelim nereye yasladığını? Bu ülkenin birliğine, beraberliğine, bu ülkenin selametine, zenginliğine, herkes bilsin ki, kim kötü düşünürse bu millet, bu devlet onun yanına bırakmaz.”

“Terörle mücadele ediyoruz”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, terörle mücadeleye değinerek, şöyle devam etti:

“Bugün özerklik ilan edeceğinizi ifade edin de alalım boyunuzun, posunuzun ölçüsünü. Terörle mücadele ediyoruz. Hiç merak, endişe etmeyin. Bu kış 6 ay boyunca evlatlarımız dağlardan bir adım şehre inmedi. Bine yakın sığınağı tarumar ettiler. Gabar’da, Cudi’de, Bestler-Dereler’de, Tendürek Dağları’nda her yerde ama her yerde evlatlarımız aslanlar gibi onları kovaladı, onlar da fare gibi kaçtılar fare gibi. Zannettiler ki istediğimiz gibi borumuzu öttürürüz. Öyle bir şey yok. Öyle istediğin yerde istediğin kişiye han kurdurmazlar. Bu memleketin birliğini, milletin kardeşliğini, birliğini ortadan kaldırabilmek için kimin maşalığını yaptıklarını biliyoruz. Bu memlekette bir daha kimse PKK’nın adını ağzına almayacak. Kandil’den it gibi havlıyorlar. Neymiş oradan diyorlar ki, ‘hayır’ verin. Oradan baskı kurmaya çalışıyorlar. Ey Kandil’dekiler, size sesleniyorum, şu kadar yüreğiniz olmadığını, alçak uşak olduklarınızı, it gibi oradan havladığınızı biliyoruz ama buraya gelmeye cesaretiniz olmadığını da biliyoruz. Az zamanınız kaldı, bunu bilesiniz.”

“Biz MHP ile güzel bir uzlaşma yaptık”

Soylu, memleketin ilerlemesini engelleyen bu sistemin değişebilmesi için MHP ile uzlaştıklarını hatırlattı.

Ana muhalefeti eleştiren Soylu, şunları söyledi:

“Kılıçdaroğlu peki Allah’ınızı severseniz kiminle uzlaştı? Kiminle ittifak etti? PKK, FETÖ ile ittifak etti mi? Ardından Almanya’yı, Hollanda’yı, ne kadar bizim dışımızda üzerimizde baskı kurmak isteyen varsa hepsini arkasına aldı mı? Buradan söylüyoruz. İster PKK, ister FETÖ, ister DEAŞ, ister Hollanda, ister Almanya, ister PYD, ister YPG kim olursa olsun topunuz gelin. Tek bayrağa kim ‘hayır’ diyorsa yasak koyarız. Şimdi bir taraftan bunlar, bir taraftan PKK. Ey Kılıçdaroğlu, siyaset yapabilirsin, siyaset ortaya koyabilirsin. Her türlü fikri söyleyebilirsin, her türlü düşünceyi ortaya koyabilirsin ama memleketin beka meselesi olunca biraz durman lazım. Bu ülkemizin geleceğinin meselesidir. Bizim terörün belini kırmak üzere olduğumuz bir zaman dilimi içerisinde, eğer terör örgütünün değirmenine can suyu taşıyorsa ey Kılıçdaroğlu, bu millet, bu dünyada öteki dünyada da bunun hesabını senden sorar. Bunların işi gücü bu ülkede yapılan hizmetlerin önüne kesmek, bunların işi gücü milletin değerleri ve medeniyetiyle yarına düşmesini engellemek. ‘Aman millet bunu kaybederse yeni bir millet anayasası yapılırsa bu ülke büyür, bu ülke zenginleşir, bu ülke güçlü olur ve kuvvetli olur.’ Bütün dertleri bu. Türkiye ayaklarının üzerinde durmasın, Türkiye 21. asrın başında başladığı bu yükselişi devam ettirmesin. Türkiye kendini bulmasın, kimliğiyle, karakteriyle birlikte geleceğe adım atmasın. Bütün dertleri bu.”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yeni sistemin milletin iradesine tabi olanların, başarılı olanların sistemi olacağını vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:

“Onlar istiyorlar ki bizim dediğimizi yapan Meclis olsun. Hayır. Meclis güçlü olacak ve milletin dediğini yapacak. Güçlü, kuvvetli bir Meclis olacak. Milletin dediğini gerçekleştiren, kanun yapan ve hükümet ile millet arasında köprü olan bir Meclis olacak. Şimdi bir de takmışlar 18 yaşındaki gençlere. Öyle mi? İşte 24 yaşında mebus olmaz, 23’te, 22’de, 21’de, 20’de, 19’da 18’de, olmaz değil mi ama 15 yaşında Çanakkale’de şehit olur değil mi? Kurtuluş Savaşı’nda şehit olur değil mi veya 15 Temmuz akşamı, ‘Oğlum ne olursun gitme.’ diyen annesine, ‘Ana memleketimi istila etmeye çalışıyorlar. Hakkını helal et, ben şehit olmaya gidiyorum.’ diyen olur değil mi? Olur. Avrupa’nın yüzde 73’ü, 18 ile 21 yaş arasında milletvekilliği yapıyor. Niçin yapıyor acaba? Derdi ne? Bunu gelişmiş ülkeler yapacak ama bunu biz yapmayacağız? Niçin yapmayacağız? Hatırlar mısınız yıllarca bu ülkede başörtülüleri Meclis’e sokmadılar. Neden, ‘olmaz’ dediler onlardan milletvekili. Çünkü kadınların bir kısmını dışarıda bırakalım, diğerlerin bir kısmını dışarıda bırakalım. Biz bu memleketi nasıl büyüteceğiz dışarıda bıraka bıraka. Nasıl büyüteceğiz, nasıl zengin olacağız, nasıl özgür olacağız, nasıl geleceği güçlü ve kudretli ve kuvvetli iri adımlarla büyük adımlarla gideceğiz. Onların bu oyunlarını bozmak millet iradesi ile mümkündür ancak.”