Bugün 17 Eylül. Bu milletin kalbinin karanlık eller tarafından hançerlenişinin 49.yıldönümü. Yanyana yatan üç demokrasi aslanının bize birşeyler anlatmaya çalıştığı 49.yıl.
Her 17 Eylül, Anıt Mezar’a gidip birer Fatiha okumak ve dua etmekten öte, bize bir görev de yükler. Aslında, anma törenlerinin asıl manası da budur. İnsanlar olayları hatırlayıp onlardan ders almalı ve toplumu ileriye doğru geliştirmelidir.
49 Yıl önce, bu ülkeye yaptığı hizmetlerin karşılığını darağacına giderek alan bu üç insan, her 17 Eylül’de bize birşey anlatır. Onlar der ki; “bu ülke, her ne pahasına olursa olsun ilerlemelidir ve bu ilerleme yolu kolay değildir. Kaybedeceklerinizin sınırı olmayabilir. İşkencelere maruz kalabilirsiniz, hakaretlere uğrayabilirsiniz ve nihayetinde canınızdan olabilirsiniz. Ama bu yolda doğru dürüst yürürseniz, bu milletin gönlünden asla gitmezsiniz. Her zaman mezarınıza gelip sizin için hayır dua eden insanlar bulunur. Sizi yolunuzdan alıkoymaya çalışanlar ise ya unutulur, ya lanetle anılır”
İşte bu yüzden her 17 Eylül, bu ülkenin demokrasiye inanmış insanları için bir matemden öte, bir yenilenme, güçlenme, daha ileriye koşmak için güç toplama günüdür. Bozulan morallerin, kırılan umutların tamir edildiği gündür.
Hele bu yıl, demokrasi yolunda bir adım daha atmış olarak bu üç demokrasi şehidinin karşısına çıkmak, daha bir gurur verici olmuştur. Onların canını verdiği bu şerefli yolda önemli bir adım atmış olarak karşılarına gelen bizler, çektikleri bu meşakkatlerin boşuna olmadığını, hedefledikleri demokrat, gelişmiş ve müreffeh Türkiye idealine doğru önemli bir adım atmış olmanın haklı gururuyla; yine gönlümüz yaralı ama başımız dünden daha dik bir şekilde şehitlerimizin önündeyiz.
Bu vesileyle merhum başbakanımız Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan başta olmak üzere merhum Cumhurbaşkanımız Celal Bayar ve bu davaya gönül ve ömür vermiş diğer Demokrat Parti’li büyüklerimizden ebediyete intikal edenleri rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Süleyman Soylu